DRAMA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DRAMA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2024 Cuma

MÜBADELEDEN ÖNCE YAŞANILAN YER "MEMLEKET"

 


Benim memleketimde bütün sohbetler nerelisin? kimlerdensin diye başlar.
Ben Selanik Kozana Üsküpler köyünden mübadele ile gelen Niğde Hasaköy'e yerleştirilen Hacı Rüstem oğullarından Nail Öztepe'nin torunu Sertaç Öztepe Cihan'ım...... diyerek başlamak istiyorum.

Aşağıda "memleket" kelimesi üzerine önemli bir araştırma yazısı okuyacaksınız. Sevgilerimle


....Araştırma kapsamında alan çalışması yapılan diğer bir çok mübadil yerleşiminde gözlemlenenlere benzer olarak ister köy, isterse kent ya da kaza adı zikredilsin gelinen yer "memleket" olarak anılır. Fakat şehir veya kaza adının ikinci nesillerden itibaren daha belirginleştiği ve kökleri belirten bir unsur haline getirildiği söylenebilir. Çünkü ikinci nesiller, birinci nesillerin söylediklerini aktarırken konuşmalarında onlar gibi Nasliç ve Drama yerine "memleket" ifadesini kullanmaktadırlar.

    Memleket birinci nesiller için " göçten önce yaşanılan yer" olmanın ötesindedir. İkinci nesiller içinse memleket, birinci nesil büyüklerinin geldiği köklerini oluşturan yerdir. 1915 doğumlu babasını 1993 yılında eşiyle birlikte arabayla Nasliç'e götüren ikinci nesil bir görüşmecinin şu sözleri bu nesiller arası farkı örneklemektedir:

Arabayla giderken bir anda;

-İşte benim mahallem! dedi ve kapıyı açtı. Az kalsın arabanın altında kalıyordu.

Siz ne hissettiniz o anda?

O halini görünce nutkum tutuldu, asabım bozuldu. Bir vatanın kaybedilmesi kolay mı? Her şeyini terkedip gidiyorsun kolay mı? Evlenip giderken o bile etkiliyor da bir de vatanını bırakıyorsun, geri gitme yasağı da konuluyor.

Dolayısıyla birnci neslin vurgusuyla, ikinci neslin vurgusu örtüşüktür. Ancak üçüncü nesille birlikte memleket "göçten önce yaşanılan yer" olarak değerlendirilen yani keşfedilmesi,öğrenilmesi,kaydedilmesi,arşivlenmesi,sergilenmesi,önemsenmesi ve aktarılması gereken bir uzamı ifade eder.

Mübadillerin çiftçilik faliyetleri ve ektikleri ürünler onların Türkiye'de hangi şehirlere yerleştirileceklerini büyük oranda belirlemiştir. 

Birinci nesil mübadillerin kendilerinden sonraki nesillere kültürel aktarımında  "yolculuk anlatıları" önemli bir yer tutar. Yolculuk anlatıları göçün gerçekliğini bellekte tutan bir işleve sahiptir. Bu anlatıyı sonraki nesillerle paylaşmak aynı zamanda nereden geldiğini de bildirmektir. Fakat görüşmecilerin bir kısmı gemi yolculuğundan bahsetmemiştir. Bazı görüşmeciler ise birinci nesillerin gemi yolculuğundan kesinlikle söz etmediklerini, tüm göçü (bir görüşmeciye göre Karaferye'den bindikleri) trenle yaptıklarını dile getirmişlerdir.

*100.yılında mübadele adlı kitapta yer alan Makbule Uysal ve Zeliha Nilüfer Nahya nın kaleme aldığı "mübadil mahallesi"nde kimlik, tarih ve söylem adlı makaleden 











1 Ağustos 2022 Pazartesi

SELANİK'TE MÜBADELE ZAMANINDA YAŞANANLAR


Gidiyoruz bilinmeze,  gidiyoruz, elveda köyüm, atalarım, evim......




Mübadele haberini; ilk önce Yunan hükümetini ve Yunan ordusunu destekleyerek çeteler kuran, müslüman Türk köylerine saldıran, Yunan ordusunun yenilgisi üzerine, yaptıklarının cezasız kalmayacağını anlayarak Anadolu’dan kaçan ve Jerveni köyüne yerleşen Pontuşçu Rumlardan almışlardı. 
-Buradan gideceksiniz, gitmezseniz sizi keseceğiz. tehditlerine maruz kalan Jerveni köylüleri çaresiz Anadolu’dan gelecek haberleri beklemeye başlamışlardır. Zor günler geçirmektedirler.  Yunan hükümeti; Balkan Savaşı sonrasında mallarının bir kısmına el koymuş, daha sonra gelen rumlarla evlerini mal ve  mülklerini  paylaşmalarını istemiş, evleri geniş olanların evlerini, diğerlerinin odalarını muhacirlere tahsis etmişti. Gelenleri ağır kış şartlarında doyurmak için seferber olan köy halkı, yemek pişirme işini işbölümü yaparak hallederken, tarlalarının yarısını ekip dikmeleri için rumlara bırakmışlardı. Bütün iyi niyetlerine rağmen Anadolu’dan gelenlerin eşyalarını, tavuklarını çalmalarını ve tarlalarına gittiklerinde de;
-Buraya giremezsiniz bizim bunlar siz gidin buradan diye üzerlerine saldıran rumlarla  çatışmaya başlamışlardı. 
-Kuzum 15 tavuğum vardı 2 tanesini kesip muhacirlere yedirdim kalanından da 5 tanesini verdim,  birkaç gün sonra sabah kalktık ki hepsini çalmışlar tavuksuz kaldım. diyen Makbule kadından başka
 -Bize bir anne-kız verdiler, odamızı verdik her gün odanın kapısına yemek koyduk yediler-içtiler boş kaplarını kapının önüne koydular, bir gün olsun size yardım edelim demediler diyen köylüler ağır geçen kış şartları yanında; çetelerin baskınlarından korunmak amacıyla tarlalarını ekememiş, odun kesip satamamışlardı. Bunu da 
-Zaten elimizde yiyecek azdı, tohumluk ayırdığımız mısır baklaları bile pişirdik, tavuk, koyun, dana kestik onları doyurduk kendimiz bile yiyemedik, bizimkiler yine de  en zararsızlarıydı sözleriyle anlatmaktadır..

Nihayet zorunlu göç olacağı anlaşılmıştı. Söylentiler gerçekleşmiş, tedirgin bekleyiş sona ermişti. Herkes sahip oldukları mal ve mülk sayımnı yaptırmakta, köy ihtiyar heyeti başkanı  Bayram Himmet hoca ve azalar mümkün mertebe köy halkını mübadele hakkında bilgilendirmekteydi.

Belgeleri incelediğimizde: Anadolu’dan mübadele ile gidecek olan Rumlara, Yunan hükümeti ve Fener Rum Patrikhanesi öncülüğünde zengin rumların katkılarıyla, mübadelede göçmenlerin neler yapması gerektiği bir kılavuz kitapta anlatılmaktaydı.  Çoğunluğu varlıklı ve eğitimli Rumlar bilinçli hareket ederek taşıyabildikleri bütün taşınmazlarını çeşitli şekillerde götürmeye veya paraya çevirmeye çalışmıştır. Yunanistan’daki müslüman köylerinin çoğuna hala mübadelenin boyutlarını anlatacak heyetler gidememekte, kulaktan dolma haberler söylentiler yayılmakta,  müslümanların mallarını bedava üzerlerine geçirmeye çalışanlar tarafından “yakında geri döneceksiniz geldiğinizde size tekrar veririz” diyerek kandırılmaktaydılar. Eşyalar, hayvanlar, evler, tarlalar çok ucuza ya Yunanlılara ya da Anadolu Rumlarına veya Makedonlara satılmaktaydılar. Kesriye’ye gelen Uluslararası komisyon yetkilileri tarafından; Jerveni köyünün ve köylülerinin mal beyanlarına dayalı tesbitler yapılmış, günler süren yazılımlar bittikten sonra köyü terk etmeleri bildirilmiştir. Çıkılacak yol ulaşım güçlükleriyle doludur. Yayan ve At arabalarıyla yola çıkılacaktı, taşıma parası fazla hesaplanmaktaydı. Yunan hükümeti vergi ve taşıma ücretini oldukça yükseltmiş gayri resmi yollardan Anadolu’ya gideceklerin soyulmasına göz yummaktaydı.

               Türk hükümetinin bütün itiraz ve misilleme yapacakları açıklamasına rağmen; “Öküz, inek ve koyun-keçilerimizi tavuk fiyatına satmak zorunda kaldık, yol paramızı denkleştirelim istedik. Hayvanları yollarda beslemek, barındırmak, vapurla taşımak olmaz dediler. Ne yapalım telef olmasınlar yollarda diye sattık. Bir şey almanıza gerek yok, acil ihtiyaçlarınızı alın gideceğiniz yerlerde bıraktığınız eşyaların karşılığı var denildi, pişirdiğimiz yemekleri, kap kacaklarımızı ambarımızda ne varsa onları bıraktık, halılarımızı bıraktık, yastıklarımızı bıraktık…" 
-Bunlar ne ki çupçe mezardaki ölülerimizi, annemizi-babamızı, evlatlarımızı bıraktık, eşya nedir ki geçmişimizi atalarımızı bıraktık..”
-Az biraz ekmek aldık yanımıza birde tava, bir gömlek, akıl edenler yatak ve yorganlarını da aldılar yanlarına , almayanlar sonra çok zahmet çektiler ben bakla ve mısır tohumu aldım kuşağıma sardım. Bilseydik tavukları da alırdık keser yerdik aç kalınca çok zahmet çektik çok…Denkler sarıldı, eşyaların bir kısmı arabalara yüklendi. Komşu köylerden arkadaşlarımızla helalleşildi, sıra mezarlarımızı ziyaret edip ayrılmaya geldi. İşte o zaman bir kıyamet koptu ağıtlar, ağlamalar evladının, annesinin-babasının mezarından ayrılmak  istemeyip hemen oracıkta ölmek için yakaranlar…Artık anladık gidiyoruz …son ana dek bir  mucize beklemiştik olmadı. Tırnaklarımız kaldı mezarlarda öyle söküp aldılar bizi, yürüttüler. Yunan askerleri bize saldırı olmasın ve de kafileden kaçanlar olmasın diye önden ve yanımızdan yürüyorlardı. 
Gidiyoruz bilinmeze,  gidiyoruz, elveda köyüm, atalarım, evim......
 Daha düne kadar bahçesinde çocuklarımızın kahkahalarla oyunlar oynadığı evim, saklandığımız orman, meşe ağaçlarım, gürül gürül akan dere, değirmen, cami, mektebim, durmadan öten kuşlar elveda..          
Dönecek miyiz sağ salim, görecek miyiz bir daha bilinmez!.. Bilinmeze doğru çıktık yola.. Hastaları, çocukları, bebekli kadınları at arabalarıyla taşımaya çalıştılar, kimini sırtında, kimini kucağında çocuğuyla..... 
Kafile Jerveni’den yayan olarak Florina (Soroviç) istasyonuna ulaşır. Buraya  diğer köylerden gelenlerle birlikte trene bindirilerek, hayvanlarla aynı vagonlarda istif edilen mübadiller  Selanik şehrine taşınır.
Üstleri başları perişan, Selanik şehrine ulaşan göç kafilesi; sokakta yürüyüp barınılacak yer olarak ayrılan yere doğru giderken bazı evlerden Yunan ve Rum kadınları ”gidin gidin, gittiğiniz yerde açlıktan öleceksiniz. Kendi pisliğinizi yiyeceksiniz” diye bağırarak pis sular dökmektedir üzerlerine....
Kıyafetlerimiz, malka bağladığımız örtülerimiz kir içerisinde kaldı üstümüz başımız sidik koktu..Korkumuz arttı, iyice sesimiz kesildi, sızlanmalarımız bitti.. Selanik’te      Hilal-i Ahmer tarafından kurulan çadır ve barakalarda, açık alanlarda, güneş altında günlerce kendilerini ANADOLU’YA GÖTÜRECEK GEMİYİ beklediler. Başarabilenler, hamile kadınlar ile  küçük çocuklar bir çadırın altına sığındılar. Hilal-i Ahmer’in dağıttığı yiyeceği –yemeği alabilenler olduğu gibi alamayanlar da  oldu. 
- Aşı olduk, yapabilenler banyo yaptılar bu amaçla kurulan yerlerde. 
Bu ve benzeri anlatımlar bütün mübadillerin ortak anlatımıdır!.. Ayrıca aç kaldıkları için yıkıntılarda yiyecek arayan Müslüman kadın ve erkeklere yapılan saldırılardan da bahsedilmektedir. Saldırılar muhacirlere yapılmakla kalmamış onlara hizmet etmek için Selanik ve diğer merkezlerde bulunan Hilal-i Ahmer görevlilerine de yapılmıştır. Bu saldırılar  dönemin belgelerinde ve gazete haberlerinde yer almıştır.
Anadolu’ya gidecekleri günü beklerken, her yerde olduğu gibi Selanik’te de yiyecek fiyatları çok artmış, biraz olsun açlıklarını bastırmak için pahalıda olsa satılan yiyecekleri almak zorunda kalmışlardır.. 
-bir simit aldık  20 para istediler geri vermek istedik almayıp Yunan polisi ile gelip zorla aldılar parayı elimizden.... Sattıkları mal ve mülklerinin karşılığı olarak aldıkları üç kuruş hızla erimekte, ellerindeki gittikçe azalan paranın bir kısmını  taşıma parasını olarak muhafaza etmeye çalışarak beklemektedirler kendilerini taşıyacak gemiyi.


Mübadeleden hemen sonra Selanik köylerinden biri arkada Türklerin evleri

    Yunanlılar çeteler kurarak; Vapur bekleyenleri polis kıyafetleriyle dolandırdıkları, tartaklayıp paralarını gasp ettikleri şikayetleri kadar eşyaların aranarak değerli eşyaların alınması şikayetleri dikkat çekicidir. “Bebeğin kundağına birikimlerimizi ve altın saklamıştık kundağı açıp aldılar!.. Yorgana dikip sakladık altın ve paralarımızı aldılar. üstümüzü ararken çaldılar paramızı… Sizi göndermeyeceğiz şu kadar para vermezseniz gidemezsiniz dediler.. Şikayetler saymakla bitmiyor….

Çekilen acılar bir daha yaşanmasın diyerek noktalamak istiyorum. Sevgilerimle

Bu yazısını  benimle paylaşan Sevgili Hocam Leyla Kaplan'a en kalbi duygularımla




7 Mart 2022 Pazartesi

DRAMA'YA BAĞLI SAMAKOL KÖYÜNDEN GELEN AİLELERİN LAKAPLARI

 Merhaba

Tasfiye talepnamelerini araştırırken Drama'ya bağlı Samakol köyünden  gelen aile reislerinin isimlerinin önünde entresan lakaplar olduğunu gördüm. Aşağıda bu lâkapların tasnifini yaptım. Toplamda 272 hane Samakol köyünden Anadolu'ya gelmiş. 




Gogo Hüseyin, Muhacir Ramazan, Çancı Hasan, Çıracı İsmail, Çilingir Mustafa, Gedik Hüseyin, Balcı İbrahim, Çapar Ali, Topçu Hasan, Delibey Yakup, Bulgur Osman, Çalık Ahmet, Ayaklı Halil, Boz İbrahim, Gogo Ali Onbaşı, Körpe Mustafa, Köse Bayram, Öğretmen Yusuf, Tüfekçi Hasan, Tuzlu İsmail, Macun Ali, Kiraz Hasan, Hatip İsmail, Softa İbrahim, Kelebek İsmail, Gogo Hüseyin, Kabak Hüseyin, Kıyak Mehmet, Karaca Hüseyin, Kurt Ali, Koç Mustafa, Kurtça İsmail, Osmance İbrahim, Hancıoğlu Mustafa, Hacıoğlu Ahmet, Delibey Mehmet, Şir oğlu Ali, Cambaz Halil, Mağcun İsmail, Tozlu Mustafa, Çam Hasan, Dalaklı Ramazan, Dolgun Hasan, Koç Mustafa, Boz İbrahim, Cabbar İsmail, Deli Mehmet, Kılıçlı Mehmet, Macun Ali, Havale Ahmet, Kiraz Hasan Çakal Mustafa 

2 Şubat 2022 Çarşamba

DRAMA'YA BAĞLI TÜRK KÖYLERİ ve SANDIKLARI AÇMADAN BEKLEYENLER...



AYAVARVARA

Selam
 Yukarıdaki fotoğraf Drama'nın ortasından geçen Karpuzkaldıran ya da şimdiki adıyla Ayavarvara kaynak suyunun çıktığı park alanı.......

AYAVARVARA

Bu kaynaktan çıkan sular gölet oluşturmuş. Ayavarvara ya da eski ismi ile Karpuzkaldıran, Drama'nın en önemli bölgesi durumunda.... Parkın arka tarafında, derenin üstünde  yer alan bölge, Türk mahallesi ve Türk evleri.... alt katları ise eski tütün depoları, tabakhaneler ve dükkanlarmış.


DRAMA KARPUZKALDIRAN


Aşağıdaki hikaye Drama Pazarlar köyünden gelen Fatma Kanat'a ait, İskender Özsoy'un "Mübadelenin yas kardeşleri" adlı kitabından..


"Kimin aklına gelirdi Hıdırellez'i trende geçirecekleri, söyleyin kimin?
Hıdırellez kavuşmadır ama kimin aklına gelirdi o günün ayrılıkların günü olacağı......
Ah ayrılık, yaman ayrılık....
Dertlere dert katan yaman ayrılık.....
O yaman ayrılık birinci kuşak Drama Pazarlar (Agora) mübadili Fatma Kanat'ı ve ailesini doğdukları topraklardan koparırken tarih 6 Mayıs 1924'tü ve o gün Hıdırellezdi.
Ve o günü trende karşılayan köyün erkekleri hayatlarında ilk kez Hıdırellez kemeri kuşanmadıkları birgün yaşadılar, gözyaşlarını yüreklerine akıtarak.......
KARPUZKALDIRAN
6 Mayıs 1924'ü ayrılıklar günü olarak yaşayan Pazarlar'ın ihtiyarları o günden sonra ayrılığı hiç akıllarına getirmediler, hep kavuşmanın hayalini kurdular.
Yıllarca sandıklarını açmadan beklediler, ha bugün ha yarın "memleket"e döneceğiz diye....
O inancı taşıyanlardan biri de Fatma Kanat'ın babası Kaşif'di.10 yıl boyunca sandığını açmadan beklemiş. Aşağıda Fatma Kanat ile yapılan röportajı okuyacaksınız:
"Pazarlar bir Türk köyüymüş.Biri üvey yedi kardeş, annem babam ve iki ağabeyim hanımıyla 11 kişi yaşıyormuşuz. Babam bağcılık ve tütüncülük yapıyormuş. Birgün bakmışlar köye yabancılar gelmiş. Bizim eve de yerleştirilmiş o Rumlardan....6 Mayıs 1924'de yola çıkmışız. Trene binmek için Pazarlar'dan Nusratlı'ya gidilmiş ve Drama'dan kara trene binilmiş.Bir vagona iki aile yerleştirilmiş. Vagonun ortasına da perde çekilmiş aileler birbirini rahatsız etmesin diye.......Kara tren Sirkeci'ye getirmiş ailemizi...en büyük abim ise hayvanlarla yürüye yürüye karadan Yalova'ya gelmiş aylar sonra.....

Önce Hacı Mehmet Ovasına yakın bir yerde 3 ay çadırlarda kalınmış, Annem Zeliha orada hastalanmış ve ölmüş. O zamanlar ishal salgını varmış. Çadırların kurulduğu yerde bir dere akıyormuş, suyundan içenler hep hastalanmış.Büyüklerimiz Koruköy'ü beğenince yerleşmeye karar vermiş. Koruköy zamanında Rum köyüymüş. Biz oraya gittiğimizde Karadenizli 4 aile varmış.Rum aileler gidince bir daha dönmesinler diye evleriyle kiliseleri yakmışlar.Daha sonra o Karadenizli aileler bizi de köyde istememişler. Bunun üzerine köyün imamı Yunus Hoca ne yapıp edip Atatürk'e haber yollamış. "Burada bizi istemiyorlar" diye...hemen telgraf gelmiş Atatürk'ten "Oturun oturduğunuz yerde, nereyi istiyorsanız orada kalın" diye....onun için kalmışız Koruköy'de....
Köyde babamlar kendilerini biraz toplayınca bir ev yapmışlar. Buraya gelince de tütüncülük işini devam ettirdi. Bende büyüyünce tütüne gitmeye başladım. Gece tütün kırmaya gider, sabah ezanına kadar çıt çıt tütün kırardık. Köyden Çanakkale savaşına katılanlar olmuş.Köye hep ucu yanık mektuplar gelirmiş. Ayşe ablam anlatırdı, ucu yanık mektuplarda köyden birinin şehit olduğu yazarmış.Babacığım birgün geri döenceğiz umuduyla yaşadı. Çok iyi hatırlıyorum "Paşa gelecek bizi buradan kurtaracak! Atatürk emredecek Pazarlar'a döneceğiz!" diyordu.
Babam Koruköy'de yaşadığı 10 yıl hep geri döneceği günü bekledi, onun hayaliyle yaşadı. Onun için sandığının kapağını açmadı.Babam doğduğu toprakların hasretiyle öldü. Koruköy'ü asla beğenmediler ve benimsemediler. 6-7 yaşlarındaydım. Aatürk birgün Çınarcık'a giderken, köye uğradı. Kahvede sohbet ederken köy halkına, ne istersiniz? diye sormuş. İmam Yunus Hoca da okul istemiş. Atatürk Ankara'ya dönünce emretmiş.Köye bir öğretmen gönderildi. Kahve, okul yapıldı. Sonra "millet mektepleri" açıldı. Köyde herkes okula gitmeye mecbur tutuldu. Sabahları 13-14 yaşında çocuklar, öğleden sonra kadınlar, geceleri de erkekler okula gidiyordu. Gitmeyenleri bekçi zorla götürüyordu."


Pepeliş köyünün tamamına yakınının mesleği  çiftçi-kestaneci, diğer köylerde yaşayanların çoğunluğu tütüncülükle uğraşıyor.
                                                                                    Sevgilerimle

SELANİK VİLAYETİ DRAMA KAZASI

KÖYLER

Cerneviçe

Çereşova

Tilkiova

Rapiş

Zirnova

Boyliç

Balyan

Karakavak

Vitova

Vezme

Karabucak

Tisova

Saltıklı

Kılboçar

Hamidiye

Maluşişte

Ostice

Demirciören

Nusretli

Çatalca

Fehmeye

Karamanlı

Katon

Pınarbaşı

Ilıca

Şibce

Vitova

Pürsıçan

Alibala

Makruş

Çakırlı

Hüseyinköy

Konçan

Kırlar

Demirtaş

Aliköy

Camii Usaniçe

Pınarbaşı

Resilova

Bayova

Libotin

Kosten

Usaniçe

Koniştan

Zagriç

Raşova

Dilan

Ladikoz

Karagöz

Koyca

Gornova

Lişova

Hilvan

Dobrasol

Pepelsen

Balaban

Hamidiye-i Sani

Ula

Tarlis

Pucan

Pepelin

Lozre

Çalıbaşı

Faton

Leştan

Galum

Bektaşlı

Direjel

Kolarya

Boyran

Meşeli

Liban

Kaşınca

Estarceşte

Küçükköy

Ormanlı

Leyliler

Hocalar

Biçova

Öregez

Lofteşte

Ilıca

Borhova

Horoslu

Kırlarpazarı

Kranişte

Dirancek

Papasköy

Burancık

Kurtalar

Kozluca

Telfehor

Faincalı

Odegişte

Arpacık

Gabrova

Dranova

Kurular

Kestanecik

Radiyuş

Kayalişte

Cami Koloş

Pazarlar

Manastarcık

Şimşirli

Kozlu

Hamidiye-i Evvel

Naibli

Keçilik

Kurtalar

Ladikoz

Rahvika

Maluşişte

Çatak

Visocan

Tuhal

Pucan

Kokala

Burnik

Valkova

Mahmatlı

Yedipere

Malgırıt

Şice

Dirzenişte

Tisve

Ravoniye

Çalıbaşı

Hıdırköy

Köstencik

Kürkçüler

Kalanbak

Orava

Doksat

Şimatoz

Sultaniye

Mejdel

Karacaköy

Tihota

Edirnecik

Hızırköy

Dak

Çora

Çakırlı

Doksad

Kalova

Sarnıç

Himmetli

Evrenez

Kavaklı

Mencenos

Bilyan

Eskiköy

Berişte

Rahvika

Yassıören

İryişte

Pastrova

Bilacan

Çelikler

Karakavak

Virşan

Grajdel

Trigrad

Roskova

Racenik

Tiklova

Karadere

Kurular

Pepeliş

Peryivinya

Ada

Ayazma

Çerikçan

Telfehor




MAHALLELER

MAHALLELER

 

Halil bey mah.

Derviş Bali mah.

Kırlar Himmetli

Kırlar Bucak

Çay

Kırlar Araplı

Kassam

Namazgâh

Yeni

Camii Atik

Dere mah.

Hisar mah.

Aliköy Zir

Karlova Muhacir

Kuruçay





BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...