Mübadil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mübadil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mayıs 2025 Pazartesi

AKÇAABAT'A GELEN DRAMALI MÜBADİLLER ve MEJDEL KÖYÜ LAKAPLARI




Selanikli bir Türk postacı


İstikbal gazetesi Şubat 1924'de verdiği bir haberde, Trabzon'da iskân edilecek mübadillerden 1800 kişilik ilk kafilenin birkaç güne kadar şehre çıkacağını ve emvali metrukeden tahliyesi gereken evlerin listesinin hazırlandığını bildirdi. Mübadele İmar İskân Vekâletinin emvali metrukenin tahliyesiyle ilgili talimatnamesinin yayınlanmasından sonra Trabzon İskân Müdürlüğü emvali metruke evlerin tahliyesine başladı. Bu evlerin bir kısmına memurlar yerleşmişti.
1924 yılı Nisan ayının sonlarında Dramalı 1500 mübadil Sakarya vapuruyla Akçaabat'a geldi. Bu ilk mübadil kafilesi Akçaabatlılar tarafından çok iyi karşılandılar. Kırk ev boşaltıldı, ayrıca bir ilkokul tatil edilerek mübadillerin iskânına ayrıldı. İlk gün kaza halkı adına yemek dağıtıldı. Mübadillerin çoğu kadın ve çocuklardan oluşmaktaydı. Erkeklerin çoğunu Bulgar harbinde (Balkan Savaşında) kaybettiklerini söylüyorlardı. Bu arada mübadele yoluyla Türkiye'den Yunanistan'a giden Rumların soygunculuğundan şikayet ediyorlardı. Yanlarında çok sayıda koyun ve inek getirmiş olmaları, bunların hemen köylerde iskân edilmelerini zaruri kılıyordu.
Ne var ki mübadiller geldikleri yeni çevreye uyum sağlayamadılar. Akçaabat kendilerine çok fazla gurbet hissi veriyordu. Akçaabat daha ziyade tütün ziraatine elverişliydi. Kendilerinin sürü sahibi ve yaylacı olduklarını söyleyerek hükümetten uğraşı alanlarına uygun yerlere gönderilmelerini istiyorlardı. İstikbâl gazetesi bunların Gümüşhane'ye nakledilmelerinin uygun olacağını dile getiriyordu.
Drama'nın Çalıbaşı ve Duspat köylerine mensup bu mübadillere Balıkesir'e gitmek üzere vesika verilmişti. Ancak bu karar sonradan değiştirilmiş ve kendileri Akçaabat'a  çıkarılmıştı. Bir taraftan Balıkesir'e sevk etmek amacıyla Çanakkale'ye gönderdikleri sürülerini düşünürken büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Yaylacı olan bu mübadiller hayvancılıkla geçiniyorlardı. Köylerine bağlı yaylalar Bulgaristan topraklarında kaldığı için son senelerde tarımla uğraşmaya başlamışlardı. Köylerinde geniş topraklara sahip olduklarından tarımı kara saban ile yapıyorlardı. Akçaabat'ta olduğu gibi toprağı kazma ve bel ile işlemeyi bilmiyorlardı. Hükümet bunları ilçeye bağlı köylere iskân etmek isteyince kendilerinin yaylacı olduklarını bu dar topraklarda barınamayacaklarını söylediler. Kendilerini buraya sevk eden Kavala'da ki mübadelen komisyonundan şikayet ederek bizi Balıkesir'e gönderiniz, zaten sürülerimiz oraya gitti diyorlardı. Akçaabat'a tütüncü çiftçi mübadillerin yerine yaylacılar gönderilmişti. Böyle giderse yarın Gümüşhane'ye tütüncü gönderilmeyeceğinden nasıl emin olunabilirdi. Tütüncü muhacirler Sinop'a iskân ediliyor, yaylacılar Akçaabat'a getiriliyordu. 
Vekâlete yaptıkları müracaattan bir sonuç alamayan mübadiller onar-yirmişer kişilik kafileler halinde deniz ve karayoluyla Balıkesir tarafına gitmeye başladılar. Gülcemal vapuruyla çok sayıda mübadil geri döndü. Balıkesir'de daha iyi barınacaklarını ,koyun ve ineklerine kavuşacaklarını umuyorlardı. Mübadele İmar İskân Vekaleti Müsteşarı Ankara'da Yenigün gazetesinde yayınlanan demecinde Akçaabat'ta iskân edilenler dördüncü derecede tütüncülerdir. Binaenaleyh yalnız tütünle geçinemezler, arazi müsaittir, biraz da çiftçilik ile meşgul olurlar, dedik. Fakat bunlar neresi olduğunu bile bilmedikleri Balikesir'i istiyorlar. Balkıesir'de yer yok diyordu.Vekalet Akçaabat'a ilk gelen iki köy halkının müracaatları üzerine buraya bir müfettiş gönderdi. Barınamayacaklarına kanaat getirince bunlardan bir kısmı Safranbolu'ya, bir kısmı da Kelkit'e sevk edildi. İstikbal bunların tütüncü olmadıklarını ve Akçaabat'ta ziraat yapamayacaklarını, zira kendilerinin bizim kadınlarımız ve erkeklerimiz bel ile ziraat yapamazlar. Biz ova adamlarıyız; çift ile bu işi yapmaya alışmışız. Hâlbuki burada arazi dar ve sarptır biz işleyemeyiz. diyorlardı.
Akçaabat'a gelen mübadiller başka bir yere gidebilmek için birçok gerekçe ileri sürüyorlardı. Bir bölümünün Safranbolu'ya sevkinden sonra geri kalan üç mahalle halkı da biz çorap, aba yapar satarız.Koyun inek besleriz. Bunların buralarda revacı ve yapılması imkânı yoktur. diyorlardı. Burada kaldıkları taktirde hamallıktan başka bir iş yapamayacaklarını, halbuki köyde oturup şehirde hamallık yapılamayacağını ve aslında kendilerinin bu işin ehli olmadıklarını ifade ediyorlardı.
Trabzon daki mübadillerin iskânlarındaki başarısızlıklar, sosyal hayatı da olumsuz etkilemeye başlamıştı. Bir süre sonra Akçaabat'ta mesken sıkıntısı baş gösterdi. Şehirde kalan mübadiller tahliye edilen Rum emvali metrukelere yerleştiriliyordu. Halkın çoğu Rus işgalinin kalkmasından sonra geri dönüşlerinde  evlerin yakılıp yıkıldığını görünce Rum evlerine yerleştirilmişti. Dört seneden beri bu evlerde oturuyorlardı. Geri kalan kısmı ise sonradan mübadeleye tabi Rumlardan kalan evlere yerleşmişlerdi ki kendilerine ait evleri olmasından dolayı bunların çoğu işgal ettikleri bu evleri kolayca boşaltıyorlardı. Dört sene önce Rum evlerine yerleşenlerden çoğunun taşınacak bir evi olmadığından bu uygulama yeni bir huzursuzluğa sebep oluyordu.
Diğer yandan devletin iskân için gösterdiği tüm çabalara rağmen mübadiller Akçaabat yakınındaki Ahanda sahilinde toplanarak burada duramayız, gideceğiz diyorlardı. Mübadillere ait hayvanlarda çevrede ekili araziye zarar vermeye başlamışlardı.
İlk iskân teşebbüsünün başarısızlığı karşısında, Akçaabat'a daha sonra mübadil gönderilmediği anlaşılmaktadır. Trabzon İskân Müdürlüğü'nün geleceğini bildirdiği 1100 Kavala mübadilinin  nereye iskân edileceğinin belli olmadığı, ancak Gümüşhane'ye  iskân edilmelerinin uygun olacağı tavsiye ediliyordu. Mübadelenin tamamlanmasından sonra Ağustos'tan itibaren İstikbâl gazetesinde mübadeleyle ilgili haberlere pek yer verilmemiştir. 

Karadeniz'de İsyan Mübadele ve Propaganda  kitabı syf 295-298
İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur
Sevgilerimle




MEJDEL KÖYÜ LÂKAPLARI
*Adil oğulları 
*Bacak oğulları
*Palan oğulları
*Kara Emin Oğulları
*Tuna oğulları
*Ömer oğulları
*Hasançoğulları
*Şeyh oğulları
*Hatip oğulları
*Hacı oğulları
*Kaynak oğulları
*Bekir Oğulları
*Keleş Oğulları
*Sait Oğulları
*Kara Alioğulları
*Baçan oğulları
*Palahan oğulları
*İmamlar
*Kara Hasan Oğulları
*Feyzullah oğulları
*Derviş Oğulları 
Mübadelede Mejdel köyünden 80 Aile Türkiye'ye gelmiş.
 

13 Mayıs 2025 Salı

GİRİT'TEN GELENLER, HEP DÖNECEKLERİ GÜNÜ HAYAL ETTİLER.....


 


Devlet Arşivlerinden bir fotoğraf
 
Yanyana iki sandalyede oturan şık giyimli iki şahıs. (Altında "Esvabcıbaşı Hızır İlyas Bey" notu bulunmaktadır.)



 Fatmatüz Zehra Yıldırım'ın röportajı

1924 Kandiye / Girit 2015 Mudanya / Türkiye

Röportajı yapan Değerli Emir  Savaş Doğan' a sonsuz teşekkürlerimle.......


- Siz ilk kuşak mübadilsiniz. Allah uzun ömürler versin. Kendinizi ve gelişinizi biraz anlatabilir misiniz?

-Kandiye'de doğmuşu altı aylıkken gelmişim Mudanya'ya.....Babam çiftlik sahibiydi arada...bir evin bir oğluymuş....çok yakışıklıymış....kapı önünden geçtiğinde genç kızlar onu görmek için dışarı çıkarlarmış, çıkamayanlar kafes arkasından....ablamlara bakan dadılar varmış evde.....zeytincilik yapıyorlarmış. Bahçelerimiz varmış. Evin önünde sakız ağaçları varmış, mermerin üzerine sakızlar düşermiş bolluktan.....

-Ailenizde bir dağılma oldu mu Türkiye'ye geldikten sonra?

-Girit'ten teyzemler, dayımlar geldi. Dedemleri bilmiyorum mesela....bizle ve teyzemler Erdek'e geldik. Sonradan dağılmışız. Teyzem Mudanya'ya geldi. Babamın adı İbrahim idi. Bana anlatırdı : Yanında çalıştırdığı kişiler babama ;

     "Ağam bak senin ekmeğini yiyoruz, sakın kalma burada.....al çocuklarını git....balta sesleri geliyor. Biz sizi müdafaa edemeyiz. Sizi müdafaa ettik mi bizi keserler." demişler.

-Kaçtınız malı mülkü bırakıp tabii  Ne acı!

-Nasıl durursun? Babamda sandığın kenarını altın paralarla doldurmuş. Bir kemer almış yanına...çiftlik sahibi adam.....dört çocuk....evden aşağı inerken, kapının yanı başında duran büyük tencere altını kemerin arasına doldurmuş, diğerleri kalmış.

-Ne verdi Devlet size burada?

-Ablamın kocası on sekiz yaşında gelmiş buraya...Türkçe bildiği için bütün tapu memurlarıyla ahbap olmuş. Yer göstermişler. Hep o yerler onun yüzünden alınmış. Babam Türkçe bilmiyordu. Eniştem Rüştiye'yi bitirdiği için iki lisanı vardı.....onun sayesinde bizde iyi mal aldık. Yoksa iki çiftlik boşa gidecekti.

-Özlediniz mi oraları hiç?

-Girit'ten gelenlerin çoğu geri döneceklerini zannediyordu. Maalesef dönemediler. Hiç kimse burada mal sahibi olmak istemiyordu. Geri dönmenin hayalini kuruyorlardı. Kimi Marmara adasına, kimi Paşa limanına, kimi Vori' ye gitti. Benim kaynatam fırıncıydı. Girit'te de fırıncılık yaparmış...çok para kazanıyordu ama Türkiye'de mal sahibi olmak istemedi. O da geri dönmek istiyordu. Dönemedi otuz altı yaşında öldü....yani anlayacağınız hep acı hep hasret çektik.

( Söyleşinin bundan sonrasını kızı  Derya Verim hanımefendi ile gerçekleştirdik.)

D.V Teyzem bugün beni Girit'e çağırsalar hiçbirşey almadan, gözümü kırpmadan döner giderim derdi.O  kadar özlem içinde yaşamışlar. Babannem anlatırdı "Gemiler geldi gidiyoruz dediklerinde tavada balık kızartıyormuş.Balığı tavayı bırakıp gemiye gitmişler....Teyzemin eşine Yunan kıyafeti giydirmişler,tanınmasın diye....bu iyiliği Rum komşuları yapmışlar. Bir sürü katliam olmuş......buraya geldiklerinde de yarım gavur demişler,buradan gidenler de aynı muameleyi görmüş...."tarlaya hayvan girse bırakın, Giritli girdiyse kovan" derlerdi. Rumca konuşmamızı istemiyorlardı.Kahvede iki kapı varmış, jandarma gelince diğer kapıdan kaçıyorlarmış....evlerde hep Giritçe konuşulurdu.

-Baskı hükümetten geliyordu tabii......Türkçeyi çabuk öğrenipuyum sürecini sağlamak için....ama bu yalnış anlaşıldı ya da yanlış uygulandı.

D.V Öyle barbarlığı yapanların amacı siyasetti.Babannem bizimle birlikte yaşardı.Girit'te evlerinin deniz kenarında olduğunu anlatırdı. Oradaki Rumlarla çok iyi dostlukla kurduklarını paskalyayı,ramazanı birlikte kutladıklarını anlatırdı. Gemiye bindiklerinde Rumların -kardeşim gidiyor diyerek bayıldıklarını anlatırdı. Mübadele hepsini parçalamış, aileler dağılmış.Birbirlerinden yıllarca haberleri olmamaış insanların....Ulaşım ve fakirlik yüzünden akrabalar birbirini arayamamış.Buraya zengin gelmişler, fakir olmuşlar.

-Maalesef öyle kısa zamanda büyük acılar yaşamış mübadiller...Türkiye'ye göç eden hiçbir halk bu kargaşayı yaşamamış bildiğim kadarıyla......

D.V  10 sene önce Giritli bir aile ile tanıştım....Gönen'in bir köyünde doğan annanesi vasiyet etmiş,köyümde çok sevdiğim Türkler vardı, ölünce Musakça köyünden toprak getir mezarıma koy diye....onları o köye götürdük,evlerini bulduk, nar ağaçlı evin yanına yenisi yapılmış. Eskisi viran halde duruyordu. Giderken "beni çok mutlu ettin, bende seni ailenin doğduğu yerlere götürmek istiyorum" dedi. 5-6 yıl sonra eşime ve bana uçak bileti yolladı...bizi 10 gün misafir etti, Girit'e gönderdi. Orada başka bir aile ile tanıştık. Onlarda Alaçatı'dan gelmişler Girit'e Alaçatı deyince gözleri parlıyordu.

-Oradaki sosyal yaşamdan birşeyler anlatabilir misiniz bize?

D.V  Elbette...ben onların günlük yaşamına meraklıydım....anlatılanları hep dinledim. Girit'te iki tane çiftlikleri varmış babamların...yanlarında çalışan köleleri ve dadıları...buraya gelince o kadar zengin değildik ama gelirimiz ortalamanın üzerindeydi. Mesela kız istemek için önceden haber verilirmiş.Giyinilir,çiçek, lokum ya da Girit kurabiyesi ile gidilirmiş kız evine......Kız beğenirse damadı "Bir dahaki gelişinizde veririz" diyorlarmış ailesine....nişanda damat kurabiyesi ( armut şeklinde ve üzerinde karanfil) ile bir sürahi şerbet  kırmızı jelatine sarılr kurdele ile bağlanır öyle gidilirmiş. Çocuk doğumlarında ise loğusa şerbeti ve Kalapsiça (Küçük lokum) yapılır çocuklara dağıtılırmış....Çocuk yürüdüğünde büyük bir simit yapılır başından geçirilirmiş. Üç kulhuvallah,bir Elham okuyup, simidi ayaklarında kırarlar ve çocuklara dağıtırlarmış......

                                                                                      Sevgilerimle



19 Ekim 2024 Cumartesi

19. YÜZYILDA SELANİK YANYA MALAKAS NAHİYESİ

 

                                                    Yanya nahiyesine  ait panoramalar

.........

19. yüzyılda Yanya kazası dâhilinde Malakas,Korundas, Çerkovişte ve Zagor  isimlerinde dört nahiye yer almaktaydı.


Malakas, Malacassi, Malakassi imlâları ile ahalinin bozuk telaffuzu ile Malakâsh şeklinde anılmaktaydı. Konumu itibariyle Yanya'nın güney vadisindedir. Sınırları Rapşişte köyünden başlayarak, güneyde Narda sınırına kadar uzanmaktaydı. Doğusunda ise Meçova ve Zagor yer almaktaydı. 19.yüzyılın başlarında nahiye dahilindeki köy sayısı 49 iken bu köylerdeki hane sayısı 2350 idi. 1831 yılında ise benzer şekilde 48 köyün bulunduğu nahiyedeki hane sayısı 991 nüfusu ise 4588 idi. Görüldüğü üzere 19.yüzyıl başındaki hane sayısı oldukça yüksektir. Burada Yanya ve civarındaki gayrimüslim nüfusunun özellikle yüksek gösterilmesine yönelik bir niyetin bulunduğu söylenebilir. Ayrıca Rum bağımsızlığı ardından Yunanistan'a bir göçün yaşandığı da ileri sürülebilir. Ancak Malakas nahiyesinin idari sınırlarındaki köy sayısı 1846 tarihi itibariyle yine 49'dur ve nüfusunda olağan dışı bir azalma yoktur. Daha sonra ki yıllarda Yanya'nın vilayet teşkilinden sonra ise genellikle 50 köyün bulunduğu nahiyenin merkezi Kraps köyüdür. 1907 yılında 10 köyden oluşan naahiyenin yine merkezi olan Kraps'ın 1895 yılında 274 hane ve 886 kadın ve erkekten oluşan büyük bir köy olduğu görülmektedir.
(Arşivde yer alan bir kayda göre Kraps'ın ahalisi Sırp olarak belirtilmiştir.)
Malakas köylerinin bazılarında daha 11.yüzyılda bölgeye yerleşen Ulahlar sakindi. 1875-1882 tarihli bir kayıtta bu durum açıkça görülebilir. Bu tarihte nahiyenin köy sayısı 50 civarındadır. Nahiyedeki 643 hanede Ulahlar, 2461 hanede ise Rumlar yaşamaktaydı. Bu kayıt ile uyumlu olabilecek 1880 tarihli bir diğer deftere göre  Malakas nahiyesinde 3494 Ulah ve 5089 Rum erkek bulunmaktaydı. Ancak Osmanlı kayıtlarında din ve mezhepleri sebebiyle genellikle Rum olarak gösterilen nüfusun içinde en az Ulahlar kadar Arnavutların da bulunduğu söylenmelidir. Nitekim Yanya'nın fethinden evvel Osmanlı Devleti yerel despotlara şehre saldıran Malakaslı Arnavutların da içinde yer aldığı Bulgar, Sırp ve Ulahlardan oluşan saldırganlara karşı askeri yardım yapılmıştır. Bu tarihten itibaren Yanya'nın genelinde görüldüğü üzere din ve eğitim kurumları vasıtasıyla özellikle Ulahlar'da ve Arnavutlar'da Rumlaşmak sürecinin yaşandığı ileri sürülebilir. 
Malakas dahilindeki köylere yapılan ziyaretlerde buralarda çeşitli hanların bulunduğu nakledilir. Örneğin bölgeye 1809 yılında yaptığı ziyarette Leake'nin ifadesine göre o zamana kadar gördüklerinin en iyilerinden bir han bulunmaktaydı. Yine 1846 tarihi itibariyle nahiyedeki manastır sayısı 7'dir.

(İlkay Erden Yanya Sancağı İdari yapı ve yerleşim birimleri 1867-1913, Türk Tarih Kurumu yayınları)



Yanya Malakas'a bağlı çiftlik adları  aşağıda belirtilmiştir. Umarım  ailelerinizden duyduğunuz ama nerede olduğunu  bilmediğiniz yerler hakkında sizlerde bir fikir oluşturur.
                                                                                                                                     Sevgilerimle
*Forti
*Arboreş
*Maçok
*Erlos
*Velçeste
*Kaçka
*Beje
*Lap
*Koclos
*Nikolos
*Menfelos
*Bırakmaz
*Karaliş
*Peruzgol
*Prozgoli
*Mankolari
*Raşpeşte
*Maçon 

3 Temmuz 2024 Çarşamba

SELANİK KOZANA OKÇULAR KÖYÜ 1915 YILI SEÇMEN KAYITLARI

   



 Kaybedilen Balkan Savaşları sonucunda, Balkanların siyasi haritası önemli ölçüde değişti. Bu yeni haritada Romanya’nın, Sırbistan’ın, Yunanistan’ın hudutları tamamen, Bulgaristan’ın hududu kısmen Bükreş muâhedenâmesiyle tayin edildi. Türkiye-Bulgaristan sınırı da İstanbul Konferansı kararıyla tayin edilerek, bütün Balkanların yeni siyasi haritası çizilmiş oldu. Bu yeni haritaya göre Türkiye hayli küçülürken, diğer Balkan Hükümetlerinin bazısı az, bazısı oldukça genişledi. Bu yeni sınırlara göre Balkanlardaki Türk - İslâm unsurunun büyük çoğunluğu Osmanlı hâkimiyetinden çıkıp, diğer Balkan Devletleri himayesine geçti.

     Yunanistan’ın nüfusu ise 2.632.000’den 4777.000’e çıkarak %81 oranında fazlalaştı. Bu savaşlar içerisinde ise yine en büyük göç hareketinin yaşandığı dönem 1912-1913 dönemidir ki, bu tarihten itibaren artık Osmanlı tamamen bu topraklardan çekilmiş ve buradaki otoritesini Balkan Devletlerine bırakırken bu topraklardaki Türklerin bir kısmı geri gelmiş, bir kısmı ise artık yeni otoritenin insafına bırakılmıştır. 

 (Muhammed Sarı, Atatürk Dönemi İç Anadolu Bölgesi’nde İmar ve İskân Faaliyetleri (1923-1938) Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2015, s.2)

Osmanlı Devleti, bilhassa Balkan Savaşları’ndan sonra Avrupa’da ki topraklarının %83’ünü, nüfusunun %69’unu ve bunlara ilaveten, devlet gelirlerinin önemli bir kısmı ile önemli bir ölçüde ziraat potansiyelini kaybetmiştir.

(Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913) TTK Yayınları, Ankara 1995, s.47)

Yunanistan sınırları içinde kalan Selanik Kozana'ya bağlı Okçular köyünün Türk ve Müslüman  sakinleri yaşadıkları köy, Yunanistan sınırları içinde kaldığından dolayı, 1915 yılında yapılan Yunanistan  Genel Seçimlerinde oy kullandılar. Bu listeler orada yaşayan Türk nüfusunun adını ve lâkâbını göstermesi açısından önemlidir.

                                                                                                                                       Sevgilerimle

OKÇULAR





SIRA NO
ADI
LAKABI
BABA ADI
DOĞUM TARİHİ
İŞİ
6481
Ali
Muçu Oğlu
Suhri
1864
Çiftçi
6482
Ahmet
Kehüz Oğlu
Mustafa
1854
Çiftçi
6483
Yakup
Parakâl Oğlu
Omer
1884
Çiftçi
6484
Yusuf
Parakâl Oğlu
Uzeir
1864
Çiftçi
6485
Zulfikâr
Parakâl Oğlu
Hiset
1844
Çiftçi
6486
İbraim
Parakâl Oğlu
Halil
1884
Çiftçi
6487
İbos
Koca Ali Oğlu
Usein
1882
Çiftçi
6488
Mamut
Parakâl Oğlu
Suliman
1872
Çiftçi
6489
Marem
Parakâl Oğlu
Yusuf
1889
Çiftçi
6490
Mehmet
Muçu Oğlu
Usein
1884
Çiftçi
6491
Mumin
Koca Ali Oğlu
Usein
1879
Çiftçi
6492
Murat
Parakâl Oğlu
Zulfıkâr
1882
Çiftçi
6493
Musa
Parakâl Oğlu
Omer
1864
Çiftçi
6494
Musa
Kel Musa Oğlu
Hasan
1865
Çiftçi
6495
Musa
Muçu Oğlu
Ahmet
1839
Çiftçi
6496
Besim
Muçu Oğlu
Usein
1882
Çiftçi
6497
Nazif
Kehüz Oğlu
Ahmet
1890
Çiftçi
6498
Omer
Parakâl Oğlu
Musa
1840
Çiftçi
6499
Osman
Parakâl Oğlu
Uzeir
1888
Çiftçi
6500
Usein
Kehüz Oğlu
Mehmet
1839
Çiftçi
6501
Usein
Koca Ali Oğlu
İbrahim
1859
Çiftçi
6502
Ramadan
Kehüz Oğlu
Usein
1879
Çiftçi
6503
Ramadan
Parakâl Oğlu
Omer
1886
Çiftçi
6504
Recep
Kehüz Oğlu
Usein
1874
İmam
6505
Sait
Kehüz Oğlu
Usein
1889
Çiftçi
6506
Sali
Parakâl Oğlu
Uzeir
1876
Çiftçi
6507
Suliman
Metmezi Oğlu
Hasan
1861
Çiftçi
6508
Suliman
Topal Oğlu
Halil
1879
Çiftçi
6509
Tafil
Muçu Oğlu
Musa
1874
Çiftçi
6510
Halil
Parakâl Oğlu
Rüstem
1864
Çiftçi
6511
Hasan
Kel Musa Oğlu
Musa
1834
Çiftçi



BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...