31 Mart 2021 Çarşamba

KOZANA HACIMURLU - HACI ÖMERLİ FOTOĞRAFLARI ile ŞİFA ADETLERİ -1-


Merhaba 

Mübadeleden önceki adı Hacımurlu-Hacı Omurlu-Hacı Ömerli şimdiki adı Roditis..... Osmanlı Devleti, Balkan savaşlarından yenik olarak çıkınca ülke sınırları tekrar belirlendi. Selanik'te yerleşik Türk- Müslüman-erkek nüfus 1915 senesinde, Yunanistan'da yapılan seçimlerde, vatandaş sayıldıkları için  oy kullandı. Fotoğraflarını gördüğünüz Kozana'ya bağlı Hacımurlu köyünde de o seçimlerde  oy kullanan erkek nüfus sayısı 82, tamamının mesleği çiftçilik.....


 Mustafa paşa - Sineson da da  yaşatılan Türklere ait  şifa adetlerinin tespitini yapan ve bunları kayıt altına alan  Sevgili Hocam Yrd.Doç.Dr. Leyla Kaplan'a sevgilerimle

Özellikle bebeklerle ilgili adetler bir nevi tedaviler  halen  ailemde uygulanmaktadır.
Geleceğe bir iz bırakmak adına 
Sevgilerimle


Sineson şifa adetleri

Günümüzde eski adetler veya kocakarı tedavileri olarak adlandırılan köyün hocaları ya da yaşlı bilgeleri tarafından hastaların tedavisinde uygulanırdı. Tütsüler yakılır, muskalar, okunmuş sular,  kırık çıkık tedavileri el verme usulü denilen usta-çırak ilişkisi ile yetiştirilen şifacılarla yapılırdı. Bu ve benzeri tedavi usulleri diğer köylerde olduğu gibi Sineson'da da yaygındı.


Mesela;
*Ayakkabılar eskimesin diye Hardal otu (Lapitrevi) ayakkabılara sarılır.

*Çocuk emziren kadınların memelerinde oluşan çatlaklar için, üç gün üç kere, ekmek yoğurulan hamur teknesinde bekletilen bir bez parçası alınarak memelerin üzerine sürülür
"ekmek peynir gibi yerim seni" sözleri söylenir ve dua edilirdi.
*Doğum sonrası süt gelmezse veya az ise; bir parça ekmek verilen bir kişi tarafından üç gün boyunca ekmek kapı kapı dolaştırılır, sonra sütü olmayan kadına yedirilirdi.

Diğer bir uygulama ise;
Sabah erkenden sütü gelmeyen kadın çeşmeye bir parça ekmek ve soğan (kromit) ile gönderilir. Burada ekmek ve soğanı kırarak yemesi söylenir ve sütünün çoğalmasını diler.


*Yeni doğan çocuklarda ağızda oluşan pamukçuk tedavisi için dere kenarından alınan çayır, suya batırılarak çocuğun ağzı bununla silinir. Bu konuda yapılan başka bir tedavi ise; mavi bir bez parçası ve bir miktar şeker ile çocuğun ağzı silinerek pamukçukların kanaması sağlanırdı. Diğer bir yöntemde mis çiçeğinin yaprağı ile bebeğin ağzını silmek şeklindeydi.




*Bebeklerdeki yenidoğan sarılığı için reyhanla (basilok) çocuğun göbeğine aşı yapılırdı.
*Karın ağrısı için çocuk yüzüstü yatırılır, sağ bacağı kaldırılıp sırtına doğru getirilir ve sol eliyle topuğuna dokındurulur. Aynı işlem sol bacak ve sağ kolun sol topuğa değdirilmesi ile gerçekleşir. Karnının üzerine ılık suda eritilmiş tuzlu bez konulur.



*Göğüste meydana gelen şişlikleri geçirmek için gizlice arkadan yaklaşan ve elinde bir yiyecek olan kişi tarafından şişlik olan kişinin sırtına sertçe vurularak korkutulur ve eline yiyecek verilerek 
-neye imrendiysen onun yerine bunu ye- denir. Bu duruma yerliler tarafından Umma muhacirler tarafından Liksuravi adı verilir.


*Gece yanığı adı verilen ve dudak kenarlarında oluşan uçuklar için ocakta ısıtılan tahta bir kaşık ile iltihaplı kısmın üzerine bastırılarak tedavi edilir. (Günümüzde ise yakılarak tedavi yapılmaktadır.) Bir diğer tedavi ise bir miktar tuz okunarak, birazı hasta kişinin ağzına verilir, kalan tuz ocakta yakılır.
*Nazara uğradığına inanılan kişinin tuzla okunması ve tuzun yakılması benzer adetlerdendir. Ayrıca ateş üzerinde dua okunarak  eritilen kurşun, hazırlanan bir tencere su içerisine soğan, bir dilim ekmek, iğne, bir kuruş para koyulur ve eritilmiş kurşun suya dökülür. Ortaya çıkan şekiller yorumlanır. Bu duruma "Kurşun dökme" adı verilir. Üç defa nazarın defi için kurşun dökme tekrarlanır.
*Yağmur suyu biriktirilir ve bu suya nazar duaları okunarak hastanın el, yüz  ve vücudu yıkanır.
*Küreğe alınan köz ve ateş hastanın etrafında başının üzerinde dolaştırılarak tütsülenir.


*Eldeki yaraları kırk gözlü çubukla (çubuğun söğüt ya da iğde dalından olması gerekir.) dualar okuyarak tedavi edilir.
*Boğaz şişliği için çekirdeği çıkarılmış siyah zeytin taneleri ezilerek, un kepeği ve zeytinyağı karışımı şişen yerlere sarılır.
*Karın ağrısında kekik otu veya papatyanın sarı kısmı kaynatılıp içirilir. Yumurta göbek üzerine konulan bir bez üzerine kırılarak bağlanır.
*Öksürüğü kesmek için siyah turp-bal karışımı yedirilir.
*Baş ağrısına karşı dilimlenen patates alına sarılır.
*Kulak ağrısını gidermek için pırasa ateşte ısıtılır ve ezilir. Çıkan su süt ile karıştırılıp kulağa damlatılır.
*Kanlanan kızaran gözler için yağsız bir tavada beyazı pişirilen yumurta bir bez arasına konularak kanlanan göze bağlanır.








14 Mart 2021 Pazar

SELANİK KIRÇOVA-KURÇOVA FOTOĞRAFLARI İLE KÜLTÜR AKTARIMI



İlk kez Kuzey Yunanistan sınırları içinde bulunan eski köylerimizi tanımaya, ziyaret etmeye gittiğimizde çok karmaşık duygular içindeydim. Nail dedemin köyü Üsküpler'i ziyaret ederken, hayatımda ilk kez gördüğüm   o topraklara yabancı olmadığım duygusu benliğimi sarmıştı. Dimitris köyün kuru otlarla kaplı eski mezarlığını bize gösterdiğinde tüm grubun eli ayağı birbirine karıştı. Başını örtenler, elini açıp dua etmeye çalışanlar, ağlayanlar, gülenler ne yapacağımız bilemedik bir an.......Selaniğin 500 yıllık Türk tarihinde şimdi kuru ottan gözükmeyen mezarlığında Atalarım yatıyor ve ben bunu şimdi öğreniyorum. Benim doğduğum topraklardan kilometrelerce uzakta aynı kanı taşıdığım ama bilmediğim insanların yattığı toprakların başında onlara bakıyordum. 
Hayatımda yaşamadığım hiçbir duygu kalmadı Allaha şükür derken, hopp bir sürpriz duygu daha........ 
Mutlaka Atalarınızın doğduğu toprakları görmenizi tavsiye ediyorum. Yaşayacağınız duyguları anlatamıyorum çünkü.......
Aşağıda da benimle aynı duyguları Sivas Suşehri'ne geldiğinde yaşayan İlya'nın hikayesinden kısa bir bölüm okuyacaksınız. İhsan Tevfik'in Mübadele adlı kitabından......


Bir Ortodoks- Bir müslüman 
Namaz ve bavulunda Kemençe
Öğle ezanı okunurken camiye doğru yürüdük. Caminin imamına kendimizi tanıttık tanıtmasına ama yine de bizi bir çekince ile karşıladı. Bizim İlya tutturdu: 
-Biz namaz kılacağız bir Müslüman namaz, sonra bir Ortodoks namaz
Abdestlerimizi aldık girdik içeri, o da çıktı bizimle beraber....bize bakarak yattı, kalktı ve içinden birşeyler okudu. Namazın bitiminde Hoca efendi başta Peygamberimiz  olmak üzere bütün Peygamberlere ve geçmişlerine dua etti. Sonra İlya doğu yönüne dönerek Rumca dua ile ilahi okudu.

İlya'nın samimi tavrı imamında gözünden kaçmadı ve daha sıcak davranmaya başladı. Bizi evine davet etti. Evin küçük kızı güzel bir sofra hazırladı. Yemeğinin üstüne İlya kemençe çaldı. İlya fena kemençe çalmıyor. Hem de dedelerinin buralarda çaldığı havaları çalıyor. Çok sevilen bir Karahisar oyun havası olan Tamzara'yı hem çaldı hem söyledi. Bir kez daha anlıyordum ki kültür denen olgu, gerçekten su gibi akan, neredeyse genlere sirayet eden  bir şeydi. Ataları 1924 sonbaharında buralardan giden bir Rum mübadil torunu bize kemençe ile buraların havalarını çalıyordu, bizlerde dinliyorduk. Geçmişte kaldığı hatta unutulduğu zannedilen bir kültüre sımsıkı yapışma, sahip çıkma, onu her yerde yaşatma ancak böyle olurdu. Yani bavulunda kemençe taşıyarak......sazına sözüne bir asır sonra sahip çıkarak..... 






Fotoğraflar Kozana'ya bağlı Kurçova köyünün günümüz fotoğrafları...
Keseleroğullarının, Çiloğullarının, Suftaoğullarının köyü......
Memleketten Vatana Sessizlerin Hikayesi adlı kitabımda Kırçova köyüne ait 1915 yılına ait kayıtlar mevcut 
Sevgilerimle.....























BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...