25 Kasım 2022 Cuma

KOKOLARİKO ve KESRİYE'DE YAŞAMIŞ KADINLARIN ADLARI

 



(Fotoğraf Tülay Urgancı'nın aile albümünden)


Selanikli kadınlar her daim  zarif, şık ve güzel... Kokolariko'dan (İpek dokuma kumaş) yaptırdıkları elbiseler üzerlerinde tiril tiril..günümüze kadar gelen az sayıda fotoğrafta bunları daha net olarak görebiliyoruz. 

Sayfanın  sonunda 1924'de mübadele ile Selanik Kesriye ve bağlı köylerden Anadolu'ya gelenlerin tasfiye talepnamelerinden derlediğim Kadın isimlerinin listesini ekledim. İsimleri birbirinden güzel..Arapça ve Farsça adlar olmakla birlikte birçok Türkçe adlar da bulunuyor. Türk isimlerinin anlamları ise şöyle;

Tatu : 1.Pas 2.Barış 3.Sulh

Tuti/Tutu/Dudu  :1.Hatun 2.Papağan türündeki kuş

Hırliko   :( Karaçay- Malkar Türkçesi )
1.İyi Düzgün, 2.Küçük vida

Hankuş / Hankuşe / Hankoşe  : Makedonya, Kosava ve Bosna'da kullanılır.

Nanoş / Nunuş  : Türkçe Ninecik /Büyükannecik

Paşako   :Paşa, Han, Emir, Bey
(Paşa adının sevgi biçimi olarak Romanlarda,Rumlarda,Yahudilerde kullanılır.)

Timure   : Timur=Demir adının arkaik biçimidir.

Timurşah (Türkçe+Farsça) Timur Hükümdar Şah Farsça

Gül   : Gülmek, Farsça anlamı ise çiçek

Pembe    : Ak ile Kızılın karışımından oluşan renk 
19.yüzyılda Türkçede "pamuk" anlamında da kullanılırdı.

Tatuş     : Peçenek beyi
Güneydoğu Avrupa ve Balkanlarda yaşamış Türk kavmi

Arzuhan    : (Farsça+Türkçe) Han : Başbuğ,Kral,Sultan,Soylu
 Arzu Farsça

Demirhan Demir, Güçlü 

Birgün annanne ve babanne olduğumda torumlarıma; bana  Nunuş diye seslenmesini öğreteceğim.


Aşağıdaki paragraf  Münevver Ayaşlı'nın  Rumeli ve Muhteşem İstanbul adlı kitabından alıntıdır.

..........................

Evett Manastır Rumeli'nin en büyük vilayetlerinden biri, çok sevilen bir vilayeti...Hanımlarının kibarlığı, evlerinin güzelliği ve "quipage"leri meşhur.Hanımefendilerin kendi atları, arabaları ve arabacıları varmış ve hanımları çok bakımlı imiş.Evlerinde bir nevi kalorifer tertibatı varmış. Şöyle ki; Dışarıda sofada bir köşede yanan ocaktaki demir borular ile bütün eve, odalara,sofalara taksim olan sıcak su her tarafı ısıtırmış, tıpkı kalorifer gibi..bu usule o zaman bile "Rus usulü" derlermiş.Seneler ve seneler sonra Sarıkamış'ta Ruslardan kalma eski binalarda bu usulün aynısını gördüm, hemen Manastır evlerini hatırladım. Vaka ben Manastır'ı hiç görmemiştim, ama annemden,teyzemden,dayımdan o kadar çok dinlemiştim ki görmüş gibi olmuştum. Sarıkamış'ta bu Ruslardan kalma usul yıkılmadı, hala duruyorsa tertibatı bozulmadı ise, Manastır usulü ısınma tertibatı görülebilir.

Manastır hanımları ham ipekten el dokuması kumaştan "üç etek" elbise giyerlermiş. Gömlek olarak da yine ipekten bürümcük giyerlermiş.Bilmem bugünkü insanlar bu isimlerden bu kumaşlardan birşey anlayacaklar mı? Yakın zamana kadar Yunanistan bu kumaşları imal ediyor, hatta ihraç ediyordu. İpek dokuma kumaşların ismi "Kokolariko" idi. Birçok kimse bu kumaşlardan alabilmek için Yunanistan'a bile gidiyordu. İkinci Dünya Savaşına kadar bu böyle idi, şimdi nasıl bilmiyorum. Hala karlı bir iş ise, Yunanlı bunu katiyyen bırakmamaıştır. Şimdi Türkiye'de olmayan ve bugünün Türklerinin hiç bilmediği,hiç görmediği eski Türk eşyalarını Atina'da ki Benaki müzesinde görebilirsiniz.Fakat eşyaların üzerinde meşei hiç yazılı değil.Zinhar Türk diyemezsiniz. Halılar, seccadeler, kumaşlar, kadifeler, takılar, yani kuyum eşyası, el işleri, havlular, peşkirler, çevreler, cepkenler.....bu güzellikleri sanki gökten inen melekler yapmışlar.Hakikaten Yunanlı olsun, Rum olsun bizi hiç aklından fikrinden çıkarmıyor, çıkarsalar kendileri de rahat edecek, bizde....Benaki müzesinde ki bütün Türk eşyaları isimsiz, zora geldikleri zaman sadece "Asie Mineur"diyorlar. Fakat "Asie Mineur da kim? Bu belli değil,isim yok.....

                                       


KESRİYE ve KÖYLERİNDE KADIN İSİMLERİ

Hasbiye

Bariye

Ayşe

Saime

Asime

Hakile

Şerife

Şazike

Fatma

Kıymet

Saniye

Hacer

Zilkade

Nazlı

Zehra

Miyase

Hidayet

Gül

Hayriye

Nadire

Emine

Rabia

Anuşe

Sünbül

Servet

İfakat

Cemile

Cevriye

Hayriye

Kamile

Havvace

Sünbüle

İffet

Pembe

Demirhan

Neyyire

Nigar

Fitnat

Saniha

Zarife

Zübeyde

Safvet

Hulkiye

Latofçe

Ramize

Resmiye

Besime

Saadet

Dilber

Safiye

Gülsüm

Cevriye

Mihriban

Şahsine

Nesibe

Feride

Nuriye

Melek

Sabriye

Refia

Zekiye

Dilber

Rukiye

Sıddıka

Timure

Miriye

Hidayet

Meryem

Melike

Hasibe

Lütfiye

Nafiye

Fikriye

Kadime

Bahriye

Tenzile

Ragıbe

Dilberiye

Dudu

Naciye

Atiye

Hanife

İsmet

Hamide

Kakoşe

Atiye

Hankoşe

Bahriye

Paşako

Mimiş

Ramize

Hürmüz

Nevruze

Akıle

Necibe

Fahriye

Arzuman

Ruhane

Gülfe

Melike

Nariye

Seniye

Memişe

Nevreze

Akile

Fethiye

Sıddıka

Radiye

Hediye

Vehibe

Fitnat

Fevziye

Fadime

Refia

Melike

Nazike

Mediha

Fitnat

Selime

Timurhan

Münevver

Gülizar

Rupşah

Firuze

Suzane

Asime

Nadire

Kesper

Safade

Behiye

Veliman

Asya

Hirfan

İzzeti

Hırliko

Banika

Timurşah

Zanbako

Kısmet

Şaniko

Refıkıye

Tuti

İnciko

Murabba

Fakıhe

Vecihe

Muzaffer

Şöhret

Cevahire

Hankuşe

Rebihan

Nanoş

Zöhre

Mahmude

Tatuş

Arzuhan

Nebiyye

Taibe

Dilber

Müseyyibe

Gülüşah

İhsan

Taçşah

Besime

Tenzile

Feriye

Merdaye

Lebibe

Faika

Anber

 

 

 

 

 

 


23 Kasım 2022 Çarşamba

SEN HİÇ ÇİÇEKLE,YAPRAKLA,İBRİŞİMLE MEKTUP YAZDIN MI?

MENLİKLİ BİR AİLE HİKAYESİ... 





Bu beceri, bu incelik, bu bilgelik, bu romantizm sadece Rumeli’ye  özgü sanırım.....  Aşağıda okuyacağınız bir Rumeli hikayesidir.


......Dedemin, pek aklı başında,terbiyeli,edepli Ahmet isminde bir çubukçubaşısı varmış. Bu genç Ahmet bir iftiraya uğramış ve kurtuluşu Mısır'a kaçmakta bulmuş.Gel zaman git zaman Mısır'da Ahmet zengin olmuş, mevki sahibi olmuş ve oğlu Celal'i eski efendisi Rıfat beye Menlik'e göndermiş. Onu Mısır'a davet etmek üzere "Mısır'a teşrif etsinler, çok büyük mevki sahibi olurlar" demiş.

Dedem gider mi? Osmanlı azameti, Rumeli beyi kibri teşekkür etmiş ve gitmemiş. Zira Mısır'a beyler hiç gitmemiş, gidenler başı bozuk, işsiz güçsüz bir grup.......

Dedemi bilebildiğim kadar yazmaya ve anlatmaya çalıştım. Ya Babannem? Çok kibar, çok zarif Esma Hanımefendi? Ne biliyordum ben onun hakkında? Babannem hakkında çok birşey bilmiyordum. Bilebildiğim kadarıyla genç denecek bir yaşta vefat ettiğini, babamın da annesine ömür boyu sonsuz bir sevgi ve sonsuz bir hasret duyduğudur.Yetiştirdiği 5 oğuldan sonra pek halsiz ve pek solgun kalan Esma Hanımefendi hemen hemen Menlik'te Konaktan dışarıya hiçbir yere çıkmazmış. Yaza doğru yaz hazırlıkları, kışa doğru kış hazırlıkları kilerler ambarlar dolup dolup boşalırmış. Konakta sabun ve mum da yapılırmış. Şunu da belirteyim ki Rumeli hanımları emsalsiz "ev hanımıdırlar" Bu meşguliyetlerinden başka hanımlar arasında bir mektuplaşma faslı da varmış. Evet mektuplar gider, mektuplar gelirmiş.Peki mektuplar nasıl yazılırmış? Haremde okuma yazma bilen yok.Çiçeklerle,yapraklarla ve ibrişim ile....her çiçeğin, her yaprağın manaları başka başka....."seni çok seviyorum" bir çiçek, "seni göreceğim geldi" başka bir çiçek, "hastayım çok üzülüyorum" da bambaşka bir çiçek..bunları ifade etmek için rengarenk çiçek, yaprak ve ibrişim.Bu rumuzlarla pek güzel mektuplaşılırmış, bu mektuplaşmaları Esma hanımefendi pek severmiş.

Kendilerinin yazdıkları mektuplarda ayrı bir telaş ve heyecan, gelen cevabi mektuplar açılırken yine büyük bir merak ve heyecan. Bu çiçeklerle mektuplaşma Konağın en büyük heyecanı imiş. Hele Serez'e yazdığı mektuplar ve Serez'den yakın akrabalarından aldığı çiçekli mektuplarkendisini o kadar bahtiyar edermiş ki......Evet yukarıda ifade ettiğim gibi çok kibar, çok zarif; fakat çok yorgun ve çok solgun Esma Hanımefendi daha yaşlanmadan Allahına kavuşmuş.

Diğer oğullarını bilemem ama benim babam Tayyar beyin kalbinde  öyle derin bir sevgi ve öyle derin bir hasret bırakmıştı ki, bu sevgi ve hasret babamda bütün bir ömür boyu sürmüştü. Babam çok sevdiği ve  çocuk yaşında  kaybedeceği güzel kızına anasının adını takmış, Melek haslet ablamın adı da Esma Nail idi. Bu iki Esmalarla çok sevdiği anası Esma, çok sevdiği kızı Esma ile babam bütün hayatı boyunca birlikte yaşamıştı.

(Münevver Ayaşlı Rumeli ve Muhteşem İstanbul kitabından)

10 Ekim 2022 Pazartesi

MUSTAFA NECATİ'NİN MÜBADİLLERLE İLGİLİ GENELGESİ "DERDİNİ SORMAYACAKSIN, YÜZÜNE BAKIP ANLAYACAKSIN!"


Selam 
 Sayın Prof.Dr. Kemal Arı hocamızın tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı, bize kazandırdığı genelge'de,  Mustafa Necati; emirlerini,  o kadar içten ve duygu dolu cümlelerle yazmış ki, duygulanmamak elde değil. Tam bir devlet adamı mantığıyla hareket ederek " Derdini sormayacaksın, yüzüne bakıp anlayacaksın" diyor. 



"1. Kış başlamıştır. Teşkilatımızın hazırlık döneminde, göçmen taşıma işlerine önemli ölçüde el atılmıştır. Bu zorunlu durumdan dolayı, bölge müdürlerinin göçmenleri indirme iskelelerinden uzaklaşamadıklarını ve çalışma alanlarını oluşturan vilayet ve kazalarla tam anlamıyla ilgilenmeye zaman bulamadıklarını görüyorum. İndirme iskelelerinde bulunan bölge müdürleri, her halde bölgelerinin en uzak noktalarına kadar gidip etki ederek, göçmenlerin küçük ve gizli yaralarına çare bulmayı en önemli görev saymalıdırlar. Bunun için de bölge emrine verilen memurları bölge içindeki vilayet ve kazalara göndererek, işlerin içinde bulunmaları gerekir. Buna dikkat etmenizi tavsiye ederim.
2.Bölge müdürleri, örgütleri hakkında kapsamlı bilgi vermiş değillerdir. Onun için bölge müdürleri emrinde bulunan memurlar oraya gönderilmiş ya da gönderilmesi kararlaştırılmış bulunan göçmenlerin yerleşme, beslenme ve rahatlarını sağlamaya yeterli midir? Bunu belirleyerek bildirmelidirler. Gereksinim oranında memur göndereceğimden, bölge müdürleri memur gereksinimlerini bana anlatmalı ve bu konuda beni ikna etmelidir. Her bölge müdürü emrindeki memurlardan dolayı sorumludur. Atanan ve seçilen gerek maaşlı ve gerek gündelik ücretli memurlardan yararlanma olanağı olmayanlar, derhal işten çıkarılmak üzere bakanlığa bildirilmelidir… Görevini namusu kadar sevmeyen memurlar, imar ve iskan işlerinde çalıştırılamazlar. Çünkü imar ve iskan işi, kardeşlerimizin yaşamı, memleketimizin huzur ve mutluluğu işidir. Çalıştırılamayanları çalışır duruma getirmek, çalışma yeteneği olmayan ve bu işe büyük bir aşkla sarılarak çalışmayanları memurlarımın arasında görmek istemiyorum. Bunu önemle ilginize sunarım…
3.. Herhangi bir muhacir kardeşimin özen ve ilgiyle bakılmamasından dolayı uğrayacağı akıbet, vicdanım üzerinde acı ve elemli etkiler yapar. Sizde de aynı etkiyi yapacağından eminim. Bu nedenle Hilal-i Ahmer dispanserleri, Hilal-i Ahmer örgütü yerleştirilen göçmenlerin sağlığını tam anlamıyla sağlayamıyorsa, bunları güçlendirmeye çalışmakla birlikte, doğrudan doğruya bölgeniz emrinde bulunmak üzere doktor atayabilirsiniz. Aynı zamanda, gelen kardeşlerimizi üretici duruma koyabilmek için bunlara gönderdiğim genelgede vurguladığım gibi, tohum, araç-gereç vermek yetkisine sahipsiniz. Dolayısıyla, bu tohumlar ekilmiş midir? Gerekli yerlere verilmiş midir? Bütün bunları incelemek gereklidir. Bunun için de tarım uzmanına gereksinim varsa, atarsınız. Yalnız gerek doktorlar, gerek tarım uzmanları atak, kötü hava koşullarından yılmaz, gezmekten usanmaz, incelemelerinde etkili olmalıdır. Köylere, kazalara, şehirlere yerleştirilen göçmenlerin kesin olarak memurlarımızın şefkatli ilgi ve özenli bakımdan uzak bulunmamalıdırlar.. Örgütte bu noktaya önem veriniz. Ne kadar arazi ekildiğini, ne kadar hasta, ölüm ve doğum gerçekleştiğini her on beş günde bir raporla bildirmek gereklidir. Gerekli malzeme ve sağlık araç-gereci bulundurmaya dikkat etmelisiniz. Ölenlerin ölüm nedenlerini doktor raporuyla birlikte merkeze göndermeniz gerekir. Doğumlar da önemle izlenmelidir. Doğan çocuklar gözbebeğimizdir. Bunların yaşaması için çalışmak gereklidir. Bunlara gerekli yardımı yapacağımdan, doğum gerçekleştiğinde bana günü gününe haber verilmelidir.
4.. Şimdiye kadar gönderdiğim genelge ve emirlerde sözü edilen görevlerin yapılışı gerçekleşmiş olmasına karşın, aşağıdaki noktaya da çok önem veriniz:
1.. Göçmenlerin köylerdeki genel durumları nasıldır? Onlarla temas eden memurlarımız yüzlerine baksa, biraz dertleşse herşeyi keşfedebilirler.Çehrelerin, ifadelerin ayrı ayrı anlamları vardır. Bir bakışımızla, yerleşimini sağladığınız göçmenlerin refah içinde ya da sıkıntıda olduğunu anlayabiliriz. Bundan dolayıdır ki, memurlar göçmen kardeşlerimizle sık sık temas etmeye ve onlarla dertleşmeye mecburdurlar. Camı kırık, kapısı sökük hiç bir göçmen evi istemem. Bütün göçmenlerin yerleştirildikleri evlerin camları, kapıları düzenli değilse, dikkat etmek gereklidir. Bölgelerde bu malzemeyi sağlayarak, kesin olarak her evin soğuktan korunmasını güvence altına alınız. Şayet bölgenizde bu malzemeyi bulamazsanız, telgrafla istemelisiniz.
2.. Yataksız yorgansız hiç bir göçmen kalmamalıdır. Paltosu, ayakkabısı olmayanlar var mıdır? Kundaksız yavruların olması olasılığını bile düşünüyorum. Hilal-i Ahmet Teşkilatı şimdiye kadar bize büyük oranda yardım etmiştir. Genel Merkeze yazdığım telgraflara verilen cevaplarda, her bölgede bu gibi malzemelerin bulunduğunu bildirmişlerdir. Bunları Hilal-i Ahmer memurlarından isteyerek sağlamak gerekir. Şayet sağlanamazsa, telgrafla bakanlıktan istek, gerçek görevlerimizdendir.
3.. Göçmenlerin oturdukları evler, sürdükleri tarlalar geçici değildir. Mübadele işleri son bulunca, kendilerine kesin olarak verilmiş olacaklardır. Göçmenlerin bu konuyu bilmeleri gereklidir. Dolayısıyla ev ve arazinin kendi malları olduğunu kulaklarına sokmalısınız. Oturduğu evin kendi malı olduğunu bilen bir adam, onu korumaya ve onarmaya çalışır. Aksi takdirde, gelişigüzel bırakır ve sonuç olarak da baştan başa düşman eliyle yakılıp yıkılan ülkede yeni viraneler meydana gelir. Her göçmene evine sarılmasına ve onu onarması görevinini anlatmalısınız.
4.. a- Onarım işlerine önem vermek, en önemli görevlerdendir. Terkedilen malların harap olanlarını bundan önce verdiğimiz emir gereğince onarmak gereklidir. İlkbahar’da her bölgede yapılması gerekli köyler için de şimdiden bilgi edinmeye çalışmalı ve mevsim gelince derhal işe başlattırılmalıdır. Buna ait ne gibi girişiminiz varsa, raporla bakanlığı haberdar etmelisiniz…
b- Gelen göçmenler kardeşlerimizdir. Göçün acılarına uğramış vatandaşlarımızdır. Bölgenizde özellikle yerlilik, yabancılık gibi bir zihniyetin ortaya çıkmasına engel olmak için halkı aydınlatmak gereklidir. Bir Türk göçmeni kardeşi gibi bağrına basmayanlar, asalet ve faziletin dünyada mümessili olan büyük atalarımızın çocukları sayılamazlar. Fazilet ve büyüklük, yoksullara yardım, göçmen kardeşlere samimi ve gülümseyen, iltifat eden bir yüz takınmakla gerçekleşmiş ve sağlanmış olur.
Bütün bu yazdıklarımdan amacım, sizleri en küçük davamıza kadar duruma egemen, makamınızın manevi etkisinden güç ve esin alan, işlerinizde etkili, göçmenlere baba, yavrularına ana şefkat ve saygısıyla bakarak, kardeşlerimize öksüzlük ve gariplik çektirmeden, bolluk içinde ve üretici konuma getirmiş biçimde yaşatarak bu kutsal göreviniz başarmaktır…"
Mübadele İmar Ve İskan Vekili Mustafa Necati



4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana  ulaşmanız  yeterlidir. 

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...