MÜBADİL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MÜBADİL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Temmuz 2019 Salı
29 Kasım 2018 Perşembe
MURSALLI VE DUVRUNİŞTA HİKÂYELERİ İLE ŞAHİNLER-ŞAHİNLER BUCAK YENİ ADI AMİGDALYA'YA AİT FOTOĞRAFLAR
Yukardaki fotoğraf kaderdaşlığın, göçler yüzünden acı çeken insanları nasıl birbirine yakınlaştırdığının belgesidir.
Sayın İskender Özsoy'un "Selanik'te Sela Sesi" adlı kitabından bir röportajı daha aşağıda.......
YÜREĞİNDE HASRET VAR
"Aydın'ın Mursallı beldesindeki birinci kuşak mübadillerin en yaşlısı 1909 yılında Grebene'nin Duvrunişta (Klimataki) köyünde doğan Saliha Gültoplar ........
Ana dili Rumca olan Gültoplar, hemen hemen hiç Türkçe bilmiyordu. Kendisi ile torunu Özmen Gültoplar ve akrabası Safiye Akçanal'ın yardımıyla konuştum.
"Köyümüz Türk ve Rum karışık bir köydü. Mahallelerimiz ayrı ayrıydı. Bakkallar Rumdu köyde....onlardan alışveriş yapıyorduk. Buraya gelene kadar herkes kendi âleminde yaşadı. Amcamla evlerimiz yan yanaydı. Küçüktüm annem Hasibe öldü. O günlerde çok ağladım.
Arkadaşlarım
-"Ağlama helva yiyeceğiz" diyerek beni teselli etmeye çalışıyorlardı. Anam ölünce, babam analığım Zekiye ile evlendi. Babamın analığımdan da bir çocuğu oldu. Babam Yunus'u civar köylerden gelen çeteci Rumlar öldürdü. Bir gün köyün erkeklerini camiye toplamıştı o Rumlar.....işkence ettiler.Babamda o işkenceye dayanamayarak öldü.
Çevre köylerde akrabalarımız vardı. O köylere giderdik ailecek....Arada bir festival olurdu, o zaman şenlenirdi ortalık.....Komşu köy Çurhli'den köyümüze Rumlar gelirdi. Fistan giyerdi, ponponlu ayakkabı giyerdi Rum erkekleri...Ayrıca zil takar,oynarlardı. Türk erkekleri pantolon ve ceket giyerdi. Önceleri fesliydiler, sonradan şapka taktılar. Kadınlarda ferace takardı. Düğünler şenlikli olurdu köyde....Atlarla gelin almaya gidilirdi...Bir hafta sürerdi düğünler....Davullar çalınır, ziyafetler verilirdi. Kadınlar, kızlar yüzlerine pudra sürer, kaşlarını kömürle boyarlardı.Gelinler tellerle süslenirdi. Geline kına da yakılırdı. Kına yakılırken memlekette türkülerde söylenirdi. Kına yakmaya sadece kadınlar katılır, damat giremezdi gelinin yanına.Damat gelini ancak gerdekte görürdü.
Memleketten ayrılacağımız vakit Türkiye'den Rumlar geldi.Akrabaların evinde toplandık hep....Evlerimizi onlara verdik. Türkiye'den gelenler Türkçe'de biliyordu. Ama onlarla konuşamadık, komşuluk yapamadık.Anlaşamıyorduk.Pek iyi insanlar değildi.Yola çıkarken Duvrunişta'nın yerli Rumları arkamızdan:
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsunuz, bu pis insanlarla biz nasıl anlaşacağız. diyerek ağladılar.
Ana yok,baba yok.Analığım Zekiye ve kardeşimle düştük yollara...kafileyle Yangov'a gittik. Bizi bir ahıra koydular.Koyunların keçilerin arasında bir hafta bekledik. Sonra Türkiye'ye geldik. Ama nasıl geldik, hangi yolla geldik bak şimdi hatırlayamıyorum.
Türkiye'ye geldik bir sene Isparta Eğirdir'de bir handa oturduk. Oradan Gönen'e geçtik. Gönen'de bir sene oturduktan sonra tekrar Isparta'ya döndük. Isparta'da herkesi dağıttılar. Benim Mursallı'ya gelişim şöyle oldu: Burada dayım vardı.Hastalanınca ona bakmak için yanına çağırdılar. Bir daha Isparta'ya dönmedim.Köyümden çok şey hatırlıyorum. Yüreğimde hasreti de var. Ama artık Türkiye'deyim" diyerek röportajı bitiriyor.
Koçana Türküsü ile bitirmek istiyorum.
Düğünde toplandılar
Meşvereti kurdular
Kara da kaşlı Hasibe'yi
Sokağında vurdular
Tüfekçi kızı ah etme de bu nazı
Duvardan atladılar
Kapuları kırdılar
Tüfekçi'nin Hasibe'yi
Kan içinde boğdular
Tüfekçi kızı etme bu nazı.......
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan01@gmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana ulaşmanız yeterlidir.
27 Kasım 2018 Salı
SUVERMEZ ve AKSAKLI KÖYÜ HİKÂYELERİ İLE FOTOĞRAFLARI
Yannis İspiroğlu sol başta..anne, baba ve kardeşleriyle beraber...yıl 1936
Selam
Uzunca bir aradan sonra tekrar burada olmak çok güzel..... Kitap işlerim yolunda gidiyor. Şekli, şemali, kağıdın kalitesi, kapağın tasarımı, fotoğrafların kalitesi tam istediğim gibi oldu. Faydalanan ve beğenen bir sürü insan var. Bu da ayrıca benim için övünülecek bir durum....tekrar tekrar söylemek istiyorum iyi ki yayınlamışım.....
Blogda yeni bir projeye başlamak istiyorum. Türklere ait mübadele köyleri ile Rumlara ait mübadele köylerinin fotoğrafları eşliğinde o köye ait gelenlerin ya da gidenlerin anısının olduğu bir yazı paylaşacağım.
Paylaşacağım köylerde yaşayanlara ait isim listeleri, lâkapları "Memleketten vatana sessizlerin hikâyesi" adlı mübadele kitabımda mevcut...
İlk paylaşacağım köy; eski adı Aksaklı yeni adı Lefkara olan, o zamanlar büyük bir merkez olduğu için 7 mahalleden oluşan köye ait günümüz fotoğrafları ile Suvermez köyünden gönderilen, Sayın İskender Özsoy'un "Selanik'te sela sesi" adlı romanında röportajını yayınladığı Yannis İspiroğlu'nun memleketine yani Suvermez'e ait hatıraları ile başlayacağım.
Birbirlerinden kilometrelerce uzakta olan bu iki köyün bağlantısını şöyle açıklayayım:
Yunanistan Aksaklı'dan mübadele ile getirilen Dedem Haydar, Nevşehir Suvermez köyüne yerleştirilirken, Yannis'in ataları Suvermez köyünden mübadele ile gönderilip orada yerleştirildikleri köye "Nea Flotia" yani "Yeni Suvermez" adını vererek yaşamlarını devam ettirmeye çalışmışlar.
Birinin Aksaklı-Lefkara köyü yüreğinde kalmış
ötekinin Suvermez köyü.....
Aşağıda Sayın Thanasis Papanikolau'nun objektifinden Aksaklı köyüne ait günümüz fotoğrafları eşliğinde, Sayın İskender Özsoy'un röportajını okuyacaksınız.
Her ikisine de çok teşekkürler....
"Onlar, Türkiye özlemlerini hâlâ diri tutan komşularımızdı komşularımızın çocuklarıydı.
Onlar, bir zamanlar anneleri,babaları,nine ve dedeleriyle ortak sevinçlerimiz hüzünlerimiz olan komşularımızdı.
Onlar, aile büyüklerinin Türkiye hakkında anlattıklarıyla büyüdüler.
O yüzden onlar da Türkiye'yi düşünür ve sever oldular.
Yannis İspiroğlu; Nevşehir Suvermez (Floria) köyünden Yunanistan'a gitmek zorunda bırakılan bir ailenin 2.kuşak temsilcisi....
1931 yılında Drama'nın Kato Nevrokopi (Yukarı Nevrekop) köyünde doğan İspiroğlu, Selanik'teki Suvermezlilerin kurduğu derneğin başkanı....Ailesinin memleketteki lâkaplarını soyadı olarak alan babası Spiros gibi o da soyadını gururla taşıyor, soyadını anne ve babasının hiçbir zaman unutamadıkları Suvermez'den bir iz olarak geleceğe bırakıyor.
..........
KİMSEYE SORULMADAN
"Kapadokya bölgesinde yaşayan Rumların savaştan haberleri yoktu. Bütün Kapadokya'da olduğu gibi Suvermez'de de hayat problemsiz devam ediyordu. Ama 1924 yılında hiçkimseye birşey sorulmadan topraklarımızdan....Yunanistan diye bir yere kaldırıldık. Türkler Rumlar kardeşçe yaşıyordu Suvermez'de .....Annem Katina ev kadını, babam Spiros hem çiftçi hemde yağhaneciydi.....haşhaş yağı basıyordu. Dedem Vasilios da yağhaneciydi....
Mübadele olacağı duyulunca birden telaşa düşmüş köy ahalisi...
-Bu da nereden çıktı?
-Nedir bu mübadele, nereye gideceğiz? diye dövünmeye başlamışlar.
Türkler'de bizi bırakmayın diye ağlamış.
1924'ün Ağustos ayında yola çıkmışlar. O yılın Kasım ayında Pire limanına varılmış.Ailem de diğer aileler gibi ağlayarak ayrılmış Suvermez'den.....köyden ayrılırken Türkler çok yardım etmiş.Araba vermiş, hayvan vermiş,eşyalarını taşımalarında yardımcı olmuş. Rumlar Türkler tarafından hırsızlara soygunculara karşı korunarak Mersin limanına kadar götürülmüş. Suvermez'den çıkılınca Derinkuyu'ya gidilmiş. Orada 15 gün kalınmış.Oradan Niğde'ye ardından Ulukışla'ya ve sonra Mersin Limanı......ve yerleştirildikleri yere Yeni Suvermez demişler. (Nea Flotia)
SUVERMEZ ÜZÜMÜ
Nevşehir'de ki köylerinden kalkıp, adını bile duymadıkları Yunanistan'a ayak bastıklarında yeni gelenleri kabullenememe sorunu İspiroğlu ailesinin de karşısına çıkmış.
"Yunan ahalisi bizi hiç istememiş, kabullenmemiş.Türk-Rum aynıydı memlekette...herkes huzur içinde yaşıyor, kimse birbirinin dinine ibadetine karışmıyormuş.Buraya gelince çok kötü muamele görmüş büyüklerimiz...en hafif hakaret olarak "Türk Dölü"demişler.Hatta daha da ileri gidip kadınlarımıza, kızlarımıza kötü kadın gözüyle bakmışlar. Beş sefer gittim anamın babamın köyüne...dedemin evini buldum. Şimdi o evde Gülbaş ailesi oturuyor. Her gidişimde Suvermezliler kolumdan çekiştirirler:
-Bize gel, bizde kal bu gece...diye...
Hep dostluk görürüm babamın köyünde. İki kadın, iki erkek evlilik dolayısıyla Suvermez'de kalmış mübadele günlerinde...köye gittiğimde onların çocuklarını,torunlarını aradım ama bulamadım.
Suvermez'e bir gidişimde büyüklerimiz istediği için asma çubukları getirmiştim. Onları diktim. Şimdi Yeni Flotia'da anamın babamın köyü Suvermez'de yetişen üzümlerinden yiyoruz. Yaşlılarımız o üzümlere "memleket üzümü" adını taktı.Anam babam için ölene kadar vatan hep Suvermez'di. Orayı çok özlüyorlardı. Ama göremediler. Büyüklerimiz bir de Saydali dağını hiç unutamadılar. Dillerinde hep onun adı vardı. Bugün geçmişe baktığımda daha iyi anlıyorum. Mübadele çok kötü....Allah düşmanıma göstermesin"
"Acının dili, dini, milliyeti, etnik kökeni yoktur.
Acı acıdır."
Tekrar yaşanmasın.
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana ulaşmanız yeterlidir.
Sevgilerimle
9 Ağustos 2018 Perşembe
GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA'YI.........
19.yüzyıldan kalma el yazması Kuran-ı Kerim
Karamanlıca yazılmış "Kitab-ı Mukaddes" İncil ile birlikte
Hoşgörünün başkenti Konya Sille müzesinden herkese merhaba
Hafta sonu çok sevdiğimiz Esra'nın düğünü için Konya'daydık. Geleneklere uygun ve eğlenceli bir kına gecesi ve ertesi gün düğün pilavı ile Esra'mızı evlendirdik. Onlara mutluluklar diliyorum. Konya'da düğün yemekleri çok önemli...masaya sırayla düğün çorbası, etli pilav, safranlı bulgur pilavı, fıstıklı irmik helvası, zerde, bamya çorbası geliyor. Siz -tamam artık yeter- diyene kadar bu yemek döngüsü devam ediyor. Aile sevilen bir aile.....O gün düğün yemeğine yaklaşık 4000 kişi katılmış. Bu kadar insanı ağırlamak büyük bir organizasyon gerektiriyor. Konya bu işi başarmış.
Yıllar önce eşimin işi nedeniyle bir dönem Konya'da yaşadık. 2000' li yılların başıydı ve Konya yeni yeni büyümeye başlamıştı..Kiralık ev bulmak çok zordu. İnşaat sektörü henüz gelişmemişti. Biz zar zor Meram'da bir ev bulduk. Kirasını "mark" la ödüyorduk." -Mark- Euro'ya geçmeden önce ki Almanların para biriminin adı......" Kiralık evler o kadar kıymetliydi yani.......
Ankara'dan sonra Konya'ya çok zor seveceğimi düşünmüştüm fakat öyle olmadı. Her şeyden önce çok şey paylaştığımız kıymetli dostluklarımız oldu. Şu hayatta bu durumu yaşayabilmek paha biçilmez bir şey..... Küçük şehirlerde yaşamanın çok farklı avantajları var. Hemen hemen herkesi tanıyorsunuz bir kere...yavaş akışlı bir hayata başlıyorsunuz bu da sizi sakinleştiriyor, yavaşlatıyor. Zaman tasarruf etmeye başlıyorsunuz, gideceğiniz yerler birbirine çok yakın oluyor.Trafik problemi yok, ucuz, köy üretimi birçok sebze ve meyveye ulaşmak , sağlıklı beslenmek çok kolay...gezecek tanıyacak bir sürü tarihi eser oluyor, şehre özel mutfak kültürünü tanıyorsunuz ki; bence Konya mutfağı bu konuda açık ara önde....Artık herkesin bildiği Etli ekmek, Mevlânâ börek demeyeceğim. Minik minik bamyalardan yapılan Bamya çorbasını önereceğim mesela :) ya da hamuru kaymakla açılan saç arası tatlısı diyeceğim. Tandır'ı biz orada yaşarken, çarşıda sadece 3-4 masası olan Hacı Şükrü'de yerdik. O kadar lezzetli olurdu ki; saat 12.00 de biterdi. Artık Hacı Şükrü'de işini büyütmüş, günün her vakti tandır bulabiliyorsunuz. Ayrıca Tirit'i ve tandır böreğini de mutlaka tatmalısınız.
Konya'da her sıkıldığımda koştuğum, bahçesine oturup dertleştiğim ve huzur bulduğum Mevlana var, Şems-i Tebrizi, Ateş bazı Türbesi var. Şehrin içinde gezerken, her yerinde anılarım, yaşanmışlıklarım olduğunu düşünüyordum ki Sille'yi görene kadar........
Konya'da yaşarken Sille'ye bir kez gitmiştik. Bir baraj vardı, etrafında hiçbir tesis yoktu. Vasat bir yer olarak hatırlıyorum. Ama bu hafta gördüğüm Sille bambaşka bir yerdi. Restorasyonu tamamlanmış evler, camiler, kiliseler ve hamam....Sille kafeteryaları, sanat galerileri, müzesi ile gerçekten Konya'ya gittiğinizde görülmeye değer yerlerden biri haline gelmiş. İki dağın arasında, bir vadiye kurulmuş. Konya'ya 8 km uzaklıkta...Barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya'nın Sille ilçesinde yıllarca Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kardeşçe yaşamış. Sille'nin tarihi 5000 yıl öncesine kadar dayanıyor. Mübadele de Sille'den gönderilen Rumların yerine, Selanik Kozana, Langaza'dan yaklaşık 600 kişi gelip yerleştirilmiş. Çömlekçilik, mum yapımı, halı dokuma günümüze kadar gelen zanaatlardan......
Şimdi Sille'yi adım adım size gezdirmek istiyorum......
Sille'nin en önemli eserlerinden biri olan Aya Elenia kilisesi İstanbul - Kudüs arası haç yolu üzerinde kaldığı için köye gelen ilk hırıstiyanlardan olan Bizans Kralı Constantin'in annesi Helena tarafından MS 327 yılında yaptırılmış.
Sonraki yıllarda bakımsızlıktan yıpranan kiliseyi Osmanlı padişahı ll .Mahmut 1833 yılında tamir ettirir. Bu olayla ilgili olarak Karamanlıca onarım kitabesi kilise kapısının üzerinde asılıdır. (Karamanlıca; Yunan harfleri ile Türkçe yazmaktır. Ayrıca Sille halkı Grekçe'nin Sille lehçesini kullanırlarmış.)
Onarımdan sonra tekrar eski görkemli günlerine dönen kilise, 1924 yılında gerçekleşen mübadele sonucu kaderine terk edilir. Birkaç yıl önce tekrar restore edilen kilise müze olarak hizmet veriyor. Darısı Yunanistan'da ki Camilerin restorasyonuna diyelim bizde....
Kayalara oyulan mabetler akşamları ışıklandırılıyor.
Dere kıyısında kurulan kafeteryalar kahvaltı yapmak için çok güzel.....
İlçenin içindeki restorasyonlar hızla devam ediyor.
"Kafe Kozana" tabelası bizi aldı şöyle bir Selaniğe götürdü, getirdi.........Sahibi Kozanalıymış......Zamanım olsa uzun uzun orada oturup konuşmak isterdim......Bir daha ki sefere artık....
Ve Sille Müzesi..
Girişte bizi Kisve-i Şerif karşıladı. Kabe'nin iç mekân örtüsü...Restorasyon sırasında Sille'de bulunan Çay Camii'nin müştemilatında bulunmuş. Burada sergilenmeye başlanmış..
Sille'de bulunan Şeytan Köprüsünün maketi
1950'li yıllarda Sille'de 16 atölyede 150 çömlek ustası faaliyet göstermekteymiş. Sille çömlek atölyeleri, toprak kap, tuğla ve kiremit imalatında Orta Anadolu'nun en önde gelen merkeziymiş. Ama şu anda Sille'de sadece 1 tane usta kalmış.
Aynı zamanda 1905 yılında Sille halı dokumada ihracat yapar durumdaymış. O döneme ait bir haber şöyle:
"Sille'de yirmi otuz kadar halı tezgahında ihracata elverişli halılar üretiliyordu.Güzel ve nefis bu halıların arşını üç mecidiyeden bir liraya kadar satılıyordu." diyor.
Ayrıca Silleli taş ustaları da çok meşhurmuş....
Mum ve şamdan yapımında da lider durumdaymış.
Müzenin duvarlarında Sille'nin çeşitli âdetlerinden bahsediliyor.
Barana; Sille kültüründe yaban hayatı adı verilen ve Hıdırellez'de gidip, Kasım ayında eve dönen, uzun süre birbirinden ayrı kalan Silleliler, kışın bir araya gelerek arkadaş hasreti giderdiği gruptur.Aynı yaş grubundan arkadaşlar, her gün birinin evinde toplanarak sohbet ederler, musîkî icra ederlermiş.
Geregi; Sille'de gereğiler zamanında gayrimüslim ahalinin de katıldığı büyük şenlikler ve eğlenceler düzenlenirdi. Geregi adı verilen, her yıl Ağustos ayının 3.haftası başlayan ve bir ay süreyle devam eden merasimlerde, pazar günleri aşağı bağlara, perşembe günleri de yukarı bağlara gidilerek eğlenceler düzenlenirmiş.
İlçenin girişindeki Ak hamam restore edildikten sonra Sille Halk Kültürü Müzesine dönüştürülmüş. Ama zaman darlığından gezemedim.
Sille çok güzel restore edilmiş. İlçenin her yerinde sanat, kültür ile içiçe geçmiş. Selçuklu Belediyesini kutlamak lâzım...Adım adım Sille gezimizi beğendiğinizi umuyorum. Sevgilerimle......
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ
KOZANA HATIRALARI......
Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...
