12 Ekim 2023 Perşembe
KAYSERİ'YE YERLEŞTİRİLEN MÜBADİLLER
27 Mart 2023 Pazartesi
MUHACİR GİDECEĞİ YERİ OLMADAN BİTEVVİYE YÜRÜYEN HAYALETTİR.
Tarihin içinden bakınca Rumeli neredeyse ikiyüz yıldır sancılar içinde kıvranan hasta bir bünyeye benzer...kah orasına kah burasına vuran ağrılarla iç çeken her iç çekişte renkleri solan, eli ayağı işlevini yitiren bir hasta bünye....muhacir ise iki asırdır o hasta bünyeden ayrılıp giden ruhtur sanki...o gittikçe şehirler yad el olur, leylekler geçmez olur semadan, çınar ağaçlaı kuruyup kalır. Öyle ya......toprak bağrında hayat verip büyüttüğü, bünyesine alıp kendine dönüştürdüğü insanlarla anlaam bulur. O insanlar çekip gittiğinde herhangi bir yer olur toprak.Dağın adı başka,suyun tadı başka Rumeli türkülerinde insan ile toprak arasındaki bu bağ nasıl güzel anlatılır. Selanik'teki bir kolera salgınında yârini kaybeden delikanlının dilinden dökülen türküde olduğu gibi;
Selanik Selanik ıssız kalasın,
Taşına toprağına diken dalasın
Sende benim gibi yarsız kalasın.
Muhacir bu topraklarda başkası değildir. Biri Rumeli'den,öbürü Kırım'dan,bir başkası Kaf Dağından.....farklı dillerde,farklı enstrümanlarla dile getirilse de aynı duygular anlatılır.Hani bir vatan vardı,hani kuzeyde mi güneyde mi, doğuda mı batıda mı olduğu çok da önemli olmayan bir vatan vardı. Şah İsmail'in şiirinde dediği gibi.....
"Rakib elindeymiş dest-i Nigar mene ne!"
Yazrın demesi o ki insanlar gibi topraklarında kaderi vardır..Mısır'ı hep köleler idare etmiştir. Irak hep kerb ile bela'nın yurdu olmuştur.Kafkas hiç benzememiştir başkasına, Balkan hep aynı sıcaklıkla kaynayıp durmuştur. Anadolu ise hep içine alıp dönüştürmüştür. Biraz da bu sebeple
"Dost dost diye nicesine sarılanların sadık yâri" olmuştur.
Anonim bir yazı
Sevgilerimle
27 Ocak 2023 Cuma
KİREÇ KOKULU BEYAZ EVLER
10 Ekim 2022 Pazartesi
MUSTAFA NECATİ'NİN MÜBADİLLERLE İLGİLİ GENELGESİ "DERDİNİ SORMAYACAKSIN, YÜZÜNE BAKIP ANLAYACAKSIN!"
7 Eylül 2022 Çarşamba
ADALAR DENİZİNDE YER ALAN LİMNİ - ILIMLI ADADA BULUNAN TÜRK KÖYLERİNİN ve MAHALLELERİN ADLARI
Alıntıdır.
Bir zamanlar Osmanlı idaresinde olan Limni adasının bir başka önemli özelliği ise şudur. 1.Dünya Savaşında, Osmanlı Devleti başarı göstermesine rağmen, birlikte savaşa girdiği devletler yenildiği için yenik sayılır. Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak, savaştan ağır şartlar ile çekilmek zorunda kalır. İşte Mondros Ateşkes Antlaşması, bu adanın Mondros Limanında imzalanmıştır.
Toprağın ne denli kıymetli olduğu, İstanbul’un ağırladığı üst düzey misafirlere hediye olarak sunulmasında da açık bir biçimde görülmektedir. Bu noktada Stephan Gerlach’ın tanıklığına müracaat edilebilir. Gerlach, elçiye sunulan en kıymetli armağanlar arasında zaman zaman tıyn-ı mahtûmun da bulunduğuna işaret etmektedir.*
Yasemin Demircan'ın Acta Turcica Türkoloji dergisinde yayınlanan AKDENİZ DÜNYASININ MUCİZE TOPRAĞI adlı makalesinden.....
Limni adasının mübadele ile gelen eski sakinlerinin çoğunluğu İzmir-Foça'ya yerleştirilmiş. Diğer bir kısmı ise;
KÖYLER
|
MAHALLE
| ||
Kornoz
|
Kadı Ahmet
| ||
İsterati
|
Kale Altı
| ||
Portyanoz
|
Çarşı
| ||
Kuzulu
|
Camii Cedid
| ||
Lera
|
Halil bey
| ||
Şiyordiya
|
Kayacık
| ||
Kroni
|
Meydan
| ||
Penaya
|
Varoz
| ||
Kondiye
|
Camii Atik
| ||
Kortuz
| |||
Komi
| |||
Filya
| |||
Firgide
| |||
Bozcaada (Tenedos)
| |||
Kapıska
| |||
Orispol
| |||
Çamandarya
| |||
Ayopat
| |||
Karpaş
| |||
Açkı
| |||
Livadimor
| |||
Kondopol
| |||
Tanoz
| |||
Mondoros
| |||
Kondoraki
| |||
Paşa Limanı
| |||
Plaka
| |||
İmroz kazası
| |||
Angaryanoz
| |||
Kapya
| |||
Orminoz
| |||
Yerlice
| |||
Candır
|
7 Mart 2022 Pazartesi
DRAMA'YA BAĞLI SAMAKOL KÖYÜNDEN GELEN AİLELERİN LAKAPLARI
Merhaba
Tasfiye talepnamelerini araştırırken Drama'ya bağlı Samakol köyünden gelen aile reislerinin isimlerinin önünde entresan lakaplar olduğunu gördüm. Aşağıda bu lâkapların tasnifini yaptım. Toplamda 272 hane Samakol köyünden Anadolu'ya gelmiş.
Gogo Hüseyin, Muhacir Ramazan, Çancı Hasan, Çıracı İsmail, Çilingir Mustafa, Gedik Hüseyin, Balcı İbrahim, Çapar Ali, Topçu Hasan, Delibey Yakup, Bulgur Osman, Çalık Ahmet, Ayaklı Halil, Boz İbrahim, Gogo Ali Onbaşı, Körpe Mustafa, Köse Bayram, Öğretmen Yusuf, Tüfekçi Hasan, Tuzlu İsmail, Macun Ali, Kiraz Hasan, Hatip İsmail, Softa İbrahim, Kelebek İsmail, Gogo Hüseyin, Kabak Hüseyin, Kıyak Mehmet, Karaca Hüseyin, Kurt Ali, Koç Mustafa, Kurtça İsmail, Osmance İbrahim, Hancıoğlu Mustafa, Hacıoğlu Ahmet, Delibey Mehmet, Şir oğlu Ali, Cambaz Halil, Mağcun İsmail, Tozlu Mustafa, Çam Hasan, Dalaklı Ramazan, Dolgun Hasan, Koç Mustafa, Boz İbrahim, Cabbar İsmail, Deli Mehmet, Kılıçlı Mehmet, Macun Ali, Havale Ahmet, Kiraz Hasan Çakal Mustafa
12 Temmuz 2021 Pazartesi
DOYRANLI CEMAATİ İLE TAŞKÖPRÜ KÖYÜ TARİHİ
Doyranlar köyü-Yenipazar-Şumnu'dan, Taşköprü- Afyon-Sultandağı'na....
Doyranlar köyü Osmanlı Tahrir (vergi) defterlerinde ilk olarak 1538 tarihli kayıtlarda görülmektedir. Bu dönem Kanuni Sultan Süleyman dönemidir. "Zaviye-i Doyran" ve "Çoban Pınarı" olarak kayıtlıdır. Kuruluşta 3 hane ve 4 bekar nüfus vardır. İlk hane de İdris dede oğlu Hüseyin dede kayıtlıdır ve zaviyenin şeyhi olarak görülmektedir. (Günümüzde Hacı Hasanlar olarak devam eden sülale olma ihtimali vardır. Dede-torun isimlerinin İdris ve Hüseyin olarak özgün isimler olması, silsilenin devam ettiğini düşündürmektedir)
Daha sonra Anadolu'dan iskânlar devam etmiş nüfusu artarak 1557 yılında Kılavuzlar adında ayrı bir mahalle kurulmuştur. Çiftçilik ve hayvancılık (rençber) yaparak geçimlerini sağlarlardı.
1925 yılı nüfus sayımında 296 hane ve 1410 nüfus görülmektedir. Günümüzde Şumnu-Yenipazar-Doyranlar köyü 1902-1927-1939-1951-1968-1989 tarihlerinde Türkiye sınırları içine göç etmişlerdir. Afyon-Sultandağı Taşköprü köyüne 1927 yılında Kara Mustafalar (Kara Hasan- Kara Hüseyin) Mehmet Güveyi'ler, Terzi Aliler,Topallar, Kara Mustafa'nın kardeşi Kara Halil, Kayseri'ye Şahlılar, Afyon Merkez köye 1939'da Hacı Hasanlar sülalesi ile Zobu'lar, İzmir Menemen Maltepe'den Taşköprü'ye, Kayseri Bünyan'a, Bursa, İstanbul, Edirne gibi yerlere yerleşmişlerdir. Mevcut kalanların ilk kurucularla hemen hemen hiç bağlantıları kalmamış olup, göçenlerin yerlerine Bulgaristan içinden Şop Bulgarları yerleştirilmiştir. 2008 yılı nüfus sayımında 124 hane, 566 nüfus görülmektedir.
Taşköprü köyü 1928'de köy olarak kaydedilmiştir. Şu anda ki yerinin biraz daha doğusunda "Gavurun çiftliği" adı verilen yere kurulmuştur. İlk yerleşimde mevcut samanlık,ahır gibi yapıların temizlenip, bölmelere ayrılmasıyla oluşturulan evciklere yerleşilmiştir. 1933-1935 yıllarında ki kuraklıkta Akşehir gölü tamamen kurumuş ve köy dağılmıştır. 1937 yılında tekrar geri dönerek şimdiki yerinde Akarçay'ın batı kenarına kurulmuştur.Köyde Motorcular sülalesine ait bir adet değirmen, Karamehmetlerin bir adet pekmezhane-şekerpancarından, bir adet köprü, Pipicilerin köprü başında petrol istasyonu vardı. Çiftçilik ve Hayvacılık yapıyorlardı. İlk kuruluşu tamamen göçmen köyü olsa da 1968 tarihinden sonra Akşehir gölünün taşması, arazilerin göl altında kalması ve Türkiye'de sanayileşme neticesinde çoğunluğu Eskişehir, Manisa-Salihli, Bursa, Kocaeli, İzmir, İstanbul gibi büyükşehirlere göç etmişlerdir. Göl taştığında balıkçılık (sazan,turna,kerevit,çapak,tatlı su kefali) hasırcılık ve kamışçılık yapılmıştır.
Rumeli'de iskânda birçok isim cemaat adından gelmektedir. Doyuran cemaati yörüklerin arasında bayağı nüfuzlu özel bir cemaat olup, Makedonya'da da bir gölün adı olmuştur. (Bazı kaynaklarda Toyranlar da denilmektedir) Avşar Türkmenlerinden Oğuzların Bozok kolundandır. Eldeki verilere göre Doyran boyuna ilk kez 11.yüzyılda Türkmenistan'da rastlıyoruz. Daha sonra yaşanan savaşlar ve Moğol baskısıyla Anadolu'ya göç ediyorlar. Adıyaman'dan başlamak üzere Anadolu'da Kuzey ve Güney istikametlerine ayrılıyorlar. Bugün bile Türkiye'nin farklı yerlerinde Doyran ismi ile köyler vardır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise boya mensup aileler Balkanlara göç ediyor.Anadolu'da yoğun olarak bulundukları böle Sis Sancağı (Merkez Adana-Kozan) Adana ve Maraş bölgesidir. Öncesinde ise Dulkadiroğlu Beyliği içindedirler. Ayrıca Doyranlı cemaati Köpekli avşarının bir obası olarak bilinmektedir.
Doyranlı cemaati ile ilgili bilgiler için Sayın Hasan Parlar'a teşekkürler......
Sevgilerimle
29 Mayıs 2021 Cumartesi
AKSAKLILI HAYDAR GİBİ SESSİZLİK YEMİNİ EDENLERİN HİKAYESİDİR BU.......
Bu olaydan birkaç yıl sonra annesi Ayşe'de ölür.
Bu kargaşa durumu 1912 Balkan Savaşları ile başlayıp, 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşmasına kadar sürdü. Ondan sonra sancılı yıllar...
Büyük göç mübadele.....
Haydar hem öksüz, hem yetim tek başına kalakalır.
Bu sırada 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalanır. Din esaslı olarak yapılan mübadele antlaşma kurallarına göre; Batı Trakya hariç, Yunanistan sınırları içerisinde kalan Müslüman Türklerle, İstanbul hariç Anadolu'da yaşayan Ortodoks Rumların yer değiştirmesine karar verilir.
Mayıs 1924'de tasfiye talepnameleri kişilerin beyanlarına göre doldurulmaya başlanır ve Temmuz 1924'de Rumeli'de Anadolu'ya göç başlar.
Mübadelenin ne olduğunu bilmeden -Gazi Paşa çağırmış diyerek yola çıkarlar.
Bir hafta boyunca sefalet içinde yürüyerek Selaniğe varırlar. Yaklaşık bir ay Selanik'te Beyaz (Kanlı) Kule'nin orada kendilerini Anadolu'ya götürecek gemiyi beklerler. On gün süren gemi yolculuğundan sonra Haydar; Aliye ile Samsun'a ayak basar.
Mübadele başladığında Haydar 12 yaşında ve kimsesiz....
O zamanlar kimsesiz çocukları aynı veya yakın köyden yalnız bir kadının yanına vererek Türkiye'ye göndermişler. Haydar'ı da Aliye isimli bir kadınla birlikte Türkiye'ye göndermişler. Burada Nevşehir-Derin kuyu-Su vermez köyüne yerleştirmişler. Aile de hiç kimse Aliye'yi tanımıyor. Ama Su vermez köyü muhtarlığında Haydar'ın annesi olarak kayıtlı....Daha sonra Haydar Adana'ya, sonra da Ceyhan'a gidiyor. 17 yaşında askere alınıyor. Üç kez askere çağrılıyor ve toplamda 7 yıl askerlik yapıyor. Bu arada Fatma ile evleniyor, dört çocukları oluyor. Yıllarca yokluk içinde göç yollarında hayata tutunmaya çalışırlar. Tam her şey yoluna girdi derken Haydar ortağı tarafından sırtından bıçaklanarak öldürülür.
Bundan sonrası ise dört çocukla kalakalan Fatma için tam bir felaket...Yıl 1945 dul kalan genç bir kadın....kadınların çalışmasını ayıplayan bir zihniyet....başında durulması gereken ama durulamayan bir otel....elinden kayıp giden malları, sahte altınlarla ellerinden alınan mübadil tapuları....arkasından gelen derin fakirlik ve tekrar küllerinden doğmaya çalışma hikayesi.....
Yunanistan'da doldurulan tasfiye talepnameleri mübadil çocukları için çok değerli... Karanlıkta kalan geçmişlerinin belgeleri.... Dört suret olarak doldurulmuş. Suretler Yunanistan'a, Türkiye'ye, Mübadele Komisyonuna (büyük ihtimalle Lozan'da) ve mübadillere verilmiş.
Mübadele sırasında mübadillerin taşınması için Yunan hükümeti gemiler tahsis etmiş, seyahat için bir değer biçmiş ama bunu kabul etmeyen Türk mübadillere Türk Hükümeti kendi vapurlarını göndereceğini bildirmiş. Bu yolla zaten yoksul olan Türkiye Cumhuriyetinin parasını içerde tutmayı istemişler. İstanbul ve çevresine getirilecek göçmenler için kişi başı 300 kuruş, Karadeniz,Mersin ve çevresi için kişi başı 600 kuruş bedel alınmış. Bu parayı ödeyemeyeceğini belirten mübadillerin parasını Vapurcular Birliği öder. Haydar'ın tasfiye talepnamesinde ücretli yolculuk yazıyor.
Nesiller boyu kulaktan kulağa aktarılan hikayeler tasfiye talepnameleri ile belgelenir. Dedeler, nineler, lakapları, babalarının isimleri, geldikleri köyler, yaptıkları işler, evlerinin özelliği gibi birçok bilgi tasfiye talepnamelerinin okunması ile torunlarının eline geçmiş oluyor.
İşte böyle....Annanem Fatma ile Dedem Haydar'ın hikayesi.....
Bu hikaye, tasfiye talepnamesinin çevirisi sonucu orta çıkmıştır. Haydar dedeme ait çevirisi yapılmış orijinal tasfiye talepnameleri küçük bir güncelleme yazımı okuduktan sonra aşağıda...
Memleketten-Vatana Sessizlerin Hikâyesi
"Kimlik arayışına girdiğimde karşıma çıkan mübadele ve mübadillik idi. Konuyu araştırmaya başladıkça "mübadele bağlamında" tarihin sunulma ve anlaşılma biçimindeki yanlışlığı görmeye başladım. Çoğu mübadil torunu atalarının isimlerini bilmedikleri gibi, nereden geldiklerini, niçin geldiklerini de bilmiyorlar. Bu durum çocuklarımıza kültür aktarımı yapamadığımızın çok net bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ
KOZANA HATIRALARI......
Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...