1 Mart 2019 Cuma

SİNESON'DAN HİKAYELER......ŞEHADET PARMAĞI KESİLEREK GÖMÜLEN PAPAZ

                         
MEZAR TAŞLARI
MEZAR TAŞLARI



Selam
Aşağıda sevgili Leyla Kaplan'ın araştırmalarının bir kısmı ile Sineson'da yaşanan  ilginç bir hikaye okuyacaksınız.
Keyifli okumalar, güzel geçen bir haftasonu diliyorum herkese...

Bugünkü adı Mustafapaşa olan Sineson köyü mübadele öncesi gayrimüslimlerin ve müslümanların birlikte yaşadıkları  Anadolu'nun eski köylerinden biridir. Konstantin Eleni kilisesi başta olmak üzere manastır ve kiliseleriyle, havyar ticaretiyle zengin olan Ortodokslarıyla ünlüdür. Köyün adını "Sin" ve "Asos" kelimelerinden geldiği ve anlamının "Güneşin Şehri" olduğu iddiası oldukça yaygındır. Bununla birlikte yerel bir Tanrı adından geldiği de iddia edilmektedir. "Asur ay" tanrısının adının "Sin" olması, köyün adının Asur Tanrısından geldiği iddiası daha doğru olacaktır. 

Başka bir iddia ise; eşkiya baskınlarına uğrayan diğer köylerden gelip yerleşmek isteyenleri bir araya getiren papazın adının "Sineson" olduğu yönündedir. Bu konu ile ilgili diğer bir araştırmada ise; sonu Sin, Sun, Sün ekleri ile biten yerleşim yerleri adlarına Uygurca'da rastlanıldığı ve bu köye  Uygur Türklerinin yerleşmiş olduğu ileri sürülmektedir.


Havyar ticareti, boyacılık, bakkaliye, gıda ticareti yaparak zenginleşen Sinesonlular, İstanbul ve Samsun Bafra'ya yerleşerek kendilerine özel topluluklar halinde, diğer topluluklardan ayrı olarak yaşamışlardır.


 Ulusal hayırsever Sineson'lu  Ioannis Varvakis'deki Psariano'dur. Zamanında, Rus çariçesi Katerina'dan havyar üretimi ve satışı iznini alarak, Astrahan'da kurduğu fabrikada ürettiği havyarı, Osmanlı ve Avrupa'ya ihraç etmiş, İstanbul'da yaşayan Sinesonlularla anlaşarak onlarında bu ticarete dahil olmalarını sağlamıştır.

Sineson'lu Ioannis Varvakis Psariano'nun, Osmanlı-Rus savaşı sırasında gemisi ile cephane yüklü gemiyi batırması üzerine, kendi gemisinin de batırıldığını, Rus gemiciler tarafından kurtarılarak Rusya'ya götürüldüğü rivayeti yanı sıra gemilerini Rus donanmasının hizmetine verdiği, gemilerinin Osman donanmasının baskınında yakılması üzerine kendisine gemi yapıp verme teklifini kabul etmeyip, havyar üretimi ve ticaretinin verilmesini istediğini, bunun kabul edilmesi üzerine havyar ticaretine başladığı ve İstanbul'daki havyar ticaretini buradaki Sinesonlular aracılığıyla geliştirdiği anlatılmaktadır.

Evangelia Balta ise; İstanbul'da iş aramaya giden Sinesonluların, Sakız adalı havyarcıların yanında çalışarak ticareti öğrendiği ve Sakız adasında başlayan isyanlar sonrasında adaya geri dönen Sakızlı tüccarların dükkanlarını yanlarında çalışan Sinesonlulara devrettiğini yazmaktadır.

Mustafapaşa (Sineson) köyü hakkında Tevfik Balta tarafından anlatılan ilginç olaylardan biri de; Eleni Konstantin kilisesi papazının şehadet parmağının kesilerek gömülmesidir. Köyün yaşlıları tarafından anlatılmış sözlü tarih çalışmalarından biridir ve çok ilginçtir.

"Sineson'daki Medrese müderrisi sesinin güzelliği ve sabahları Haşr suresini  okumasıyla ünlüymüş.  Eleni Konstantin Kilisesi papazı da her sabah kiliseye gitmek için Medresenin önünden geçerken okunan Kuranı dinler ve sonra kiliseye gidermiş. Papazın neden yürüyüp gitmediğini köylüler çok merak etmekle birlikte,sebebinin okunan Kuran'a saygısından kaynaklandığını düşünerek papazı takdir ederlermiş. Aradan geçen yıllar çeşitli söylentilere sebep olmuş. En yaygın olanı da Papazın Müslüman olduğu söylenti imiş. Papaz birgün kilisesini açmaya gidememiş. Merak eden görevliler, evine gittiğinde papazın öldüğünü görmüşler. Ertesi gün defin işlemleri başlamış. Meraklı görevliler Papazın evini araştırmışlar, evin gizli bir odasında "Kuran ve seccade" bulmuşlar ve papazın gizli müslüman olduğuna karar vermişler. Yapılan tartışmaların sonunda  papazın şehadet parmağını keserek Ortodoks adetlerine göre gömmüşler. (Papazın vücudunda inceleme yapılmış mıdır bilinmemek birlikte, yapılmış olma ihtimali çok yüksek)

Medrese müderrisleri ile samimi sohbetler yapan bir kişi olarak tanınan papazın bunca zaman Müslüman olmasını ve kendisini gizlemesine inanmayanlar bulunmasına rağmen şehadet parmağı kesilmesini papazın müslüman olduğunun bir kanıtı olarak kabul etmişlerdir. Bu olay dilden dile uzun yıllar anlatılmıştır.


-Bu ve benzeri cezalandırma şeklinin saygınlıklarını yitiren Hırıstiyan din adamlarına uygulandığı bilinmektedir. Mesela Katolik Papa Formosus'un öldükten sonra cezalandırılması oldukça ilginçtir. Papa Formosus (896)  öldükten 9 ay sonra, görevde bulunduğu süre içerisinde aşırı hırslı olduğu gerekçesiyle, Papa Stephen VI. tarafından 897'de cesedi çıkartılıp, Cadaver Synod'da kadavra yargılaması yapılmış ve haç işareti yaptığı sağ elinin üç parmağı kesilerek Tiber nehrine atılmıştır.

Nehirden çıkarılan cesed tekrar gömülmüşse de, birkaç yıl sonra bu seferde Papa Sergius III tarafından gömüldüğü yerden çıkartılan cesed yeniden yargılanmış ve sol elinin üç parmağı ile kafasının kopartılıp yeniden Tiber nehrine atılmasına karar verilmiştir-


SİNESON

Mustafapaşa’da(Sineson) Mehmet Şakir Paşa Medresesi (Kapadokya Üniversitesi)
 Mehmet Şakir Paşa Medresesi Kapadokya Üniversitesi olarak hizmet etmeye devam etmektedir.



SİNESON

Hacı Naim oğlu Hacı Hüseyin Efendi'nin mezarı


Papazın Müslüman olmasında etkili olan kişinin köydeki Mehmet Şakir Paşa Medresesinde müderrislik yapan "Hacı Hüseyin efendi" olduğu da anlatılmaktadır. Doğum tarihi bilinmeyen Hacı Hüseyin efendinin ölüm tarihi 1915'dir. (Mezar taşı kimliği belirsiz kişilerce çalınmıştır.) Kendisi hakkında "bilgili ve çeşitli hastalıkları tedavi eden kerametli bir eren olarak bahsedilirmiş. Karşısındaki kişinin aklından geçenleri okurmuş. 

Kuraklık sırasında  yağmur duası yaparken ayakları yerden kesilirmiş. İstanbul'da Hac duası yaparken, yine ayaklarının yerden kesilerek duasını tamamladığı da anlatılanlar arasındaymış. 

Öldükten sonra köye defnedilen Hacı Hüseyin'in mezarı yıllarca ziyaret yeri olmuş. Sadece Mustafapaşa köylüleri tarafından ziyaret edilmekle kalmaz diğer köylerden de Hacı Hüseyin Efendinin mezarı ziyaret edilirmiş. Özellikle hastalarına derman arayanların sık sık uğradığı bir yer haline gelmiş. Hastalar çocuk, büyük her kim olursa olsun mezarına getirilir, dualar edilir ve mezarından alınan toprak bir beze sarılır, şifa olsun diye hasta üzerinde bu minik keseyi taşırmış. Hasta çocuklar mezarın üzerine yatırılarak iyileşmesi için dua edilirmiş. Duadan sonra bazı kişilerce çocuk kantarla tartılırmış. Kantarın bir kefesine çocuk, diğer kefesine pamuk, yün veya yapraklar konularak tartılır, çocuğun konulduğu taraf ağır gelirse iyileşeceğine inanılırmış.

Aynı adetler gayrimüslimlerce Aziz Nikolas Manastırında da yapılmaktaymış. Manastır da yapılan dini törenlere Müslümanlarda katılır, bahçesinde namaz kılarlarmış. Manastırın bahçesindeki sarmaşık ve ağaçlara çaputlar bağlanıp, dilekler dilenirmiş. Günümüzde Anadolu'nun çeşitli yerlerinde buna benzer devam etmektedir.

Müslüman gözüken veya Müslüman kıyafetleri giyerek casusluk yapan Hıristiyan devletlerin casusları bir hayli fazladır. Sineson (Mustafapaşa) köyünde yaşandığı anlatılan bu olayla ilgili yaptığım araştırmalarda (istihbarat raporları hariç) böyle bir kayda rastlamadım.
Mustafapaşa'da (Sineson) anlatılan diğer bir olay ise; Medreseyi protesto ettiği söylenen papazın kendisini Medresenin parmaklıklarına asarak intihar etmesidir.




Aşağıdaki fotoğraflar  Nikolas Manastırının bahçesine taşınan  mezar taşları



SİNESON

 "Burda yatıyor Allah'ın kulu AnastasiosPARADİSOPULOS, 1855 doğumlu - 1909 ölümlü"
(Çeviri ThanasisPapanikolau)

NİKOLAS


MUSTAFAPAŞA

Burada yatıyor Allahın kulu Simeon……………..1876(ThanasisPapanikolau)

SİNESON MEZAR TAŞLARI

ΚυριάκοςΒλασιάδης Klimatianḗ kapasakáloglou;;1876



MUSTAFAPAŞA


MUSTAFAPAŞA





KAYNAKÇA

(1) Dilber İLİMLİ USUL İLHANLI DÖNEMİNDE UYGURLAR,DOKTORA TEZİ Danışman Prof. Dr. MUHİTTİN TUŞ, Konya-2016, Sh. 311)
(2) Fahri Çoşkun,888/1483 Tarihli Karaman Eyaleti Vakıf Tahrir Defteri, Vakıflar Dergisi, s.33 Mustafa Oflaz, 16.yüzyıl sonlarında Ürgüp Kazası, I. Uluslararası Nevşehir Tarih Ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, Nevşehir 2011 s.322 (1530)Tarih ve 387 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman Ve Rum Defteri, Ankara 1996, sh. 179,182)
(3)  Başbakanlık Osmanlı Arşivi




*Anadolu’da uzun süren kuraklık ve kıtlıkla ilgili yazışmalardan örnekler:
Osmanlı Arşivi,MV.,20-15-0,Yağmursuzluk nedeniyle Konya ve Niğde Sancaklarından harice zahire çıkarılmasının yasaklandığına, gelecek hasad mevsimine kadar ahaliye satılacak zahirenin belediyece satın alınması ve satıldıkça bedelini Malsandığına teslim etmek üzere, Ağnam Rüsûmundan bir miktar paranın belediye dairelerine borç verilmesine dâir.        H-25-08-1304/1887

*Osmanlı Arşivi,DH.İ.UM.EK.,14-99-0,Bu günlerde vilayet dahilinde yağmur yağıp yağmadığı, yağmış ise derecesinin bit-tahkik süratle bildirilmesi hakkında Aydın, Edirne, Konya, Kastamonu vilayetleriyle Kütahya, Menteşe, Karahisar, Niğde mutasarrıflıklarına tahrirat.                H-24-07-1334/1916
(4)  Tevfik Balta (Araştırmacı)

25 Şubat 2019 Pazartesi

1902 SELANİK SALNAMESİNDE KARAFERYE........

Selam
Bugün size  Sayın Hatice Oruç'un tercümelerini tamamlayıp, yayınladığı 1902 Selanik Salnamesi'nde Karaferye'yi anlattım. En alt bölümde ve burada bağlantılarını verdiğim linklere tıklayarak  Markos Markoudis'in  günümüz fotoğrafları ve anlatımıyla eski Karaferye, yeni Veria sokaklarında gezintiye çıkabilir, anlatımlarıyla kendinizden birşeyler bulabilirsiniz.


VERİA



"Karaferye kasabası halkı 9000 kadardır. Otuz mahalleden oluşan kasabada 2132 hane ile 369 dükkan vardır. 19 cami, 4 tekke,2 medrese,60 kadar kilise vardır. Bu kiliselerin çoğu harap durumda olduğundan sadece 5 kilisede ayin yapılmaktadır. Kasabada 1 rüştiye mektebi, erkeklere mahsus beş, kızlara mahsus 1 tane ibtidai mektebi olup, gayri müslimlerin 5 adet mektepleri vardır.
Karaferye'de bir hükümet konağı, bir telgrafhâne, iki kışla ve birde hastahane bulunmaktadır."



VERİA

Karaferye'de bulunan Medrese camii..... bahçesinde bulunan çeşmeden su içmek bize de nasip olmuştu.  Osmanlı zamanından beri  akıyormuş.

                                                                                                                           Fotoğraflar Hellas photography 





VERİA

KAZA HAKKINDA BİLGİ

Kazada hububat buğday, arpa, mısır, susam, burçak, nohut, çeltik ve pamuk yetiştirilir. Ahali genelde ziraatle uğraştığından sanayii  yok gibidir.
Ağustos kasabası ahalisi gayet çalışkan olduklarından yeniden ipekböceği için  dutluk yetiştirmeye başlamışlardır. Bundan başka Karaferye kazasında senede bir milyon kıyye şarab ve yüz onbeş bin kıyye karib arak hasıl olmaktadır ki şarabın yüzelli bin kıyyesiyle arakın otuzbeşbin kıyye kadarı Ağustos kasabasının mahsulatıdır.  Her sene Karaferye kasabasında Aya Andon adıyla üç gün süren panayırda 1500-2000 lira raddesinde alışveriş yapılmaktadır.
Karaferye kasabasında su ile çalışan dört un fabrikası, iki iplik fabrikası  bulunmakta olup, pek çok fabrika ve tesis yapılacak mahalleler  olmasına rağmen bu durumundan istifade edilmemektedir.

VERİA

"Kasabada 10 adet çeşme vardır. Kasabada sarnıç olmayıp 3 su kuyusu vardır. Kasaba civarında yarım saat mesafede Bendbaşı mahallesinden doğan Anadere adındaki su ile civardaki ve kasabanın altındaki araziler sulanmaktadır.

Kasaba dahilinde 15 kunduracı, 10 demirci, 2 saraç, 2 marangoz, 8 ekmekçi dükkanı, erbâb-ı sanattan şimdilik 20 dülger mevcuttur.
Karaferye'den, Serfice'ye giden yolda büyük-küçük 28 adet köprü vardır.
Karaferye'den, Selanik civarına giden yolda ise 48 adet köprü bulunmaktadır."

VERİA ŞEHRE BAKIŞ


"Selanik-Manastır, Osmanlı demiryolu hattı 220 kilometredir. Hattın üzerinde her gün bir tren çalışmaktadır. Hat üzerindeki meşhur istasyonlar şunlardır; Karaferye, Agustos,Vodine,Sorovic,Filorine'dir. Hattın üzerindeki bekçilerin adedi 50 olup, yol boyunca hattın tamiri için istihdam edilen amele sayısı 315 kişiymiş.
1901 senesinde bu hat üzerinde  taşınan 112.306 yolcudan 731'i birinci, 10.398'i ikinci, 101.177'si üçüncü mevkiide seyahat etmişler"

Yazarken rakamlara inanamadım. O döneme göre yolcu taşıma kapasitesi çok büyük.......

"Karaferye kazasına bağlı Agustos nahiyesinde Rum cemaat tarafından yapılmış olan 3 yataklı bir gureba hastanesi vardır.
Bu arada .....Karaferye'de Yahudilere ait mahallede olan Barbuta kahveleri çok meşhur....aşağıdaki linkte görebilirsiniz....

 Günümüz fotoğrafları ile Karaferye sokakları ve yaşantıları nı görmek için yazının üstüne tıklamanız yeterli.....

                                                               Sevgilerimle

GÜNCELLEME

,

4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden bana mail atmanız yeterlidir. 



20 Şubat 2019 Çarşamba

1902 YILINDA SELANİK SALNAMESİNDE LANGAZA KAZASI.....


SELANİK




Selam
Salnameler; içinde dönemin takviminin de yer aldığı  Osmanlı klasik döneminin resmi yıllıklarıdır. Devlet salnamelerinde merkezi idarenin yanı sıra vilayetlerdeki idari yapılar,yöneticilerinin isimleri, tarihi yapılar, coğrafi bilgiler, okul, matbaa, kütüphanelerin isimleri, nüfusu gibi bilgiler bulunmaktadır. O tarihlerdeki durumu bizim için aydınlatan değerli kaynaklardır. Selaniğe ait 1320 (1902) yılına bu salname maiyyet memurlarından Halil Rifat bey tarafından hazırlanmıştır. Selanik vilayetinin ilk salnamesi Hicri 1287 (m.1870) yılında hazırlanmıştır. Aşağıdaki bilgileri aldığım salname, Selanik için hazırlanan 17 nci salnamedir. Bu salnamede dahil olmak üzere Selanik için toplam 20 salname hazırlanmıştır. 
"Her alanda çok zengin ve eşsiz bilgiler sunan bu salnamenin  içine girerek o dönemin Selanik vilayetinde bir gezintiye çıkmak idarecisi askeri muallimi, öğrencisi, tüccarı halkla tanışık olmak tarihi mekanları ziyaret etmek iklim ve doğasını bilip havasını teneffüs etmek çarşısında alışveriş yapmak kısaca oradaki yaşamı tahayyül etmek mümkündür" der Salnameyi çeviren Sayın Hatice Oruç.....


Aşağıda  okuyacağınız yazı  1902 yılında Langaza yı anlatıyor. Keyifli okumalar......

SELANİK


MERKEZ KAZA HAKKINDA BİLGİ
Langaza kasabası, hicri takvime göre 302, miladi takvime göre 1886 senesinde merkez kaza olarak kayıtlara geçmiştir. Langaza kasabasında  464 hanede 1716 kişi yaşamaktadır. Kazaya bağlı köylerde ise 9742 hanede 48121 nüfusu vardır ki; 5831 hanede 30097 nüfus İslâm, 271 hane 1328 nüfus İslâm kıptisi, 3155 hanede 14578 nüfus Rum ve 20 hanede 71 nüfus Rum kıptisi, 465 hanede 2057 nüfus Bulgar mezhebindendir. 
Langaza kasabasında 1 cami, 1 mescid ve 30 kadar talebesi olan bir medrese, İkisi müslim, ikisi gayrimüslim kız ve erkeklerin gittiği okul ile 1 kilise, 1 havra, 175 dükkan, 16 han, 12 fırın, 1 buharlı dakik fabrikası bulunmaktadır.  Langaza Belediyesinin 1 aded tulumbası, lüzumu kadar kova, kanca ve balta gibi alet edevatı ile 25 nefer tulumbacısı, 2 adet temizlik arabası ve 2 nefer süpürgecisi vardır. Langaza'nın içinde çeşme yoksa da, her hanede pınar ve kasabanın etrafındaki sebze bahçelerinde  tatlı su kuyuları bulunmaktadır. 
Salnamede kasabaya 20 dakika mesafedeki kaplıcaların suyunun emsalsiz olarak anlatılıyor. Kaplıcalar birbirlerine 15 metre uzaklıktaymış. İkisinin suyu sıcak, birisini suyu gayet soğukmuş. Sıcak sulardan birisinde kükürt, diğerinde altın, civa, çelik ile az miktarda kükürt madeni olduğu erbâb-ı fen tarafından tecrübe edilerek anlaşılmıştır. 
Bu sıcak suların 32 C'de sıcaklığı olup, kükürtlü suyun cildiye hastalığına, diğerinin ise romatizmaya tutulmuş hastalara iyi geldiği görülmüştür. Kasabadan Banya mahaline  doğru giden yola bu sene dahilinde dikilen söğüt ağaçları  tamamıyla yetişmiş olduğundan, fevkalade bir manzara oluşmuş, Banya civarındaki Belediye tarafından bir takım binalar ve kahvehane  gibi yerler yapıldığından ziyaretçilerin istirâhatı temin edilmiştir.


SELANİK


KAZADA YETİŞEN ÜRÜNLER, SANAYİSİ ve TİCARETİ
Salnamede Langaza kazası halkının genellikle çiftci olduklarından bahsediliyor. Langaza'da  7 demirci, 12 ekmekçi, 10 hancı, 1 marangoz, 1 saraç, 2 arabacı, 15 dülger, 5 kunduracı, 15 bakkal, 2 tenekeci, 5 basmacıdan ibaretmiş. Arazisi çok bereketli olup, senede 1'e 8 veya 10 oranında hasılat alınır. Kazanın bağları 100 bin dönüm sınırında olup, mahsulünden senede 400-500 bin kıyye şarap imal edilir.



SELANİK




Kasabada Salı günü kurulan pazarda her nevi eşya ve hayvanat satılırmış. Pazargâh karyesinde her sene ruz-ı hızır'ın elli ikinci günü Paşa panayırı adıyla bir hafta süren bir panayır kurulurmuş. Oraya her yerden tüccarlar gelip, satış yaparlarmış.


SELANİK


KAZANIN DOĞAL ÖRTÜSÜ
Kazanın birçok yerinde dereler bulunmaktadır. En büyüğü Langaza deresidir. Bu dere Langaza'ya 6 saat mesafede bulunan  Niyegovan dağlarından doğmaktadır. Dere Langaza ovasıyla Arıklı, Seraçlı ve Kavalar karyelerinin topraklarını sulayıp, Aya Vasil gölüne dökülmektedir. bu dere yazın kurumaktadır. Kazaya en yakın iskele Selanik şehridir. Ayrıca kazaya 12 saat uzaklıkta İstavroz çiftliğinde de bir iskele bulunmaktadır. Kazada biri Beşik diğeri Ayo Vasil olmak üzere 2 göl bulunmaktadır. Beşik gölünün bir ayağı da  İstavroz Katerin'de denize akmaktadır. Bu göllerden başka üç ufak göl daha bulunmaktadır. Bunlardan birisi Mavrova, diğeri Lance ve üçüncüsü Kargı göldür. Mavrova ve Lance göllerinin suyu acı olduğundan buralardan ne balık ne de saz çıkarılır.
Kargı gölden ise sadece saz çıkarılıp, Ademköy ve civarı köylerin ahalisi tarafından hasır yapılarak satılmaktadır.

                                                            Sevgilerimle




SELANİK



BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...