TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Şubat 2017 Cumartesi
14 Şubat 2017 Salı
YUNANİSTAN KOZANA HACILAR-MESIANİ KÖYÜ 1915 YILI SEÇMEN KAYITLARI
Selam
Yunanistan doğumlu ilk mübadiller artık 90 yaşın çok üzerinde...1924'de doğanlar bile 93 yaşında, hatırladıkları bile kendilerine çok uzak...ikinci kuşak mübadiller ise, büyüklerinden duydukları kadarını bilirler...hayal gibi... Ortak bildikleri tek şey ise; memleketin sardunya kokulu olduğudur.
Bilgilendirme notlarına devam edelim...
Yunanistan doğumlu ilk mübadiller artık 90 yaşın çok üzerinde...1924'de doğanlar bile 93 yaşında, hatırladıkları bile kendilerine çok uzak...ikinci kuşak mübadiller ise, büyüklerinden duydukları kadarını bilirler...hayal gibi... Ortak bildikleri tek şey ise; memleketin sardunya kokulu olduğudur.
Bilgilendirme notlarına devam edelim...
30 Ocak 1923'de Lozan'da, Yunanistan ile Türkiye arasında “Türk-Rum Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme” imzalandı. Protokol 19 madde ve 1 protokolden oluşmaktaydı.Türkiye adına sözleşmeyi İsmet Paşa,Dr. Rıza Nur ve Hasan bey, Yunanistan adına Venizelos ve Caclamanos imzaladı.
Sözleşmenin 1.maddesine göre "Türk topraklarında yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklular tabi tutulmuşlardı.
Mübadelenin en büyük özelliği zorunlu olmasıydı. Ama sözleşmenin 2.maddesine göre İstanbul'un Rum ahalisi ile, Batı Trakya'da ki Müslüman ahali kapsam dışı bırakılmıştı.
Mübadele dışı tutulacak olanlar; 30 Ekim 1918 tarihinden önce İstanbul Belediyesi sınırlarına yerleşmiş bulunan tüm Rumlar sayıldı.
Batı Trakya içinse; 1913 tarihli Bükreş Antlaşmasının çizdiği sınırın doğusunda yerleşmiş olan Türkler olacaktı. Bir süre sonra İmroz-Gökçeada-Bozcaada'da yaşayan Yunanlılarda nüfus mübadelesinin dışında tutuldu.
Sözleşmenin 1.maddesine göre "Türk topraklarında yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklular tabi tutulmuşlardı.
Mübadelenin en büyük özelliği zorunlu olmasıydı. Ama sözleşmenin 2.maddesine göre İstanbul'un Rum ahalisi ile, Batı Trakya'da ki Müslüman ahali kapsam dışı bırakılmıştı.
Mübadele dışı tutulacak olanlar; 30 Ekim 1918 tarihinden önce İstanbul Belediyesi sınırlarına yerleşmiş bulunan tüm Rumlar sayıldı.
Batı Trakya içinse; 1913 tarihli Bükreş Antlaşmasının çizdiği sınırın doğusunda yerleşmiş olan Türkler olacaktı. Bir süre sonra İmroz-Gökçeada-Bozcaada'da yaşayan Yunanlılarda nüfus mübadelesinin dışında tutuldu.
Kendiliğinden karşı ülkeye gitmiş olan bir kişi, Türk Hükümeti'nin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecekti.
Sözleşmenin 5.maddesine göre "Mübadele uygulamasında her iki halkın mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verilmeyecekti. Mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin hangi nedenle olursa olsun gidişine hiçbir engel çıkarılmayacaktı"
4.maddesine göre; "Türkiye'de alıkonulmuş vücutça sağlam Rumlar Türkiye'den gönderilecek ilk kafileyi oluşturacaktı"
7.madde ise ; "göçmenler bırakıp gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecek, gittikleri ülkenin topraklarına ayak bastıkları an da bu ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardı"
Bugün yayınlayacağım köyün adı Hacılar-Mesıani köyü...
Bugün yayınlayacağım köyün adı Hacılar-Mesıani köyü...
Sevgilerimle
HACILAR-MESIANİ
|
|||||
SIRA
NO
|
ADI
|
LAKABI
|
BABA
ADI
|
DOĞUM
TARİHİ
|
İŞİ
|
5336
|
Ali
|
Pilak Oğlu
|
İdris
|
1889
|
Çiftçi
|
5337
|
Ali
|
Turap Oğlu
|
Asan
|
1889
|
Çiftçi
|
5338
|
Amet
|
Karasali Oğlu
|
Sulüman
|
1879
|
Çiftçi
|
5339
|
Abas
|
Karasali Oğlu
|
Veli
|
1854
|
Çiftçi
|
5340
|
Abedin
|
Haci Rakip Oğlu
|
İbraim
|
1879
|
Çiftçi
|
5341
|
Veli
|
Kara Sali Oğlu
|
Abas
|
1884
|
Çiftçi
|
5342
|
Elmas
|
Palak Oğlu
|
Asan
|
1879
|
Çiftçi
|
5343
|
Zemdin
|
Pekuzus Oğlu
|
Bizat
|
1881
|
Çiftçi
|
5344
|
Zenul
|
Palak Oğlu
|
Halil
|
1859
|
Çiftçi
|
5345
|
Kâzım
|
Palak Oğlu
|
Usein
|
1867
|
Çiftçi
|
5346
|
Memet
|
Haci Ömer Oğlu
|
Urhan
|
1889
|
Çiftçi
|
5347
|
Memetali
|
Mazir
|
P(B)aryam
|
1887
|
Çiftçi
|
5348
|
Memin
|
Haci Rakip Oğlu
|
Latif
|
1871
|
Çiftçi
|
5349
|
Bekir
|
Kara Sali Oğlu
|
Sulüman
|
1889
|
Çiftçi
|
5350
|
Resul
|
Kara Sali Oğlu
|
Ramazan
|
1867
|
Çiftçi
|
5351
|
Rustem
|
Turep Oğlu
|
Arslan
|
1884
|
Çiftçi
|
5352
|
Sali
|
Kara Sali Oğlu
|
Ramazan
|
1865
|
Çiftçi
|
5353
|
Taip
|
Palaki Oğlu
|
Zenul
|
1887
|
Çiftçi
|
GÜNCELLEME
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. O köylerden biri de Hacılar.......Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana ulaşmanız yeterlidir.
14 Nisan 2016 Perşembe
UNUTULMUŞ BİR KAHRAMAN....GERÇEK MİYDİ? EFSANE Mİ? BULGAR SADIK........
Selam
Bugün sizlere tam bir Rumeli kadınından bahsetmek istiyorum. Çok okuyan, yazan, düşünen bir kadın o...Hayata karşı bakışı farklı, dik duruşlu bir kadın...Zaman zaman bazı dergilerde yazar. Düşündüğü gibi yazar. Esprili bir dili vardır. Bazen insan bilmediği için duyduklarının, izlediklerinin gerçek mi hayal ürünü mü olduğunu ayırt edemiyor. Sevgili Nazan Hanım yazısında bu duruma ışık tutmaya çalışmış. Bugün onun kaleme aldığı vatansever Stoyan'ın nam-ı diğer Mehmet Sadık'ın hikayesini yayınlıyorum. Emeğine sağlık...
Adı Stoyan’dı.
Bulgar doğdu , Türk ve Müslüman olarak öldü.
Hatıralarında; Bulgar ordusunun
küçük rütbeli bir subayı iken kendisine ve Türklere kötü muamele eden binbaşısını
döverek, atı ve eşkıya reisi dedesinin
hatıra defteriyle firar ederek Edirne’ye
kaçtığını yazmakta.... Bulgaristan 1877/78
(93) Osmanlı /Rus Savaşı’ndan sonra
Prenslik olarak yarı bağımsız hale gelince Makedonya’ya ya göz dikmiştir. Nasıl olsa Osmanlının
işi bitecektir. Makedonya, üzerinde hak iddia eden bütün Balkanlar
çeteci kaynamaktadır . Stoyan, Türklerin safına geçtiğinde tanıdığı Bulgar çeteleriyle mücadele etmeye başlar . Hatta Trakya'da o dönem var olan Bulgar köylülerini Bulgaristan
lehine teşkilatlandırıp tuzağa düşürür , en başta papazlar, komitacılara
yataklık etmektedir. Yakalattığı komitacıların
rüşvetle serbest bırakıldığını öğrenince isyan eder ve dağlara çıkarak kendi
başına Bulgarları avlamaya başlar. Bir süre Lefter Kaptan çetesine katılır ve
Yunanlı çete reisini öldürür, köprü
bombalamak, tren soygunu, fidye için Protestan misyoneri dağa kaldırmak artık
olağan işlerindendir, artık o da bir
zalimdir......
Stoyan 2.Meşrutiyet
öncesinde Drama,Nevrekop,Sarışaban, Serez,Demirhisar civarında faal bir çetecidir , Balkan Kazanı fokur fokur kaynamakta, Osmanlı
canını dişine takarak bu eşkiyalarla
mücadele etmektedir. (Avcı Taburları ) Bulgarlar Rumları ,Rumlar Bulgarları
hepsi birden Türk ve Müslümanları öldürmekte , etnik temizlik yapılmaktadır. Stoyan sonunda yakalanır. İdam sehpasını beklerken
Makedonyalı katil Bulgar çetecisi Sandanski’nin kendisini ihbar ettiğini
öğrenir. Bulgar çeteleri arasında da rekabet vardır. Bu Sandanski daha
sonra 31 mart vakasında Hareket
Ordusuyla İstanbula gelip Taksim Topçu
Kışlasını Enver Paşayla birlikte basacaktır, yani Kahramanı Hürriyet(!) tir. Bazı
ulusalcı yayınlarında böyle tarif edildiğine rastladım,ezberci
zihniyetin güdük kalmış analiz yeteneğidir bu !
Stoyan pişmanlıklar
içinde boşa giden hayatını düşünürken ağlamaktadır. O sırada yüzbaşı
Ahmet odaya girer, haline acır, onunla konuşur , Türk tarafına geçmesi ve
Müslüman olması için ikna eder. Bir süre
sonra Padişahtan af emri gelir ve
İstanbula çağırılarak görevlendirilir. İhtida eder, artık Mehmet Sadık’tır. Ethem Paşa adlı birinin himayesine girer. Tekrar
Makedonya’da görevlendirilir, bir çatışmada ağır yaralanır , çenesi bile
parçalanmıştır , 8 ay Selanik Askeri hastanesinde tedavi görür , ne
hekimlerimiz varmış! Selanik henüz minareler şehridir.
Makedonya’da çok tanındığı için
İstanbul'da geri hizmete alınır. Mehmet Sadık,
Abdülhamit’i sevmemekle birlikte Hafiye başı Fehim Paşa’nın espiyonaj
tekliflerini reddeder. İttihatçılar iktidara geldiğinde doğrudan
Talat Paşa’nın emrine girecektir , artık onunla
istediği anda görüşebilen bir Teşkilat-ı Mahsusacı ‘dır. Aynı zamanda
Bulgaristan Türklerinin liderlerinden Sofya'da ki avukat Ethem Ruhi beyin de
adamıdır..
Talat paşa, Sultan
2.Abdülhamit’i birlikte “hal” ettikleri
komitacılardan sıkıntılıdır ne istedilerse
verdik(!) ,daha ne istiyorlar !
durumunda olduğu için en sonunda Makedonya Bulgar çetecilerinin ele
başılarının bertaraf edilmesi işini de Bulgar Sadık’a havale eder. Sadık, peynir
ticareti yapma bahanesiyle Sofya'ya
gider ve geceleri orduevinin önünde dilenci kılığına girerek Hacıyef ve Dimitri Atanas adlı iki azılı çete liderini gözlemeye başlar , neticede bir gece onları
bıçaklayarak öldürür , sabah
gazetelerde Makedonyalı Bulgar çetecileri
Alman yanlısı Bulgarların katlettiğine dair haberleri okur . Kimsenin
aklına bu işi Teşkilatın yaptığı gelmemiştir. O zamanlar Bulgaristan Rus ve
Alman yanlıları olarak ikiye bölünmüştür, Bulgar Çarı alman Saks-Koburg
hanedanından biridir . Sofya Alman yanlısı ,Makedonya Bulgarlarıysa Rus yanlısıdır.
Bir ara yakalanıp hapsedilir , onun
Bulgar kıralını ( çarını ) öldürmeye gelen bir suikastçı olduğu sanılmaktadır ,
askeri hapisanede ağır eziyet gördüğünü sonunda idama mahkum edildiğini
hatıralarında yazmaktadır. Bu arada Bulgarlar ağzından laf almak için Bulgar
nihilisti dir diyerek bir casusu da odasına yerleştirirler. Sadık bir süre
sonra öldürüleceğini tahmin etmektedir,
ajan pencere rüzgarından üşüdüğünü yataklarının yerini değiştirmeyi teklif edince buna iyice
kanaat getirir. Gece adam derin uykuya dalınca karyolaların yerini değiştirir
ve akabinde kapının üzerinden açılan yaylım ateşle ajan onun niyetine
öldürülür. Birkaç gün sonrada hapisten kaçarak maceralı bir yolculukla Varna üzerinden bir kömürcü motorunda kaçak
yolcu olarak İstanbul'a varır, görevini bitirmiştir. Şimdiki işi, hapisteyken
kendini ihbar ederek yakalanmasına sebeb olan Babıali’de ki tercüman
kılıklı ajan Bulgaristan
Çingenesi ile hesaplaşmaktır. Onu büyük adaya davet ederek yüzleşir ve
öldürür.
Hatıraların bir
kısmı 31 mart vakasıyla ilgilidir ve kaynaktır. 31 mart yani 13 Nisan 1913 te Sadık bir taharri memuru
yani sivil polistir. Zaptiye Nezaretince görevlendirilir, bir nefer kılığına
girerek Sultanahmetteki erat arasına
karışır. Avcı taburları ayaklanmıştır, Volkan gazetesi günlerdir kışkırtıcı
yayın yapmaktadır, Avcı Taburları “ şeriat” istemektedir, Hamdi Çavuş diye birileri başkandır,mektepli
subaylar öldürülmektedir,Hüseyin Cahit ( gazeteci muhalif ) Rus konsolosluğuna
sığınarak canını kurtarır.İsyancılar bir işkembeci dükkanını karargâh etmiştir ,aralarına
girer, öldürülecekler listesinin olduğu defteri bir bahaneyle alıp inceler ve yanmakta olan odun ateşine çaktırmadan atar, o sırada
isyancılar Sadrazam tayin etmekle meşguldür.
Bulgar Sadık hiçbir
şekilde Abdülhamit taraftarı değildir, hatta aleyhinde yazmakta fakat onun 31 Mart
ayaklanmasını tertip ettiğine de
inanmamakta, bunu ıspatlayacak delil
yoktu demektedir.
Birinci Dünya savaşı sırasında Çanakkale'ye
gitmek isterse de Talat Paşa onu Çarlık
Rusyası’nda Sen Petersburg yakınında ki bir cephane fabrikasını berhava etmekle görevlendirir. Almanlar
birkaç defa bu işe girişmiş, başarılı olamamışdır. Bunun üzerine Türklerin
yardımı istenmiştir. Sadık la beraber iki Alman subayı, savaş sırasında zoraki
müttefikimiz Bulgaristanın bir ajanı ve
iki Giritli Türk Bükreş üzerinden Petersburg’a gidecektir. Alman subayları ve
Bulgar ajan daha Bükreşte iken kaçarlar. Sadık buna çok sevinmiştir zaten
onlardan hiç hoşlanmamıştır. Giritli iki adamıyla önce Odessa ya geçer.
Vaktiyle Bulgar Sadık çar hafiyelerinin
elinden iki Rus nihilist ihtilalciyi
kurtarmış , adamlarda ona adreslerini vermiştir.
Doğruca o adrese giderler ve yardım isterler. Rus ihtilalciler Çarlık Rusyası
aleyhine bir işe gönüllüdür . Sadık ve
adamları Petersburg ta ki fabrikaya işçi olarak girecektir, kimlikler hazırlanır
yola çıkarlar. Bir de bayan kılavuzları vardır. İşçi olarak girdikten bir hafta
sonra cephanelik havaya uçmuştur.Sadık günahı olmayan işçilerin ölümünden ayrıca
vicdan azabı çekecektir ama vatani
görevini yaptığını söyleyerek kendi kendini teselli edecektir. Daha sonra
Kafkas İslam ordusunda görevlendirilir. Fakat Batumda Mondoros mütarekesini
öğrenir.
İstanbul'a geldiğinde işgalci gemilerini görünce ağlayarak Üsküdardaki
evine inzivaya çekilir. Her sabah namaza camiye gitmektedir bir gün eve
döndüğünde Rumların İngilizlerle
beraber evinde arama yaptıklarını öğrenince ailesiyle helalleşip silahını kuşanır ve eski
çete arkadaşlarını bulup teşkilatlanırlar. Şile
Rumları eşkiyalığa başlamıştır,İngiliz işgalci bunlara silah ve cephane
vermektedir. Sadık ve arkadaşları Rumları pusuya düşürüp öldürmeye başlar, cephanelikleri
de basarlar. Daha sonrada Adapazarı üzerinden kuvvacılara katılır. Birinci ve İkinci
İnönü savaşlarında ayak parmakları donduğu için sakatlanır. Sakarya
savaşında rahatsızlığı ilerlemiştir
Ayaklarını kaybeder. Zaferden sonra emekli edilir.
Gazeteci,
romancı,pehlivan tefrikalarının önde
gelen isimlerinden Murat Sertoğlu’na ( 1911-1989 ) bir kurmay albay gelir beraberindeki kişi Bulgar Sadıktır. Murat Sertoğlu bu ufak tefek ve sakat adamın efsane Teşkilatçı olduğuna neredeyse inanamaz. Sadık hikayesini Murat Sertoğluna anlatır , Sertoğlu
bunları kaleme alır, hatıralar 1966 da basılır(İtimat yayın.) Murat Sertoğlu
onu tanıdıktan sonra ölümüne kadar yalnız bırakmadığını yazmaktadır.
Çocukluğumdan Bulgar Sadık adlı
bir Yeşilçam filmini varlığını hatırlıyorum, başrolde vakitsiz giden karakter oyuncularından Turan Seyfioğlu
olacaktı. Hikaye gerçek miydi yoksa
masalmı ? hatıralara sahafta rastladım , alıp okuyunca
Sadık ın eski adıyla Stoyan’ın varlığına inandım. Petersburg’ taki cephanelik sabotajını da emekli bir askeri tarihçiye sordum, olay gerçekmiş, bizim bir zamanlar işte böyle adamlarımız varmış. Bir de onları
sinemaya aktaran “yerli ve milli “ sinemacılarımız. Şimdi Türk sineması “entel”
oldu, böyle filimler de arşiv belgesi. Zamane
sinemamız yabancılaşmanın değirmenine su taşımakla
meşgul.
Cumhuriyet
tarihçilerimizin Bulgar Sadık ile
ilgilenebileceğini sanmıyorum. Konuları “Lozan Güzellemesi “ile sınırlıdır,
vakitleri yoktur. Yunanlıların Tanzimat
imarı Dedeağaç Limanının üstüne konduğundan bile haberleri yoktur, ya Limni adası ,Mondros orada değil miydi ? Çoğu da ATASE arşivine giremez ve gazete okuyacak kadar bile eski yazı
bilmez. Belki Askeri Tarihçiler konuya eğilebilir.
İnşallah ! N.sezgin 10.04.2016
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ
KOZANA HATIRALARI......
Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...
