SİNESON etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SİNESON etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2021 Çarşamba

KOZANA HACIMURLU - HACI ÖMERLİ FOTOĞRAFLARI ile ŞİFA ADETLERİ -1-


Merhaba 

Mübadeleden önceki adı Hacımurlu-Hacı Omurlu-Hacı Ömerli şimdiki adı Roditis..... Osmanlı Devleti, Balkan savaşlarından yenik olarak çıkınca ülke sınırları tekrar belirlendi. Selanik'te yerleşik Türk- Müslüman-erkek nüfus 1915 senesinde, Yunanistan'da yapılan seçimlerde, vatandaş sayıldıkları için  oy kullandı. Fotoğraflarını gördüğünüz Kozana'ya bağlı Hacımurlu köyünde de o seçimlerde  oy kullanan erkek nüfus sayısı 82, tamamının mesleği çiftçilik.....


 Mustafa paşa - Sineson da da  yaşatılan Türklere ait  şifa adetlerinin tespitini yapan ve bunları kayıt altına alan  Sevgili Hocam Yrd.Doç.Dr. Leyla Kaplan'a sevgilerimle

Özellikle bebeklerle ilgili adetler bir nevi tedaviler  halen  ailemde uygulanmaktadır.
Geleceğe bir iz bırakmak adına 
Sevgilerimle


Sineson şifa adetleri

Günümüzde eski adetler veya kocakarı tedavileri olarak adlandırılan köyün hocaları ya da yaşlı bilgeleri tarafından hastaların tedavisinde uygulanırdı. Tütsüler yakılır, muskalar, okunmuş sular,  kırık çıkık tedavileri el verme usulü denilen usta-çırak ilişkisi ile yetiştirilen şifacılarla yapılırdı. Bu ve benzeri tedavi usulleri diğer köylerde olduğu gibi Sineson'da da yaygındı.


Mesela;
*Ayakkabılar eskimesin diye Hardal otu (Lapitrevi) ayakkabılara sarılır.

*Çocuk emziren kadınların memelerinde oluşan çatlaklar için, üç gün üç kere, ekmek yoğurulan hamur teknesinde bekletilen bir bez parçası alınarak memelerin üzerine sürülür
"ekmek peynir gibi yerim seni" sözleri söylenir ve dua edilirdi.
*Doğum sonrası süt gelmezse veya az ise; bir parça ekmek verilen bir kişi tarafından üç gün boyunca ekmek kapı kapı dolaştırılır, sonra sütü olmayan kadına yedirilirdi.

Diğer bir uygulama ise;
Sabah erkenden sütü gelmeyen kadın çeşmeye bir parça ekmek ve soğan (kromit) ile gönderilir. Burada ekmek ve soğanı kırarak yemesi söylenir ve sütünün çoğalmasını diler.


*Yeni doğan çocuklarda ağızda oluşan pamukçuk tedavisi için dere kenarından alınan çayır, suya batırılarak çocuğun ağzı bununla silinir. Bu konuda yapılan başka bir tedavi ise; mavi bir bez parçası ve bir miktar şeker ile çocuğun ağzı silinerek pamukçukların kanaması sağlanırdı. Diğer bir yöntemde mis çiçeğinin yaprağı ile bebeğin ağzını silmek şeklindeydi.




*Bebeklerdeki yenidoğan sarılığı için reyhanla (basilok) çocuğun göbeğine aşı yapılırdı.
*Karın ağrısı için çocuk yüzüstü yatırılır, sağ bacağı kaldırılıp sırtına doğru getirilir ve sol eliyle topuğuna dokındurulur. Aynı işlem sol bacak ve sağ kolun sol topuğa değdirilmesi ile gerçekleşir. Karnının üzerine ılık suda eritilmiş tuzlu bez konulur.



*Göğüste meydana gelen şişlikleri geçirmek için gizlice arkadan yaklaşan ve elinde bir yiyecek olan kişi tarafından şişlik olan kişinin sırtına sertçe vurularak korkutulur ve eline yiyecek verilerek 
-neye imrendiysen onun yerine bunu ye- denir. Bu duruma yerliler tarafından Umma muhacirler tarafından Liksuravi adı verilir.


*Gece yanığı adı verilen ve dudak kenarlarında oluşan uçuklar için ocakta ısıtılan tahta bir kaşık ile iltihaplı kısmın üzerine bastırılarak tedavi edilir. (Günümüzde ise yakılarak tedavi yapılmaktadır.) Bir diğer tedavi ise bir miktar tuz okunarak, birazı hasta kişinin ağzına verilir, kalan tuz ocakta yakılır.
*Nazara uğradığına inanılan kişinin tuzla okunması ve tuzun yakılması benzer adetlerdendir. Ayrıca ateş üzerinde dua okunarak  eritilen kurşun, hazırlanan bir tencere su içerisine soğan, bir dilim ekmek, iğne, bir kuruş para koyulur ve eritilmiş kurşun suya dökülür. Ortaya çıkan şekiller yorumlanır. Bu duruma "Kurşun dökme" adı verilir. Üç defa nazarın defi için kurşun dökme tekrarlanır.
*Yağmur suyu biriktirilir ve bu suya nazar duaları okunarak hastanın el, yüz  ve vücudu yıkanır.
*Küreğe alınan köz ve ateş hastanın etrafında başının üzerinde dolaştırılarak tütsülenir.


*Eldeki yaraları kırk gözlü çubukla (çubuğun söğüt ya da iğde dalından olması gerekir.) dualar okuyarak tedavi edilir.
*Boğaz şişliği için çekirdeği çıkarılmış siyah zeytin taneleri ezilerek, un kepeği ve zeytinyağı karışımı şişen yerlere sarılır.
*Karın ağrısında kekik otu veya papatyanın sarı kısmı kaynatılıp içirilir. Yumurta göbek üzerine konulan bir bez üzerine kırılarak bağlanır.
*Öksürüğü kesmek için siyah turp-bal karışımı yedirilir.
*Baş ağrısına karşı dilimlenen patates alına sarılır.
*Kulak ağrısını gidermek için pırasa ateşte ısıtılır ve ezilir. Çıkan su süt ile karıştırılıp kulağa damlatılır.
*Kanlanan kızaran gözler için yağsız bir tavada beyazı pişirilen yumurta bir bez arasına konularak kanlanan göze bağlanır.








13 Aralık 2020 Pazar

JERVENİ MÜBADİLLERİ, SİNESON VE CEMİL KÖYÜNDE


"Saire-i Şahanede küşad edilen Kesriye Merkez Hastahanesi bahçesinde Heyet-i Sıhhıye ile beraber aldırılan fotoğrafıdır."
Rumi 10 Şubat 1319
Hicri 6 Zilhicce 1321
Miladi 23 Şubat 1904 

Tercüme için Kadir Canlı beyefendiye teşekkürler



Kesriye Hastahanesi Heyet-i Sıhhiyesi ile hastalarının fotoğrafı. a.g.tt(H-29-12-1321)

                          Sevgili hocam Yrd.Doç.Dr Leyla Kaplan'a sevgilerimle




JERVENİ MÜBADİLLERİ SİNESON VE CEMİL KÖYÜNDE
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan tarafından Lozan Barış Antlaşması görüşmeleri sırasında imzalanan”TÜRK VE RUM AHALİ MÜBADELE SÖZLEŞMESİ”dini inanç esasına dayandırılan nüfus değişimini temel almış. Bu antlaşma ile Anadolu’da yaşayan Ortodoks HIrıstıyanlarla -Yunanistan’da yaşayan Müslümanların yaşadıkları topraklardan zorunlu  göçe tabi tutularak yeni yerleşim yerlerine gönderilmeleri gerekliydi. Mayıs 1923 tarihinden itibaren, Türk arazisinde mütemekkin Rum Ortodoks dininde bulunan Türk teb’ası ile Yunan arazisinde mütemekkin Müslüman dininde bulunan Yunan teb’asının mecburi mübadelesi icra edilecektir. Bu eşhasdan hiçbirisi mezkur hükümetlerin müsadesi olmadıkça ne Türkiye, ne de Yunanistan’da tekrar ihtiyarı ikamet edemeyecektir” Antlaşma şartlarını uygulayan her iki hükümet, isteğe bağlı olmayan mübadelede, mübadil kişilerin o zamana kadar yaşadıkları yerlerde sahip bulundukları mal ve mülklerin gidilen ülkede karşılığı olarak dağıtım yapılacak mal ve mülklerden faydalandırılmasını da kararlaştırmıştı.               Düzenlenen” Mal Tasfiye Talepnameleri ”sonrasında toplulukların değişimi gerçekleştirilmiştir..

Jerveni köyüne ait talepnamelerde 165 hane olarak kayıtlara geçmiştir. Bunun nedeni; evlerin mübadele sırasında evli ve bekar kişileri temel alarak ,akrabalar arasında yaşanılan oda sayısına göre paylaşmalarıydı. Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafından yapılan incelemede bu şekilde yazılması uygun bulunmuş, köylülerin Yunan hükümeti tarafından ve Anadolu Rum muhacirleri tarafından el konulan malları mümkün olduğunca dikkate alınmıştır.  
Kayıtlarda “MANASTIR VİLAYETİ FLORİNA LİVASI KESRİYE KAZASI JERVENİ KÖYÜ” olarak geçen Jerveni köyü sakinleri; Kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti sonrasında, Karamanoğulları ve Aydın oğulları mirasçısı olarak görmektedir. Rumeli’nde Osmanlı’nın dayanak noktalarını oluşturan bir konumda yerleştirilen öncü topluluklardan biri olma özelliğine sahiptir...Yine muhtemeldir ki; Osmanlı kendisine boyun eğmeyecek isyancı Karaman beyliği ve diğer beyliklere mensup ve destekçisi topluluklarla birlikte gönderdiği topluluklara mensupturlar.. Konya-Karaman civarındaki halkın arasında Kayseri-Kırşehir-Konya-Antalya-Bolu vd. yerler ile  Ürgüp civarında yaşayan  Türk,boy ve oymaklarıyla bağlantılı olan gruplara dahil olan ve feth edilen yerlere( Kesriye çevresine) yerleştirilen  Jerveni köylülerinin ataları, ihmal edilen Türk topluluklarından biri olmalarına rağmen asimile olmadan kimliklerini koruyarak Rumeli’de varlıklarını sürdürmüşlerdir. Jerveni Köyünde bulunan Pomak Türkü Hristiyan köylülerle birlikte  uzun yıllar beraber yaşamış ve Osmanlı Devletine sadakatle hizmet etmişlerdir.. Yerleştikleri köylerin konumu itibariyle Kesriye kazası yollarının üzerinde, bu yolları ve Osmanlı askeri birliklerinin güvenli geçişini sağlayan, koruyucu  bir köy olması önemlidir.
 Dedelerimiz tarafından bize nakledilen gidiş hatıraları yok denecek kadar azdır. Osmanlı feth ettiği yerlere Anadolu’dan nüfus nakletmektedir. Köyleri dolaşan davetçiler(çığırtkan) aklı başında, eli silah tutan, cesur, zanaatkâr, adaletli kişilerin gönderileceğini duyurmaktadır. Bu çağrıya uyan ve gönüllü olarak feth edilen yerlere gitmek için yola çıkanlar önce Kesriye ve civarına yerleştirilir. Giden topluluğun başında Mehmet Hoca adlı bir kişi bulunmaktadır .Mehmet Hoca Kesriye’ye yerleştirilenler arasındadır ve liderlik ettiği cemaatine vaazlar vermektedir. Vaazlarında; 
"Gün gelecek gemiler havada yüzecek ,arabalar at, öküz  olmadan  yol alacak, bir aynadan bütün dünyayı görmek mümkün olacak ve insanlar birbirini görmeden konuşup anlaşacak ve gün gelecek babalar anneler çocuklarını tanımayacaklar  herkes birbirine karışacak, Kuran’da bunlar haber veriliyor" şeklinde konuşmalar yapmakta vaazlar vermektedir. Cemaatler onun anlattıklarından duyduğu rahatsızlığı şikayet konusu yapar. Bunun üzerine Mehmet Hoca yargılanır ve söylediklerini inkar etmesi istenir. Bu teklifi kabul etmeyen Mehmet Hocayı aklı melekelerini yitirmiştir diyerek Dersadete (Constantinopolis) akıl hastanesine gönderirler. Burada 6 veya 7 yıl tedaviye mecbur edilen Mehmet Hoca daha sonra af edilerek (muhtemel iyileşti denilmiş veya Padişah değiştiği için serbest bırakılmıştır) Kesriye’ye döner. Kesriye’de ki eşyalarını bir at arabasına yükleyen hocaya Kesriye’de kalması için rica edenler vardır. Bunlara cevap olarak rüyasında gördüğü yeri aramaya gittiğini söyleyen Mehmet Hoca orayı bulduğumda Kesriye bana gelecek cevabını verir. Bu sırada çocuğu konuşamayan ve yürüyemeyen bir kadın;
-Hocam kerametini göster diyerek çocuğunu verir. Çocuğu yanına alan Mehmet Hoca gider. Aradan geçen süre zarfında haber alınamayan hocanın daha sonra  Jerveni’nin kurulacağı yeri görünce benim rüyamda gördüğüm dere ve ağaçlar buradadır diyerek oraya yerleştiği duyulur .
Jerveni; Kuman-Kıpçak-Oğuncınır-Pomak Türklerinin sığındığı küçük bir köydür. Hıristıyan olmalarına rağmen Gök Tanrı inancını çeşitli ritüellerinde devam ettirmektedirler. Köye yerleşen Mehmet hocanın, zaman zaman malzeme almak için Kesriye’ye geldiği, fakat Kesriye’nin kapısından içeri girmeyip yaptığı listeyi ve bir miktar parayı içeri girenlere vererek alışveriş yaptığı anlatılmaktadır. Bu şekilde evini , çiftini kuran Mehmet Hocayı ziyarete giden cemaat mensupları hocadan haber getirip götürür. Günlerden bir gün Mehmet Hocanın şöhretini arttıran bir haber duyulur bu da hasta çocuğun iyileşip Kesriye’deki annesini görmeye geldiği şeklindeki haberdir. Hasta çocuğun iyileştiğini duyan pek çok kişi hastasını Jerveni’ye Mehmet Hocaya götürmeye başlar. Zamanla iyileşen hastalar ve aileleri Jerveni’ye yerleşmeye başlar. Osmanlı Devleti’nin idarecilerinin dikkatini çeken bu gelişme Jerveni’ye nüfus nakline sebep olacak ve buraya aileler yerleştirilecektir.
Köyde giderek artan Müslüman sayısından rahatsız olan hıristiyanlardan bazıları köyü terk ederek çevredeki köylere gideceklerdir. Köy kısa sürede gelişecek ve Osmanlı Devleti’nin üs olarak kullandığı köylerden biri haline gelecektir. Köyün çevresindeki diğer köyler Hıristiyan nüfus çoğunluğuna sahip köyler olduğu için Jerveni köyü burada Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu tek Türk köyü olarak  dönemin kaynaklarında yer alacaktır.

 Jerveni köylüleri, hayvancılık, çiftçilik ve ormanlık bir alanda olduğu için odunculuk yaparak  500 yılı aşan bir süre  burada hayatlarını sürdürmüşlerdi. Irk olarak bozulmamaları için Osmanlı’nın Jerveni köyüne gayrimüslimlerle  evlenmelerine müsaade etmediği bilinmektedir. Sadece Jerveni deresinin karşısında bulunan birkaç Müslüman  köyünden evlilik yapmalarına müsaade edilen köylülere, şehit kızlarıyla yaptıkları evliliklerde devlet tarafından "çeyiz tedarik etme" adı altında yardım edilmektedir. Evde erkek sayısı az ise; örneğin bir erkek evlat varsa oğlu ise bu kişi askerden muaf tutulmaktadır.. Ordunun istihbaratına yardım etmek, geçeceği yolların emniyetini sağlamak  ve kılavuzluk görevlerini  yapmakla  görevli olan Jerveni’lilerin meşe ağacının meyvesi palamut toplamaktadır. Meşe palamutunun  unu, boya ve derilerin tabaklanmasında ham madde olarak kullanılmasından dolayı bu ağaçlara bakmak ve çoğaltmak başlıca uğraşları olmuştur. Derenin bir tarafında yeni Jerveni köyü bulunurken terk edilen diğer yakada eski Jerveni köyünden sadece eski mezarlık kalıntısı  bulunmaktadır.


1 Mart 2019 Cuma

SİNESON'DAN HİKAYELER......ŞEHADET PARMAĞI KESİLEREK GÖMÜLEN PAPAZ

                         
MEZAR TAŞLARI
MEZAR TAŞLARI



Selam
Aşağıda sevgili Leyla Kaplan'ın araştırmalarının bir kısmı ile Sineson'da yaşanan  ilginç bir hikaye okuyacaksınız.
Keyifli okumalar, güzel geçen bir haftasonu diliyorum herkese...

Bugünkü adı Mustafapaşa olan Sineson köyü mübadele öncesi gayrimüslimlerin ve müslümanların birlikte yaşadıkları  Anadolu'nun eski köylerinden biridir. Konstantin Eleni kilisesi başta olmak üzere manastır ve kiliseleriyle, havyar ticaretiyle zengin olan Ortodokslarıyla ünlüdür. Köyün adını "Sin" ve "Asos" kelimelerinden geldiği ve anlamının "Güneşin Şehri" olduğu iddiası oldukça yaygındır. Bununla birlikte yerel bir Tanrı adından geldiği de iddia edilmektedir. "Asur ay" tanrısının adının "Sin" olması, köyün adının Asur Tanrısından geldiği iddiası daha doğru olacaktır. 

Başka bir iddia ise; eşkiya baskınlarına uğrayan diğer köylerden gelip yerleşmek isteyenleri bir araya getiren papazın adının "Sineson" olduğu yönündedir. Bu konu ile ilgili diğer bir araştırmada ise; sonu Sin, Sun, Sün ekleri ile biten yerleşim yerleri adlarına Uygurca'da rastlanıldığı ve bu köye  Uygur Türklerinin yerleşmiş olduğu ileri sürülmektedir.


Havyar ticareti, boyacılık, bakkaliye, gıda ticareti yaparak zenginleşen Sinesonlular, İstanbul ve Samsun Bafra'ya yerleşerek kendilerine özel topluluklar halinde, diğer topluluklardan ayrı olarak yaşamışlardır.


 Ulusal hayırsever Sineson'lu  Ioannis Varvakis'deki Psariano'dur. Zamanında, Rus çariçesi Katerina'dan havyar üretimi ve satışı iznini alarak, Astrahan'da kurduğu fabrikada ürettiği havyarı, Osmanlı ve Avrupa'ya ihraç etmiş, İstanbul'da yaşayan Sinesonlularla anlaşarak onlarında bu ticarete dahil olmalarını sağlamıştır.

Sineson'lu Ioannis Varvakis Psariano'nun, Osmanlı-Rus savaşı sırasında gemisi ile cephane yüklü gemiyi batırması üzerine, kendi gemisinin de batırıldığını, Rus gemiciler tarafından kurtarılarak Rusya'ya götürüldüğü rivayeti yanı sıra gemilerini Rus donanmasının hizmetine verdiği, gemilerinin Osman donanmasının baskınında yakılması üzerine kendisine gemi yapıp verme teklifini kabul etmeyip, havyar üretimi ve ticaretinin verilmesini istediğini, bunun kabul edilmesi üzerine havyar ticaretine başladığı ve İstanbul'daki havyar ticaretini buradaki Sinesonlular aracılığıyla geliştirdiği anlatılmaktadır.

Evangelia Balta ise; İstanbul'da iş aramaya giden Sinesonluların, Sakız adalı havyarcıların yanında çalışarak ticareti öğrendiği ve Sakız adasında başlayan isyanlar sonrasında adaya geri dönen Sakızlı tüccarların dükkanlarını yanlarında çalışan Sinesonlulara devrettiğini yazmaktadır.

Mustafapaşa (Sineson) köyü hakkında Tevfik Balta tarafından anlatılan ilginç olaylardan biri de; Eleni Konstantin kilisesi papazının şehadet parmağının kesilerek gömülmesidir. Köyün yaşlıları tarafından anlatılmış sözlü tarih çalışmalarından biridir ve çok ilginçtir.

"Sineson'daki Medrese müderrisi sesinin güzelliği ve sabahları Haşr suresini  okumasıyla ünlüymüş.  Eleni Konstantin Kilisesi papazı da her sabah kiliseye gitmek için Medresenin önünden geçerken okunan Kuranı dinler ve sonra kiliseye gidermiş. Papazın neden yürüyüp gitmediğini köylüler çok merak etmekle birlikte,sebebinin okunan Kuran'a saygısından kaynaklandığını düşünerek papazı takdir ederlermiş. Aradan geçen yıllar çeşitli söylentilere sebep olmuş. En yaygın olanı da Papazın Müslüman olduğu söylenti imiş. Papaz birgün kilisesini açmaya gidememiş. Merak eden görevliler, evine gittiğinde papazın öldüğünü görmüşler. Ertesi gün defin işlemleri başlamış. Meraklı görevliler Papazın evini araştırmışlar, evin gizli bir odasında "Kuran ve seccade" bulmuşlar ve papazın gizli müslüman olduğuna karar vermişler. Yapılan tartışmaların sonunda  papazın şehadet parmağını keserek Ortodoks adetlerine göre gömmüşler. (Papazın vücudunda inceleme yapılmış mıdır bilinmemek birlikte, yapılmış olma ihtimali çok yüksek)

Medrese müderrisleri ile samimi sohbetler yapan bir kişi olarak tanınan papazın bunca zaman Müslüman olmasını ve kendisini gizlemesine inanmayanlar bulunmasına rağmen şehadet parmağı kesilmesini papazın müslüman olduğunun bir kanıtı olarak kabul etmişlerdir. Bu olay dilden dile uzun yıllar anlatılmıştır.


-Bu ve benzeri cezalandırma şeklinin saygınlıklarını yitiren Hırıstiyan din adamlarına uygulandığı bilinmektedir. Mesela Katolik Papa Formosus'un öldükten sonra cezalandırılması oldukça ilginçtir. Papa Formosus (896)  öldükten 9 ay sonra, görevde bulunduğu süre içerisinde aşırı hırslı olduğu gerekçesiyle, Papa Stephen VI. tarafından 897'de cesedi çıkartılıp, Cadaver Synod'da kadavra yargılaması yapılmış ve haç işareti yaptığı sağ elinin üç parmağı kesilerek Tiber nehrine atılmıştır.

Nehirden çıkarılan cesed tekrar gömülmüşse de, birkaç yıl sonra bu seferde Papa Sergius III tarafından gömüldüğü yerden çıkartılan cesed yeniden yargılanmış ve sol elinin üç parmağı ile kafasının kopartılıp yeniden Tiber nehrine atılmasına karar verilmiştir-


SİNESON

Mustafapaşa’da(Sineson) Mehmet Şakir Paşa Medresesi (Kapadokya Üniversitesi)
 Mehmet Şakir Paşa Medresesi Kapadokya Üniversitesi olarak hizmet etmeye devam etmektedir.



SİNESON

Hacı Naim oğlu Hacı Hüseyin Efendi'nin mezarı


Papazın Müslüman olmasında etkili olan kişinin köydeki Mehmet Şakir Paşa Medresesinde müderrislik yapan "Hacı Hüseyin efendi" olduğu da anlatılmaktadır. Doğum tarihi bilinmeyen Hacı Hüseyin efendinin ölüm tarihi 1915'dir. (Mezar taşı kimliği belirsiz kişilerce çalınmıştır.) Kendisi hakkında "bilgili ve çeşitli hastalıkları tedavi eden kerametli bir eren olarak bahsedilirmiş. Karşısındaki kişinin aklından geçenleri okurmuş. 

Kuraklık sırasında  yağmur duası yaparken ayakları yerden kesilirmiş. İstanbul'da Hac duası yaparken, yine ayaklarının yerden kesilerek duasını tamamladığı da anlatılanlar arasındaymış. 

Öldükten sonra köye defnedilen Hacı Hüseyin'in mezarı yıllarca ziyaret yeri olmuş. Sadece Mustafapaşa köylüleri tarafından ziyaret edilmekle kalmaz diğer köylerden de Hacı Hüseyin Efendinin mezarı ziyaret edilirmiş. Özellikle hastalarına derman arayanların sık sık uğradığı bir yer haline gelmiş. Hastalar çocuk, büyük her kim olursa olsun mezarına getirilir, dualar edilir ve mezarından alınan toprak bir beze sarılır, şifa olsun diye hasta üzerinde bu minik keseyi taşırmış. Hasta çocuklar mezarın üzerine yatırılarak iyileşmesi için dua edilirmiş. Duadan sonra bazı kişilerce çocuk kantarla tartılırmış. Kantarın bir kefesine çocuk, diğer kefesine pamuk, yün veya yapraklar konularak tartılır, çocuğun konulduğu taraf ağır gelirse iyileşeceğine inanılırmış.

Aynı adetler gayrimüslimlerce Aziz Nikolas Manastırında da yapılmaktaymış. Manastır da yapılan dini törenlere Müslümanlarda katılır, bahçesinde namaz kılarlarmış. Manastırın bahçesindeki sarmaşık ve ağaçlara çaputlar bağlanıp, dilekler dilenirmiş. Günümüzde Anadolu'nun çeşitli yerlerinde buna benzer devam etmektedir.

Müslüman gözüken veya Müslüman kıyafetleri giyerek casusluk yapan Hıristiyan devletlerin casusları bir hayli fazladır. Sineson (Mustafapaşa) köyünde yaşandığı anlatılan bu olayla ilgili yaptığım araştırmalarda (istihbarat raporları hariç) böyle bir kayda rastlamadım.
Mustafapaşa'da (Sineson) anlatılan diğer bir olay ise; Medreseyi protesto ettiği söylenen papazın kendisini Medresenin parmaklıklarına asarak intihar etmesidir.




Aşağıdaki fotoğraflar  Nikolas Manastırının bahçesine taşınan  mezar taşları



SİNESON

 "Burda yatıyor Allah'ın kulu AnastasiosPARADİSOPULOS, 1855 doğumlu - 1909 ölümlü"
(Çeviri ThanasisPapanikolau)

NİKOLAS


MUSTAFAPAŞA

Burada yatıyor Allahın kulu Simeon……………..1876(ThanasisPapanikolau)

SİNESON MEZAR TAŞLARI

ΚυριάκοςΒλασιάδης Klimatianḗ kapasakáloglou;;1876



MUSTAFAPAŞA


MUSTAFAPAŞA





KAYNAKÇA

(1) Dilber İLİMLİ USUL İLHANLI DÖNEMİNDE UYGURLAR,DOKTORA TEZİ Danışman Prof. Dr. MUHİTTİN TUŞ, Konya-2016, Sh. 311)
(2) Fahri Çoşkun,888/1483 Tarihli Karaman Eyaleti Vakıf Tahrir Defteri, Vakıflar Dergisi, s.33 Mustafa Oflaz, 16.yüzyıl sonlarında Ürgüp Kazası, I. Uluslararası Nevşehir Tarih Ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, Nevşehir 2011 s.322 (1530)Tarih ve 387 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman Ve Rum Defteri, Ankara 1996, sh. 179,182)
(3)  Başbakanlık Osmanlı Arşivi




*Anadolu’da uzun süren kuraklık ve kıtlıkla ilgili yazışmalardan örnekler:
Osmanlı Arşivi,MV.,20-15-0,Yağmursuzluk nedeniyle Konya ve Niğde Sancaklarından harice zahire çıkarılmasının yasaklandığına, gelecek hasad mevsimine kadar ahaliye satılacak zahirenin belediyece satın alınması ve satıldıkça bedelini Malsandığına teslim etmek üzere, Ağnam Rüsûmundan bir miktar paranın belediye dairelerine borç verilmesine dâir.        H-25-08-1304/1887

*Osmanlı Arşivi,DH.İ.UM.EK.,14-99-0,Bu günlerde vilayet dahilinde yağmur yağıp yağmadığı, yağmış ise derecesinin bit-tahkik süratle bildirilmesi hakkında Aydın, Edirne, Konya, Kastamonu vilayetleriyle Kütahya, Menteşe, Karahisar, Niğde mutasarrıflıklarına tahrirat.                H-24-07-1334/1916
(4)  Tevfik Balta (Araştırmacı)

12 Nisan 2017 Çarşamba

SİNESON - MUSTAFA PAŞA ESKİ VE YENİ SAKİNLERİ


Selam
Yıllardır bir hayalin peşinde koşup duruyordum.Gerçek mi hayal mi olduğunu bile bilemediğim bir durumun içinde gel-git'ler yaşayarak....Kimlik arayışına girdiğim zamanlarda ki; bu durum 30'lu yaşlarımın sonuna rastlar, karşıma mübadele ve mübadillik gibi kavramlar çıktığında çok şaşırmıştım. Nedir, nasıldır derken aslında tek olmadığımı gördüm. Mübadelenin tarihimizin karanlıkta kalan bir sayfası olduğunu içim acıyarak öğrendim. Birkaç akademisyenin dışında ilgilenen olmamıştı. Devlet Arşivlerindeki kayıtlar yıllardır araştırmacılara açık olmasına pek rağbet görmemişti. Bu yüzden elime geçen tüm belgeleri  paylaşmaya çalışıyorum. Geçenlerde Yrd.Doç.Dr Leyla Kaplan hanımefendi ile konuşurken Yunanistan'da ki arşivlerde 200 bin sözlü ve yazılı tarih çalışmasının olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Muazzam bir İmparatorluktan, Kahramanlık öyküleri yazılacak  kadar büyük Kurtuluş Savaşı destanı yazanların torunlarının, atalarının tarihlerinden pek haberleri yok. Bu sebeple elime geçen tüm belgeleri ve bilgileri buraya aktarmaya devam edeceğim. Aşağıdaki kayıtlar Mustafa Paşa Belediyesinin bir çalışmasıdır. Bana ulaştıran Sayın Yrd.Doç.Dr.Leyla Kaplan'a çok teşekkürler
Sevgilerimle


MUSTAFA PAŞA KASABASINDA 1924 YILINDA DAĞITILAN RUM EVLERININ ESKI VE YENİ SAHİPLERİ:
     Evlerin rum Sahipleri:  Evlerin Yeni sahipleri: evin bulundugu mahalleler:


Yanago: Ahmet  Turgut,  Davutlu  Mahallesi. Kılıçarslan sokak
     Karelem Hanesı   ( sultan) Eskı Sınasos otel, Yeni Mah.. Ünıversıte meydanı
     Falsaha Hacı Vasıl: Cansever Konagı, Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Caylaho: Mustafa Açıkgöz ,Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Demırcı Mılıt: Necmettın Kundak, yenı mah. Sümer Cad.
     Papaz oglu: Murat Süler, Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Falsaha Zafıra:Kıbele ,yen mah Sümer Cad
     Dımostı  evı: Alı Sümer ,Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Isabaloz Hamamcı Marao: Sıtkı Yılmaz, Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Tıpanos: Hüsamettın Yılmaz, Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Hacı Yusuf Yogan: Natura otel, Yeni Mah. Sümer Cad.
    Bıngo Bandılı: Gül Konakları, Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Vıcıya Yogan: Hayrettın Korkmaz, Yeni Mah.. Sümer Cad.
     Bedıla Elın Yüksel Ezer, Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Barmakıya: Alı Elma ,Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Demırcı Mıgola: Mersın Akbal, Yeni Mah. Sümer Cad.
    Laz: Murat Mersın Akbal, Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Doktor Mılıdıos: Ramazan Korkmaz, Yeni Mah.. Sümer Cad.
    Küfçüoglu ?Yogan :Abdurahman Basoglu ,Yeni Mah..
    Kalles Vasıl: Fevzı Basoglu ,Yeni Mah.
    Kürtçüoglu Espıne: Ömer Akbal, Yeni Mah..
    Kavallın Hemsıresı: Ömer Öcal, Yeni Mah..
    Çalgıcı Gostı :Şerıf Saglam ,Yeni Mah..
    Çoban Vasıl: Canbaz Hasan evı, Yeni Mah..
    Kör Mılıt :Yusuf Derın, Yeni Mah..
    Bolu Karfos: Lütfı Mıntas, Yeni Mah..
     Erkek Ögrencı okulu yıkıldı arsası: Mersın Akbal ve Mehmet Tepe evı, yenı  mahalle.
    Erkek Okulu :As evı, Alı Elma ,evı yanı ,Yeni Mah..
    Bıngo kızı: Makbule Turgut, gül konaklarında, Yeni Mah..
    Bıngo kızı Morfuda: Mehmet Savas, Yeni Mah..
    Berguba: Mustafa Savas, yenı mah.
    Fındık Sarafım :İlyas yumul varıslerı, Yeni Mah..
    Kara Marıa Munugo :Yumul varıslerı, Yeni Mah..
    Hunının anası Mehmet Samur, Yeni Mah..
    Vıhı Anastu: Mehmet Samur, Yeni Mah..
    Sahle Luya İlıya :Kadır Oltan, Yeni Mah..
    Hacı Yovakın: Süleyman Şentürk, Yeni Mah..
    Kukuye Mavde: Mınüre Şentürk, Yeni Mah..
    Kunduracı Nıgole: Yasar Varol, Yeni Mah..
    Hampos: İbrahım Boz, arsa ,yenı mah.
    Lıgırya: İbrahım Boz, arsa ,Yeni Mah..
    Muya Lefter: Saıt Ersoy varıslerı, Yeni Mah..
    Muya Şapkalı: İbrahım Boz ev, Yeni Mah..
    Patınra Kadınno: Mehmet Emın Öcal, yenı mah.
    Dafula :Mustafa Öcal, Yeni Mah..
    Gavraıl: Ahmet Aktürk ,Yeni Mah..
    Yamalı Stefanı: Muzaffer Demırkale, yenı mah.
    Şışko: Mustafa Özkan, Yeni Mah..
    Hacı Lazarı: Rıfat İlhan,Yeni Mah.
    Zaharo otel meydanı yıkıldı ,Yeni Mah..
    Topak Galı otel meydanı yıkıldı ,Yeni Mah..
    Relayı Marıa: otel meydanı yıkıldı ,Yeni Mah..
    Kalles İlıngo: Refık İçöz ,Yeni Mah..
    Rıgılı Hrısto: Necıp Türkoglu, Yeiı mah.
    Tandırcı Lazarı: Yasar Varol, Yeni Mah..
    Boyacının evı: Pasa otel ,Yeni Mah..
    Hacı Morgul Vasıl: Mehmet Durul, Davutlu Mah..
    Elenı Kılısesı,Kılıse ,Yeni Mah..
    Hısostomer: Hayrettın Korkmaz, Yeni Mah..
    Bıldırcın: Dervıs Korkmaz, Yeni Mah..
    Sahsahçı Nıkola: Beledıye arkası, Yeni Mah..
    Beyı Rızo: Medrese Dükanları, Davutlu Mah..
    Kabasakal Ardındavadı Sarafım:Halıl Korkmaz ,Davutlu Mah..
    Toros Galı: Hakkı Özbay ,Davutlu Mah..
     Lıgırlı: Halıl Korkmaz, evı arkası, Davutlu Mah.
    Pepe Marıa: Mehmet Tepe, eskı ev, Davutlu Mah..
    Kıtmır Efendı: Salıh Koç, Davutlu Mah..
    Antıkacı Baıllı: Kemal Öcal, Davutlu Mah..
    Kalles Barelem: kemal Öcal Davutlu Mah.
    Bursalı Kemal Öcal, Davutlu Mah..
    Rızo Gallı :Yakup Karagöz evı, Davutlu Mah..
    Sınnık Makrına: Rıfat Aslan, Davutlu Mah..
    Sınnık Emınko :Kemal Topak, Davutlu Mah..
    Faslaha Anasko: Ekrem Karagöz, Davutlu Mah..
    Gayyır Anastas: İrfan Aka,Davutlu Mah..
    Karayanı Gostı: Bılal Aka, Davutlu Mah..
    Rızo Galı :Zıya Aka, Davutlu Mah..
    Topuklu :Zıya Aka, Davutlu Mah..
    Faslaha Anasko :Ahmet Sertdemır, Davutlu Mah..
    Makroglu Yogan: Süleyman Temur, Davutlu Mah..
    Agnılıya :Ahmet Sertdemır ,Davutlu Mah..
    Sarı Madel: Necmettın Temur ,Davutlu Mah..
    Rizo: Üzeyır Temur, Davutlu Mah..
    Velı cıger Nevzat Derın, Davutlu Mah..
    loksan: Mehmet Derın, Davutlu Mah..
    Yorgo Vasıl: Fuat öztürk, Davutlu Mah..
    Kara Cehennem Nıkolakı: Cemal Ömer Gökalp ,Davutlu Mah..
    Pıtsı: Erol Öztürk ,Davutlu Mah..
    Dere köylü Vasıl: Salıh Koç, Davutlu Mah..
    Yagnı Vasıl: Velı Öztürk, Davutlu Mah..
    Çıtırık Lazarı :Halıl Öcal, Davutlu Mah..
    Kalles Debuga: Şakır Korkmaz, Davutlu Mah..
    Farasalı Yogan: Hüseyın Dönmez, Davutlu Mah..
    Cambaz Anastu: Hüseyın Dönmez ,Davutlu Mah.
    Bıdıra Yogan: Hüseyın Dönmez, Davutlu Mah..
    Kambura Nıyazı Karagöz ,Davutlu Mah..
    Avrupalı Nıgola: Ergüven Karagöz, Davutlu Mah..
    Cemıllı Vasısta: Ramazan Karagöz ,Davutlu Mah..
    Nura Avatı: Nıyazı Karagöz,Davutlu Mah..
    Samsonlu: Nıyazı Karagöz, Davutlu Mah..
    Kavala :İlyas Tunç, Davutlu Mah..
    Rızo Hemsıresı Magrına :Hüseyın Özbay ,Davutlu Mah..
    Çoka :İbrahım Yılmaz, Davutlu Mah..
    Doktor?.....: Nevruz Tutan, Davutlu Mah..***
    Pancara Nıkola: Esref Çakır, Davutlu Mah..
    Rumbıya: Esref Çakır Davutlu Mah..
    Postacı Magrına :Salıh Bırbılen, Davutlu Mah..
    İspıro: Ferıt Yakar, Davutlu Mah..
    Cıngo Marıa: Yücel Sakarya, Davutlu Mah..
    Hunı Vasıl: Yücel Sakarya, Davutlu Mah..
    Kambur Pambuko :Hasan Özgüç, Davutlu Mah..
    Mangolıgo: Alı Rıza Özbay, Davutlu Mah..
    Bingonun hemişresi ibrahim yılmaz ,Davutlu Mah.allesi
    Azamın evı” FLorans” ,Davutlu Mah..
    Anastasaelın: Kemal Tunç, Davutlu Mah..
    Rızo Gostı Fıncancı Topakoglu arsa, Davutlu Mah.
    Kalles Anastas Topakoglu Konagı, Davutlu Mah..
    Cımas Yorgı :Kadır Özdem” burbur r…….Davutlu Mah..?***
    Sarı Gavraıl: Tevfık Kaçar, Davutlu Mah..
    Dımeoglu: Recep Mese ,Davutlu Mah..
    Marugo :Üzeyır Orak, Davutlu Mah.
    Daskarı Marasoglu: Nadıre Salman, Davutlu Mah.
    Sahle Ivga: Manastır pansıyon üstü, Davutlu Mah..
    Kalaycı Papaz: İbrahım Ezer ,Davutlu Mah..
    Susana:: Yasar Esen, Davutlu Mah.
    Marasoglu. :Şerıf Salman, Davutlu Mah..
    Cıngöz :Bayram Aytas, Davutlu Mah..
    Tahsıldar Sodıl: Mevlüt Aytas, Davutlu Mah..
    Terzı Bedro: Kemal Mese ,Davutlu Mah..
    Hacı Marko Abastol: Zeki Yaman, Davutlu Mah.
    Dalakçı Razalı :Yasar Ogan, Davutlu Mah.
    Balama: Celıl-Rasım Topaç, Davutlu Mah..
    Boza Eftad: Erdogan Yaman, Davutlu Mah.
    Boza Sarafım: Bekır Bıçer ,Davutlu Mah..
    Daskalı Roıl: Mehmet Aydın, Davutlu Mah.
    Batırık Yahokım: Refık Tokmak, hamam, Davutlu Mah.
    Eczacı Hısostomas :Mehmet Güller, Davutlu Mah.
    Peçera: Mümın Ezer ,Davutlu Mah.
    Şemsek Fındık Sarafım: Mehmet Aydın, Davutlu Mah.
    Lazoglu: Murat Akçay, Davutlu Mah.
    Doktor Sarandıs: Demırali Uzun evı arkası ,Davutlu Mah..***
    Bancor: Hursıt Apaydın ,Yukarı Mah
    Hracı Anastas :Velı Yesıl,Yukarı Mah
    İstılyanus kızı :Remzı Yasar, Yukarı Mah
    Pataka Hrısto: Nazmı Yasar ,Yukarı Mah
    Tokmılıt Yosuf: Rusen..Hımmet Çakır yanı, Yukarı Mah
    Çubukçu Marıa: Bayram Kan
    Dogramacı Nıkola: Mustafa Atlı, Yukarı Mah
    Dülganoglu: Mestan Özbay, Yukarı Mah
    Kaba :Besır Özbay, Yukarı Mah
    Pazarbası Dımıt: Mustafa Dızbay, Yukarı Mah
    Hacı Yosuf Mugal: Azem Topaç
    Hacı Harıklı: Nurı-- Arı ,Yukarı Mah
    Müsellımoglu Mehmet Alı Orhan ,Yukarı Mah
    Asuasıle: Mehmet Güller, Yukarı Mah
    Eczacı Gıryako: Zülkefıl, Yukarı Mah
    Hacı Sarafı: Kadır Dogru, Yukarı Mah
    Cıngöz Yorgı Ukabeyn, Yukarı Mah
    Nıgdelı Andılıgo: Şükrü Özcan, Yukarı Mah
    Hacıvayanos elenı: Şakır Özcan, Yukarı Mah
    Hacı Bandılu: Yavuz Tımuçın, Yukarı Mah
    Maymunoglu: Yılmaz Selçuk ,Yukarı Mah
    Vaho Vaslı: Lütfı Selçuk ,Yukarı Mah
    Doktor Anastasyon:Osman Tımuçın, Yukarı Mah***
    Gırelos Papas: Mehmet Emın Gök, Yukarı Mah
    Güllü Kız Bebek Müzesı ,Yukarı Mah
    İstılyanos: Nurı Özer ,Yukarı Mah
    Sultan: Nurı Özer ,Yukarı Mah
    Baba Vasıl: Galıp Özer ,Yukarı Mah
    Seksancı: Arıf ertan, Yukarı Mah
    Kela Bandıllı: Arıf Ertan ,Yukarı Mah
    Karyagdı Vasıl: Kerım Sakarya ,yenı mah
    Postıka Vasıl: Kadır Cankurt, Yeni Mah.
    Postıka Vasıl: Yasar Dur,Yeni Mah.
    Kahracı Urahan: Alı Üzmez ,Yukarı Mah
    Tulumbacı Zeyattın Yıldızhan, Yukarı Mah

    Tarosun evı:Şenol sarap fabrıkası





BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...