"Saire-i Şahanede küşad edilen Kesriye Merkez Hastahanesi bahçesinde Heyet-i Sıhhıye ile beraber aldırılan fotoğrafıdır."
Rumi 10 Şubat 1319
Hicri 6 Zilhicce 1321
Miladi 23 Şubat 1904
Tercüme için Kadir Canlı beyefendiye teşekkürler
Kesriye Hastahanesi Heyet-i Sıhhiyesi ile hastalarının fotoğrafı. a.g.tt(H-29-12-1321)
Sevgili hocam Yrd.Doç.Dr Leyla Kaplan'a sevgilerimle
JERVENİ MÜBADİLLERİ SİNESON VE CEMİL KÖYÜNDE
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan tarafından Lozan Barış
Antlaşması görüşmeleri sırasında imzalanan”TÜRK VE RUM AHALİ MÜBADELE
SÖZLEŞMESİ”dini inanç esasına dayandırılan nüfus değişimini temel almış. Bu
antlaşma ile Anadolu’da yaşayan Ortodoks HIrıstıyanlarla -Yunanistan’da yaşayan
Müslümanların yaşadıkları topraklardan zorunlu
göçe tabi tutularak yeni yerleşim yerlerine gönderilmeleri gerekliydi. Mayıs
1923 tarihinden itibaren, Türk arazisinde mütemekkin Rum Ortodoks dininde
bulunan Türk teb’ası ile Yunan arazisinde mütemekkin Müslüman dininde bulunan Yunan
teb’asının mecburi mübadelesi icra edilecektir. Bu eşhasdan hiçbirisi mezkur
hükümetlerin müsadesi olmadıkça ne Türkiye, ne de Yunanistan’da tekrar ihtiyarı
ikamet edemeyecektir” Antlaşma şartlarını uygulayan her iki hükümet, isteğe
bağlı olmayan mübadelede, mübadil kişilerin o zamana kadar yaşadıkları yerlerde
sahip bulundukları mal ve mülklerin gidilen ülkede karşılığı olarak dağıtım
yapılacak mal ve mülklerden faydalandırılmasını da kararlaştırmıştı. Düzenlenen”
Mal Tasfiye Talepnameleri ”sonrasında toplulukların değişimi
gerçekleştirilmiştir..
Jerveni köyüne ait talepnamelerde 165 hane olarak kayıtlara geçmiştir. Bunun nedeni;
evlerin mübadele sırasında evli ve bekar kişileri temel alarak ,akrabalar
arasında yaşanılan oda sayısına göre paylaşmalarıydı. Muhtelit Mübadele
Komisyonu tarafından yapılan incelemede bu şekilde yazılması uygun bulunmuş,
köylülerin Yunan hükümeti tarafından ve Anadolu Rum muhacirleri tarafından el
konulan malları mümkün olduğunca dikkate alınmıştır.
Kayıtlarda “MANASTIR VİLAYETİ FLORİNA LİVASI
KESRİYE KAZASI JERVENİ KÖYÜ” olarak geçen Jerveni köyü sakinleri; Kendilerini
Anadolu Selçuklu Devleti sonrasında, Karamanoğulları ve Aydın oğulları
mirasçısı olarak görmektedir. Rumeli’nde Osmanlı’nın dayanak noktalarını
oluşturan bir konumda yerleştirilen öncü topluluklardan biri olma özelliğine
sahiptir...Yine muhtemeldir ki; Osmanlı kendisine boyun eğmeyecek isyancı
Karaman beyliği ve diğer beyliklere mensup ve destekçisi topluluklarla birlikte
gönderdiği topluluklara mensupturlar.. Konya-Karaman civarındaki halkın
arasında Kayseri-Kırşehir-Konya-Antalya-Bolu vd. yerler ile Ürgüp civarında yaşayan Türk,boy ve
oymaklarıyla bağlantılı olan gruplara dahil olan ve feth edilen yerlere(
Kesriye çevresine) yerleştirilen Jerveni
köylülerinin ataları, ihmal edilen Türk topluluklarından biri olmalarına rağmen
asimile olmadan kimliklerini koruyarak Rumeli’de varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Jerveni Köyünde bulunan Pomak Türkü Hristiyan köylülerle birlikte uzun yıllar beraber yaşamış ve Osmanlı
Devletine sadakatle hizmet etmişlerdir.. Yerleştikleri köylerin konumu
itibariyle Kesriye kazası yollarının üzerinde, bu yolları ve Osmanlı askeri
birliklerinin güvenli geçişini sağlayan, koruyucu bir köy olması önemlidir.
Dedelerimiz tarafından bize nakledilen gidiş
hatıraları yok denecek kadar azdır. Osmanlı feth ettiği yerlere Anadolu’dan nüfus
nakletmektedir. Köyleri dolaşan davetçiler(çığırtkan) aklı başında, eli silah
tutan, cesur, zanaatkâr, adaletli kişilerin gönderileceğini duyurmaktadır. Bu
çağrıya uyan ve gönüllü olarak feth edilen yerlere gitmek için yola çıkanlar
önce Kesriye ve civarına yerleştirilir. Giden topluluğun başında Mehmet Hoca
adlı bir kişi bulunmaktadır .Mehmet Hoca Kesriye’ye yerleştirilenler
arasındadır ve liderlik ettiği cemaatine vaazlar vermektedir. Vaazlarında;
"Gün
gelecek gemiler havada yüzecek ,arabalar at, öküz olmadan yol alacak, bir aynadan bütün dünyayı görmek
mümkün olacak ve insanlar birbirini görmeden konuşup anlaşacak ve gün gelecek
babalar anneler çocuklarını tanımayacaklar
herkes birbirine karışacak, Kuran’da bunlar haber veriliyor" şeklinde
konuşmalar yapmakta vaazlar vermektedir. Cemaatler onun anlattıklarından
duyduğu rahatsızlığı şikayet konusu yapar. Bunun üzerine Mehmet Hoca yargılanır
ve söylediklerini inkar etmesi istenir. Bu teklifi kabul etmeyen Mehmet Hocayı
aklı melekelerini yitirmiştir diyerek Dersadete (Constantinopolis) akıl
hastanesine gönderirler. Burada 6 veya 7 yıl tedaviye mecbur edilen Mehmet Hoca
daha sonra af edilerek (muhtemel iyileşti denilmiş veya Padişah değiştiği için
serbest bırakılmıştır) Kesriye’ye döner. Kesriye’de ki eşyalarını bir at
arabasına yükleyen hocaya Kesriye’de kalması için rica edenler vardır. Bunlara
cevap olarak rüyasında gördüğü yeri aramaya gittiğini söyleyen Mehmet Hoca
orayı bulduğumda Kesriye bana gelecek cevabını verir. Bu sırada çocuğu
konuşamayan ve yürüyemeyen bir kadın;
-Hocam kerametini göster diyerek çocuğunu
verir. Çocuğu yanına alan Mehmet Hoca gider. Aradan geçen süre zarfında haber
alınamayan hocanın daha sonra
Jerveni’nin kurulacağı yeri görünce benim rüyamda gördüğüm dere ve
ağaçlar buradadır diyerek oraya yerleştiği duyulur .
Jerveni; Kuman-Kıpçak-Oğuncınır-Pomak
Türklerinin sığındığı küçük bir köydür. Hıristıyan olmalarına rağmen Gök Tanrı
inancını çeşitli ritüellerinde devam ettirmektedirler. Köye yerleşen Mehmet
hocanın, zaman zaman malzeme almak için Kesriye’ye geldiği, fakat Kesriye’nin
kapısından içeri girmeyip yaptığı listeyi ve bir miktar parayı içeri girenlere
vererek alışveriş yaptığı anlatılmaktadır. Bu şekilde evini , çiftini kuran
Mehmet Hocayı ziyarete giden cemaat mensupları hocadan haber getirip götürür. Günlerden
bir gün Mehmet Hocanın şöhretini arttıran bir haber duyulur bu da hasta çocuğun
iyileşip Kesriye’deki annesini görmeye geldiği şeklindeki haberdir. Hasta
çocuğun iyileştiğini duyan pek çok kişi hastasını Jerveni’ye Mehmet Hocaya
götürmeye başlar. Zamanla iyileşen hastalar ve aileleri Jerveni’ye yerleşmeye
başlar. Osmanlı Devleti’nin idarecilerinin dikkatini çeken bu gelişme
Jerveni’ye nüfus nakline sebep olacak ve buraya aileler yerleştirilecektir.
Köyde giderek artan Müslüman sayısından rahatsız olan hıristiyanlardan
bazıları köyü terk ederek çevredeki köylere gideceklerdir. Köy kısa sürede
gelişecek ve Osmanlı Devleti’nin üs olarak kullandığı köylerden biri haline
gelecektir. Köyün çevresindeki diğer köyler Hıristiyan nüfus çoğunluğuna sahip
köyler olduğu için Jerveni köyü burada Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu tek
Türk köyü olarak dönemin kaynaklarında
yer alacaktır.
Jerveni köylüleri, hayvancılık,
çiftçilik ve ormanlık bir alanda olduğu için odunculuk yaparak 500 yılı aşan bir süre burada hayatlarını sürdürmüşlerdi. Irk olarak
bozulmamaları için Osmanlı’nın Jerveni köyüne gayrimüslimlerle evlenmelerine müsaade etmediği bilinmektedir. Sadece
Jerveni deresinin karşısında bulunan birkaç Müslüman köyünden evlilik yapmalarına müsaade edilen
köylülere, şehit kızlarıyla yaptıkları evliliklerde devlet tarafından "çeyiz
tedarik etme" adı altında yardım edilmektedir. Evde erkek sayısı az ise; örneğin
bir erkek evlat varsa oğlu ise bu kişi askerden muaf tutulmaktadır.. Ordunun
istihbaratına yardım etmek, geçeceği yolların emniyetini sağlamak ve kılavuzluk görevlerini yapmakla
görevli olan Jerveni’lilerin meşe ağacının meyvesi palamut
toplamaktadır. Meşe palamutunun unu, boya
ve derilerin tabaklanmasında ham madde
olarak kullanılmasından dolayı bu ağaçlara bakmak ve çoğaltmak başlıca
uğraşları olmuştur. Derenin bir tarafında yeni Jerveni köyü bulunurken terk
edilen diğer yakada eski Jerveni köyünden sadece eski mezarlık kalıntısı bulunmaktadır.