MUSTAFAPAŞA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUSTAFAPAŞA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2021 Çarşamba

KOZANA HACIMURLU - HACI ÖMERLİ FOTOĞRAFLARI ile ŞİFA ADETLERİ -1-


Merhaba 

Mübadeleden önceki adı Hacımurlu-Hacı Omurlu-Hacı Ömerli şimdiki adı Roditis..... Osmanlı Devleti, Balkan savaşlarından yenik olarak çıkınca ülke sınırları tekrar belirlendi. Selanik'te yerleşik Türk- Müslüman-erkek nüfus 1915 senesinde, Yunanistan'da yapılan seçimlerde, vatandaş sayıldıkları için  oy kullandı. Fotoğraflarını gördüğünüz Kozana'ya bağlı Hacımurlu köyünde de o seçimlerde  oy kullanan erkek nüfus sayısı 82, tamamının mesleği çiftçilik.....


 Mustafa paşa - Sineson da da  yaşatılan Türklere ait  şifa adetlerinin tespitini yapan ve bunları kayıt altına alan  Sevgili Hocam Yrd.Doç.Dr. Leyla Kaplan'a sevgilerimle

Özellikle bebeklerle ilgili adetler bir nevi tedaviler  halen  ailemde uygulanmaktadır.
Geleceğe bir iz bırakmak adına 
Sevgilerimle


Sineson şifa adetleri

Günümüzde eski adetler veya kocakarı tedavileri olarak adlandırılan köyün hocaları ya da yaşlı bilgeleri tarafından hastaların tedavisinde uygulanırdı. Tütsüler yakılır, muskalar, okunmuş sular,  kırık çıkık tedavileri el verme usulü denilen usta-çırak ilişkisi ile yetiştirilen şifacılarla yapılırdı. Bu ve benzeri tedavi usulleri diğer köylerde olduğu gibi Sineson'da da yaygındı.


Mesela;
*Ayakkabılar eskimesin diye Hardal otu (Lapitrevi) ayakkabılara sarılır.

*Çocuk emziren kadınların memelerinde oluşan çatlaklar için, üç gün üç kere, ekmek yoğurulan hamur teknesinde bekletilen bir bez parçası alınarak memelerin üzerine sürülür
"ekmek peynir gibi yerim seni" sözleri söylenir ve dua edilirdi.
*Doğum sonrası süt gelmezse veya az ise; bir parça ekmek verilen bir kişi tarafından üç gün boyunca ekmek kapı kapı dolaştırılır, sonra sütü olmayan kadına yedirilirdi.

Diğer bir uygulama ise;
Sabah erkenden sütü gelmeyen kadın çeşmeye bir parça ekmek ve soğan (kromit) ile gönderilir. Burada ekmek ve soğanı kırarak yemesi söylenir ve sütünün çoğalmasını diler.


*Yeni doğan çocuklarda ağızda oluşan pamukçuk tedavisi için dere kenarından alınan çayır, suya batırılarak çocuğun ağzı bununla silinir. Bu konuda yapılan başka bir tedavi ise; mavi bir bez parçası ve bir miktar şeker ile çocuğun ağzı silinerek pamukçukların kanaması sağlanırdı. Diğer bir yöntemde mis çiçeğinin yaprağı ile bebeğin ağzını silmek şeklindeydi.




*Bebeklerdeki yenidoğan sarılığı için reyhanla (basilok) çocuğun göbeğine aşı yapılırdı.
*Karın ağrısı için çocuk yüzüstü yatırılır, sağ bacağı kaldırılıp sırtına doğru getirilir ve sol eliyle topuğuna dokındurulur. Aynı işlem sol bacak ve sağ kolun sol topuğa değdirilmesi ile gerçekleşir. Karnının üzerine ılık suda eritilmiş tuzlu bez konulur.



*Göğüste meydana gelen şişlikleri geçirmek için gizlice arkadan yaklaşan ve elinde bir yiyecek olan kişi tarafından şişlik olan kişinin sırtına sertçe vurularak korkutulur ve eline yiyecek verilerek 
-neye imrendiysen onun yerine bunu ye- denir. Bu duruma yerliler tarafından Umma muhacirler tarafından Liksuravi adı verilir.


*Gece yanığı adı verilen ve dudak kenarlarında oluşan uçuklar için ocakta ısıtılan tahta bir kaşık ile iltihaplı kısmın üzerine bastırılarak tedavi edilir. (Günümüzde ise yakılarak tedavi yapılmaktadır.) Bir diğer tedavi ise bir miktar tuz okunarak, birazı hasta kişinin ağzına verilir, kalan tuz ocakta yakılır.
*Nazara uğradığına inanılan kişinin tuzla okunması ve tuzun yakılması benzer adetlerdendir. Ayrıca ateş üzerinde dua okunarak  eritilen kurşun, hazırlanan bir tencere su içerisine soğan, bir dilim ekmek, iğne, bir kuruş para koyulur ve eritilmiş kurşun suya dökülür. Ortaya çıkan şekiller yorumlanır. Bu duruma "Kurşun dökme" adı verilir. Üç defa nazarın defi için kurşun dökme tekrarlanır.
*Yağmur suyu biriktirilir ve bu suya nazar duaları okunarak hastanın el, yüz  ve vücudu yıkanır.
*Küreğe alınan köz ve ateş hastanın etrafında başının üzerinde dolaştırılarak tütsülenir.


*Eldeki yaraları kırk gözlü çubukla (çubuğun söğüt ya da iğde dalından olması gerekir.) dualar okuyarak tedavi edilir.
*Boğaz şişliği için çekirdeği çıkarılmış siyah zeytin taneleri ezilerek, un kepeği ve zeytinyağı karışımı şişen yerlere sarılır.
*Karın ağrısında kekik otu veya papatyanın sarı kısmı kaynatılıp içirilir. Yumurta göbek üzerine konulan bir bez üzerine kırılarak bağlanır.
*Öksürüğü kesmek için siyah turp-bal karışımı yedirilir.
*Baş ağrısına karşı dilimlenen patates alına sarılır.
*Kulak ağrısını gidermek için pırasa ateşte ısıtılır ve ezilir. Çıkan su süt ile karıştırılıp kulağa damlatılır.
*Kanlanan kızaran gözler için yağsız bir tavada beyazı pişirilen yumurta bir bez arasına konularak kanlanan göze bağlanır.








13 Aralık 2020 Pazar

JERVENİ MÜBADİLLERİ, SİNESON VE CEMİL KÖYÜNDE


"Saire-i Şahanede küşad edilen Kesriye Merkez Hastahanesi bahçesinde Heyet-i Sıhhıye ile beraber aldırılan fotoğrafıdır."
Rumi 10 Şubat 1319
Hicri 6 Zilhicce 1321
Miladi 23 Şubat 1904 

Tercüme için Kadir Canlı beyefendiye teşekkürler



Kesriye Hastahanesi Heyet-i Sıhhiyesi ile hastalarının fotoğrafı. a.g.tt(H-29-12-1321)

                          Sevgili hocam Yrd.Doç.Dr Leyla Kaplan'a sevgilerimle




JERVENİ MÜBADİLLERİ SİNESON VE CEMİL KÖYÜNDE
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan tarafından Lozan Barış Antlaşması görüşmeleri sırasında imzalanan”TÜRK VE RUM AHALİ MÜBADELE SÖZLEŞMESİ”dini inanç esasına dayandırılan nüfus değişimini temel almış. Bu antlaşma ile Anadolu’da yaşayan Ortodoks HIrıstıyanlarla -Yunanistan’da yaşayan Müslümanların yaşadıkları topraklardan zorunlu  göçe tabi tutularak yeni yerleşim yerlerine gönderilmeleri gerekliydi. Mayıs 1923 tarihinden itibaren, Türk arazisinde mütemekkin Rum Ortodoks dininde bulunan Türk teb’ası ile Yunan arazisinde mütemekkin Müslüman dininde bulunan Yunan teb’asının mecburi mübadelesi icra edilecektir. Bu eşhasdan hiçbirisi mezkur hükümetlerin müsadesi olmadıkça ne Türkiye, ne de Yunanistan’da tekrar ihtiyarı ikamet edemeyecektir” Antlaşma şartlarını uygulayan her iki hükümet, isteğe bağlı olmayan mübadelede, mübadil kişilerin o zamana kadar yaşadıkları yerlerde sahip bulundukları mal ve mülklerin gidilen ülkede karşılığı olarak dağıtım yapılacak mal ve mülklerden faydalandırılmasını da kararlaştırmıştı.               Düzenlenen” Mal Tasfiye Talepnameleri ”sonrasında toplulukların değişimi gerçekleştirilmiştir..

Jerveni köyüne ait talepnamelerde 165 hane olarak kayıtlara geçmiştir. Bunun nedeni; evlerin mübadele sırasında evli ve bekar kişileri temel alarak ,akrabalar arasında yaşanılan oda sayısına göre paylaşmalarıydı. Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafından yapılan incelemede bu şekilde yazılması uygun bulunmuş, köylülerin Yunan hükümeti tarafından ve Anadolu Rum muhacirleri tarafından el konulan malları mümkün olduğunca dikkate alınmıştır.  
Kayıtlarda “MANASTIR VİLAYETİ FLORİNA LİVASI KESRİYE KAZASI JERVENİ KÖYÜ” olarak geçen Jerveni köyü sakinleri; Kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti sonrasında, Karamanoğulları ve Aydın oğulları mirasçısı olarak görmektedir. Rumeli’nde Osmanlı’nın dayanak noktalarını oluşturan bir konumda yerleştirilen öncü topluluklardan biri olma özelliğine sahiptir...Yine muhtemeldir ki; Osmanlı kendisine boyun eğmeyecek isyancı Karaman beyliği ve diğer beyliklere mensup ve destekçisi topluluklarla birlikte gönderdiği topluluklara mensupturlar.. Konya-Karaman civarındaki halkın arasında Kayseri-Kırşehir-Konya-Antalya-Bolu vd. yerler ile  Ürgüp civarında yaşayan  Türk,boy ve oymaklarıyla bağlantılı olan gruplara dahil olan ve feth edilen yerlere( Kesriye çevresine) yerleştirilen  Jerveni köylülerinin ataları, ihmal edilen Türk topluluklarından biri olmalarına rağmen asimile olmadan kimliklerini koruyarak Rumeli’de varlıklarını sürdürmüşlerdir. Jerveni Köyünde bulunan Pomak Türkü Hristiyan köylülerle birlikte  uzun yıllar beraber yaşamış ve Osmanlı Devletine sadakatle hizmet etmişlerdir.. Yerleştikleri köylerin konumu itibariyle Kesriye kazası yollarının üzerinde, bu yolları ve Osmanlı askeri birliklerinin güvenli geçişini sağlayan, koruyucu  bir köy olması önemlidir.
 Dedelerimiz tarafından bize nakledilen gidiş hatıraları yok denecek kadar azdır. Osmanlı feth ettiği yerlere Anadolu’dan nüfus nakletmektedir. Köyleri dolaşan davetçiler(çığırtkan) aklı başında, eli silah tutan, cesur, zanaatkâr, adaletli kişilerin gönderileceğini duyurmaktadır. Bu çağrıya uyan ve gönüllü olarak feth edilen yerlere gitmek için yola çıkanlar önce Kesriye ve civarına yerleştirilir. Giden topluluğun başında Mehmet Hoca adlı bir kişi bulunmaktadır .Mehmet Hoca Kesriye’ye yerleştirilenler arasındadır ve liderlik ettiği cemaatine vaazlar vermektedir. Vaazlarında; 
"Gün gelecek gemiler havada yüzecek ,arabalar at, öküz  olmadan  yol alacak, bir aynadan bütün dünyayı görmek mümkün olacak ve insanlar birbirini görmeden konuşup anlaşacak ve gün gelecek babalar anneler çocuklarını tanımayacaklar  herkes birbirine karışacak, Kuran’da bunlar haber veriliyor" şeklinde konuşmalar yapmakta vaazlar vermektedir. Cemaatler onun anlattıklarından duyduğu rahatsızlığı şikayet konusu yapar. Bunun üzerine Mehmet Hoca yargılanır ve söylediklerini inkar etmesi istenir. Bu teklifi kabul etmeyen Mehmet Hocayı aklı melekelerini yitirmiştir diyerek Dersadete (Constantinopolis) akıl hastanesine gönderirler. Burada 6 veya 7 yıl tedaviye mecbur edilen Mehmet Hoca daha sonra af edilerek (muhtemel iyileşti denilmiş veya Padişah değiştiği için serbest bırakılmıştır) Kesriye’ye döner. Kesriye’de ki eşyalarını bir at arabasına yükleyen hocaya Kesriye’de kalması için rica edenler vardır. Bunlara cevap olarak rüyasında gördüğü yeri aramaya gittiğini söyleyen Mehmet Hoca orayı bulduğumda Kesriye bana gelecek cevabını verir. Bu sırada çocuğu konuşamayan ve yürüyemeyen bir kadın;
-Hocam kerametini göster diyerek çocuğunu verir. Çocuğu yanına alan Mehmet Hoca gider. Aradan geçen süre zarfında haber alınamayan hocanın daha sonra  Jerveni’nin kurulacağı yeri görünce benim rüyamda gördüğüm dere ve ağaçlar buradadır diyerek oraya yerleştiği duyulur .
Jerveni; Kuman-Kıpçak-Oğuncınır-Pomak Türklerinin sığındığı küçük bir köydür. Hıristıyan olmalarına rağmen Gök Tanrı inancını çeşitli ritüellerinde devam ettirmektedirler. Köye yerleşen Mehmet hocanın, zaman zaman malzeme almak için Kesriye’ye geldiği, fakat Kesriye’nin kapısından içeri girmeyip yaptığı listeyi ve bir miktar parayı içeri girenlere vererek alışveriş yaptığı anlatılmaktadır. Bu şekilde evini , çiftini kuran Mehmet Hocayı ziyarete giden cemaat mensupları hocadan haber getirip götürür. Günlerden bir gün Mehmet Hocanın şöhretini arttıran bir haber duyulur bu da hasta çocuğun iyileşip Kesriye’deki annesini görmeye geldiği şeklindeki haberdir. Hasta çocuğun iyileştiğini duyan pek çok kişi hastasını Jerveni’ye Mehmet Hocaya götürmeye başlar. Zamanla iyileşen hastalar ve aileleri Jerveni’ye yerleşmeye başlar. Osmanlı Devleti’nin idarecilerinin dikkatini çeken bu gelişme Jerveni’ye nüfus nakline sebep olacak ve buraya aileler yerleştirilecektir.
Köyde giderek artan Müslüman sayısından rahatsız olan hıristiyanlardan bazıları köyü terk ederek çevredeki köylere gideceklerdir. Köy kısa sürede gelişecek ve Osmanlı Devleti’nin üs olarak kullandığı köylerden biri haline gelecektir. Köyün çevresindeki diğer köyler Hıristiyan nüfus çoğunluğuna sahip köyler olduğu için Jerveni köyü burada Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu tek Türk köyü olarak  dönemin kaynaklarında yer alacaktır.

 Jerveni köylüleri, hayvancılık, çiftçilik ve ormanlık bir alanda olduğu için odunculuk yaparak  500 yılı aşan bir süre  burada hayatlarını sürdürmüşlerdi. Irk olarak bozulmamaları için Osmanlı’nın Jerveni köyüne gayrimüslimlerle  evlenmelerine müsaade etmediği bilinmektedir. Sadece Jerveni deresinin karşısında bulunan birkaç Müslüman  köyünden evlilik yapmalarına müsaade edilen köylülere, şehit kızlarıyla yaptıkları evliliklerde devlet tarafından "çeyiz tedarik etme" adı altında yardım edilmektedir. Evde erkek sayısı az ise; örneğin bir erkek evlat varsa oğlu ise bu kişi askerden muaf tutulmaktadır.. Ordunun istihbaratına yardım etmek, geçeceği yolların emniyetini sağlamak  ve kılavuzluk görevlerini  yapmakla  görevli olan Jerveni’lilerin meşe ağacının meyvesi palamut toplamaktadır. Meşe palamutunun  unu, boya ve derilerin tabaklanmasında ham madde olarak kullanılmasından dolayı bu ağaçlara bakmak ve çoğaltmak başlıca uğraşları olmuştur. Derenin bir tarafında yeni Jerveni köyü bulunurken terk edilen diğer yakada eski Jerveni köyünden sadece eski mezarlık kalıntısı  bulunmaktadır.


14 Ekim 2019 Pazartesi

100 YILLIK JERVENİ KÖYÜ BAKKAL DEFTERİ




CUMBALI EV

Sevgili Leyla Kaplan hocamın derlemelerinden......

KESRİYE JERVENİ KÖYÜ BAKKAL DEFTERİ

Jerveni köyüne ait ulaştığımız bir diğer defter ise, köyde hem hocalık, hem de bakkallık yapan  Arif hocanın defteridir. (Arif hocanın torunları Münevver ve Müzeyen Güller’in özel arşivinde bulunan defterde)  Arif hocanın köyde işlettiği bakkalın gelir ve gideri ile ailesine yaptığı harcamalar, köylülerin alışverişleri, alınan yiyecek ve malzemeler,  satılan çeşitli mallar, şahitlerin isimleri vb. yazılıdır. Yüz yıl öncesi köyde yapılan alışveriş listeleri, satılan ve alınan mallar ödenen ücretler, yiyecek ve hayvan fiyatlarının yazıldığı bu defter sadece köyü değil Kesriye’deki  günlük  yaşamı aydınlatacak bilgilere sahiptir.
Köylülerin satın aldığı yiyecekler ve ihtiyaçları olan diğer malzemelerle ücretleri  günü gününe yazılmıştır. Defterdeki 26 sayfanın 25 sayfası  tamamiyle yazılı olup ;1905-1918 tarihleri arasında Kesriye Jerveni köyünün alış veriş malzemelerini, o günkü fiyatları, en önemlisi insanların birbirlerine ve köyün hocasına güvenlerini göstermektedir.
Arif Hoca'nın günlük olarak tuttuğu defterde kendi harcamalarını şahit göstererek yazması ve Amerika'da çalışan kardeşi İlyas'ın gönderdiği paraları aldığını ve bir kısmını ne şekilde harcadığını yine şahitlerle yazması dikkat çekicidir.
Osmanlı para birimi yanında Fransız parası kullanırken Yunan para birimlerinin işgal altında dahi kullanılmamış olması dikkat çeken diğer bir konudur. Aşağıda defter sayfalarından alınmış birkaç örnek verilmiştir.

Teşrinisani 1332 ayında…………………harcamaları beyanı:

Cinsi                kıye    .........     pare                 Cinsi                 kıye    ……….            pare
Şeker                  1        18            ---                   Hınta                 1          150          ---
Gaz                     1        25            ---                  Çavdar              1         120           ---
Sabun                1         12            ---                  Mısır                 1         115           ---
Tuz                     1           5           ---                  Alaf                  1           40          ---
Pirinç                 1         10           ---                  Burcak?           1           70          ---
Kayve(Kahve)    1          23          ---                 Şağer?             1            80         ---
Zeytinyağı          1          18          ---   
Yağ                     1         30          ---
Pili                     1         14         ---


Papuçi Çernolişte karyesinden Astar Taryko İlyas ağaya sanat öğreddiyi içun verdiği makina ile alet on Osmanlı lirayi, altı Osmanlı lirayi el hakkı....teslmimat...pare....lira-i Osmani umum mesarifan aletler ile onaltı Osmanlı lirası olmuştur.
1 Osmanlı lirası İlyas bedile (yedile) Osmanlı lirası kendim verdim. 13 Kanunevvel 1330
                                                                                                                   (13 Aralık 1915)
6 Osmanlı lirası Benim yedile dört Osmanlı lirası, bir İngiliz, bir Napolyon, dört guruş ufaklık, altı lira....Şahin Hüseyin, Nuri Raşid, Selim Besim Mehmed...... 20 Mart 1331 (1916)
Papuçlar içun 50 pare....
Diğer papuçlar astar ile 10 pare....
20 Eylül 331 (1916) İlyas bedile Tarikuya bir Napolyon ve beş dirhem verilmiştir.  

28 Teşrinisani (kasım) 332 (1917) tarihinde yukarı çarşıda bir diş çektirdim on guruş aldığımı beyan ederim.
27 Ağustos 334 (1918) Pazarertesi günü Fransız tarafından bizmim köyden sekiz öküz alındı. Bizmim siyah öküzü  otuzdört  Napolyon parası, İbrahim Nezir'in, Zeynel Ağoş'un, Kerim Ferhat 
11 Teşrinisani (Kasım) 335 (1919) Pazarertesi inek bir erkek buzağı toğurdu.
5 Kanunevvelde Kesriye'de şaro (şareno= renkli keçi) keçiyi yüz on guruşa sattım. 
                                                                                                       
Balkan savaşları sonrasında Balkan devletleri arasında yapılan mübadele de uygulama dışında kalan Jerveni köyü, I.Dünya savaşı sırasında, Yunanistan müttefik olduğu devletlerle beraber Osmanlı Devletinin işgalini kulaktan dolma haberlerle takip etmeye çalışmıştır. Savaş sırasında Yunan ordusuna asker olarak katılmayı kabul etmeyen gençler köyü terk ederek, Osmanlı ordusuna hizmet etmeyi görev bilmişlerdir. (Çanakkale muharebelerinde 2 Jerveneli şehit olmuştur)

 I.Dünya savaşı sonrası Türk milletinin Anadolunun işgalini sona erdirmek amacıyla yaptığı Kurtuluş savaşının kazanılmasından sonra Lozan’da barış antlaşması görüşmeleri devam ederken Yunanistan’ın isteği ile 30 Ocak 1923 tarihinde Mübadele Antlaşması imzalanmıştır.
Bu anlaşma sonrasında mübadele edilecek köyler arasında yer alan Jerveni köyü de yer almıştır. Yüz binlerce müslüman Türk vatan bildikleri toprakları,doğdukları,doydukları köylerini terk etmek zorunda kalmışlar. Ağustos 1924 tarihinde Anadolu’ya gelmek üzere yola çıkan Jerveni köylüleri 5 veya 7 Eylül’de kendi istekleri ile Ürgüp / Mustafapaşa’ya (Sineson) gelip yerleşmişlerdir.

Bana sertaccihan01@gmail.com adresinden ya da 0538674829 nolu whatsapp hattından ulaşabilirsiniz. 
                                                                          Sevgilerimle

9 Nisan 2019 Salı

KESRİYE KÖY VE MAHALLE ADLARI ve JERVENİ ANILARI





 Fotoğraflar bu siteden

İslam Ansiklopedisinde Kesriye için  adı Yunanca "kunduzların yaşadığı yer" anlamındaki Kastoria'dan gelir. Yunan Makedonyası'nın kuzeybatısında aynı adla anılan göle doğru uzanan küçük bir çıkıntının üzerinde yer alan ufak bir kasabadır. (1981 yılı nüfusu 20.660) Yaklaşık 1385-1912 yılları arasında Osmanlı yönetimi döneminde büyük bir kazanın merkeziydi. Kazada 1900 yılında 126 köy bulunmaktaydı. Osmanlı döneminde kasabada bir kale,kışla ile yedi cami,medrese ve tekkeler vardı. Aynı zamanda Yunan Ortodoks kültürünün de merkezi konumundaki bu kasabada bazıları yüksek sanat değeri taşıyan XVI yüzyıl freskleriyle süslü irili ufaklı yetmişten fazla kilise mevcuttu." olarak anlatılan Kesriye'ye bağlı bir köydür Jerveni....... aşağıda Jerveni'ye ait Sayın Leyla Kaplan'ın derlediği Balkan savaşları dönemini ve mübadeleyi  anlatan sözlü bir tarih çalışmasından notlar ile okuyacaksınız. Yazının sonunda mübadeleden önce Kesriye'ye bağlı olan köylerin ve mahallelerin isimlerinin olduğu listeyi bulabilirsiniz.
Aşağıda okuyacağınız anılar Sevgili hocam Leyla Kaplan'ın derlediği ve yazdığı Balkan Savaşı sonrası Jerveni köyü hakkında anlatılan hatıralardan oluşuyor. 
Aşağıda yazılanlar  bir dönemi bize anlatan çok değerli anılar.... keyifli okumalar 


                                                                                                 


Silyanov ve Jerveni anıları
(Silyanov Makedon asıllı Fransız gazeteci)

Gramos, Kostur bölgesinin güney batı kısmının şekillendiren bir dağdır. Yunan çetelerinden köyleri korumak için bir grup Bulgar Makedon milliyetçi genç Kostur köylerine geldiklerinde,  köylülerden  nasıl zulüm gördüklerini, nasıl yiyeceklerinin ellerinden alındığını , en kötüsü ise kadınlara ve kızlara neler yaptıklarını  dinlediler.

 Silyanov ve arkadaşları Müslüman köyleri korumak için yapabilecekleri her şeyi yaptılar.
Bu kötü günlerde Silyanov’un yaptıkları  içinizi rahatlatır.

Balkan savaşından sonra Jerveni halkını silahsızlanmak için  zorlamışlar. Silyanov; Jerveni halkını dürüst, alçak gönüllü , misafirperver  olarak anlatır.

Yunan kuvvetleri tarafından  kuşatılan ve teslim olmaları istenen Jerveni halkı silahsızlanma konusunda Osmanlı ordusu silahsızlanabilir ama biz siviller neden silahsızlaşalım diyerek  silahlarını teslim etmeyi red etmişlerdi. 

Silyano;
 "Jerveni köylülerini teslim olmaya ikna etme çabaları sonunda sonuç vermiş ve bir heyetin köydeki halkı rahatsız etmeden sayım yapacağı garantisi verildikten  sonradır ki, köylüler teslim olmayı kabul etmişlerdi.



 Bir sokak boydan boya beyaz bir bez ile  şerit ile sarılmıştı. Oradan ellerinde beyaz bayraklı fesli insanlar şerit kenarına geldiler  ve  yalın basit bir makedonca ile  bizi karşıladılar"

 -Adalet ve güvenlik istiyoruz dediler.

Köyde girerek gezen heyet, önce okula uğrar. Silyano “Jerveni’de okul iki sınıflı ve teneke bir soba ile ısınan basit bir okuldu. Hocaları sınıfa girdiğimizde çocuklarla ders yapıyordu. Bizi selamladı. Nazik kibar bir insandı, başında çalması (sarık) ile bizi selamladı. Ondan halk ile konuşup  silahlarını teslim etmeye ikna etmesi istendi. 

 - artık güvendeler sizi Türk-Müslüman olarak değil kardeş olarak görüyoruz dediler.

Jerveni halkından bir kaç kişi silahlarını vermemek için  direnirler.

 Köylülerden birkaç kişinin dışında Vratnik – valki silahlarını vermemek için direnmiş, en son silahını o vermiştir. Silahlarını teslim etmeyi kabullenenler silahlarını bırakmışlar. Barış içerisinde silahsızlanan ilk  Türk köyü Jerveni'dir.

Ardından 

-Güvenlik ve istikrar istiyoruz. Ağalık liderlik gibi bir derdimiz yok. Silahları verirken de bir kızgınlık duymuyoruz dediler.. 

Bir anda onların Slavlara benzeyen yüzlerini  akıllı, kibar tavırlarını gördüm. diyerek anlatıyor Silyano.....

 Sonra ne oldu biliyor musunuz?

Bir süre sonra bu duyarlı masum Jerveni halkına Makedoncayı unutun, artık Yunanca konuşun talimatı verilmiştir.



Jerveni köyü çeteleri

Balkan savaşı öncesi ve sonrasında Kesriye Jerveni köylülerinin kendilerini korumak amacıyla çeteler kurdukları bilinmektedir. Bunlardan  sadece bir çetecinin ismi tespit edilebilmiş ancak birden fazla çetenin var olduğu bilinir.

 Belgelerle tespiti yapılan çetecinin ismi Lokman kısaltılmış haliyle Liko'dur. Bulgar  çeteciler tarafından koyunları çalınan Liko, onları takip ederek öldürür ve koyunlarını kurtarır bu yüzden  yakalanıp yakılmaya çalışılan Liko’nun  kendisini yakmak isteyen çetecilerin elinden kurtulduktan sonra kurduğu çete ve mensupları Liko çetesi olarak adlandırılmaktadır.

 Yün satmaya giden Liko’nun kendisine kurulan tuzaktan bir daha kurtulması onun şöhretini arttırmıştır. Köydeki kızını akrabalarına emanet ederek çevresine topladığı Müslüman köylerden gençlerle, Yunanlı ve Bulgar çetelerle çatışmalara giren Liko hakkında söylenen; 

"Kurttan sisden korkmam Liko’dan korktuğum kadar" sözü, müslüman köylerine saldıran ve onları destekleyen hıristıyan köylere ve  müslümanlara kötü davranan kişilere  karşı başarılı bir mücadele verdiğinin ispatıdır.

 Liko çetesinde; Hayrettin, Hacı Çiyan isimlerini tespit ettik. Bu ve benzeri çeteler için Kesriye komutanlığına müracaat edenler Jerveni köylülerinden de şikayet etmektedirler. Mübadele sırasında Liko'nun kızı Fatma  akrabalarının vekilliğinde Ürgüp - Sineson (Mustafapaşa) köyüne getirilirken Liko çete faaliyetlerini sürdürmüştür. Selanik’te kafileye yetişen Liko gemide hastalanmış, Ürgüp’e geldikten sonra burada vefat etmiştir.

Anlatılan sözlü tarih çalışmalarından bir diğer olay ise,  Bulgar çetecisini tanıyan odun kesmekten dönen Jerveni köylüleri atıyla  yanlarından geçmekte olan Bulgar çete liderini tanıdıkları ve kendilerine sataşan çete liderine baltalarıyla saldırıp bacağını keserek öldürmeleri ile ilgilidir.

 Bunu yapan  köylülerin  yakalanma korkusuyla, köye dönmeyip uzun süre saklanmalarının sonunda Amerika’ya işçi olarak gitmeyi başararak kurtuldukları yakınları tarafından anlatılmaktadır.

                                                                             Sevgilerimle





KÖYLER


Komaniç
İsteçko
Gorenci
Horpeşte
Klandrob
İzkeble
İskamçeko
Ezkible
Zeleniç
İslemeşte
İstariçani
Pojigrad
Bahçıvan
Vidhova
İsliveni
Mavrova
İslatine
Jelingrad
Papraçko
Zağra
Diraniç
Dobrolişte
Jerveni
Zabirdeni
Evşani
Tikveni
Seniçe
Lebçeşte
Çitrok
Kutlucu
Gurneci
Lodova
Lanka
Zelkoş
Terstika
Tirpeşte
Linga
Atik Çiftlik köyü
Taplıca
Zabirdeni
Jelin
Cefruk
Nehaleşye
Fotinişte
Garnise
Varoş
Şak
Zelengrad
Galişte
Zelin

Ravani
Çakoni
NAHİYE
Bireştani
Doropeşte
İzmiki
İsfetinedla
Çayır

Setume
Nohol Çiftlik köyü
MAHALLE
Garleni
Markovani
Kulle
Tohul
Vebçeşte
Kurşunlu
Şeştova
Dopyan
Debbağhane


Varoş


Hasan Efendi


Cami


Gazi Yakupbey



BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...