Selam
24.Kasım tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum..
Öğretmenlerimizi anma şeklimiz bence; bir kutlama mesajı olarak değil de, unutmayarak, kendimizi de unutturmayarak, onların bize gösterdiği doğru yolda adım adım ilerleyerek ve arada sırada da hatırlarını sorarak olmalı...
Buradan yazmak istiyorum. Sevgili ilkokul öğretmenim Seyyal hanım...Hayatımdaki yerin ve önemin çok büyük...Seni çok seviyorum..
Bugün sizlere Mübadele konusundaki çalışmaları ile tanınan İskender Özsoy'un ilk öykü kitabı olan Ah vre Memleket'i anlatmaya çalışacağım.
Ressam Dimitrios Katsikas Kappadokis'in Sinasos'ta ki Rumların Türkler tarafından uğurlanışını yansıtan tablosu
Türkçe konuşan Ortodoks Rumların
Türkçe konuşan Müslüman Türklerin ortak hikayesi.....Mübadele hikayeleri
Ailesinde mübadil olan biri, mutlaka büyüklerinden bu hikayelerden birini dinlemiştir. Bir solukta okuduğum güzel bir kitap...Beni en çok etkileyen iki hikayeyi kısa kısa aşağıda özetlemeye çalıştım.Umarım beğenirsiniz.
Gece olmuştu.
Ve gece sürprizlere gebeydi.
Vagondan önce Hasan indi,sonra Ali'yi kucakladı,indirdi;ardından yavuklusu Zülfiye ile kayınanası Meryem'in inmesine yardımcı oldu.
Meryem ana gözlerini doğanın karanlığına alıştırdıktan sonra başını göğe kaldırarak derin bir nefes, çelik kafes içine girmiş gibi hissettiği ciğerlerini temiz havayla doldurdu.
O sırada gökte hilali gören Meryem söylendi:
"Ay gördüm Allah
Amentü billah
Aylar mübarek olsun
Lailaheillallah"
..............
Yoktu Süleyman Ağa yoktu.
....Emin bey meseleyi öğrenince Hasan'a akıl verdi:
"Marşandizin en önündeki pencereli vagonda bizimle Türkiye'ye gelen mübadele heyetinin İtalyan azası var.Git ona sor."
Hasan umutlandı,koşarak gitti. İtalyan'ı buldu.Bir gayret meramını anlatmaya çalıştı."Süleyman,Süleyman.Molla Süleyman." diye
Araya girenlerin yardımıyla anne ve babasının Nusratlı'da kaldığını, 15 gün sonra ayrı bir kafileyle Türkiye'ye gönderileceğini öğrenince yıkıldı Hasan, yiğit Hasan......
Vagona giren askerin koluna sarılarak bağırdı:
"Sende mi görmedin Ali'mi?
Asker tepkisiz,kolunu çekti.
İşini tamamladı, indi.
Kapıyı sürgüledi.
Zülfiye'nin gücüne gitti yeni vatanında kapıların yüzüne kapanması..
........
Yorgun mübadillerin bir bölümü Beyazıt'ta ki misafirhaneye,bir bölümü de -uygun yerlerine ranza kurulan- Sultanahmet Camii'ne yerleştirildi.
Hasan ve Zülfiye, bir hafta geçirdi misafirhanede, annesiz..
Meryem daha hastahaneye götürülürken yolda ölmüştü.
...........
Hasan,Zülfiye ve Ali'ye gelince
Hasan, annesiyle babasının nerede olduğunu öğrenemedi.
Zülfiye anasının mezarını hiç ziyaret edemedi.
Ali Kavala'da kimsesizler yurdunda " kim" olduğunu bilmeden rüyasında " düdüklü amca" sıyla beraber sisler içinde koşarken sonsuzluğa.....Öldü.....
Yüzü mosmordu Fotini'nin gül yüzlü anacığının...
Bilenler kendi aralarında fısıldaştı."Kadıncağız sekte-i kalpten gidivermiş oturduğu yerde..." diye
Fotini'nin annesinden ayrılması güç oldu.
Bu ayrılık ölümden beterdi.
Antigoni'nin cesedini bir şilteye sardılar,ayaklarına demir bağlayarak denize attılar, gemideki papazların söylediği Themu Voithise Mas ilahisinin eşliğinde....
Ölüm sessizliğini süvarinin gür sesi bozdu:
"Makineler tam yol ileri..."
Gemi, Ege'nin sularından bir meçhule doğru yeniden yola çıkarken güverteden Türkçe ağıtlar yükseliyordu.....
"Dereköy'den çıktım yan basa basa
Mudanya'ya geldim kan kusa kusa
Dereköy'den çıktım başım selamet
Mudanya'ya geldim koptu kıyamet"
Umarım bir daha hiçbir millet bu acıları yaşamaz.
Sevgilerimle