27 Ocak 2023 Cuma

KİREÇ KOKULU BEYAZ EVLER


 Karaferye doğumlu Ekrem'in nüfus cüzdanının fotoğrafını kullanmama izin veren  Tülay Urgancı hanımefendiye sevgilerimle 
Atalarımızın nüfus cüzdanları kendi kişisel aile tarihlerimiz için çok önemli kayıtlardır.

MİSS GİBİ KİREÇ BADANALI EVLER

Rahmetli Annanem, yılda 2 ya da 3 kez tüm evinin içini ve dışını çalı süpürgesiyle kireçle boyardı. Mis gibi kokardı. Kireç kokusunu temizlik kokusu olarak algılamam sanırım bu sebepten.......

.................

Düz dam yerine üçgen damlar, kireçle badanalar



Mübadele yoluyla marangoz, duvar ustası ve boyacı birçok meslek grubuna mensup kişi Anadolu'ya göç etmiştir.Bu meslek grıplarının mensupları göç ettikleri yerlerde öğrendşkleri ve uyguladıkları birçok tekniği geldikleri Anadolu coğrafyasındaki halkla paylaşmışlardır. Bunlardan birisi evlerin damları ve duvarlarının kirece boyanması geleneğidir. Muhacirler,yeni yerleştikleri Anadolu köy ve kasabalarındaki nüfusa evlerinin damlarını düz dam yerine, üçgen dam kullanmayı öğretmişlerdir. Ayrıca evleri kirec ile badana etmek geleneği de muhacirlerle Anadolu'ya gelmiş başka bir uygulamadır. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda  duvar yapımında coğrafi bölgenin karakteristik özelliğine göre taş ve kerpiç gibi yapı malzemeleri kullanılmaktaydı. Özellikle kerpiç Batı Anadolu'nun değişmez yapı malzemesiydi. Özel olarak hazırlanmış ıslatılmış sarı toprak ve üzerine dökülen samanın karıştırılması ve bu karışımın belli büyüklüklerde tabakalanması ile oluşturulan malzeme ile duvarlar,evler inşa edilmekteydi. İnşa edilen duvar ve evler tekrar toprak ve samandan oluşan malzemeyle sıvanması sonucu düzlük kazanıp göze güzel görünür hale getirilmiştir. Bu sayede ev sahipleri yeni bir tarz badana tekniğini öğrenmiş ve kirece boyanan evler beyaz tertemiz bir görünüm kazandılar.

Erdal İNCE
 Uluslararası Mübadele Sempozyumundan

 

12 Ocak 2023 Perşembe

AĞIRNASLI KATİNA'NIN TÜRKÜSÜ VE SELANİK KEÇİLER KÖYÜNE AİT FOTOĞRAFLAR





"Kamayı vurdum yire" Doğal bir Anadolu Türkçesi ile  başlıyor.
...........
Martinim allı pullu
Ben almam senin gibi dulu
Alırsam kız alırım
Her yanı............

Martinim atılmayor
Martinim atılmayor
Ah şu uzun gecelerde yalınız yatılmayor. diye devam ediyor..... 
Anadolu mozaiğinin Son tefçi kadınlarından biriydi  Katina Farasapoulo........
2020 yılında vefat etti dinince dinlensin.....



Mehmet Söylemez "Yitik Vatan Türküleri" adlı kitabında; Anadolu türkülerini derlemek üzere Kuzeybatı Yunanistan'da bulunan köylere gitmiş uzunca bir süre  Anadolu'dan mübadele ile göçen Anadolu Rumlarının yaşantılarına tanık olmuş ve  atalarından gelen halen söyledikleri türküleri bulmak için yoğun bir çaba göstermiş. Aşağıdaki satırlar bu kitaptan...... 


Pella bölgesine bağlı olan Yanniça ili sınırlarında bulunan Agrosikia (mübadeleden önceki adı Gurbeş/Grubevci/Gruvişta) köyünde yaşayan Aleksandıros Yordanidis, Karaman ve Faraşa (Kayseri-Yahyalı-Çamlıca köyü) kökenli bir aileden gelen Yordanidis, köyde Türkçe konuşan yaşlılardan birisidir. Agroskia köyünün ilk yerleşimcilerinin tamamı Anadolu mübadilleridir. Köyün yarısı Pontuslu Rumlardan oluşurken, diğer yarısı Kapadokya kökenli Rumlardan oluşmaktadır.Türkçe konuşmasının yanında Anadolu'da konuşulan Rumca lehçelerden birisi olan Faraşa* lehçesini de konuşabilmekteydi.
**Yordanidis Faraşa dilinden genelde bizim dil veya Rumca diye söz ederken, Türkçe'yi sizin dil olarak ifade etmiştir. Yunanca içinse Yunanca demiştir.

19 Şubat 1949 yılında doğmuş olduğu köyde yaşamını devam ettirmektedir. Asıl mesleği olan elektrik-elektronik teknisyenliğinin yanında yıllarca Karamanlıların halkoyunları eğitmenliği ve müziklerinin icrası ve çalgı yapımcılığı ile ilgilenmiştir.


 Artık emekli olduğu için sadece müzisyenlik ve çalgı yapımcılığı yapan Yordanidis, geleneksel olarak Kapadokya Kemanesi adlı çalgıyı yapan tek isimdir. İç Anadolu'dan gelenler kendilerini ifade ederken diğer göçmenlerden ya da diğer Yunanlılardan farklılıklarını dilleri, kültürleri hatta yemekleri üzerinden anlatan İç Anadolu kökenli mübadillerin müzikleri de bu farklılıkları göstermektedir. Yordanidis, Karadeniz ezgisi çalarken sadece kemençe kullandığından kendisine neden bu türküyü kemane ile çalmadığı sorulduğunda; 

"Olmaz! o bizim değil Pontusluların havası bununla çalmam" demesi aslında bu fikri desteklemektedir.


Yordanidis ile sonraki gün görüştüğümüzde,  köyüne yaklaşık 30 km mesafede olan ve yine mübadil bir köy olan Vathilakos'da (mübadeleden önceki adı Keçiler) bir eğlence olacağını ve o eğlencede bütün müzik işinin kendisinde olduğunu söylemesi üzerine yola çıkarak Vathılakos köyüne gittik. Kayseri, Develi,Satı ve Taşçı köylerinden gelen mübadiller ile Karadeniz kökenli Rumların oluşturduğu bu köy eski bir Türk köyü....köyün yaşlıları halen köyün Türkçe olan adını yani Ciciler'i kullanmaktalar.




Gümülcine'ye 40 km mesafede olan Askites köyünde Kayseri ve civarından göç etmiş olan mübadillerle, Karadeniz'den göç etmiş mübadiller yaşamaktadır. Köyün eski adı Sofular'dır. Köyde yaşayan herkes köyün eski adını bilmektedir. Köydeki derleme çalışmaları sırasında köye gelen Kayseri ya da Karadeniz kökenli Rumların büyük çoğunluğunun Türkçe dışında hiçbir dil bilmeden  geldikleri öğrenilmiştir. Bu köydeki en önemli değer, en önemli müzikal kaynaklardan birisi olan Katina Farapoulo Anadolu'da bugünlerde gittikçe temsilcisi azalan "Defçi" veya "Tefçi Kadın" kadın geleneğinin son örneklerindendir. Katina hanım misafirperverliği ve hoş sohbeti ile Anadolu'dan gelen herkesi ailenin bir üyesi gibi ağırlamaktadır. Kayseri Ağırnas'lı olan Farasapoulo ailesi  mübadele sonrası bu köye yerleştirilmiştir. 

Katina hanım Kayseri Ağırnas'la olan ilişkilerini şöyle anlatıyor:


"Biz Ağırnaslıyız. Sen biliyor musun Sinan'ı? Hani siz mimar diyorsunuz...Koca Sinan onlar hep bizim akrabamız...bu köy Ağırnas'lı...bizim köyümüze Kayseri'den Türkler geldiler, biz oralara gittik."

Repertuarında Türkçe ve Faraşa Rumcası türküler olduğunu anlatan Katina hanım daha sonradan Yunanca türküleri de eklediğini söylüyor. Katıldığı eğlencelerde sadece def çalmayan Katina hanım aynı zamanda maşa çaldığını da söylemiştir. Akıcı ve anlaşılabilir Türkçe konuşan Katina hanım yaptığı yemeklerin isimlerini de Türkçe söylemiştir.
Yuvalama çorbası yapan Katina hanım kendi yaptığı kurabiyelere
-bu kete ben yaptım diyor.



Bazı türküleri söylerken Katina hanım çeşitli bilgiler verir.

"Kız anası kız babası eline mumlar yanası"adlı türküyü söylerken 
"Biz bunu zamah gecesi okuruz, kız evden çıkarken güvey onu almaya geldiği zaman"

Zamah gecesinin ne olduğu sorulduğunda ise;

"siz kına gecesi diyorsunuz ama biz kına gecesi demiyoruz. Zamah demek herkes yanyana geliyor, bir araya geliyor demek.Bizde kına yakmak çok yok. Kız evden çıkarken ağlasın diye bu türküyü söylüyoruz" demiştir.
Mehmet Söylemez'in Yitik Vatanın Türküleri  adlı kitabından

Kayseri'den Selaniğe tüm mübadillere selam olsun....sevgilerimle












16 Aralık 2022 Cuma

SELANİK HAMİDİYE CAMİİ ŞERİFİ ve MASALSI KAHRAMAN KÖROĞLU






Selanik Hamidiye Camii Şerifine ait fotoğraflar Devlet Arşivleri kayıtlarında bulunan  fotoğraflardır.



Selam

Makedonya'da söylenen türküler arasında eşkiya konusuna girebilecek örneklerden biri de Köroğlu'na ait olanlardır.
Batı Türkleri'nin Dede Korkut Destanından sonra ikinci büyük destanı Köroğlu Destanıdır. Bu destan şimdi en canlı bir biçimde İran, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan gibi Türk toplulukları arasında yaşamaktadır. Köroğlu Destanı hakkında Türkiye'de ve Türkiye dışında oldukça yazı yazılmış ve araştırma yapılmıştır. Makedonya'da bildiğimiz kadarıyla Kocacık köyünden derlenip Nimetullah Hafız tarafından hazırlanan Makedonya Türk Halk Edebiyatı  adlı kitapta yayımlanan bir şiirle Sevim Piliçkova ve bu araştırmanın yazarı tarafından yapılan birer çalışma dışında hemen hemen hiçbir araştırma yapılmamıştır. Piliçkova Köroğlu'nun Makedonya Türklerinin masallarındaki izlerine değindiği yazısında Köroğlu ile ilgili bir şiire de yer vermiştir. Genelde diyologlarda kullanılan ve kahramanlık konuları işleyen diğer Köroğlu şiirlerinden farklı olarak Piliçkova'nın tesbit  ettiği türkü Köroğlu'nun evliliğini dile getiren lirik bir özellik taşımaktadır.



Çamlıbel'den kalktım geldim
Pembe anım ben sana geldim.
 Kalk gidelim Pembe hanım
Çamlıbal'e bizim yerlere
Hikayelerinde büyük bir kabadayı, katı kalpli ve acımasız bir yiğit olan Köroğlu, yakınları ve hanımına karşı duygularını yansıttığı bu türküde yumuşak duygulu bir asilzade olarak karşımıza çıkmaktadır.



Kocacık köyünde derlenen ikinci türküde ise hamasi bir konu işlenmektedir.

Yetiş Köroğlu yetiş
Gitti ya namımız
Tuna seli gibi
Aktı ya kanımız




dizeleriyle başlayan bu metin çok küçük bir anıştırma şeklinde bile olsa bize Pertev N.Boratav'ın Köroğlu ile ilgili Kars bölgesinde derleyip, 1946'da Halk Hikayeleri ve Hikayeciliği adlı kitabında yayımladığı bir efsaneyi hatırlatmaktadır. Boratav'ın yayınladığı hikayede Sırplar karşısında güç duruma düşen Osmanlı dövüşçüleri, Padişah'tan izin alıp tebdil-i kıyafet savaş meydanına çıkan Köroğlu'nun sayesinde başarıya ulaşır. Söz konusu efsanede Boratav. Sırpların 19.yüzyılın başında 1801-1817 arasındaki ayaklanmaları ve Osmanlı Devletini uğraştırmalarının yankısını bulmaktadır. Bizim "Yetiş Köroğlu" türküsünden aktardığımız yukarıdaki dizelerde öyle sanıyoruz ki aynı olayları yansıtmakta ve Boratav'ın bu konudaki varsayımını pekiştirmektedir.



Prof.Dr. Hamdi Hasan'ın Makedonya Türklerince söylenen türküler adlı kitabından









BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...