19.yüzyıldan kalma el yazması Kuran-ı Kerim
Karamanlıca yazılmış "Kitab-ı Mukaddes" İncil ile birlikte
Hoşgörünün başkenti Konya Sille müzesinden herkese merhaba
Hafta sonu çok sevdiğimiz Esra'nın düğünü için Konya'daydık. Geleneklere uygun ve eğlenceli bir kına gecesi ve ertesi gün düğün pilavı ile Esra'mızı evlendirdik. Onlara mutluluklar diliyorum. Konya'da düğün yemekleri çok önemli...masaya sırayla düğün çorbası, etli pilav, safranlı bulgur pilavı, fıstıklı irmik helvası, zerde, bamya çorbası geliyor. Siz -tamam artık yeter- diyene kadar bu yemek döngüsü devam ediyor. Aile sevilen bir aile.....O gün düğün yemeğine yaklaşık 4000 kişi katılmış. Bu kadar insanı ağırlamak büyük bir organizasyon gerektiriyor. Konya bu işi başarmış.
Yıllar önce eşimin işi nedeniyle bir dönem Konya'da yaşadık. 2000' li yılların başıydı ve Konya yeni yeni büyümeye başlamıştı..Kiralık ev bulmak çok zordu. İnşaat sektörü henüz gelişmemişti. Biz zar zor Meram'da bir ev bulduk. Kirasını "mark" la ödüyorduk." -Mark- Euro'ya geçmeden önce ki Almanların para biriminin adı......" Kiralık evler o kadar kıymetliydi yani.......
Ankara'dan sonra Konya'ya çok zor seveceğimi düşünmüştüm fakat öyle olmadı. Her şeyden önce çok şey paylaştığımız kıymetli dostluklarımız oldu. Şu hayatta bu durumu yaşayabilmek paha biçilmez bir şey..... Küçük şehirlerde yaşamanın çok farklı avantajları var. Hemen hemen herkesi tanıyorsunuz bir kere...yavaş akışlı bir hayata başlıyorsunuz bu da sizi sakinleştiriyor, yavaşlatıyor. Zaman tasarruf etmeye başlıyorsunuz, gideceğiniz yerler birbirine çok yakın oluyor.Trafik problemi yok, ucuz, köy üretimi birçok sebze ve meyveye ulaşmak , sağlıklı beslenmek çok kolay...gezecek tanıyacak bir sürü tarihi eser oluyor, şehre özel mutfak kültürünü tanıyorsunuz ki; bence Konya mutfağı bu konuda açık ara önde....Artık herkesin bildiği Etli ekmek, Mevlânâ börek demeyeceğim. Minik minik bamyalardan yapılan Bamya çorbasını önereceğim mesela :) ya da hamuru kaymakla açılan saç arası tatlısı diyeceğim. Tandır'ı biz orada yaşarken, çarşıda sadece 3-4 masası olan Hacı Şükrü'de yerdik. O kadar lezzetli olurdu ki; saat 12.00 de biterdi. Artık Hacı Şükrü'de işini büyütmüş, günün her vakti tandır bulabiliyorsunuz. Ayrıca Tirit'i ve tandır böreğini de mutlaka tatmalısınız.
Konya'da her sıkıldığımda koştuğum, bahçesine oturup dertleştiğim ve huzur bulduğum Mevlana var, Şems-i Tebrizi, Ateş bazı Türbesi var. Şehrin içinde gezerken, her yerinde anılarım, yaşanmışlıklarım olduğunu düşünüyordum ki Sille'yi görene kadar........
Konya'da yaşarken Sille'ye bir kez gitmiştik. Bir baraj vardı, etrafında hiçbir tesis yoktu. Vasat bir yer olarak hatırlıyorum. Ama bu hafta gördüğüm Sille bambaşka bir yerdi. Restorasyonu tamamlanmış evler, camiler, kiliseler ve hamam....Sille kafeteryaları, sanat galerileri, müzesi ile gerçekten Konya'ya gittiğinizde görülmeye değer yerlerden biri haline gelmiş. İki dağın arasında, bir vadiye kurulmuş. Konya'ya 8 km uzaklıkta...Barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya'nın Sille ilçesinde yıllarca Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kardeşçe yaşamış. Sille'nin tarihi 5000 yıl öncesine kadar dayanıyor. Mübadele de Sille'den gönderilen Rumların yerine, Selanik Kozana, Langaza'dan yaklaşık 600 kişi gelip yerleştirilmiş. Çömlekçilik, mum yapımı, halı dokuma günümüze kadar gelen zanaatlardan......
Şimdi Sille'yi adım adım size gezdirmek istiyorum......
Sille'nin en önemli eserlerinden biri olan Aya Elenia kilisesi İstanbul - Kudüs arası haç yolu üzerinde kaldığı için köye gelen ilk hırıstiyanlardan olan Bizans Kralı Constantin'in annesi Helena tarafından MS 327 yılında yaptırılmış.
Sonraki yıllarda bakımsızlıktan yıpranan kiliseyi Osmanlı padişahı ll .Mahmut 1833 yılında tamir ettirir. Bu olayla ilgili olarak Karamanlıca onarım kitabesi kilise kapısının üzerinde asılıdır. (Karamanlıca; Yunan harfleri ile Türkçe yazmaktır. Ayrıca Sille halkı Grekçe'nin Sille lehçesini kullanırlarmış.)
Onarımdan sonra tekrar eski görkemli günlerine dönen kilise, 1924 yılında gerçekleşen mübadele sonucu kaderine terk edilir. Birkaç yıl önce tekrar restore edilen kilise müze olarak hizmet veriyor. Darısı Yunanistan'da ki Camilerin restorasyonuna diyelim bizde....
Kayalara oyulan mabetler akşamları ışıklandırılıyor.
Dere kıyısında kurulan kafeteryalar kahvaltı yapmak için çok güzel.....
İlçenin içindeki restorasyonlar hızla devam ediyor.
"Kafe Kozana" tabelası bizi aldı şöyle bir Selaniğe götürdü, getirdi.........Sahibi Kozanalıymış......Zamanım olsa uzun uzun orada oturup konuşmak isterdim......Bir daha ki sefere artık....
Ve Sille Müzesi..
Girişte bizi Kisve-i Şerif karşıladı. Kabe'nin iç mekân örtüsü...Restorasyon sırasında Sille'de bulunan Çay Camii'nin müştemilatında bulunmuş. Burada sergilenmeye başlanmış..
Sille'de bulunan Şeytan Köprüsünün maketi
1950'li yıllarda Sille'de 16 atölyede 150 çömlek ustası faaliyet göstermekteymiş. Sille çömlek atölyeleri, toprak kap, tuğla ve kiremit imalatında Orta Anadolu'nun en önde gelen merkeziymiş. Ama şu anda Sille'de sadece 1 tane usta kalmış.
Aynı zamanda 1905 yılında Sille halı dokumada ihracat yapar durumdaymış. O döneme ait bir haber şöyle:
"Sille'de yirmi otuz kadar halı tezgahında ihracata elverişli halılar üretiliyordu.Güzel ve nefis bu halıların arşını üç mecidiyeden bir liraya kadar satılıyordu." diyor.
Ayrıca Silleli taş ustaları da çok meşhurmuş....
Mum ve şamdan yapımında da lider durumdaymış.
Müzenin duvarlarında Sille'nin çeşitli âdetlerinden bahsediliyor.
Barana; Sille kültüründe yaban hayatı adı verilen ve Hıdırellez'de gidip, Kasım ayında eve dönen, uzun süre birbirinden ayrı kalan Silleliler, kışın bir araya gelerek arkadaş hasreti giderdiği gruptur.Aynı yaş grubundan arkadaşlar, her gün birinin evinde toplanarak sohbet ederler, musîkî icra ederlermiş.
Geregi; Sille'de gereğiler zamanında gayrimüslim ahalinin de katıldığı büyük şenlikler ve eğlenceler düzenlenirdi. Geregi adı verilen, her yıl Ağustos ayının 3.haftası başlayan ve bir ay süreyle devam eden merasimlerde, pazar günleri aşağı bağlara, perşembe günleri de yukarı bağlara gidilerek eğlenceler düzenlenirmiş.
İlçenin girişindeki Ak hamam restore edildikten sonra Sille Halk Kültürü Müzesine dönüştürülmüş. Ama zaman darlığından gezemedim.
Sille çok güzel restore edilmiş. İlçenin her yerinde sanat, kültür ile içiçe geçmiş. Selçuklu Belediyesini kutlamak lâzım...Adım adım Sille gezimizi beğendiğinizi umuyorum. Sevgilerimle......
Aaaa! Benim doğum yerim. :)
YanıtlaSilAma hiç görmek nasip olmadı, Meram Yolu denilen ıssız, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde, iki katlı bir köy evinde kiracıymış annemler orada doğmuşum. Tüm fotoğraflara tek tek baktım çok güzelmiş, yeni evli çifte ömür boyu mutluluklar dilerim. ALlah bir yastıkta kocatsın:)
Sevgiler Sertaç'ım.
Sana birşey söyliyim Müjde'm o senin ıssız bildiğin yer lüks kafelerin, evlerin olduğu Konya'nın en kalburüstü yeri......mutlaka görmeni isterim doğduğun yeri....Çok teşekkürler Amin
SilBenden de sana sevgiler Müjde'm
Konya'ya iki defa kısa süreli gittim ve ben Sille'yi hiç duymamıştım Sertaçcım. Ne kadar güzel bir yermiş. Şahane biz gezi olmuş, bizi de gezdirdin bak ;)
YanıtlaSilÇok seneler önce konyalı bir arkadaşımın annesi yapmıştı bamya çorbasını, tadı damağımda kalmıştı ♥
Şebnem selam canım :) Vallahi ben orada 4 yıl yaşadım. Gezmedim sayılır zaten restorasyonu 3 yıldır yapılıyormuş, güzel olmuş....bamya çorbası efsane birşey ama......Oytun'u öpüyorum
SilÇok güzel olmuş anlatım harika
YanıtlaSilSağolun efendim.....beğendiğinize sevindim :)
SilNe güzel anlatmışsınız,kendimi oralarda hissettim çok teşekkürler,sevgiler.Gürşen
YanıtlaSilTeşekkürler Gürşen beğenmeniz benim için çok önemli.....sevgiler
SilHarikaaaaaaaa tek kelimeyle
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)))
Sil