Benim çocukluğumda Ramazan yine yaza gelmişti. Ramazan ayının özelliği, sahurda; akşamdan yoğurulan ve mayalanmaya bırakılan hamurundan pişi yapılır, üşenilmez pişiler kızartılırdı. Bir gün pişi, bir gün soğan, ertesi gün kabak böreği, ertesi gün ekmek balığı, tereyağı, yumurta....yanında mutlaka taze toplanmış biber,domates, maydanoz, nane, tarhana çorbası.... dört dörtlük sofralarda sahur ve iftar yemekleri yenirdi hep beraber...Oruç tutsanız da, tutmasanız da mutlaka herkes sahura kalkar, niyetlenenler ertesi gün oruca devam eder, niyetlenmeyenler oruç tutmazdı. Çocuklar öğlene kadar tekne orucu tutardı. Ben uykudan gözümü açamazken, herkes cin gibi kadınlı-erkekli oradan oraya koşturup,masayı hazırlamaya çalışırlardı. Evde tam bir demokrasi ve iş bölümü vardı. Babaannem ve Dedemle aynı evi paylaşırdık. Fakat aile büyüklerimiz bile, köşelerinde oturmaz kalkar, bir işin ucundan mutlaka tutarlardı. Nihayetinde sahur sofrasına geçildiğinde çocuklar hariç; tüm yetişkinler, günlük kıyafetleri ile masaya otururlardı. Asla sofraya pijamalarla oturulmazdı. Bu durum mübadil Atalarım tarafından "sofraya saygısızlık" olarak nitelendirilirdi. Hele Rahmetli Nail dedem, gömleğini giyer, kravatını takar öyle otururdu sofraya....Çokk yaşlandığında, küçük küçük adımlarla yürümeye başladığında bile, pantolonunu giyemese de; gömlek ve kravat ile sahur sofrasına oturmayı hiç bırakmadı.Hala hayallerimde altında Sümerbank çizgili pijaması, üzerinde gömlek ve kravatı ile hatırlarım. Abimler takılırlardı dedeme bazen...- ee dede şimdi hiç oldu mu! nerde kaldı sofraya saygı? Altında pijama, üstünde gömlek-kravat derlerdi de hiçç istifini bozmaz oğlum masaya gözüken taraf derli toplu derdi boş ver sen masanın altında kalan tarafı...:)))) nur içinde yatsın...
Ananem anlatırdı....Mübadiller için bayram temizliği yapmak kireçten badana yapmak anlamına gelirmiş o zamanlar... her yer elden geçermiş..Evin içi-dışı her yeri boyanır miss gibi bembeyaz olurmuş.Toprak ev değilmiş ki bizimkilerin evleri, kümeslerinin bile kiremitli çatıları varmış..Ne yazık ki yağmur yağınca başlarına yıkılan toprak evleri burada görmüşler.
Benim çocukluğumda bayram şekeri yerine her gelene sofra açılır, yemek verilirdi. Öyle şekerle misafir mi ağırlanırdı? çok ayıptı çokkk..Yemek ısrarı zaten o ayrı bir mesele yani...Israr karşısında yememen söz konusu olamazdı.Tok olsan da 1-2 lokma bir şeyler yiyeceksin.Yoksa ev sahibine karşı büyük saygısızlık işlersin. Kahvenin yanında verilen nane ya da gül likörleri vardı. Minik minik incecik cam bardaklarda sunulan yeşil, pembe.... mutfakta gizli gizli tadına baktığım, gözlerimi yuvalarından çıkaran, boğazımı yakıp geçen.... :)))) Mendiller vardı...Kenarları işlemeli...İçine para koyup çocukların ellerine tutuşturulan....Yatağımın başucuna bayram ayakkabılarımı koyarak uyuduğum günler ne güzeldi. Her Ramazan bayramı annem yalvarırdı zavallıcık....Kızım, arkadaşlarınla komşulara git, hem bayramlarını kutla,hem de şeker topla diye...Bin bir naz-niyazla çıkar sonra da akşama kadar dönmek bilmezdim. Herkesin evinde zaman geçirip yer, içer şeker komasına girmeden de geri dönerdim. Bizim kızı kestiler mi? tecavüz ettiler mi? diye annemde, "şimdiki anneler" gibi hiçç endişelenmezdi. Dönüp dolaşıp sağ salim geleceğimi bilirdi. Şimdi nerdeeee şeker toplamaya çıkan çocuklar, ölü çocuklar olarak annelerine geri dönüyor.
Ne kadar güzel değerlerimiz var aslında (-mış demek istemiyorum) değerlerimiz yozlaştırıldı, burun kıvrılmaya, beğenilmemeye, devam ettirenler köylülükle suçlanmaya başlandı. Annenin-babanın elini öpüp, bayramını kutlamak yerine, tatile gitmek matah bir şey sayılmaya başlandı. Tatile herkesin ihtiyacı var. O zaman bayram tatillerine annelerinizi-babalarınızı da götürün..."Dört atanın hakkı birdir der annem..." 3 nesil bir arada...çok eğlenceli olur :))))ee azıcık ta sabretmeyi bileceksiniz artık :)))....herkesin birbirinden öğrenecek o kadar çok şeyi var ki aslında...farkına varılır belki... diye düşünüyorum.
Hepinizi çokkk seviyorum herkese iyi bayramlar
Sevgiler
Ne kadar güzel değerlerimiz var aslında (-mış demek istemiyorum) değerlerimiz yozlaştırıldı, burun kıvrılmaya, beğenilmemeye, devam ettirenler köylülükle suçlanmaya başlandı. Annenin-babanın elini öpüp, bayramını kutlamak yerine, tatile gitmek matah bir şey sayılmaya başlandı. Tatile herkesin ihtiyacı var. O zaman bayram tatillerine annelerinizi-babalarınızı da götürün..."Dört atanın hakkı birdir der annem..." 3 nesil bir arada...çok eğlenceli olur :))))ee azıcık ta sabretmeyi bileceksiniz artık :)))....herkesin birbirinden öğrenecek o kadar çok şeyi var ki aslında...farkına varılır belki... diye düşünüyorum.
Hepinizi çokkk seviyorum herkese iyi bayramlar
Sevgiler