Günaydın
Ramazan başlamadan bir hafta önce üç günlük kısacık bir Kıbrıs tatili yaptık.O kadar iyi oldu ki...Hala o tatilinin verdiği doping ile devam ediyorum. Kıbrıs'ı biz çok seviyoruz. Her ada gibi, ağır ağır akan bir hayat var burada da...bu bize iyi geliyor. Bu sefer Gazi Mağusa'ya gittik.
Şehri bir kadına benzetmek gerekirse eğer; denizi gibi, turkuaz mavi gözlerinin içinde derin derin bakışlarında, serin serin oradan oraya savrulursun....
Beline kadar inen altın sarısı saçları anımsatan kumsallarına; aşık olursun...
Kısaca çok güzel, endamlı ama hüzünlü bir kadın Gazi Mağusa....
Eski St.Nikolas Katedrali, yeni Lala Mustafa Paşa Camii muhteşem bir yapı...Önünde durduğunuzda etkilenmemeniz mümkün değil....
Lüzinyanlar döneminde Kudüs'ü de yöneten Lüzinyan kralları 1372'ye kadar Mağusa'da ki St.Nikolas Katedralinde taç giymiş.
Bu gördüğünüz Lala Mustafa Paşa Camiinin sol tarafında yer alan cümbez ağacı...Söylendiğine göre 717 yaşında.....Katedralin inşaatına başlandığı 1298 senesinde dikildiği söyleniyormuş. Kocaman bir ağaç.... gölgesinin keyfi ise paha biçilemez. Kıbrıs'ta geçen birçok tarihi olaya da şahit aynı zamanda....Zırhlı Lüzinyan Şövalyeleri, taç giyen Lüzinyan kralları, Venedikliler, Mısırlılar,1571 yılında gerçekleşen bombardıman, depremler,savaşlar,Namık Kemal'in 38 ay sürgün hayatı....neler görmüş, geçirmiş.
Zindanın duvar yazısı..Bir Türk milliyetçisi duygularını ancak bu dizelerle anlatabilirdi.
Zalim olsa ne rütbe bi-perva
Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız!
Merkez-i hake atsalar da bizi
Küre-i arzı patlatır çıkarız!
Namık Kemal
Namık Kemal'in sürgün hayatı yaşadığı zindan, Lala Mustafa Camii'nin biraz ilerisinde tarihi parkın içinde..zaten burada her yer tarihi eser...Namık Kemal birçok edebiyat eserini Gazi Mağusa'da bu zindanda yazmış.Burada çok zor ve olumsuz şartlar altında yaşamış, birçok kez sıtmaya yakalanmış.
3 günlük seyahatimizde 2 kez gittik Gazi Mağusa'ya....Gece gittiğimizde büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Camiinin ve o tarihi bölgenin ışıklandırıldığı düşünmüştük çokk yanılmışız...Sanki şehirde karartma vardı. Sokaklar karanlık, tarihi binalar karanlık, insanlar yok, hayalet şehir gibi..Elimizdekinin kıymetini hiç bilmiyoruz. Sonra başka ülkelere gittiğimizde değmeyecek yerlere hayran kalıp, geri geliyoruz. :((( Üzücü çok üzücü..
Kıbrıs'ta toplu taşıma falan yok..Her yere taksi ile gitmek zorundasınız. Arabalarda İngiliz sistem geçerli yani direksiyonlar sağda...Trafik sağdan akıyor.İngiltere'nin arka bahçesi deyimini boşuna demiyorlar.Trafikte, Türkiye'de ne yapıyorsanız, orada tam tersini yapıyorsunuz. Bu sebepten dolayı, kendinize güveniyorsanız eğer, araba kiralayabilirsiniz. Ama biz güvenemedik, taksileri kullandık. Taksi şoförleri de, araba kiralayanlardan yana çok dertli ...trafikte en çok kaza yapanlar, kendine sonsuz güveni olan yurdum insanlarıymış...Taksilerde çok lüks ama.... mercedesler, limuzinler, cadillaclar orada taksi...keyfi de bir başka hani.....Daha önce Kıbrıs'a geldiğimizde kiraladığımız taksi Mercedes-Vito idi....Bu seferki de C 180 Mercedes idi. Yayla gibi, deri koltuklu, kliması süper çalışan bir arabaydı...Bizi götürdü, bekledi, aldı, geri getirdi.
Kıbrıs'ta Lefkara işi işlemeler çok meşhur...Lefkara işinin özelliği ŞURADA bu şekilde anlatılıyor
"Venedikli asiller, pek çok döneme ev sahipliği yapan Kıbrıs’a tatil amaçlı olarak sık sık gelirlerdi. Özellikle Lefkara Köyü’ne gelen asilzadelerin kendi ülkelerine özgü getirdikleri danteller ve yerli köylünün yaptığı nakışların birbirinden etkilenmesi ile “Lefkara işi” ortaya çıkmıştır.
Tarihi yaklaşık 7 yy. öncesine dayanan bu özel el sanatı, Kıbrıs’ın en önemli el işlerinden birisidir. Adaya özgü pek çok motifin işlendiği Lefkara işi, genelde beyaz veya ekru yeşil renk olarak yapılmaktadır. Geçim kaynağı olması amacıyla kadınlar tarafından yapılan bu işler Kıbrıs erkekleri tarafından farklı ülkelere götürülüp satılmış, böylece dünya tarafından bilinen özel bir iş haline gelmiştir.
14. yy’da Venedik Kraliçesi Katerina döneminde Kıbrıs adasını ziyaret eden ünlü ressam Leonardo Da Vinci, Lefkara Köyü’nde gördüğü bu işten çok etkilenmiş ve en önemli motiflerden “dere motifi” olarak bilinen işten yapılan masa örtüsünü satın almıştır. Daha sonra aldığı bu örtüyü Milano’da bulunan St. Trobezas Katedrali’ne hediye etmiştir. Da Vinci, Lefkara işine olan ilgisini İsa’nın havarileri ile yediği son yemeği resmettiği tablosunda göstermiştir. “Son Akşam Yemeği” tablosunda yer alan masa örtüsünde, dere motifini kullanmış ve tüm dünya bunu görmüştür. Bu tablo, Lefkara işinin tarihinin ne kadar eskiye dayandığının güzel bir kanıtıdır.
Kıbrıs’ta yapılan Lefkara işi, nesiller boyu önemini kaybetmemiş, pek çok motif yok olmuş olsa da günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Tepsi, masa örtüsü, tablo, bardak altlığı, çanta, kıyafet olarak hediyelik eşya satan her yerde Lefkara işini bulmak mümkündür. "
Artık benimde bir Lefkara işi kolyem var...Çok hoş ve çok dikkat çekici..
Bizim kaldığımız otel Salamis By idi. Otelden kalan izlenimlerim şöyle....Otel Kıbrıs'ın ilk otellerinden biri...fakat yönetimi gayet güzel.. tıkır tıkır işliyor.Odalar temiz, yataklar rahat.. Her şey dahil olmasına rağmen yemekler çok iyi..Mısır tarafına baktığından dolayı herhalde, kumsal tek kelime ile şahane...Deniz muhteşem.... girdiğim en iyi denizlerden biriydi..
Gazi Mağusa'da diğer bir önemli merkez ise Salamis Harabeleri....İncil'de adı geçen şehirmiş. Kazılar durmuş durumda...Zamanında o kadar büyük bir şehirmiş ki; şu ana kadar yapılan kazılarda sadece %3'ü gün yüzüne çıkartabilmiş. Sahilden yürüye yürüye gittik ama dönüşte bizim taksici Hüseyin'i çağırdık..:)) Denize çok yakın..görmekte fayda var...ama terkedilmişlik havası burada da var...
Kalp şeklinde bir kalıntı...Bence Salamis aşıklar şehriymiş. :)))
Gazi Mağusa'da ki bir başka hüzün ise kapalı şehir Maraş....1974 Kıbrıs Barış Harekatında bizde kalmış fakat antlaşmalardan dolayı kullanılamıyor.Zamanın Dubai'si...Kumarhaneler şehri...Ömer Şerif, Sophia Loren'in evinin olduğu söyleniyor.Kumsalında ki kumu, Mısır'dan gemilerle getirtmişler. İhtişamlı şaşalı dönemlerin şehri...Şimdi bomboş...2000'li yılların başında Gazi Mağusa'ya tekrar gelmiştik.Tam burada denize girmiştik.O zamanlar böyle plajlar falan yoktu...o şaşalı dönemden kalma demirden şezlonglar vardı ne kadar ilginç gelmişti bize..... Gazimağusa'nın altın kumsalları dünyanın en iyi bilinen plajları arasındaymış.
Bir de Gazi Mağusa'nın neden "Gazi" ünvanlı olduğunu da yazayım bitireceğim. 1974 Kıbrıs Barış Harekatının ardından resmen gazilik unvanını aldığı için ismi Gazi Mağusa olmuş. Gazi Mağusa nam-diğer Famagusta Kıbrıs'ın en önemli şehirlerinden biri... ayrıca hüzünlerin de başkenti...
Sevgiler
Sevgiler