YUNANİSTAN TÜRK KÖYLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YUNANİSTAN TÜRK KÖYLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2019 Çarşamba

SELANİK AKSAKLI'DAN - NEVŞEHİR SUVERMEZ KÖYÜNE.....



Suvermez köyünde iki minare ......

Bir gün bana; hatırlamıyorum ki babamı hiç dedi ......sever miydi beni acaba? Ne diye hitap ederdi? Kızım yavrum diye seslenir miydi? Kucağına alıp sevdi mi?

hayali bile yok aklımda, getirmeye çalışırım yüzünü bazen aklıma, yok olmaz, ne gördüm ki ne hatırlayayım!

 O fotoğrafı var ya; duvarda asılı olan... babamın yüzü odur işte! gülüşü, hüznü... mimikleri yoktur babamın...
 Tek bir bakışı vardır hafızamda, utangaç bir gülüşle verilen bir poz....fişekli ceket sırtında başında kalpak....işte bu kadar duvardaki bir fotoğraf benim babam........
Ama diye ekledi sonra uzaklara dalarak;
-Yunanistan'a gittiğimizde yıkıntılar arasındaki köyden çıkıp otobüse bindiğimizde, babasının elinden tutup otobüse doğru koşan,  kısa pantolonlu, başında küçücük fesi olan bir çocuk gördüm. Dedi.
-Babası iri yarıydı, dimdikti. İzzet dedemdi işte o..ilk defa o gün gördüm onu...... elinden tuttuğu, yamalı kısa pantolonlu küçük çocuk ise, babam Haydar'dı dedi bana.
-bakın işte oradalar! diye seslendi bize..
 Islak gözlerle baktık, ne  gördük, ne de  hayal edebildik...ama annemin gördüğünü hiç birimiz görmedik. 5-6  yıl geçti hâlâ anlatır. 
-orada gördüm ben onları, otobüsün yanına  geldiler, bize el salladılar, yolcu ettiler diye.......

O sene Yunanistan'a gittiğimizde yani annem tam 75 yaşında gördü babasının doğduğu evi....hepimizin duyguları çok karışıktı.....inanamıyorduk yaşadıklarımıza.... yüreğimizin yarısı orada kaldı ve memleketten-vatana döndük.

O zaman bilmiyorduk ama yeni başlamıştık aslında.... Selanik İsaklı/Aksaklı'da başlayan hikâye, Nevşehir Suvermez köyünde devam edecekti.




Bizde  bu bayramda kök saldığımız topraklara kalktık gittik.




İki taraflı ağaçlı bir yolun ardından köye girdik. Asfalt yolun biitiği yerden, taş döşeli cadde bizi karşıladı.Biraz ilerledikten sonra köy meydanına vardık. Kahvenin önünde durduk, meraklı gözlerle bize bakan köylülere muhtarı sorduk. Muhtar bugün yok ama dedi bir bey ben size yardımcı olayım adım Mimar Kara..

Kısa bir tanışma faslından sonra 
-Dedem, Selanik'ten gelip, bu köye iskan edilmiş. O yüzden muhtar kayıt defterlerini görmek istiyorum mümkün mü dedim? --hay hay dediler gelin muhtarlığa geçelim size o defterleri gösterelim. 
Hep beraber muhtarlığa geçtik, muhtarlık eski belediye binası.....hani bir kanun çıkartıp tüm belediyeleri merkez belediyeye bağlayıp, köyleri de mahalle haline getirdiler ya, işte o kanunla belediye kapatılıp muhtarlığa dönüştürülmüş.

Oturduk çaylar geldi, sohbete başladık. O sırada Mimar bey defterleri verdi, Gürkan soyadını aramaya başladık. Defterlerdeki sıralama alfabetik olmadığından defterlere sayfa sayfa bakmak gerekiyordu. Hepimiz birer defter aldık, başladık aramaya....biraz sonra Mustafa buldum dedi "Gürkanlar" burada......

NEVŞEHİR





Telaşla geldim defterin başına baktım bizimkilerin adlarını görünce gözyaşlarıma hâkim olamadım tabii, aktı gitti yanaklarımdan.....
(Ben yaş aldıkça bana bir haller oluyor, bir duygusallık, sürekli bir ağlama durumları....burada da beni buldu, televizyonda haber seyredemiyorum.Gözümün yaşı dinmez oldu vallahi.....)

Hem deftere baktım, hem ağladım, hem anlattım....bütün duygular ortada......ardından sağolsun Mimar bey, köy okulunun yetkilisini çağırdı, okulu açtırdı. Defterden fotokopi çekmek  üzere okula doğru yola çıktık.




Okul biraz ilerdeydi. Bahçesinde eski okul ile yeni okul karşı karşıyaydı. 4 derslikli   taş okulda ana sınıfları için sınıflar oluşturulmuştu.Zeka sınıfı, teknoloji sınıfı vardı. Sınıflar rengarenkti. Öğretmenlerini tebrik ediyorum buradan....sınıfların herşeyi düşünülmüştü. Çoğu büyükşehirde olmayan bu ana sınıflarını Suvermez köyünde görünce inanın şaşırdım. Zeka sınıfındaki masayı da öğretmenleri  yapmış. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bu ülkenin tuttuğunu koparan idealist öğretmenlere ihtiyacı var.



Taş mektebin arka kapısı......


Taş mektebin girişi.....


Fotokopi işimiz bitince köyün sokaklarını gezmeye başladık. Buram buram tarih kokuyordu sokakları...eski düz çatılı süslü Rum evleri mübadelede gelen Türklere verilmişti.




Evlerin bazıları çok iyi korunmuş ama bazıları da yıkık döküktü. Aynı yukarıdaki kemerli ev gibi.....













Suvermez sokakları arka mahalle, kiliseye doğru giderken 






köşk tipi eski minare


Eski minarenin  kapısının üzerindeki süslerin her birinin ayrı anlamı var. Ayrıca birlikte kullanılmasının da anlamları varmış. Yukarıda kapı üzerindeki semboller  dini mimarilerde kullanılan sembollermiş. Deniz Gümüş-Gamze Uray-Kudret Safa Gümüş tarafından hazırlanan ve 
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisinde yer alan sosyo-ekonomik kalkınmada sanat eserleri: Aksaray ili Güzelyurt (Gelveri) ilçesinde mimari yapılarda görülen bitkisel figürlü taş bezemeler ve anlamları adlı makalede; 





 Çarkıfelek- Papatya Tekeri 
Kapının üzerinde sağ ve sol en baş çarkıfelek, sağdan üçüncü sembol papatya tekeri, 
ile ortadaki kırmızı güneş haçı sembolü sol taraf üçüncü sembol ise gelveri gelini sembolü


Gamze Uray'ın hazırladığı  "Mimari Yapılarda Görülen Taş Kabartma Süslemelerin Din ve
Sanat İlişkisi Açısından Değerlendirilmesi" (Aksaray İli
Güzelyurt Örneği) makalesinde 

"Güzelyurt’ta çarkıfelek ya da çiçek motifi olarak bilinen daha çok sivil ve dini mimari yapılarda karşımıza çıkan figür, Hıristiyan inancında sıklıkla kullanılan “Papatya Tekeri” figürüdür. “Papatya Tekeri” Hristiyan inancında, cadı işareti, altıgen pusula, apotropik (kötülüğe karşı koruyucu) bir sembol olduğu bilinmektedir (Uray ve Gümüş, 2017, s. 216-220). Güneşi temsil etmesinden dolayı bazı tarihçiler ve din adamları arasında kötülüğe karşı koruyucu ve engelleyici olduğu da düşünülmektedir. Genellikle savunmasız olduğu düşünülen kapı girişlerinde görülen bu sembol, kötülüğe karşı bir savunma olarak görülmektedir" (Emerson, 2014, s. 161).




 Gelveri Gelini -Tanrıça Tanit 

Tanrıça Tanit, Batı Akdeniz’den Malta’ya hatta Helenistik dönemlere kadar ibadet edilen bir tanrıçadır (Smith ve Gal, 2014, s. 338). Güneş, ay ve yıldıza hâkim olduğu düşünülen ve “Gökyüzü Tanrıçası” olarak isimlendirilen Tanit tasvirinin doğurganlığı temsil ettiği söylenmektedir (Cintas, 1948, s. 234
Vücut üçgen şeklinde olup pile görünümü verilmiş bir elbiseyi andırmaktadır. Kollar iki yana doğru uzanan, içe doğru kıvrılmış spiral şekilde tasvir edilmiştir (Uray ve Gümüş, 2017, s. 525)
Güzelyurt’ta yaşayan Alman araştırmacı-yazar Udo Hirsc ile yapılan görüşmede, bu figürün koruyucu bir tanrıça figürü olduğunu, doğum yapan kadınların bebeklerini kötülüklerden korumak için evlerinin giriş kapısına ya da pencere üstlerine bu figürü yaptırdıklarını belirtmiştir. Ayrıca hasta doğan bebeklerin ya da hastalanan çocukların şifa bulmasını isteyen ailelerin tanrıça figürünün şifa veren ve koruyucu bir gücü olduğuna inandıklarını söylemiştir (Udo Hirsc ile 02.01.2017 tarihinde yapılan görüşmeden, Güzelyurt)

Aşağıdaki piliseli pencere süsleri yukarıdaki tanıma uyduğu için sanırım "gelveri gelini" sembolleri


SU VERMEZ



Genellikle savunmasız olduğu düşünülen kapı girişlerinde görülen bu sembol, kötülüğe karşı bir savunma olarak görülmektedir (Pritchard, 1967:64-67).   















Suvermez köyünü görmekle köklerime yolculuk yaptım.İlk defa gördüğüm yerler olmasına rağmen hiç yabancılık çekmedim. Bilim son zamanlarda bu hasret, özlemin göçü yaşamayan nesillerde neden bu  kadar yoğun yaşandığını araştırıyormuş. Bence genlerle aktarılan bir durum....Çünkü neden bu kadar içselleştirdiğimi  bazen ben bile anlayamıyorum.
Sevgilerimle



4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabımın içindeki köylerden biri de Aksaklı'dır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından  ulaşmanız  yeterlidir. 


11 Mayıs 2019 Cumartesi

SAKIZ ADASI SAKİNLERİ -18-

TASFİYE TALEPNAMELERİ

Selam
Sakız adasından gelenlerin tasfiye talepnamelerini uzun zamandır paylaşmıyordum, fotoğraflarına bakmayı özlemişim.
 Sakız adasında düzenlenen tasfiye talepnamelerinin bir kısmının özelliği,  belgelerin fotoğraflı  olmasıdır. Bu durum tasfiye talepnamelerini incelediğim başka hiçbir bölgede karşıma çıkmadı. O zamanların giyim anlayışını  belirtmesi açısından çok önemli.....bir kere insanlar çok bakımlı ve  şık..... erkeklerde kasket de , fes de, fötr şapka da var. Kadınlarda aynı..... kapalı olan çarşaflı kadınlarda var, modern şapkalı kadınlarda.....


1928 tarihli  belge Sakız livasından gelip, İzmir ili Foça ilçesine yerleştirilen Ekrem çocukları Mehmet ve Zerrin'e ait.....

Sevgilerimle......




28 Nisan 2019 Pazar

YANYA KÖY, MAHALLE, ÇİFTLİK ADLARI ve AH VRE YANYA.....





Yanya fotoğrafları, Lozan Mübadilleri Vakfı sayfasında 2015 yılı Yanya gezisi izlenimlerini paylaşan Sayın Aydın Ataberk'e aittir.





"Uygur bey ;Yanya'nın zengin ve tanınmış ailelerinden birinin oğluydu. Uzun boylu, güçlü kuvvetli, yakışıklıydı. Gür saçları,kara kaşları,kara gözleri uçları hafif yukarı kalkık bıyıkları ile girdiği her ortamda hemen fark edilirdi. Üzerindeki yağmurluk ince kaliteli, koku yapmayan deridendi. Ceketi, pantolonu en güzel İngiliz kumaşından Yanya'nın en iyi terzisi Sarkis efendinin elinden çıkmaydı.
Yanya çarşısında gümüş işlemeciliği yapan büyükçe bir dükkanı vardı Uygur beyin....yanında 3 usta çalıştırıyor, üç katlı büyükçe bir konağı rahatça geçindirebilecek kadar para kazanıyordu. Ancak içinde hiç dinmeyen bir sızı vardı geçmişi ile ilgili....bin bir hevesle Harp Okuluna  girmiş, başarılı bir subay olarak çıkmıştı.1897 Osmanlı-Yunan harbine katılmıştı teğmen olarak..
"Süvari teğmeniydi" Kılıcını bir mücevher gibi taşırdı belinde....
Ne yazık ki kaderin başka sürprizleri vardı genç Uygur için....askerleri ile talimden döndüğü buz gibi bir kışın sabahında annesinden aldığı bir telgrafla bütün hayatı alt üst olmuştu. Babasının ölümünden sonra Ata bildiği biricik abisi, yengesi ve üç yeğeni bir Rum çetesinin pususuna düşmüş ve katledilmişlerdi. Anası "dön gel oğul" diyordu."Başımızda ol"
Haklıydı anası...evde anası,ablası ve küçük kız kardeşi yalnız kalmışlardı. Başlarında onlara sahip çıkacak biri lazımdı. Çok sevdiği askerlik mesleğinden ayrılmak zorunda kalmak yüreğini paramparça etse de razı olmuştu kaderine........

Şimdilik razı olmuştu kaderine,  o zaman bilmiyordu ki; bir süre sonra yaşadığı şehri ve halkını korumak için askerlerin başına geçeceğini.....




"09.Kasım 1912'de Selanik şehrini teslim alan Veliaht prens Konstantin, 19 Ocak 1913'de iki güçlü tümenle Yanya bölgesine geldi. İki ayrı tümeni daha bölgeye getirtti.Prens Konstantin Alman akademisinde birlikte okuduğu arkadaşı Esat Paşa'ya gücünü göstermek istiyordu. Aralıksız bir gün süren çok yoğun bir topçu ateşi başlattı. Topçu ateşi o kadar yoğundu ki; Osmanlı topçu subay ve erlerinin bir çoğu öğlen olmadan ya yaralanmıştı ya da şehit düşmüştü.
Osmanlı birlikleri çok zayiat vermişlerdi. Mermileri tükenme noktasına gelmişti. Mevzilerin önünde ve içinde amansız bir mücadele yaşanmıştı. Esat paşa,  gece karanlığından yararlanarak kaleye doğru çekilmelerini emretmişti birliklerine......bundan sonra savunmaya müstahdem mevkii de devam edeceklerdi.
Bu sırada Grebena'ya bir alay kadar düşmanın saldırdığını öğrendiler. Grebena'da bırakılan 100'e yakın gönüllünün böylesine güçlü bir düşmana karşı savunması mümkün değildi. Yanya bölgesinde savaşın yeniden şiddetlenmesi ve birliklerin kale civarına çekilmesi üzerine Esat paşa, Uygur bey'e "Yanya'ya dön" emrini verdi.
Bu  iki haber ortalığa yayılınca köylüler arasında korku ve  telaş başladı. Çekilirlerse onları kim koruyacaktı? Canlarını kurtarmak için onlarda kendilerini Yanya'ya atmak zorundaydı.
Çınarlı köylüleri bir karar vermek üzere toplandılar. İki saat kadar tartıştılar ve sabaha karşı yola çıkmaya karar verdiler. Köyde bir koşuşturma bir telaş yaşanıyordu ki tarifi mümkün değil...... mezarlıkta yatan büyükleri ve sevdikleriyle vedalaşanlar, atını arabasını hazırlamaya çalışanlar, çeteler almasın diye toprağa gömdükleri altınlarını bulmaya çalışanlar, acele ile çocuklarının karnını doyurmaya çalışanlar......aynı telaş komşu köylerde de vardı. Müslüman köylerde göç hazırlığı başlamıştı. 
Sabah olur olmaz kağnılar, atlar, arabalar yollara dizildi. Birer tas çorba içip, ağıtlar ve gözyaşlarıyla yola çıktılar. Çocuklar, yaşlılar ve hastalar hariç herkes yürüyordu. İki saat sonra Meçova yol kavşağına geldiler. Yunan askeri yolu kesmişti. Önce bir korku sardı yüreklerini..... ne yapacaklarını bilemediler. Askerler köylüleri durdurdu, bir şeyler söylediler ve elleri ile dağ yolunu gösterdiler. Köylüler bilirdi o yolu.......yokuşları dik, kar bol olurdu. İtiraz ettiler. Kar dediler, yokuş dediler, arabalar yüklü dediler, çoluk-çocuk, yaşlı-hasta dediler olmadı, dinletemediler.....düşman askerlerinin umurunda değildi hiçbiri.....köylüler biraz daha ısrar edince silahlarıyla havaya ateş açtılar, sonra silahları köylülere çevirdiler. Köylüler bir dağlara, bir de tüfeklere baktılar...atlarının öküzlerinin yönünü dağlara doğru çevirdiler.
Köylülerin yola düştükleri düşman askerleri tarafından dağ yoluna sürüldükleri haberi Uygur bey'e, bir gün sonra ancak ulaştı. Uygur bey endişe ile gökyüzünün simsiyah bulutlarına ve dağlara baktı. Kar yüksek yerlerde daha şiddetli yağar, rüzgar daha sert eserdi. Köylüleri kim bilir neler bekliyordu o karlı dağlarda........"


Yukarıdaki anlatım Sayın Nevzat Kutlu'nun 138 gün süren Yanya direnişini anlattığı "Ah Vre Yanya" adlı kitabından.....




Tasfiye talepnamelerinde belirtilen Yanya'da ki meslek grupları şöyle;
Doktor,polis,yüzbaşı,reji memuru,kol ağası,arabacı,katip,müezzin,müderris,zeytinci,hakim muavini, eczacı,baklavacı,yün boyacısı

Yerleştirildikleri yerler ise;
Kütahya,Kars,Trabzon,Samsun
İstanbul,Pendik,Üsküdar,Beyoğlu,Aksaray,Vefa
İzmir,Karşıyaka
Manisa, Karamanlı,Tevfikiye
Bursa,Gemlik
Ankara,Hacı Bayram İmaret mahallesi
Zonguldak
Balıkesir,Ayvalık





Tasfiye talepnamelerine göre Mübadillerin Yanya'da yaşadıklarını yerlerin adları ise aşağıdaki listede belirtilmiştir.

                                                                                Sevgilerimle



YANYA KÖY ADLARI
MAHALLELERİ
Kalbaki
Espatar
Zevaidiye
Arslanpaşa
Koska
Razoşov
Kanlıçeşme
Behrampaşa
Çerkovişte
Gazdibek
Dede Oruç
Loca Yusuf ağa
Fethiye
Çukurköy
Şemsettin
Namazgâh
Asbat
Dirsela
Loça
Kaleiçi
Banyar
Emirlen
Yusuf ağa
Emirler
Dırağaz
Boroş
Sultan Süleyman
Aydonat
Meraz
Karapınar
Celal paşa
Petre
ÇİFTLİKLER
Osman çavuş
Loca Osman çavuş
Çodila Çiftliği
İbrahim paşa
Mehmet ağa
Militonoş Çiftliği
Celal Ali paşa
Menzil


Ali paşa
Celali paşa


Sultan Beyazıt
Çarşı


Kale
Dede Ruhi mah.


Bucu Yusuf mah.
Kaleiçi Halil paşa mah.


Turabiye mah.
Saray


Kanlarço mah.

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...