Yunanistan gezimizin bugün ki durağı Serez...
Serez'i gördüğümde aklıma "Serez" ya da "Serezli" soyadı taşıyan insanlar ile orada asılan Şeyh Bedrettin'e ithafen Nazım Hikmet tarafından yazılan "Şeyh Bedrettin Destanı" geldi.
3.Haziran.1963 tarihinde vefat eden Hemşehrimiz, romantik devrimci Nazım Hikmet'in 51.ölüm yıl dönümü dolayısıyla Serez'den, Şeyh Bedrettin Destanından bahsetmek istiyorum sizlere...
Serez şehrinin kaleden görünüşü
Serez çarşısının içi arkeoloji müzesine dönüştürülmüş. Bize ait hiçbir şey yok. Resim çekmek yasak olduğundan içeri de olanları sizlere gösteremiyorum.:(
Serez çarşısı giriş kapısı
http://www.lozanmubadilleri.org.tr/ vakfı ile geziye katılan mübadillerin ne zaman Serez'e yolları düşse, çarşının önünde Şeyh Bedrettin ve Nazım Hikmet'in anısına destandan 2 bölüm okurlarmış. Bu sefer bana kısmet oldu....
Ruhlarınız şad olsun.
Serez çarşısının bahçesindeki bu çınar acaba Şeyh Bedrettin'in asıldığı çınar mı?
Şeyh Bedrettin'in idam kararı ile ilgili yaşadığı dönem çok iyi incelenemediğinden farklı görüşler varmış. Kendisinin de İslam Alimi olması dolayısıyla, şer'i mahkemede kendisine yöneltilen tüm sorulara islamiyete uygun cevap verdiği için, kadıların kendisine ceza veremediklerini belirttikleri ve akıbetinin belirlenmesini kendisine bıraktıkları ve kendisinin de İslam hukuku uyarınca "benim yüzümden çok kan aktı, benim katlim vaciptir." demesi suretiyle kendi idam kararını kendi verdiği söyleniyormuş.
Nazım ise destanında İran'dan getirilen bir ulemaya bu kararın verdirildiği söylüyor...
Kim bilir?
Nazım hikmet'in Şeyh Bedrettin Destanından 12 ve 13 bölüm
Rumeli, Serez
ve bir eski terkibi izafi:
HUZÛRU HÜMAYUN.
Ortada
yere saplı bir kılıç gibi dimdik
bizim ihtiyar.
Karşıda hünkâr.
Bakıştılar.
Hünkâr istedi ki:
bu müşahhas küfrü yere sermeden önce,
son sözü ipe vermeden önce,
biraz da şeriat eylesin ibrazı hüner
âdâb ü erkâniyle halledilsin iş.
Hazır bilmeclis
Mevlâna Hayder derler
mülkü acemden henüz gelmiş
bir ulu danişmend kişi
kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip,
«Malı haramdır amma bunun
kanı helâldır» deyip
halletti işi...
Dönüldü Bedreddine.
Denildi: «Sen de konuş.»
Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»
Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
— Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü..
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.
......................
GÜNCELLEME
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden bana mail atmanız yeterlidir.
Memleketten-Vatana Sessizlerin Hikâyesi
1915 Yunanistan Kozana seçmen kayıtlarında Türk ve müslüman nüfusa ait bilgiler ve mübadele
adlı kitabımın arka kapak yazısıdır.
"Kimlik arayışına girdiğimde karşıma çıkan mübadele ve mübadillik idi. Konuyu araştırmaya başladıkça "mübadele bağlamında" tarihin sunulma ve anlaşılma biçimindeki yanlışlığı görmeye başladım. Çoğu mübadil torunu atalarının isimlerini bilmedikleri gibi, nereden geldiklerini, niçin geldiklerini de bilmiyorlar. Bu durum çocuklarımıza kültür aktarımı yapamadığımızın çok net bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
Bir toplumun mensubu olmak, o toplumun oluşma sürecinde ortaya çıkan kültürünü taşımak yükümlülüğünü de beraberinde getirir. Bireyler arasındaki zincir koptukça kültürsüz toplumlar ve kültürsüzleşme ortaya çıkmaktadır.
Bu kitapta kaybedilen Balkan savaşlarından sonra Yunanistan devleti sınırları içinde kaldığı için Yunan vatandaşı sayılan ve bu nedenle 1915 yılında yapılan Yunanistan genel seçimlerinde oy kullanan, Selanik Kozana eyaletine bağlı 61 köyde yaşayan 16 yaş üstü toplam 5140 Türk-erkek-müslüman nüfusa ait bilgiler ve lâkapları bulunmaktadır. Birçok Türk ailenin soyadlarının kaynağı bu lâkaplardır.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması kapsamında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan "Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine ilişkin sözleşme ve protokol" gereği Rumeli'den Anadolu'ya gelen Türkiye'nin Yunanistan doğumlu yeni vatandaşları ülkelerinin ekonomik,siyasi ve kültürel biçimlendirilmesinde kilit taşı oldular"
Sevgilerle