Yunanistan Türk köylerinde bugün Dörtali ya da Dörthanlı
Rena Dallia'dan Gülbahar.....Fotoğrafın üzerine tıklayarak dinleyebilirsiniz bu güzel şarkıyı.....Dedemin İnsanları'nın final müziği eşliğinde, Türkler zamanındaki adı Dörtali-Dörthanlı şimdiki adı Tetrafolos olan köyün fotoğrafları ve Gülcemal'in hikayesi.......
"Anıları en çok süsleyen gemilerin başında hiç kuşkusuz Gülcemal gelmektedir. 1874 yılında Kuzey İrlanda'nın Belfast kentindeki Harland and Wolff adlı gemi tezgahlarında inşa edildi. 1910 yılında 15.000 altın karşılığında Osmanlı Seyri Sefain idaresi tarafından satın alındı.Gemi satın alınınca gemiye, o dönemin Osmanlı padişahı Sultan Reşat'ın annesinin adı verildi: Gülcemal.....anlamı "gülyüzlü"demekti.
Mübadele Sözleşmesi gereği Yunanistan'dan Türkiye'ye gelecek mübadilleri Selanik limanından İstanbul ve İzmir limanlarına taşımıştır. Ancak mübadilleri yalnız Yunanistan'dan getirmekle kalmadı. Güvenlik için bir süre karantinalarda bekletilen göçmenleri barakalardan alarak Karadeniz ve Ege limanlarına taşıdı.
Atatürk'ün de birkaç kez bindiği gemi 1937 yılında hizmet dışı kaldı. 75 yaşındaki bu emektar gemi sayısız insanın anılarında kalarak sökülmek üzere İtalyan enkazcılara satıldı. Onca yılların haşmetli gemisi onu satın alanlar tarafından çekilerek Marsilya'ya götürüldüğünde takvimler 1950 yılını gösteriyordu.
Bedri Rahmi bir şiirinde Gülcemal'den şu dizelerle söz ediyordu.
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir,
Anadolu'da toprak damlı evde,
Gülcemal üstüne türküler söylenir....
Süt akar cümle musluklarından;
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemal'le gider İstanbul'a,
Gülcemal'le gelir......."
Gülcemal'le birlikte Akdeniz, Sakarya, Cumhuriyet,Dumlupınar, Sadıkzade ve Giresun iki kıyı arasında sürekli göçmen taşıyor, Selanik ve diğer Yunan iskelelerindeki yığılmalar bitmiyordu. Gelen grupların yerini hemen iç bölgelerden gelen yenileri alıyordu. Yunanistan'ın dağlık yörelerinden kıyı kentlerine göçmen akışı sürüyordu. Kar, soğuk ve kışın her türlü olumsuz etkisi bu yollara dökülüşü engelleyemiyordu. Öbek öbek çadırlara yerleştirilmeye çalışılan ya da açıkta bir köşeye sinip derme çatma sargılar altında titreşen göçmenlerin dramına, yanlarında getirdikleri kara sığır bağırtıları, at kişnemeleri, koyun,kuzu,keçi melemeleri karışıyordu. Oraya buraya kağnılar, at arabaları ve diğer yaylı taşıma araçları savrulmuş, öbek öbek yakılan ateşlerin etrafında insan yüzleri alevler üzerine düşmüş, gölgeler halinde oynaşıyordu.
Balkanlar çözülürken, Dünyanın gözü önünde iç içe geçmiş; ulus,din,etnik kimlik ayrımı yapılmaksızın insanlığın tanık olduğu en büyük dramlardan birisi bir trajedi gibi sahneye konuluyordu.
1923 yılının son aylarında taşıma işi hız kazanmıştı. Türk gemileri gidip geliyor, insanları ve hayvanları yanında çökmüş psikolojileri ve gurup burukluklarını da güverteleri üzerinde taşıyordu"
Prof. Dr .Kemal Arı'nın "Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele gemileri" adlı yayınından......
Prof. Dr .Kemal Arı'nın "Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele gemileri" adlı yayınından......
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana ulaşmanız yeterlidir.
Herkes gibi Bedri Rahmin'inde içine işlemiş demek ki.
YanıtlaSilBenim de aklıma bir rumeli ağzıyla şu türkü geldi. Aslında bu türkü Anadolu'da bıraktığı yavuklusuna söyleniyor. ... .... ..... ...
Şu karşıki dağda lambalar yanar
Lambanın şavkına da Fadimem
Sevgilim yazar
Ayletme beni söyletme beni
Alçak yüksek tepede Fadimem
Bekletme beni
Şu karşıki dağda kuzular meler
Kuzu sesi değildir Fadimem
Ömürler biter
Ayletme beni söyletme beni
Alçak yüksek tepede Fadimem
Bekletme beni.
Şerafettin GÜÇ
Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Yazar