İşlemeli fotoğraf çerçevesi...İsmet-Ramiz çokk uzaklardan....
Feride-Hamdi..... İsmet hanımın annesi ve babası..... Feride 19 yaşında Manastır'lı, kocası Hamdi 29 yaşında Uçana'lı...Lakapları Uzun Hamdi Oğulları...Uçana'da yaşıyorlar. 1912 yılında Yunanistan'ı kaybetmemizden sonra orada yaşayan Türkler, mübadele yapılana kadar "Yunan halkı" olarak görülüyor. O yüzden Hamdi; bir süre Yunan askeri olarak görev yapmak zorunda kalıyor.
Uçana bir köy ama şehir planlaması çok güzel, doğa yemyeşil, bereketli...arıcılık her yerde.... her şey çok bol... refah içinde bir memleket......
İlk çocukları İffet, 1922 doğumlu..Mübadele olduğunda İffet 2 yaşında.....Feride ikinci çocuğuna hamile...
Beyaz Kule'nin orada kurulan çadırlarda 3 ay kendilerini Anadolu'ya götürecek geminin gelmesini beklemişler. Bu sırada hamileliği ilerlemiş ve çadırlarda beklerken çok zor şartlarda bir doğum yapmış. O sırada limana yanaşan gemiye herkes binmeye çalışınca bir izdiham olmuş..iki yaşındaki kızı İffet annesinin başucunda, sevgili eşi Feride yeni doğum yapmış perişan halde, 1-2 saatlik minicik, zayıf bebeği kucağında kalakalan Hamdi, hayatındaki belki de en acı kararı vererek, bu yolculuğa çıkarsa öleceğini düşündüğü erkek bebeğini, Selanik'te bir papaza verir. Karısını ve küçük kızını alarak gemiye biner.
Aile içinde sürekli konuşulan bir hikayedir bu...Yaşıyor mu? Nerede? Hiç araştıramamışlar ama şimdi belki bulabileceklerini düşünüyorlar. İsmet hanımın abisi eğer yaşıyorsa 93 yaşında.... öldüyse eğer; çocukları ile tanışmak istiyorlar. Hayatta her şey mümkündür yeter ki içimizde umut olsun. Bence cılızda olsa bir umut ışığı var...
Sadullah Kayalar (Ortada oturan)
10 gün süren uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Ordu'ya iskan ediliyor. Fakat iklimini beğenmiyorlar. Oradan Yozgat Akdağmadeni'ne gidiyorlar. Kültürel ve ekonomik zenginliğinden ve Rumeli'ye benzettiklerinden dolayı Akdağmadeni'ni çok beğeniyorlar ve yerleşiyorlar. Hayatları boyunca İsviçre'yi görmedikleri halde (Çocukları bilmiyor) Akdağmadeni'ni "Küçük İsviçre" diyerek anlatıyorlar ve seviyorlar.
İsmet Kayalar (Ayakta)
Yazarın notu
(Bugüne kadar birçok mübadil çocuklarıyla görüşmeler yaptım. Hepsi olayları hayal ürünü, şehir efsanesi gibi anlatıyor. Bildikleri büyüklerinden duydukları birkaç bir şey..hatta çoğu zaman acaba yanlış mı hatırlıyorum, yoksa yanlış mı aktardılar hafızam bana oyun mu oynuyor gibi ikilemlere düştüklerine şahit oldum. Fakat araştırdıkça şunu gördüm ki anlattıkları hiçbir olay hayal ürünü değil.. hepsi gerçek, birebir yaşanmış olaylar....Mutlaka içlerinden birinin İsviçre ile ilgili bir anısı vardır. O yüzden Akdağmadeni'ni "Küçük İsviçre" diye seviyorlar diye düşünüyorum.)
Hamdi dedenin 4 tane çok güzel kız kardeşi var.
Saçlarındaki örgülerde inciler takılı, elbiseleri Avrupa-i ve çok şık... Köyün delikanlıları kızları kaçırmaya geliyorlar. Kızların annesi Havva nine inançlı bir kadın..... kızlarını korumak için Ayete-l Kürsi okuyor. Delikanlıların önünde avlu duvarı uzuyor uzuyor, delikanlıların ulaşamayacağı yüksekliğe ulaşıyor. Atlarıyla içeri giremeyen delikanlılar geri dönüp gidiyor..Bu durum birkaç kez tekrarlanınca köyün delikanlıları artık kızlardan ümidi kesiyor....
İsmet
Necati
Yusuf
Hayriye
Servet
İşte bu ev ikinci çocuk İsmet hanımın evi......İsmet hanım tam bir koleksiyoner ve antika sever....Evin her köşesinin farklı farklı hikayeleri var.
Ramiz dede Türkiye'ye 40 günlük geliyor. Selanik Beyaz Kulenin orada kendilerini Anadolu'ya getirecek gemiyi beklerken çadırda doğuyor. Babasının adı Sadullah, Kayalar'lı, annesinin adı Fikriye, Kolatza'lı....Lakapları Yazıcıoğlu...Balkan savaşlarının kaybedilmesinin ardından Bulgar ve Yunan çeteler Türklere çok zulüm etmeye başlıyorlar. Kayalar'da iki katlı bir konakları var..Gülfidan nene cesur bir Rumeli kadını...Yıllarca geceleri elinde mavzer pencerede sabaha kadar nöbet tutarak ailesini koruyor.
Fikriye-Sadullah Türkiye'ye geldikten sonra dört çocukları daha oluyor. Yozgat Akdağmadeni'ne yerleştiriliyorlar. Memlekette Ege iklimi hüküm sürüyorken senede 3 ürün alıp, tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, Akdağmadeni'ne yerleştirilince bildikleri her şey allak bullak oluyor. Zengin bir yer ama iklim çok kötü...Tarım yok..Maden çıkıyor. Küçük el sanatları var. Soba, mangal, saban yapıyorlar. Akdağmadeni postanesi zamanın en fazla cirosunu yapan postanesi...İhracat yapıyorlar. Havuzlu, mermer kaplı evler iyon tarzı, gotik tarzı köşkler şeklinde yapılmış.Faytonlarla geziyorlar.
Alttaki fotoğrafta Kabe'nin, Atatürk ve İsmet İnönü'nün ve Obama'nın resmi ile Türk bayrağı var. Rahmetli İsmet teyze Obama'yı çok severmiş o yüzden gazeteden resmini kesip çerçeve yaptırmış, duvarına asmış.
Atatürk'ün yukarıdaki fotoğrafında kullandığı sandalye aşağıda...İsmet hanımın antika merakını bilen antikacı en özel parçaları arar bulur İsmet Hanım'a getirirmiş. Hatta İsmet hanım son zamanlarında evden dışarı çıkamazmış antikacılar eve servis yaparmış.....İnsan ölene kadar tutkularının peşinden gitmeli.....
Sandalyenin üzerindeki terlikler işlemeli kumaş gelin terlikleri.....
El emeği göz nuru tel kırmalar hepsi tablolarda....
Etaminler tablo yapılmış sonra da vestiyerin dolap kapaklarına monte edilmiş.
Rahmetli İsmet hanım 10 çocuk annesi...altı kız, dört erkek.....
İsmet hanım tam bir ayna sever her yer ayna....hatta sıkılınca değişecek aynaları da depo olarak kullandığı odasında duruyor. Mutfak dolabı kapaklarını aynalı.... kenarlarında ki desenleri İsmet hanım kendi çizip yaptırmış.
Burası misafir odası...bu kanepelerden bizim evde de vardı yeşili......burada pembeleri...
Tel kırmalar yakıştığı yerde bence..... tabloların içinde.......
En büyük kızı Gülay hanım annesinin hikayesini anlatıyor.
Sağda Osmanlı zamanından kalma
sünnet kaftanı,sol tarafta işlemeli yelekler....
İsmet hanım 2015 yılında vefat etmiş. Evindeki bütün eşyalar kendi yerleştirdiği şekilde....Çocuklarının ortak kararı ile evine hiç dokunulmamış. Müze olarak kullanılmaya başlanmış. Aile yurt dışından gelen misafirlerini bu evde ağırlıyorlar. Eşyaların hikayelerini anlatıyorlar, annelerini rahmetle yad ediyorlar.
Geçenlerde Yunanistan'dan gelen bir Karamanlı Türk'ü ağırlamışlar.Evi görünce burası benim evim gibi demiş.Çok duygulanmışlar. Görmek istediğim bir yerdi..o evi öyle yerli yerinde tutmak çok özel bir davranış..Ölen insanların ardından hiç yaşamamış gibi
hemen eşyalarını dağıtmak yakınları için bence çok ağır bir durum...yok saymak gibi bir şey.....Müze fikri bence çok güzel....
Ankara Lozan Mübadilleri Derneği yönetim kurulu olarak bizleri çok güzel ağırladılar. Bu güzel evi ve bu güzel insanları size de anlatmak istedim.Ayrıca buradan çok teşekkür ederim.Sevgilerimle......
Aile ne kadar doğru ve güzel bir karar vermiş.
YanıtlaSilBazen eskicilerde eski fotoğraflar görüyorum. Bazen bir kutunun içine sıkıştırılmış bazen çerçevesiyle... O kadar üzülüyorum ki... Kimsesiz hissi bırakıyor o fotoğraflar bende...
Haklısın Şebnem ne kadar zavallı ve kimsesiz insan ailesinin fotoğrafını eskiciye satar mı hiç? o fotoğraflar toplumun bilinci,hafızası....umarım bilinçli kesim bir an önce artar...sevgilerimle
SilNe güzel yapmışlar.. Anne babalar vefat eder etmez her şeyi satıp savan çocuklar hep çok hüzünlendirir beni.
YanıtlaSilİnsan acısı geçene kadar koklamak istiyor o havayı, onların kendine has kokusunu...Ama acısı çoğalır diye hemen dağıtıyorlar..bu durum benimde içimi acıtır..Sevgiler
SilMüze fikrini sevdim ben.. Satmamaları isabetli karar olmuş.. Artık kimse hiç bir şeyin kıymetini bilmiyorlar. Anne ve baba vefat ediyor kardeşler mal mülk kavgası yapıyor.. Duygulandım yine yazıla.. Kitap yazmalısın, ilk ben okurum bak
YanıtlaSilTeşekkür ederim Kerimecim...Evet bence de çok hoş bir fikir..."Kıymet bilmek" çok önemli bir kavram fakat uygulandığı söylenemez. Şartlarda çok önemli tabii..sevgiler
SilYerinde bir karar. Eskicilerin el arabalarında taşınan anıları görünce içim acıyor. İmkanı olanlar ailelerinin evini olduğu gibi bırakmalı bence. Kardeşlerin bağının kopmaması için de güzel bir vesile olur.
YanıtlaSilEvet haklısın Ata'nın güzel annesi akrabalık bağları açısından da çok önemli..ortak nokta baba evi kopmayı zorlaştırır.Sevgiler
Sil