17 Aralık 2015 Perşembe
30 Kasım 2015 Pazartesi
BURSA....LEYLAK RENGİ ŞEHİR....
Günaydın
Ben bu sabah, mail adresime gönderilmiş, birçok güzel dizenin yazıldığı bir mail ile uyandırıldığımı söylesem yeridir.
Ömrümü çelmeseydi Bursa
Unuturdum o sokakları
Kalmazdı kaçamak günlerden
Bu ıslak gül kokusu da
Isırılmış elmaların tadı
Gizli sıyrıklar dudağımda
Dolaşıp durmazdı ürpertisi
Sularda, kuruyan otlarda
Rüzgarlı taş avlular, serin
Çınar gölgeleri aramazdım
Göçü yıktığım şehirlerde
Bir orman kadar ıssızdım
Bursa'yı sevdim ya, sanki
Kırgın bir aşk acısıyla
Sürüklenip gidiyorum
Yirmi yıldır oradan oraya
Yağmurlu bir güz akşamı
Dönecekmiş gibi Bursa'ya.....
Uzun uzun Bursa'yı ve yukarıdaki dizeleri yazan rahmetli Ahmet Uysal'ı anlatan bir maildi bu...romantik, masum, duygusal.... mailde belirtildiği gibi " ...şair dili yaşamı dokur..yani onu alelade olmaktan çıkartır, yeniden kurar ona mana katar" diyor.
Çok haklı şöyle bir çevreme bakıyorum da her yer gri-siyah.... sokaklar, binalar, asfalt yollar, parke taşlar, insanlar bile....eskiden o parke taşları çim tohumlarının üzerine dizerlerdi de aralarından yaşamaya çalışan yeşilcik çimler boynunu çıkarsın gökyüzüne doğru diye... o da yok artık... yere dökülen sararmış yaprakları çöpçüler süpürmesinler istiyorum. Kafamı kaldırıp mavi göğü seyretmek istiyorum.Yağmurda yürümek, insanların yüzünde gülümseme görmek istiyorum. Güzel haberler dinlemek istiyorum. Benim insanlarım, benim bir hayal kadar güzel ülkem bunları hak etmiyor...her yer gözyaşı, acı, endişe, kaygı...
Bu maile ihtiyacım varmış aslında... yıllar önce gördüğüm, hatırlamakta bile zorlandığım Bursa'ya götürdü. Beni bu dizelerle tanıştıran Tamer Uysal'a teşekkür ederim. İlkbaharda yani leylak-erguvan zamanı Bursa'yı tekrar görmem ve o aşık olunası sokaklarını tekrar adımlamam lazım....
Bursa: benim ütopyam,
hayal ülkem benim!
zaman kırıkları topladığım
leylak rengi şehir!
yosun kokusu biriktiren
evlerin evim olsaydı!
yağmurla ıslanan ince
yaz yolların yolum olsaydı!
mahfilde içilen sabah kahvesinin
buğusuna karışsaydı yüzüm.
setbaşı köprüsünden,kar sularına
düşürseydim yazdığım şiirleri....
Ahmet Uysal....
Benimde bu yayınım bütün Bursalılara, yolu Bursa'dan geçenlere ve Yunanistan'da Bursa hasreti ile yaşayan Bursalılara gelsin.....Sevgiler
17 Kasım 2015 Salı
RUMELİ USULÜ TARHANA TARİFİ.....
Merhaba
Tarhana..Her hastalandığımızda bizi ayağa kaldıran kıymalısını ayrı
tavuk suyu ile yapılanı ayrı sevdiğim şifa deposu çorbam...
Çorbanın her türlüsüne bayılırım, günüm geçmez.Sanıyorum sadece çorba içerek yaşayabilirim.
" Rahmetli annaneniz ovalaya ovalaya tarhana yaparken, amaaan boşver deyip, tarifini bi kenara yazmadınız ve marketten hazır çorba aldınız ya… İşte maalesef o nedenle gdo’dan kurtulamazsınız." diye ne de güzel özetlemiş olayı.......
İşte bu yüzden dedim ki; hadi bakalım iş işten geçmeden sende annanenin tarhanasını öğren, bir kenara yaz bakalım...
5 kilo tarhana yapmak için gereken malzemeler
1 kilo kuru soğan
250 gr. acı biber
1 kilo kırmızı biber
500 gram yeşil tatlı biber
1 demet maydanoz
1 demet nane
yarım demet dereotu
1 kilo domates(arzuya göre 1-2 tane daha domates ekleyebilirsiniz)
1 kilo süzme yoğurt
1 yumurta
2 dilim ekmek içi yoksa eğer eski tarhananızdan bir kepçe koyalım içine... (maya olsun diye)
5 kg. Katmer ya da Çorum unu..
Yoğurt, yumurta,ekmek içi hariç; tüm sebzeleri yıkayıp, büyük büyük doğrayalım. Kırmızı ve yeşil biberlerin çekirdeklerini nispeten ayıklayalım. Acı biberin çekirdekleri ile hiç uğraşmayın.Yıkayın saplarını kesin. Eldivenle doğrayın! Yoksa akşama kadar ellerinizin yangısı size hayatı zindan eder.
Doğradığımız bütün sebzeleri 1 avuç tuz atarak düdüklüye koyalım. Hiç su koymayalım......15-20 dakika haşlayalım. Ocağın altını kapatın. Düdüklünün ağzını açarak soğumaya bırakalım. Malzemeler ılıyınca plastik, kapaklı büyük bir kaba malzemelerimizi aktaralım. Tarhanayı alüminyum malzeme kullanılmış bir kapta kesinlikle yoğurmayın. Çünkü tarhanamızı karartırmış.(Anneden püf noktası)
Ilıyan sebzelerimizi plastik kabımıza alalım. Ardından yumurtamızı, süzme yoğurdumuzu 2 dilim ekmek içimizi malzemeye ekleyelim. Ekmek içi koymamızın sebebi tarhanamızın mayalanmasını sağlamakmış. Elimize yapışmayacak duruma gelinceye kadar unlayarak yoğuralım.
Bu arada tarhananızın acısını az bulduysanız eğer; bir avuç acı biberi daha 1 domates ile birlikte rondodan geçirip tarhanınıza ekleyip tekrar yoğurabilirsiniz.
Tarhanamızın üzerine un serpip kapağını kapatalım. Dokunulmayan bir yerde üzerini sofra bezi ile saralım. 3 gün boyunca her gün sabah alabildiği kadar un ile yoğuralım.5 kiloluk undan kalanını da bitirene kadar... Sonra ki iki gün dokunmayalım. 5 günün sonunda yemek masamızın üzerine 2 kat serdiğimiz sofra bezlerimizin üzerine tarhanamızı büyük büyük kopararak serelim. Üç gün çevire çevire kurutalım. (O durumun resmini çekmemişim.Üzgünüm )
Üçüncü günün sonunda iyice kuruyan tarhanalarımızı daha küçük boyutlara bölelim.Ardından kevgirden geçirmeye başlayalım. Eskiden ne kadar zordu tarhanayı geçirmek işi....Saatler sürerdi. Komşular gelirdi. İmece usulü herkeste bir tencere, bir kevgir ovalaya ovalaya tarhana geçirilirdi. Şimdi daha kolay... bir sürü robot var bu işi yapan....
Eski kadın hala kevgirle ovalaya ovalaya......
Yeni kadın tırt tırt robotla 1-2 saniyede....
Biraz iri olmuş olabilir ama.... bir tur daha çevirsem bu sefer iyice ufalanıyor, kum gibi oluyordu...
Sonra fazla girip çıkılmayan bir odada temiz bir örtünün üzerine serip 2-3 gün parmaklarımızla karıştıra karıştıra kurutalım. Kuruması önemli. İyice kurumazsa güvelenir. Ardından cam kavanozlara dolduralım. Afiyet olsun....
Sevgiler
10 Kasım 2015 Salı
ATAM İZİNDEYİZ.....
Sonsuza kadar.......
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Millet Atan gitti başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz o devi
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Dönmüş denizler gözyaşı taşına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasına
Her evden bir ölü çıkmışcasına
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
Düştü üstümüze gerilen kanat
Onsuz dünya yarım, insanlık sakat
Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı
22 Ekim 2015 Perşembe
RUMELİ USULÜ KABAK BÖREĞİ TARİFİ
Trafik memurları dikilmiş durur
El kol kımıldatır kaşlar çatık
Trafik memurları dikilip duracak
Sopaların ucunda hürriyetimiz
Sokaktakiler birbirini sevmeği öğreninceye kadar.....
Nazım Hikmet
Günaydın sevdiğim insanlar....
Bugün sizlere şahane bir börek tarifi vereceğim. Annanemin tarifi Rumeli kökenli kabak böreği... Bu aralar lezzete çok önem vermeye başladım....böyle giderse sonum çok fena... Bol yumurtalı,yağlı,ballı,kaymaklı ne olursa kabulüm :)))
İÇ MALZEMESİ
1 kg yufka
1 kg kabak
1 su bardağı süt
1 yumurta
3 yemek kaşığı tereyağı
her türden evde kalmış peynir
yarım demet dereotu
YUFKALARIN ARASINA SÜRMEK İÇİN
3 yumurta
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay bardağı süt
Kabaklarımızın dış kabuğunu sıyırdıktan sonra rendeleyelim. Tenceremize koyalım. 5-6 dakika kavuralım. Kabaklarımız suyunu bıraktıktan sonra ocağı kapatalım, soğumasını bekleyelim.
Soğuduktan sonra kabaklarımızı avucumuzun içinde hafifçe sıkarak süzgeçe koyalım.
Üç yemek kaşığı tereyağını eritelim.
Sıkılmış kabakları, evde kalmış peynirleri,1 su bardağı sütü, 1 yumurta, erimiş tereyağını, kıyılmış dereotlarını ekleyerek karıştıralım.
Diğer taraftan 1 çay bardağı süt,1 çay bardağı zeytinyağı ve 3 yumurtayı karıştırma kabına alalım.İyice çırpalım.
Fırın tepsimizi zeytinyağı ile iyice yağladıktan sonra ilk yufkamızı serelim.Zeytinyağı-süt-yumurta karışımını ilk kat yufkamızın üzerinde gezdirelim.İkinci kat yufkamızı serelim.Tekrar karışımdan dökelim.Ardından üçüncü kat yufkayı serelim.Karışımdan döküp hazırladığımız kabaklı içi yufkamızın üzerine yayalım.Dördüncü yufkayı kabaklı içimizin üzerine serelim. Kalan iki yufkayı da karışım,yufka sıralaması ile döşeyelim.En üstteki yufkamızın üzerine kalan karışımı döküp güzelce yayalım.
200 C önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar 35-40 dakika pişirelim. Afiyet olsun.
Muharrem ayımız kutlu, oruçlarınız kabul olsun.
Sevgilerimle
7 Ekim 2015 Çarşamba
KAYLABOSU'LU UTKU EMEL VARDAR ARIBAŞ'IN AİLESİNİN HİKAYESİ
Salı günü, Sabur ninenin annesi Cemile Papi'yi;
Çarşamba günü, Mustafa'nın abisi Sadettin'i;
Cuma günü, biricik eşi Mustafa Pehlivan'ı;
Cumartesi günü Sabur ninenin küçük oğlunu;
bu dünyadan koparmış.
Bir haftada evinden dört cenaze çıkan Sabur nine acıların en büyüğünü yaşamış. Bu dünyada iki küçük evladıyla Şehabettin ve Azbiye (nüfus kayıtlarındaki ismi Hayriye) ile kalakalır. Acılar henüz bitmemiştir. Hasretin daha da büyüğü geridedir....memleket hasreti......Mübadele olduğunda Sabur nine 36 yaşında....Oğlu Şehabettin 15, kızı Hayriye 9 yaşında..... Şehabettin 7 yaşında hafız olmuş...Babası Mustafa Pehlivanlar onun hafız olduğu görmüş...Oğlu Şehabettin'i, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildiği 1909 yılında doğurdum dermiş.
1924 yılında memleketi bırakıp, vatan yollarına düşmüşler...Bilinmeze doğru adım adım....Bu arada yanlarında bir de inekleri varmış...Sabur ninenin kıymetlisi, bırakmaya kıyamadığı......Simsiyah, sadece alnının ortasında beyaz benek olan bir inek...Öyle aksi inekmiş ki; Sabur nineden başkası onu sağamazmış..Her sabah Sabur nine onu okşayarak "Nişim, nişim" diye severek sağarmış.
Zor gelmişler Selaniğe... Bu arada Sabur nine, yol boyu her duraklamalarında halı tezgahını açıp halı dokurmuş...Acılarını dokuduğu halıya anlatırmış....Gülcemal gemisi ile ilk İzmir'e inmişler. İzmir'e geldiklerinde paraları bitmiş.Oradan Mersin'e gönderilmişler. Mersin'e indiklerinde o kadar fakirleşmişler ki; Sabur nine üzerindeki çarşafı çıkarıp çocuklarına çadır yapmış. Ardından trenle Konya'ya getirilmişler. Aksaray'ın ismini beğendiği için orada iskan edilmek istemiş. Orada bıraktıkları malların karşılığı alamamışlar.Üç katlı konaktan çıkıp, iki oda eve yerleştirilip, 26 dönüm tarla verilmiş.
Sabur nine, soyadı kanunu çıktığında "Vardar" soyadını almış.
Yazarın notu :)
Mübadiller Atatürk'e çok güvenir ve inanırlar.Soyadı Kanunu çıkarıldığında Atatürk'e yakın birkaç aile AOÇ'de Atatürk'ün yanına gelir ve
-Paşam; size sormak istiyoruz bizler hangi soyadları alalım? der.
Atatürk'te;
-Sizler Rumeli'den geldiniz.Gelecek nesillere aktarılacak, size oraları hatırlatacak soyadları alın, zira bir gün orayı tekrar alacağım der...
Bu diyalog mübadiller arasında hızla yayılır ve memleketlerindeki bir tepenin,ovanın,derenin,gölün ismi mübadil ailelere soyadı olur.
Emel hanım ve ailesi bu sene Atalarının doğduğu topraklardaydı.Memleketin en güzel yerinden topraklar, köy çeşmelerinden sular alındı.Türkiye'ye getirilip mezarlarının üzerine serpildi...vasiyeti yerine getirmenin mutluluğunu yaşadılar.
Her Rumeli kadını gibi Emel hanımda sanatkar...Bu sene Tobb Aksaray Kadın Girişimciler Kurulu tarafından " Aksaray'ın ilk kadın terzisi" seçilmiş.
15 yaşında Mübadil olarak memleketten-vatana dönüş yapan Şehabettin'in kızı Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın mübadil ailesinin hikayesi de işte böyle...
Yunanistan memlekettir,Türkiye vatandır bizlere......
Sevgiler
GÜNCELLEME
bu dünyadan koparmış.
Bir haftada evinden dört cenaze çıkan Sabur nine acıların en büyüğünü yaşamış. Bu dünyada iki küçük evladıyla Şehabettin ve Azbiye (nüfus kayıtlarındaki ismi Hayriye) ile kalakalır. Acılar henüz bitmemiştir. Hasretin daha da büyüğü geridedir....memleket hasreti......Mübadele olduğunda Sabur nine 36 yaşında....Oğlu Şehabettin 15, kızı Hayriye 9 yaşında..... Şehabettin 7 yaşında hafız olmuş...Babası Mustafa Pehlivanlar onun hafız olduğu görmüş...Oğlu Şehabettin'i, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildiği 1909 yılında doğurdum dermiş.
Zor gelmişler Selaniğe... Bu arada Sabur nine, yol boyu her duraklamalarında halı tezgahını açıp halı dokurmuş...Acılarını dokuduğu halıya anlatırmış....Gülcemal gemisi ile ilk İzmir'e inmişler. İzmir'e geldiklerinde paraları bitmiş.Oradan Mersin'e gönderilmişler. Mersin'e indiklerinde o kadar fakirleşmişler ki; Sabur nine üzerindeki çarşafı çıkarıp çocuklarına çadır yapmış. Ardından trenle Konya'ya getirilmişler. Aksaray'ın ismini beğendiği için orada iskan edilmek istemiş. Orada bıraktıkları malların karşılığı alamamışlar.Üç katlı konaktan çıkıp, iki oda eve yerleştirilip, 26 dönüm tarla verilmiş.
İskan kaydı Türkiye'ye geldikten sonra verilen mallara ilişkin verilen kayıttır.
Sabur nine güçlü bir Rumeli kadını....Aksaray'a geldikten sonra da, ölene kadar tarlalarının bakımından, evinin yapımına kadar bütün işleri kimseye bırakmamış. Kendi ilgilenmiş.
Sabur nineye ait yağdanlık
Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın annesi Hilmiye
Annane Sabriye....Porturaz'lı....Lakabı Sabır....Mübadele olduğunda 50 yaşında...5 çocuk annesi..... Tefike, Kemal,Hilmiye (Emel Arıbaş'ın annesi),Şevki,Fikriye... Tefike Yunanistan'da evlenir,mübadele ile getirildiklerinde Bursa'ya yerleştirilir.....Sabriye annane ise; diğer dört çocuğu ile birlikte Konya Sille'ye yerleştiriliyor.
Sabur Ninenin çocukları Azbiye ve Şehabettin'in fotoğrafları
Sabur nine, soyadı kanunu çıktığında "Vardar" soyadını almış.
Yazarın notu :)
Mübadiller Atatürk'e çok güvenir ve inanırlar.Soyadı Kanunu çıkarıldığında Atatürk'e yakın birkaç aile AOÇ'de Atatürk'ün yanına gelir ve
-Paşam; size sormak istiyoruz bizler hangi soyadları alalım? der.
Atatürk'te;
-Sizler Rumeli'den geldiniz.Gelecek nesillere aktarılacak, size oraları hatırlatacak soyadları alın, zira bir gün orayı tekrar alacağım der...
Bu diyalog mübadiller arasında hızla yayılır ve memleketlerindeki bir tepenin,ovanın,derenin,gölün ismi mübadil ailelere soyadı olur.
Emel hanım ve ailesi bu sene Atalarının doğduğu topraklardaydı.Memleketin en güzel yerinden topraklar, köy çeşmelerinden sular alındı.Türkiye'ye getirilip mezarlarının üzerine serpildi...vasiyeti yerine getirmenin mutluluğunu yaşadılar.
15 yaşında Mübadil olarak memleketten-vatana dönüş yapan Şehabettin'in kızı Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın mübadil ailesinin hikayesi de işte böyle...
Yunanistan memlekettir,Türkiye vatandır bizlere......
Sevgiler
GÜNCELLEME
4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim.
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. O köylerden biri de Kaylabosu / Adabosu.......Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana ulaşmanız yeterlidir.
Sevgilerimle
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ
KOZANA HATIRALARI......
Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...