13 Haziran 2014 Cuma

PRATİK TİRAMİSU

 Bugün yapımı çok basit, şip şak yapılabilecek, bir o kadar da lezzetli bir tarif paylaşacağım sizlerle.... Tiramisu.....Orijinali kedi dili ile yapılır ama ben sizlere hazır kek ile yapılanı anlatacağım.
TİRAMİSU
  * 1 kakaolu kek
  * 1 su bardağı içilebilir  nescafe (Ben kahve tadını yoğun sevdiğim için, üçü bir arada ile nescafemi yapıyorum. İçine bir kaşık da nescafe gold koyuyorum.) 

  KREMA MALZEMESİ
  * 3 su bardağı süt
  * 2 çorba kaşığı silme un
  * 3 çorba kaşığı şeker
  * 1 yumurta
*1 tatlı kaşığı silme nişasta
  * l kutu labne peynir

HAZIRLANIŞI
3 su bardağı sütü, 2 çorba kaşığı unu, 3 çorba kaşığı şekeri, 1 tatlı kaşığı nişastayı ve 1 yumurtayı bir tencerenin içine alalım, telle karıştıralım. Ocakta koyu bir kıvama gelene kadar karıştırarak pişirelim.(Yaklaşık 3 dk.) Ocaktan indirdikten sonra içine labne peyniri koyalım, kremaya iyice yedirelim.

Kekin alt katını içilebilir şekerli nescafe ile iyice ıslatalım. Krema biraz ılıdıktan sonra ilk kata dökelim. Nescafe ile ıslattığımız diğer keki üzerine kapatalım. Kremanın kalanını üzerine dökelim. Spatula yardımı ile kremayı  güzelce düzelttikten sonra üzerine çay süzgeci ile kakao eleyelim. 

Pastamız hazır...afiyet olsun..

                 Mutlu haftasonları diliyorum herkese                                                                                                            Sevgiler

TİRAMİSU

                                                                                                                             

7 Haziran 2014 Cumartesi

ÜSKÜPLER-KİLADA

Herkese selam...Bugün size Üsküpleri anlatmaya çalışacağım.

YUNANİSTAN ÖZTEPE TEPESİ


Üsküpler-Kilada  Büyük babam Nail Öztepe'nin  köyü...İki yıl önce gittiğimizde,  köyün arkasındaki tepenin isminin "Göztepe" olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Büyük babamın bize anlattığı soyadımızın hikayesi gelmişti aklımıza...Daha önce ki Yunanistan gezimizi anlattığım, "Altınları Bulamadık ama.." yazımda da bahsettiğim  hikaye şöyle...

Rahmetli Büyük babam Hacı Rüstem oğullarından Nail,  Ankara'da şimdilerde talan edilen Atatürk Orman Çiftliğinde Atatürk'ün bahçıvanı olarak çalışmaktaymış.1935'de Soyadı Kanunu çıktığında, Soyadımızı ne alayım paşam demek için Atatürk'ün huzuruna çıkmış
Atatürk ise;
 -Sizler Balkanlardan geldiniz.Sizlere oraları hatırlatacak, nesiller boyu devam edecek soyadları seçin kendinize demiş. (Bu nasıl bir öngörüdür vallahi...Atam çok büyüksün) Bizimkilerde kendilerine "GÖZTEPE" soyadını seçmişler ama memurun yanlış yazması sonucu, bizim soyad "ÖZTEPE" olmuş... 

İşte böyle.... hayat o kadar farklı tesadüflerle sizi şaşırtıyor ki bazen, güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorsunuz...
YUNANİSTAN ÜSKÜPLER

Geçen gezimizde tanıştığımız bize kemençe çalan Maçka mübadili Giorgos'un eşi bize yolluk  kurabiye yapmış. İnanamadım...Hepimiz bayıldık kurabiyelere...Tarifini istedim bekliyorum. Tarifi geldiği zaman buradan paylaşacağım. Aynı kültürün insanları olduğumuz o kadar belli ki...Aynı güleryüz, aynı misafirperverlik... Mutluluğum yüzümden belli sanıyorum... ne tatlılar bi görseniz...

ÜSKÜPLER

Arkada gördüğünüz Üsküpler'in eski Camisi yeni Kilisesi içerisini  gezmeyi çok isterdim ama vakit yoktu giremedim. Buradan http://www.lozanmubadilleri.org.tr/ yetkililerine seslenmek istiyorum. Lütfen köy ziyaret saatlerini arttırın biraz...  :( özlem gideremiyoruz ki.....


YUNANİSTAN
3-4-5 kuşak mübadiller Yunanlı dostlarımızla...


Bir önceki gezimizin köy kısmında Yazar Canan Tan yeni 
yazacağı roman için araştırma yapmak üzere bizim ile birlikte gezmişti bütün köyleri...Son kitabı "Hasret"te Yunanlı dostlarımızla, bizimde azıcık  tuzumuz var yani..:) 

Buradan onlara dostlukları ve misafirperverlikleri  için çok teşekkür etmek istiyorum... 
İyi ki http://www.lozanmubadilleri.org.tr/ var, iyi ki sizlerle, onların sayesinde tanıştık. Bize çok uzak ve karanlık olan büyüklerimizin hayatı azıcık da olsa aydınlandı.
                                                                               Sevgilerimle






















4 Haziran 2014 Çarşamba

ŞEYH BEDRETTİN'İN ŞEHRİ SEREZ

Yunanistan gezimizin bugün ki durağı Serez...
Serez'i gördüğümde aklıma  "Serez" ya da "Serezli" soyadı taşıyan insanlar ile orada asılan Şeyh Bedrettin'e ithafen Nazım Hikmet tarafından yazılan "Şeyh Bedrettin Destanı" geldi. 

 3.Haziran.1963 tarihinde vefat eden Hemşehrimiz, romantik devrimci Nazım Hikmet'in 51.ölüm yıl dönümü  dolayısıyla Serez'den, Şeyh Bedrettin Destanından  bahsetmek istiyorum sizlere...

SEREZ
 Serez şehrinin kaleden görünüşü 

 Serez çarşısının içi  arkeoloji müzesine dönüştürülmüş. Bize ait hiçbir şey  yok. Resim çekmek yasak olduğundan içeri de olanları sizlere gösteremiyorum.:(


SEREZ ÇARŞISI


Serez çarşısı giriş kapısı


SEREZ ÇARŞISI

http://www.lozanmubadilleri.org.tr/  vakfı ile geziye katılan mübadillerin ne zaman Serez'e yolları düşse, çarşının önünde Şeyh Bedrettin ve Nazım Hikmet'in anısına destandan 2 bölüm okurlarmış. Bu sefer bana kısmet oldu....
Ruhlarınız şad olsun. 

Serez çarşısının bahçesindeki bu çınar acaba Şeyh Bedrettin'in asıldığı çınar mı?  

SEREZ ÇARŞISI

Şeyh Bedrettin'in idam kararı ile ilgili yaşadığı dönem çok iyi incelenemediğinden farklı görüşler varmış. Kendisinin de İslam Alimi olması dolayısıyla, şer'i mahkemede kendisine yöneltilen tüm sorulara islamiyete uygun cevap verdiği için, kadıların kendisine ceza veremediklerini belirttikleri ve akıbetinin belirlenmesini kendisine bıraktıkları ve kendisinin de İslam hukuku uyarınca "benim yüzümden çok kan aktı, benim katlim vaciptir." demesi suretiyle kendi idam kararını kendi verdiği söyleniyormuş. 
 Nazım ise  destanında  İran'dan getirilen bir ulemaya bu kararın verdirildiği söylüyor...
Kim bilir?

Nazım hikmet'in Şeyh Bedrettin Destanından 12 ve 13 bölüm

Rumeli, Serez
ve bir eski terkibi izafi:
                      HUZÛRU HÜMAYUN.

Ortada
yere saplı bir kılıç gibi dimdik
                                          bizim ihtiyar.
Karşıda hünkâr.
Bakıştılar.

Hünkâr istedi ki:
bu müşahhas küfrü yere sermeden önce,
son sözü ipe vermeden önce,
biraz da şeriat eylesin ibrazı hüner
âdâb ü erkâniyle halledilsin iş.

Hazır bilmeclis
Mevlâna Hayder derler
mülkü acemden henüz gelmiş
                  bir ulu danişmend kişi
kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip,
«Malı haramdır amma bunun
                                            kanı helâldır» deyip
                                            halletti işi...

Dönüldü Bedreddine.
Denildi: «Sen de konuş.»
Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»

Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
                                   dedi:
— Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü..
  


Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.

Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.

Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
                                        çırılçıplak etidir.

Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor.
                                         ......................
                                     GÜNCELLEME


4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden bana mail atmanız yeterlidir. 

Memleketten-Vatana Sessizlerin Hikâyesi
1915 Yunanistan Kozana seçmen kayıtlarında Türk ve müslüman nüfusa ait bilgiler ve mübadele
adlı kitabımın arka kapak yazısıdır.

"Kimlik arayışına girdiğimde karşıma çıkan mübadele ve mübadillik idi. Konuyu araştırmaya başladıkça "mübadele bağlamında" tarihin sunulma ve anlaşılma biçimindeki yanlışlığı görmeye başladım. Çoğu mübadil torunu atalarının isimlerini bilmedikleri gibi, nereden geldiklerini, niçin geldiklerini de bilmiyorlar. Bu durum çocuklarımıza kültür aktarımı yapamadığımızın çok net bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
Bir toplumun mensubu olmak, o toplumun oluşma sürecinde ortaya çıkan kültürünü taşımak yükümlülüğünü de beraberinde getirir. Bireyler arasındaki zincir koptukça kültürsüz toplumlar ve kültürsüzleşme ortaya çıkmaktadır.
Bu kitapta kaybedilen Balkan savaşlarından sonra Yunanistan devleti sınırları içinde kaldığı için Yunan vatandaşı sayılan ve bu nedenle 1915 yılında yapılan Yunanistan genel seçimlerinde oy kullanan, Selanik Kozana eyaletine bağlı 61 köyde yaşayan 16 yaş üstü toplam 5140 Türk-erkek-müslüman nüfusa ait bilgiler ve lâkapları bulunmaktadır. Birçok Türk ailenin soyadlarının kaynağı bu lâkaplardır.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması kapsamında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan "Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine ilişkin sözleşme ve protokol" gereği Rumeli'den Anadolu'ya gelen Türkiye'nin Yunanistan doğumlu yeni vatandaşları ülkelerinin ekonomik,siyasi ve kültürel biçimlendirilmesinde kilit taşı oldular"
  
                                                                                                                           Sevgilerle

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...