Niğde gezisi 2.günden herkese merhaba......
Kahvaltıdan sonra Niğde kalesine doğru yola çıktık. Kaleye gelmeden sol tarafta Sungurbey camii bütün ihtişamıyla bizleri karşıladı....
Sungurbey Camii İlhanlılar devrinde Niğde Valiliği yapan Seyfettin Sungur Ağa tarafından 1335 yılında yaptırılmış.
Ardından kaleye çıktık. Sol tarafta Alaaddin Camii ve muhteşem kapısı var. Kapının üzerinde gülümseyen taç başlıklı bir kadın yüzü vardı. İşlemelere hayran hayran bakarak kaleye doğru uzaklaştık. Dönüşte öyle bir gölge ile karşılaştık ki hayran kaldık. Başı önünde bir Türkmen kızı gölgesi bizi uğurluyordu. Camii 1223 yılında yaptırılmış. Tek kelime ile büyülendik.. Akıllarına emeklerine sağlık. Nur içinde yatsınlar...Yüzyıllardır devam eden bir gösteri var bu camii de.....Görmeden ölmeyin demek istiyorum.... :)))
O ka yani.....:))
O ka yani.....:))
Alaadin Camii'nde tanık olduğumuz resmi bakın Ressam Bahtiyar GÜLSOY nasıl anlatıyor....
"Bu caminin üzerindeki bu resmin taşları yukarıdan aşağı sıraya doğru başlama sırasına göre çok müthiş derecede simetrik bir planı var. Bu simetriden de anlaşılmaktadır ki, bu iş bir mimar işidir. Herhangi bir taş ustasının yapabileceği bir şey değil. Bunun yanı sıra taşları saydığımızda tam 40 adet taş kullanılarak yapılmış bir eser.
Bu eser bana göre dünyada eşine rastlanamayacak bir eserdir. Buradaki olay tamamen gölge ışık oyunudur.
Bu gölge ve ışık, günün belirli saatlerinde 09.30 ile 11.00’da meydana gelir. Bu saatlerde güneş ışınlarının buraya yansıması ile o desenlere düşen gölge izlenimleri bu resmi ortaya çıkarıyor."
Ben diyorum ki, bu eseri ortaya koyabilmek için günlerce çizim yapılmalı, geometriyi çok iyi bilmeli. Yani kısacası bir taş ustasının bu resmi çizmesine imkân yok. Benim tahminime göre, bu resimler mimari çizimlerdir. Yani bu tamamen statik hesaplara dayalı bir eserdir."
Niğde çan kulesi karşısı
Kaleden Niğde genel görünüm
Yıllar sonra aynı evde, aynı poz bir farkla...:))))
25 yıl sonra Günay ailesinin kızları, çocukları, torunları annane ve dedelerinin evinde.......
55 yıl sonra gelin çıktıkları evdeler....
Niğde Rum mahallesi
Umarım bir an önce restore edilir ve turizme kazandırılır.
Umarım bir an önce restore edilir ve turizme kazandırılır.
Niğde'de bir Rum evinin üzerinde ki kitabe aynen duruyor....tarih 1852....
Niğde'den ayrılıp Bor'a doğru yola çıktık....Daha Yeşilburç'a helva şenliğine yetişmemiz lazım....
Yeşil Bor'da (çünkü şimdiye kadar gezdiğimiz çoğu köyden daha yeşil...yeşil ve su insanı cezbediyor. Hayat veriyor.) Aziz George (Doktorların piri) ya da Aya Yorgi kilisesinin önünde bizleri Sayın Necmi PİŞKİN, Emin SELAMOĞLU, Asım ÖZKAN, Erkan ÖZKAN, Erkan BAYSAL,Orhan PIRLAK karşıladı.
Kilise ile bilgileri; Araştırmacı-Yazar Emin SELAMOĞLU anlattı. Kilise diğerlerine göre nisbeten daha iyi, korunmuş durumda....Anladığım kadarıyla diğer kiliselerden daha iyi olmasının sebebi kurumlardan dolayı değil, Bor'un bilinçli insanlarından dolayı.....
Hayat ağacı
Bebek yüzlü melek tasviri...Burada hiç belli değil ama....Çok güzel....Bir an önce restore edilse ne güzel olur...
Kilise ziyaretimizden sonra bizleri yemyeşil bir parka götürdüler ve dört tepsi lezzetli mi lezzetli Rumeli börekleri ile diğer sevgili BOR'lu hemşehrilerimiz bizleri karşıladı.
Derneğimizin flamasını ve diğer hediyelerimizi Bor Balkan Türkleri Başkanı Sayın Abdullah ÖZDAMAR ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onur Kurulu Üyesi Sayın Necmi PİŞKİN'e sunduk. Bizleri böyle içten karşıladıkları ve canla başla ağırladıkları için buradan tekrar Sayın Emin Selamoğlu'na, Rıza Özkan, Abdullah Özdamar ve eşine, Pembe Aslan'a, Münevver Özkan'a, güzel bir sofra duası yaptıran Nurten Pişkin'e çok teşekkür ederiz.
Ardından toplu fotoğraf....Bor'dan hep beraber kalktık ve Yeşilburç'a doğru hareket ettik.
Gördüğünüz üzere Yeşilburç'a vardığımızda helva tenceresinin dibi gözükmüştü.....:))))
Yeşilburç köyü yemyeşil bir köy...Niğde ile neredeyse birleşmiş durumda...Mübadele de Yunanistan'ın Krifçe köyünden gelmişler. Kırmızı elmanın peşinde, yetiştiği yeri bulup yerleşmek için, yürüye yürüye Yeşilburç'a kadar gelip yerleşmişler. Geçen hafta Ezgi Sertel ile Lezzet Haritası'na konuk oldular ve mübadil yemeklerini tanıttılar. Çokk çalışkanlar...Köylerini tanıtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Toplu resim çektirmezsek olmazzz...Grup üyelerimizde alışmışlardı ama...hemen toplanı veriyorduk...:)))
Bu arada Yeşilburç'a geldiğimizde sevgili Hasaköylü akrabalarım bizi karşıladılar. Umarım böyle organizasyonlar mübadil yerleşim yerleri arasında kaynaşmayı da arttıracak.
Yeşilburç'un eski kilisesi, şimdi ki camisi uçurumun kenarında...Uçurumun bittiği yerde bir dere var aheste aheste akıyor.
Yeşilburç köyünün çalışkan muhtarı Sayın Aydın KOYUNCU'ya hediyelerimiz sunduk. Ankara'ya dönmek üzere yola çıktık. Grubumuzdan birkaç fotoğraf ile sizlere hoşçakalın diyorum.....Başka gezilerde buluşmak üzere...
Sevgilerimle