Selam
Aşağıdaki yazıda Sevgili hocam Leyla Kaplan'ın kaleminden Karamanlıların yani kendilerini Ortodoks Türkler olarak tanımlayan Anadolu Rumlarını okuyacaksınız. Nereden geldiklerini, nerede yaşadıklarını, kim oldukları taa Milattan önce 4200'lü yıllardan başlayarak hemde...........
Anadolu’ya Oğuz Türklerinden önce geldikleri
kabul edilen Türklerin, Anadolu’daki varlığı Millattan önceki zaman dilimlerine
dayandırılmaktadır. Asurlara ait olduğu iddia edilen taş tabletlerde, nehirin
kuzeyinde dağlık bölgede yaşayan Turuk-Turukkuların saldırılarından
bahsedilmektedir. Akkad İmparatoru Naram Sin, 17 Anadolu kralının oluşturduğu
koalisyona karşı savaşmış ve onları mağlup etmişti. Bu krallardan biri de TÜRKİ
kralı İLŞU-NAİL’di. Sargon’un torunu Naram-Sin’e ait Şartamhari metinlerinde
geçen bu bilgi M.Ö. 4200 yıllarında Anadolu’da yaşayan Türk kavminin olduğunu ve
bunların bir devlet kurduklarını göstermektedir. (1)
V ve VI. yüzyıllarından itibaren Anadolu’da
Hırıstiyan Türklerin bulunduğundan dönemin kaynaklarında yeteri kadar
bahsedilmemekle birlikte, Doğu Roma(Bizans) orduları içerisinde yer alan Türk
kabilelerinin daha çok Avrupa Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra dağılan
Türklerden oluştuğu bilinmektedir. Bizans İmparatoru Theophile (829-842)
zamanında Bizans’a gelip hıristiyanlaştırılan Vardar Türklerinin 19.y.y. kadar
kendi dillerinde yazılmış kutsal kitapları olduğu yazılmaktadır. Marko Polo’ nun
Asya seyahatini anlatan eserinde, Anadolu’dan Minor Turcica, Orta Asya’da Major
Turcica?? olarak bahsetmesi dikkat çekicidir.
"Şimdi Müslümanların elinde bulunan
Kutsal Topraklarda ,kuzeyinde Türkmenlerin oturduğu Karaman ülkesi vardır” (2)
Evliya Çelebi’de Türkçe konuşan Hıristiyanlardan;
“Urum
keferesi bir mahalledir.Cümle yüz hanedir.Amma asla Urum lisanı bilmeyip,batıl
lisani bilirler”şeklinde bahseder.
Periskop, Theofanis, Menendros
gibi bazı Bizans tarihçileri, Karadeniz’in kuzey sahillerinde
Hun, Saragur, Ugor, Onugor, Bulgar, Peçenek, Kuman, Hazar Türk kavimlerinin
varlığından bahseder.
Zeki Velîdi Toğan ”Karamanlıların (Akmanlar) Hoca Ahmet Yesevi
tarafından lanetlendiğinden bahsederek, Ahmed Yesevi’nin öldürülen oğlu İbrahim
için bunu Karamanlıların yaptığından şüphelendiğini, oğlundan sonra halk
arasında anlatılan efsanevi özelliklerdeki ineğinin öldürülmesinde
Karamanlıları suçladığı ve bu yüzden bunlara Tanrı’nın yurt ve devlet vermemesi
için intizarda bulunduğunu yazmaktadır.(3 )
Doğu Roma İmparatoru
I.Konstantin’in annesi Hıristiyanlığı kabul etmiş, Kudüs’e Haç seyahati dönüşünde de adamlarına "Kutsal Haçı"arattırdığını, aramaların sonunda kutsal
haçın üç küçük parçasını bulduğunu söylemiş. Bu üç parçadan birini Küdüs’te
bıraktığını, yanında getirdiği iki parçanın birisini Roma’ya gönderdiğini, diğerini Konstatinopolis’e getirdiğini iddia ederek oğlunu Hıristiyan olmaya
ikna etmeye çalışmıştır. Konstantin'in Hıristiyanlığı kabulü bundan daha sonra
Bulgarlarla yaptığı savaş sırasında gördüğü bir rüyaya bağlanır. Savaşı
kazandıktan sonra İznik’te düzenlenen bir törenle Hıristiyan olmuştur. Kendisi
Hıristiyan olmadan önce Hıristiyanların serbestçe ibadetlerini yerine
getirmelerine ilişkin kararını uygulamaya koymuşsa da, Hıristiyanlığın devlet
dini olarak resmiyet kazanması I.Theddosius (379-391) döneminde
gerçekleşmiştir. Hıristiyanlığın devlet dini olarak kabulünden sonra diğer dinler
yasaklanmış, öncelikle pagan inançlara sahip çok tanrılı toplulukların zorla Hıristiyanlaştırma
dönemi başlamıştır. Heraklius döneminde de (610-614) Doğu Roma İmparatorluk dili
Latince yerine Yunanca resmi dil olarak kabul edilmiş, İmparatorluk sınırları
içerisinde yaşayan halklar arasında Yunanca yaygınlaşmıştır.
Ortodoksların
Ayasofya’da düzenlediği ayin sırasında Papa’nın
görevlendirdiği üç papaz tarafından Kilise kürsüsüne aforozlu boğa başı
ve aforoz kağıdının asılmasıyla Ortodoks
Roma aforoz edildi.(1054) Katolik Roma’nın Ortodoksluğu aforoz etmesi,
kiliselerin ayrışmasında etkili olmuştur. Türklerin Ortodoks hamisi olarak
görülmesinde ve Ortodoks kiliselerini Katolikler karşısında destekleyici rolü
benimsemesinde etkili olmuştur.
Millattan sonra V.yüzyılda, Bizans ordusuna katılan
Peçenek, Uz, Kuman Türklerinin hıristıyanlığı kabul etmeleri şartıyla Anadolu’ya
yerleştirilmiş ve Bizans tarafından idari, askeri, diplomatik ve dini
alanlarda görevlendirilenler olmuştur. Ayrıca Aynaroz (Athos)’daki manastırlardan
biri Kutulmuş Manastırı ismini taşımaktadır. Balkanlar, Beserebya, Odesse
çevresinde Türkçe konuşan Ortodoks Hıristıyan topluluklara
rastlanılmaktadır. Yunanistan’ın Veria bölgesinde Meliki ve Koman isimleri
taşıyan yerleşim birimleri de bulunmaktadır.(4) Komnenus Hanedanının başkomutanı Ionnes Aksukos Türk asıllıdır.I.Haçlı seferinin ardından I.Aleksios döneminde 2000 kadar Türk’ün Adalara yerleştiği,1124 yılında yapılan savaşta birçok Türk esir alınarak İmparatorluk topraklarına yerleştirilerek Hıristiyanlaştırıldığı da yazılmaktadır.
Eckmann’a göre 1553-1555 yılları
arasında İstanbul ve Anadolu’ya seyahat eden Hans Dernshwam’ın seyahatnamesinde Caramanos (Accusativus) şeklinde Karamanlılar anlatılmaktadır. Yedikule
yakınlarına yerleşmiş olan bu topluluk, Karamandan gelmiş Ortodoks
Hıristiyanlardır. Yunanca bilmeyen Karamanlılar Türkçe konuşmaktadırlar. Kitapta "Kiliselerinde
ayinlerini Yunan dillerinde yapmayıp Türkçe konuşurlar" denilmektedir. (5)
Konya Sille'de bulunan Aya Elenia Kilisesi Karamanlıca yazılmış kitabesi
1551’de Fransız gezgin Nicolas Do Nicolay "Muhteşem Süleyman'ın
İmparatorluğu’nda" adıyla yazdığı Anadolu Seyahatnamesinde, kitabının son
kısmında Karamanlılardan bahsetmektedir. Karamanlılar hakkındaki bilgiler arasında Tuğrul Bey zamanında
Anadolu’ya gelen Türk topluluklarıyla geldikleri, Rum Türkmenlerin, Karaman ve
Eşrefoğullarının 20.000 çadırdan oluşan kalabalık bir kitle halinde Anadolu'ya
yerleştiği bilgisi verilmektedir.(6)
Karamanos denilen ve Karaman’dan
geldiği belirtilen topluluğa Evangelinos
Misaelidis, bu ismin, ilk defa Sultan I. Murat
tarafından kullanıldığını "Karamanlı ustalar getirin” sözlerinden sonra
Karamanlı ifadesinin yaygınlaştığını yazmaktadır. Doğu Roma(Bizans)
kaynaklarında Karamanie denilen topluluktan bahsedildiği, Edouard de Muralt’ın; Essai
de Chronographie Byzantine pour Servir a’l Examen des Annales du Byzantine
Empire et partıculierment Des Chronographes Slavons” isimli eserinde
rastlanmaktadır. Doğu Roma İmparatorluğunu Bizans olarak adlandıran bu iddia
Türklerin İstanbul’u fethinden 98 yıl sonra
ortaya atılmış ve Molier’in tiyatro eserlerinden sonra yaygınlaşmıştır.
19.yüzyıldan kalma el yazması Kuran-ı Kerim
Karamanlıca yazılmış "Kitab-ı Mukaddes" İncil ile birlikte Konya-Sille Müzesinde
1124 tarihli savaşta birçok Türk'ün esir alınarak
Hıristiyanlaştırıldığı, I. Haçlı seferinin ardından I. Akksios döneminde 2000
kadar Türk’ün Adalara yerleştiği de bazı kaynaklarca yazılmaktadır. İstanbul’un
Latin hakimiyeti altında olduğu dönemde Edirne’ye 1205 tarihinde saldıran
Ulahya (Eflak) ve Karamanie krallarından bahsedilmektedir. 1034 tarihinde
Alaşehir (Philedelpia)’ya kuşatmasında Türklerin takviye kuvvetlerini
engellemekle Bizans tarafından görevlendirilen Alişir isimli kişinin
komutasındaki Karamanie kuvvetlerinden bahsedilmektedir.
Büyük Yunan Ansiklopedisinde yer alan Turkopol
maddesinde; Bizans askeriyesine mensup olan, sonradan
Hıristiyanlaştırılmış, paralı Türk askerine verilen isimdir derken, Alexis
Savvades Turkopollerin, Türk kökenli, Müslümanken Hıristiyanlaşan, Bizans askeri
birliklerinde paralı askerlik yapan ve Grek kadınlarla evlenenlerin
çocuklarından oluşan askeri birlikler olduğunu iddia etmektedir. Türkçe konuşan
“Turkofon” Ortodokslar hakkında 1437 yılında toplanan Batı Kilise tarihine ait
Basle konsili’ne sunulan ve Latince olarak hazırlanan raporda; "Türk kafirlerin
kıyafetlerini giyen din adamlarının, piskoposların ve baş piskoposların
Anadolu’da değişik yerlerde dolaştıklarına, Türkçe konuştuklarına ve ibadet ve
vaazın Türkçe verildiğine dikkat çekilmektedir” Kiliselerin bazılarında
ibadetlerde Yunancanın yanında vaazların Türkçe verildiğinden bahsedilmektedir (7)
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları zamanında Türklerin büyük çoğunluğu
Müslümanlığı kabul ederek, gelenlerle kaynaşmış varlıklarını devam
ettirmişlerdir. Anadolu Selçuklularının Moğol istilası sonunda yıkılması
üzerine kurulan Beylikler arasında yapılan mücadelelerde, Osmanlı Beyliği
sınırlarını diğer beylikler aleyhine genişletmiştir. Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da hakimiyet kurma mücadelesinde, Karamanoğlu Beyliği, Fatih
Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmış ve Karamanoğlu
Beyliğinin toprakları
“Vilayeti Karaman" olarak adlandırılarak vergi
toplanmaya başlanmıştır.
Kapadokya halayı
Yavuz Sultan Selim tarafından Deraliye'ye getirtilen Sineson'luların Karamanos (Karamanlı) olarak adlandırılan Hırıstiyan Türklerden oldukları, incelediğimiz nüfus tahrir defterlerinde "Togan (Doğan), Tufan, İşbir (İşbara,Eşber) Beyaz, Torasan, Tavil, Azem, Ulaş, Serender, Karyağdı, Tatar, Tatoros, Nazlı, Aslan, Karagöz adlarının bulunmasından anlaşılmaktadır.
Kanuni döneminde yazılmış bir coğrafya kitabında Peru'dan bahsedilen bölümde "Kaideleri ve yaşayış tarzları her ne ise zikrolunan tementitden memleketi gibi amel ederler. Ve bundan evvel bu Vilayetün halkı hepsi putperest idiler. Lâkin haliya Hispanya tayfasından dil ve kâide öğrenmiş ve nice ki Anadolu'nun ve Karaman'ın halkı dahi Türk tayfasından aynı şekilde (hemçünan) dil ve kaide öğrendiler." denilmektedir. (8)
Buna göre Osmanlı yazar tarafından bahsedilen toplulukların putperest olarak değerlendirilip dil ve yaşam tarzlarını Osmanlı İdaresinde geliştirdikleri iddia edilmektedir. İslâmiyeti benimseyen Türklerin bu din dışında kalan inançları değerlendirmesine bir örnek olan bu değerlendirme aynı zamanda Anadolu'da Karamanlılar arasında farklı inançların olduğunun izahıdır. Ayrıca Kanuni döneminde yazılan bu kitaptaki bu bölüm Marko Polo'nun "burada Karamanlı Türkmenler yaşar" sözleriyle çelişmekte ise de; Marko Polo'nun gezi notları tarih olarak daha eskidir.
Yunan isyanları sırasında bu isyanları destekleyen Fener Rum Patrikhanesinin bu faliyetlerine göz yummayan II.Mahmut Ortodoks Karamanlı Türklerle yakın ilişkiler kurarak Karamanlı kiliselerinin tamir-inşasına izin vermiş ve yardım etmiştir. Yunanistan'ın bağımsızlığının kabul edilmesinden sonra kendisine tabi Ortodoks cemaatleri Yunanlaştırmaya çalışmıştır.(Konstantin’in Hıristiyanlığı serbest bırakmasından sonra Heraklius döneminde Yunan harfleri kullanılmıştır)
Fener Rum Patrikhanesinin
Etniki Eterya Cemiyeti faaliyetleriyle Yunanistan’ın bağımsızlığını ve Megalo
İdeallerini destekleyen faaliyetlerinden, kiliselerde Yunanca ibadet ve
ayinlerin yapılmasını istemesinden rahatsız olan Kumkapı ve Longa’da oturan
Karamanlılar 1870 tarihinde başlarında piskoposları olduğu halde kiliselerde
Yunanca tören ve vaaz verilmesini isteyen Fener Rum Patrikhanesi’nin bu
kararına karşı direnmiştir. Patrikhane bu direniş karşısında Osmanlı
Hükümetinden yardım istemek zorunda kalmıştır. Karamanlı Türk Ortodokslar, zaman
zaman Patrikhane’nin kararlarına itiraz
ederek Osmanlı Hükümeti’ne müracaat ediyor ve kiliselerindeki dini törenlerin
Türkçe yapılmasını ve bir Türk kilisesi kurmayı dile getiriyorlardı. Bu
isteklerine olumlu cevap alamayan Karamanlıların II. Abdüllhamit’e de müraacat
ederek Fener Rum Patrikliğinden kiliselerinin ayrılmasını istemişlerdir.
Karamanlı Türk Ortodokslarıyla diğer Türk
Ortodokslarını Fener Rum Patrikhanesi "Anadolu Rumları" olarak adlandırmış, Amerikalı
misyonerler (Board misyonerleri) dini açıdan bağlı oldukları Ortodoks
kilisesinin yazısı olan Yunan alfabesini kullandıkları halde Türkçe konuşan ve
konuştukları Türk dilini Yunan harflerinden daha farklı bir
şekilde”Karamanlıca” yazan Karamanlı Türk Ortodokslarını Fener Rum
Patrikhanesinin adlandırdığı gibi Anadolu Rumları olarak adlandırıp
Protestanlığı yaymak için Karamanlıca İncil hazırlayıp bastırmışlardır.(10)
Karamanlı Türk Ortodokslarının Türk
İstiklal Savaşı yıllarında Fener Rum Kilisesinin Yunan işgalini desteklemesinden
duydukları rahatsızlığı dile getirerek Milli Mücadeleyi desteklemeleri ve Türk
Ortodoks kilisesi kurmak istekleri bilinmektedir. Papa Eftim öncülüğünde birçok
kilise cemaati tarafından desteklenen bu teşebbüs, yayınlanan Anadolu Sedası
gazetesi ve gönderilen telgraflar dile getirilmiştir. 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Mübadele antlaşması öncesi buna karşı çıkarak mübadeleyi kabul etmediklerini, Yunanistan'a gitmek istemediklerini sürekli olarak anlatmışlardır;
"Anadolu’da Mecburi Mübadele’nin Türk Ortodokslara Şümulü Var mıdır?Biz Türk Ortodoksları, ırken Türk olduğumuz tarihen sabittir. Lisan ve âdât ve âdap ve muaşşerâtımız yine Türk’tür. Şu itibarla irkiyetleri Türk olmayan ve yalnız Türk tabiiyetinde bulunan diğer Rumlarla kabil-i kıyas değiliz. Bizim ekalliyetlerle hiçbir münasebetimiz yoktur. Doğrudan doğruya Türk İslâmların ekseriyeti dahilinde aynı ırka mensup ve yalnız din noktasından Ortodoksluk mezhebine saikiz.İşte bu menşe-i ırkıyemizi,aslımızı,lisanımızı tefsir ve ezhan ederek,ol suretde Türk İslam kardeşlerimizle birlikte Türk vatanının selamet ve saadetiigaye-i ulviyesinde aynı fikir ve hiss-i mütefekkir ile ve mütehassıs-ı yek vücut olarak yaşamaya karar verdik.Doğup büyüdüğümüz ana topraklarımızdan başka bize külliyen yabancı ve ahlak ve âdâtımıza,lisanımıza gayri muvafık muhitlerde,topraklarda yaşayamayız ve yaşamamızın da kabiliyet ve imkanı yoktur." demiştir. (11)
Peki yıllar yıllar sonra ne oldu biliyormusunuz? Milli Mücadeleyi destekleyen, Türk olduğunu her yerde dile getiren, mübadele antlaşması sonucu Yunanistan'a gitmeyi şiddetle reddeden Papa Eftim'in bu tutumunun intikamı, torunu Sevgi Erenol'dan alındı.
2007 yılında Türk-Ortodoks Patrikhanesinin adı Ergenekon davasına karıştırılmış ve Patrikhane var olduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütünün karargahı olmakla itham edilmiş. Patrikhane Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol dava kapsamında tutuklanmış, müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 17-25 Aralık sürecinin arkasından özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından serbest bırakılmış.
Aşağıda yazdığım Sevgi Erenerol'ün Ergenekon hakimlerine söylemiş olduğu şu sözler ancak Türk Milliyetçisi, vatan, bayrak sevdalısı kişilerin cümleleri olabilir:
"Şayet Kurtuluş savaşı zaferle sonuçlanmamış olsaydı; sanık sandalyesinde Mustafa Kemal ve Papa Eftim yan yana olacaklardı. 91 yıl sonra bu operasyonla Türk ordusuna açılan savaşta Türk ordusunun Genel Kurmay Başkanı sanık sandalyesinde oturtulurken onun yanında Papa Eftim'in torunu Sevgi'nin oturtulması bir tesadüf müdür? Asla!
Türk ordusu nasıl ki; Mustafa Kemal'in deyimiyle Türk birliğinin çelikleşmiş iradesiyse, Türk Ortodoks Patrikhanesi de Mustafa Kemal düşüncesinin çelikleşmiş iradesidir. Tekrar ediyorum. Bugün bu salonda Genel Kurmay Başkanımızın yanında olmak benim için şereftir, onurdur, namustur!"
Yukarıdaki yazı Ümit Doğan'ın Türk Papa adlı kitabından alıntıdır.
Fener Rum Patrikhanesini ve işgalleri kınayan Türk Ortodoks Cemaatinin ruhani
temsilcilerivle, murahhasları arasında Nevşehir Türk Ortodoks Cemaati Murahhası
Güdürlüoğlu Anarkius ve Ürgüp Türk Ortodoks Cemaati Murahhası Hacı Eftimoğlu
Efdad’da bulunmaktadır..
Özetle: Türklerin 1071 Malazgirt Savaşı öncesinde
Anadolu’da yaptıkları Malazgirt savaşı sırasında, Bizans ordusunda görev yapan Türk
askerlerinin savaştıkları ordunun Türk ordusu olduğunu anladıkları anda saf
değiştirerek Sultan Alparslan tarafında savaşa katılmaları, Türk bilincine
sahip olduklarının göstergesidir. Malazgirt savaşı sonrasında Anadolu’da
hakimiyetlerini her geçen gün arttırarak
devlet kuran Türkler, Bizans
ordusunda görev yapan Türk boyları ve yine Bizans hakimiyeti altında yaşayan
Hırıstiyan Türklerin sağladığı destekle daha da kuvvetlenmiştir. Anadolu
Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetleri altında yaşamaya başlayan Türklerin bir kısmı
Müslümanlığı kabul etmişse de, Hıristiyan Türklerin bir kısmı da varlıklarını
Hıristiyan Ortodoks olarak devam ettirmiştir.
Moğol
istilası(Hülagü ve Timur) sırasında ve sonrasında Hıristiyan, Manihesit ve
Budist bazı Türk , Tatar ve Moğol topluluklarının Anadolu’ya yerleştirilmesinin
yanısıra eski Göktanrı inancına sahip Türk boylarının da Anadolu’ya gelerek
yerleştiği bilinmektedir. Bunların bir kısmı zamanla Müslüman olurken, bir kısmı
eski dinlerine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. İç Anadolu’da
Nevşehir-Kayseri-Niğde-Tokat-Ordu çevresine yerleştirilen Tatar-Türk boyları
arasında "Maniheist" inancına sahip Türklerin zamanla Müslümanlığı
benimsedikleri, bununla birlikte Gayrimüslim-Hıristiyan-Türk topluluklarının da Türk hakimiyeti altında
hayatlarını sürdürmeye devam ettikleri görülmektedir. Kur’an’da 30’uncu sure
olan “Rum “suresinden dolayı Anadolu’da yaşayan topluluklara (Müslümanların
haricinde ) Rum(Romalı) adı verilmiş bu yüzden Türk Ortodoksları da kendilerini
bu adla adlandırmışlardır.
"Gerçi Rum isek de hurufumuz Yonanice denilmesi, Roma(Rum)
bu sebebledir."
Yukarıdaki cümleden de anlaşıldığı gibi kendilerini tanımlarken Yunan olarak değerlendirmemişlerdir. Türk
Ortodoksları bağlı oldukları kiliselere kayıt
edilirken baba adlarına göre kayıt edilmektedir.
Lozan Barış görüşmeleri sırasında İsmet
İnönü’nün "50.000 Türk Ortodoksu Müslümanlarla eşit yaşamak istediklerini dile
getirmektedirler” sözleri Anadolu’dan ayrılmak istemeyen Türk Ortodokslarının
durumlarını özetlemektedir. Buna rağmen mübadele meselesi dine dayalı zorunlu
yer değişimini esas alarak imzalanmıştı. Bunun sonucu olarak Türk Ortodoksları
Yunanistan’a gönderilirken, Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türklerle birlikte,
Yunan, Slav, Arnavut, Pomak, Bulgar, Ulah vd. Müslümanlar etnik kökenlerine
bakılmaksızın mübadeleye tabi olmuşlardır. Yunanistan’ın almak istemediği Arap ve
Arnavut Ortodoksları meselesi daha sonra çözüme kavuşturulmuştur..
İşte böyle Karamanlıların hikayesi.......Sevgili Leyla Kaplan konuyu Millattan önce 4200'lü yıllardan alıp, 30 Ocak 1923 Lozan Barış Antlaşmasına kadar getirdi. Ardından bu tarihi olay 2007 yılına dayandı, 2019'da da nihayet bloga konuldu :)
Bu yazıyı hazırlayan Sevgili Hocam Leyla Kaplan'a en kalbi duygularımla.........
Bana sertaccihan01@gmail.com adresinden ya da 0538674829 nolu whatsapp hattından ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimle
Sevgilerimle
1- Ekrem Memiş:Eskiçağ Türkiye Tarihi,Konya 2002,sh.16,17)
2- Marco Polo’nun Geziler Kitabı(Çeviren:Ömer Güngören),İstanbul 1985,sh.19
3- Ali Bademci;Karamanlılar Rum Veya Ermeni mi?,19 Kasım 2014,Haberiniz com)
4- Karamanlılar:Bin 960, Maria Stamova; Çok Dillilik Açısından Gagavuz Türkleri,Çağdaş Türklük Araştırmaları Sempozyumu(2002) Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları No:395, Ankara 2004, sh.183,185 Yonca Anzerlioğlu: Karamanlılar, Urumlar ve Gagavuzlar Arasında Tarihsel Ve Sosyo Kültürel Bağlar Var mıdır? Çağdaş Türklük Araştırmaları Sempozyumu (2002) Ankara 2004, sh.221,231
5- Mustafa Ekincikli, Karamanlı Ortodoks Türkler, Ankara 1998,s.137, Yalçın Öcal,Tarihin Işığında Gayrimüslim Türkler,İstanbul,2004,s.15-16)
6- Mustafa Ekincikli,a.g.e.s.130-138)
7- Vryonis Speros,The Decline of the Medival Hellenism in Asia Minor and Process of İslamiztion from 11.th. through the 15. Centuries, Los Angeles 1971,s.452-453,Yonca Anzerlioğlu, Tarihi Verilerle Karamanlı Ortodoks Tarihi,Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, s.51,sh.179.,Mustafa Ekincikli, a.g.e,s.137)Sebahatin Yaşar, Son Kırifos Romanında Türk Ve Yunan Milliyetçiliği Osmanlı Gayrimüslimlerinde Milliyetçiliğin İç Etkenleri,Türk Yurdu,Mart 2012,Sayı:295)
8- Hayrullah Kaya:Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıca’da Arapça ve Farşça Kelimeler,Turkısh Studies,volume3/3 Spring 2008,sh.482,483 )
9- İbrahim Erdal, Türk Basınına Göre Ortodoks Türklerin Milli Mücadeledeki Tutumu,Atatürk Yolu Dergisi, Mayıs-Kasım 35-35.sayılar, s.333-343 Bülent Atalay, Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923), Tarih Ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul 2001, s.186 Zekeriya Türkmen, İstiklal Harbi Yıllarında Türk Ortodokslarının Fener Rum Patrikhanesine Karşı Yürüttükleri Propoganda Faaliyetleri, Askeri Tarih Bülteni 24/46,Şubat 1999, s.71, Sebahhatin Yaşar, Son Kırifos Romanında Türk Ve Yunan Milliyetçilik
10- Bülent Atalay,Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri(1908-1923) Tarih Ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul 2001, s.186
11- İstamat Zihni,Anadolu Ortodoksluk Sedası,29 Temmuz1339 /1923,No:2)