13 Mayıs 2025 Salı

GİRİT'TEN GELENLER, HEP DÖNECEKLERİ GÜNÜ HAYAL ETTİLER.....


 


Devlet Arşivlerinden bir fotoğraf
 
Yanyana iki sandalyede oturan şık giyimli iki şahıs. (Altında "Esvabcıbaşı Hızır İlyas Bey" notu bulunmaktadır.)



 Fatmatüz Zehra Yıldırım'ın röportajı

1924 Kandiye / Girit 2015 Mudanya / Türkiye

Röportajı yapan Değerli Emir  Savaş Doğan' a sonsuz teşekkürlerimle.......


- Siz ilk kuşak mübadilsiniz. Allah uzun ömürler versin. Kendinizi ve gelişinizi biraz anlatabilir misiniz?

-Kandiye'de doğmuşu altı aylıkken gelmişim Mudanya'ya.....Babam çiftlik sahibiydi arada...bir evin bir oğluymuş....çok yakışıklıymış....kapı önünden geçtiğinde genç kızlar onu görmek için dışarı çıkarlarmış, çıkamayanlar kafes arkasından....ablamlara bakan dadılar varmış evde.....zeytincilik yapıyorlarmış. Bahçelerimiz varmış. Evin önünde sakız ağaçları varmış, mermerin üzerine sakızlar düşermiş bolluktan.....

-Ailenizde bir dağılma oldu mu Türkiye'ye geldikten sonra?

-Girit'ten teyzemler, dayımlar geldi. Dedemleri bilmiyorum mesela....bizle ve teyzemler Erdek'e geldik. Sonradan dağılmışız. Teyzem Mudanya'ya geldi. Babamın adı İbrahim idi. Bana anlatırdı : Yanında çalıştırdığı kişiler babama ;

     "Ağam bak senin ekmeğini yiyoruz, sakın kalma burada.....al çocuklarını git....balta sesleri geliyor. Biz sizi müdafaa edemeyiz. Sizi müdafaa ettik mi bizi keserler." demişler.

-Kaçtınız malı mülkü bırakıp tabii  Ne acı!

-Nasıl durursun? Babamda sandığın kenarını altın paralarla doldurmuş. Bir kemer almış yanına...çiftlik sahibi adam.....dört çocuk....evden aşağı inerken, kapının yanı başında duran büyük tencere altını kemerin arasına doldurmuş, diğerleri kalmış.

-Ne verdi Devlet size burada?

-Ablamın kocası on sekiz yaşında gelmiş buraya...Türkçe bildiği için bütün tapu memurlarıyla ahbap olmuş. Yer göstermişler. Hep o yerler onun yüzünden alınmış. Babam Türkçe bilmiyordu. Eniştem Rüştiye'yi bitirdiği için iki lisanı vardı.....onun sayesinde bizde iyi mal aldık. Yoksa iki çiftlik boşa gidecekti.

-Özlediniz mi oraları hiç?

-Girit'ten gelenlerin çoğu geri döneceklerini zannediyordu. Maalesef dönemediler. Hiç kimse burada mal sahibi olmak istemiyordu. Geri dönmenin hayalini kuruyorlardı. Kimi Marmara adasına, kimi Paşa limanına, kimi Vori' ye gitti. Benim kaynatam fırıncıydı. Girit'te de fırıncılık yaparmış...çok para kazanıyordu ama Türkiye'de mal sahibi olmak istemedi. O da geri dönmek istiyordu. Dönemedi otuz altı yaşında öldü....yani anlayacağınız hep acı hep hasret çektik.

( Söyleşinin bundan sonrasını kızı  Derya Verim hanımefendi ile gerçekleştirdik.)

D.V Teyzem bugün beni Girit'e çağırsalar hiçbirşey almadan, gözümü kırpmadan döner giderim derdi.O  kadar özlem içinde yaşamışlar. Babannem anlatırdı "Gemiler geldi gidiyoruz dediklerinde tavada balık kızartıyormuş.Balığı tavayı bırakıp gemiye gitmişler....Teyzemin eşine Yunan kıyafeti giydirmişler,tanınmasın diye....bu iyiliği Rum komşuları yapmışlar. Bir sürü katliam olmuş......buraya geldiklerinde de yarım gavur demişler,buradan gidenler de aynı muameleyi görmüş...."tarlaya hayvan girse bırakın, Giritli girdiyse kovan" derlerdi. Rumca konuşmamızı istemiyorlardı.Kahvede iki kapı varmış, jandarma gelince diğer kapıdan kaçıyorlarmış....evlerde hep Giritçe konuşulurdu.

-Baskı hükümetten geliyordu tabii......Türkçeyi çabuk öğrenipuyum sürecini sağlamak için....ama bu yalnış anlaşıldı ya da yanlış uygulandı.

D.V Öyle barbarlığı yapanların amacı siyasetti.Babannem bizimle birlikte yaşardı.Girit'te evlerinin deniz kenarında olduğunu anlatırdı. Oradaki Rumlarla çok iyi dostlukla kurduklarını paskalyayı,ramazanı birlikte kutladıklarını anlatırdı. Gemiye bindiklerinde Rumların -kardeşim gidiyor diyerek bayıldıklarını anlatırdı. Mübadele hepsini parçalamış, aileler dağılmış.Birbirlerinden yıllarca haberleri olmamaış insanların....Ulaşım ve fakirlik yüzünden akrabalar birbirini arayamamış.Buraya zengin gelmişler, fakir olmuşlar.

-Maalesef öyle kısa zamanda büyük acılar yaşamış mübadiller...Türkiye'ye göç eden hiçbir halk bu kargaşayı yaşamamış bildiğim kadarıyla......

D.V  10 sene önce Giritli bir aile ile tanıştım....Gönen'in bir köyünde doğan annanesi vasiyet etmiş,köyümde çok sevdiğim Türkler vardı, ölünce Musakça köyünden toprak getir mezarıma koy diye....onları o köye götürdük,evlerini bulduk, nar ağaçlı evin yanına yenisi yapılmış. Eskisi viran halde duruyordu. Giderken "beni çok mutlu ettin, bende seni ailenin doğduğu yerlere götürmek istiyorum" dedi. 5-6 yıl sonra eşime ve bana uçak bileti yolladı...bizi 10 gün misafir etti, Girit'e gönderdi. Orada başka bir aile ile tanıştık. Onlarda Alaçatı'dan gelmişler Girit'e Alaçatı deyince gözleri parlıyordu.

-Oradaki sosyal yaşamdan birşeyler anlatabilir misiniz bize?

D.V  Elbette...ben onların günlük yaşamına meraklıydım....anlatılanları hep dinledim. Girit'te iki tane çiftlikleri varmış babamların...yanlarında çalışan köleleri ve dadıları...buraya gelince o kadar zengin değildik ama gelirimiz ortalamanın üzerindeydi. Mesela kız istemek için önceden haber verilirmiş.Giyinilir,çiçek, lokum ya da Girit kurabiyesi ile gidilirmiş kız evine......Kız beğenirse damadı "Bir dahaki gelişinizde veririz" diyorlarmış ailesine....nişanda damat kurabiyesi ( armut şeklinde ve üzerinde karanfil) ile bir sürahi şerbet  kırmızı jelatine sarılr kurdele ile bağlanır öyle gidilirmiş. Çocuk doğumlarında ise loğusa şerbeti ve Kalapsiça (Küçük lokum) yapılır çocuklara dağıtılırmış....Çocuk yürüdüğünde büyük bir simit yapılır başından geçirilirmiş. Üç kulhuvallah,bir Elham okuyup, simidi ayaklarında kırarlar ve çocuklara dağıtırlarmış......

                                                                                      Sevgilerimle



BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...