24 Nisan 2015 Cuma

MÜBADİL ŞEHİRLER-NİĞDE GEZİSİ

Selam
18-19 Nisan  tarihleri arasında dernekle birlikte Niğde ve köyleri gezimizi düzenledik ve şahane anılarla geri döndük. İlk durağımız Dedemin ve babaannemin  köyü Hasaköy (Αξός) idi. Köyün sakinleri ve akrabalarım bizi köy kahvesinde karşıladılar. Kısa bir selamlaşma, kucaklaşmanın ardından getirilen çaylar, pideler ve ayranlarla bizi ağırladılar. Gönlü zengin Anadolu insanları,  tüm misafirperverlikleri ile 40 kişiyi yedirip içirip gönderdiler.
 
 
 Bizde onlara şükranlarımızı belirtip, dostluğumuz pekişmesi için  Derneğimizin flamasını, lokum ve takvimimizi hediye ettik. Emeği geçen tüm Hasaköylülere , ileri yaşlarına rağmen hoşgeldiniz demeye kadar gelen babamın amcasının çocukları Mecit ÖZTEPE, Kerim ÖZTEPE'ye  2.derece kuzenim Erdal ÖZTEPE ile Ertuğrul YILMAZ, Kenan DEMİR, Bayram YILMAZ, Orhan SÜZER, Ali AKSU ve Sinan ARPAT'a çokk teşekkür ederiz. 



Hasaköy  (Αξός) Ruhban okulu
 
Eskiden Hasaköy ve  Konaklı merkez köymüş....Ruhban okulundan-Azize Makrina Kilisesine oradan da  Konaklı kilisesinin altına kadar yer altı kenti varmış..

 
Azize Makrina Kilisesi
 

2013 yılında Fener Rum Patriği Bartholomeos geleneksel bahar ayinleri çerçevesinde,  90 yıl önce atalarının göç ettiği topraklara gelerek  Hasaköy'de bulunan Azize Makrina kilisesinde ayin yönetmiş. 
 
Umarım bizim gösterdiğimiz hoşgörüyü  ve hassasiyeti Yunan hükümeti de gösterir ve Yunanistan'da bulunan camilerimizi ibadete açar.
 
 

Kilisenin içinde ayrı bir odada bulunan Azize Makrina'nın mezarı....
 
 
 
 
 
Burası da babaannemin gelin geldiği Rum evi nam-ı diğer kemerli ev.....İçi buz gibi...Şu anda soğuk hava depolu kiler olarak kullanılıyor. Patatesler, elmalar orada saklanıyormuş. Bu evlerden  kimler geldi kimler geçti :((((
 
 
 
Öyle güzel kültürel varlıklarımız var ki.... bakımsız olmasına rağmen hala dimdik ayaktalar..
Son olarak Azize Makrina kilisesi önünde, sarı çiçeklerin içinde kameralara gülümsedik ve Niğde gazozlarımızı içe içe Hasaköy'e veda ettik...
 
 
Ardından Konaklı kasabasına diğer adıyla Misli'ye geçtik. Çünkü bizi orada Yunanistan Dedeağaç'tan gelen mübadil arkadaşlar bekliyordu.  Onlarla birlikte Hazreti İdris'in mezarının ve ibadethanesinin olduğu düşünülen yerde buluşmamızı ölümsüzleştirdik. Karşılıklı hediyelerimizi sunduk... İyi dileklerle vedalaştık.

 
 
 
 

Konaklı (Misli) Aziz Vasilius  kilisesinin dışarıdan görünüşü.... dışı, içinden iyi durumda.. Restorasyon çalışmaları başlamış ama biraz ağır gidiyor gibi....







 Kilisenin içi çok büyük ve Hasaköy Azize Makrina kilisesine göre daha korunmuş durumda.... duvar resimleri, aziz ve melek tasvirleri belirgin... Misli-Konaklı kilisesi turizme kazandırıldığı taktirde çok fazla turist çeker diye düşünüyorum... 
Çünkü gelecek turizm de :))))
 

Konaklı-Misli'yi ardımızda bırakıp, müze  kapanmadan yetişebilmek için  Gümüşler kasabasına doğru yola çıktık.




 Gümüşler Manastırı'nın yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber; 8-12 yüzyılda yapıldığı sanılmaktaymış. Çok büyük bir yapı....Hatta Kapadokya bölgesinde günümüze iyi korunarak gelmiş en büyük manastırlardan biriymiş. Uçsuz bucaksız yer altı şehirleri var...Daracık koridorlardan sadece 1-2 metre inebildik. Buralarda yapılar o kadar ilginç ki ;evler, kiliseler her yer birbirlerine yer altı şehirleri ile bağlantılı.... Biz sadece manastırın orta avlusunu ve kilisesini  gezdik.
 

 
 Orta Avlu...Burada mezarlar ve erzak depoları var.

 
 
 
 Sol kapı yeraltı şehrine gidiyor.Yer altı şehrinden yeryüzüne ulaşan havalandırma sistemi ve megafon şeklinde haberleşme sistemi var.
 
 



 
 Duvar resimleri 1960 lı yıllarda İngiliz Arkeolog-restoratör Michel Gough tarafından tamir edilmiş.


 
Gülen yüzlü Meryem ve Hazreti İsa tasviri
 
 
Yukarıda Andaval'ın eski kilisesi yeni camii....
 
 
Artık yavaş yavaş ilk gün biterken, eski ismi ile Andaval yeni ismi Aktaş'a geldik... Camisinin içini görmek istedik köyün imamı koşa koşa geldi bize camii gezdirdi. Rum evi görmek istedik ,Hemşehrimiz Salim TARIM bize  evini açtı, gezdirdi. Mübadele de b İshaklı ya da Ağsaklı'dan gelmişler. Yani Haydar dedemin köyü...Annem hepsini babasına yani Haydar dedeme benzetti....En çok Andaval'ı sevdi...
 
Bu arada "Andavallımısın" hikayesini de yerinde; Dernek Bşk.Yrd.Osman Bey'den dinleyerek öğrenmiş olduk.. Andaval halk arasında "aldatılabilen,saf" anlamında kullanılıyor. TDK sözlüğünde bile argo diye geçiyor. Haksızlık bu orada yaşayan insanlara.... Aslında hikayesi o kadar masum ki.....
 
Köy halkı çok misafirvermiş. Bu köyün misafirperverliğini duyan gelmiş. Yazın kendi köylerinde çalışıp paraları biriktirir, kışın Andaval'a geçerlermiş. Andaval'lılar ise gelenlere tanrı misafiri diyerek ev ev o misafirleri paylaşır, uyanık misafirlerini rahat ettirmek için ellerinden geleni yaparlarmış. Artık o kadar ki ; ağıllarda ki hayvanlar bile kesilir, yedirilirmiş. Misafirler bahara kadar türlü bahanelerle bir türlü gitmezlermiş. Bu durum böyle yedi sene devam etmiş.
O kadar çok gelen olmuş ki; Andavallıların ambarları boşalmış. Bu sefer de uyanık misafirler "borç verelim size, ödeyemezseniz sulak arazileri verirsiniz anlaşırız" demişler. Gariban köylüler kabul etmişler. Borç aldıkları para ile yine ambarlar, mutfaklar dolmuş birlikte güle oynaya yemişler. Borç ödeme vakti gelince Andavallı gariban tarlasını, evini gelen pek muhterem ! misafirine devredip, tası tarağı toplayıp köylerini, beş parasız terketmişler.
 
İşte böyle.....Acıklı bir hikaye....ama Anadolu ile bir şekilde bağlantısı olan her insan böyle değil mi?  
 
 
Aktaş'lı - Andavallı hemşehrilerimiz bizi yolcu etti.. Buradan Niğde'ye otelimize  geçtik..Odalarımıza yerleştik. Yarım saat sonra lobi de buluştuk. Hepimizin yüzünde yorgun fakat mutlu ifadelerle akşam yemeğine geçtik.
 
İlk gün işte böyle geçti......İkinci gün anlatımları ve resimleri yarın....
 
                                                                      Sevgilerimle  
 








16 Nisan 2015 Perşembe

İSTİRİDYE MANTARINDAN YALANCI İŞKEMBE ÇORBASI

                           
Selam 
Blog işlerine başlamadan  önce EV CİNİ adlı  siteyi  takip etmekten  keyif alırdım. Yemek tarifleri, yazıları, sitesinin tasarımını çok beğenirdim. Uzunca bir süredir yazmıyor.. Sebepsiz gitti..:(( Hala arada bir girip yazdı mı diye bakmaktan kendimi alamam. Rica ediyorum arkadaşlar okuyucularınızı da düşünün de  eğer gidiyorsanız bir küçücük açıklama yazıverin..

Şimdi tarifini vereceğim bu çorba da birrrrr EV CİNİ tarifi....Aynı işkembe çorbası....Çok lezzetli .....
Artık marketlerin sebze reyonlarında istiridye mantarı bulmak mümkün...Çorbasını yapmadığım zamanlarda iri iri doğrayıp tereyağında kavururum...



MALZEMELER
  • 2 yemek kaşığı tepeleme un
  • 1 fincan sıvı yağ ( Ben zeytin yağ kullanıyorum) 
  • 1 paket istiridye mantarı
  • 2 diş sarımsak
  • 1 fincan sirke
  • 1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 1,5 litre su (et suyunuz varsa ekleyin daha da lezzetli oluyor)
TARİFİ
  • İstiridye mantarlarının güzelce yıkayıp, küçük küpler halinde doğrayalım.(Sapları sert oluyor.İsterseniz atabilirsiniz)


 Çorba tenceresine sıvı yağı koyalım, kızınca unu ekleyelim ve hafif rengini değiştirip kokusu çıkana kadar kavuralım.


Suyumuzu tenceremize ekleyelim.Meyanesinin eriyip, suyumuzun içine karışıncaya kadar karıştıralım.Suyumuz  kaynayınca doğradığınız mantarları ekleyelim ve yumuşayana kadar haşlayalım.


 Tavada tereyağını iyice kızdıralım ve kırmızı biberi ekleyip, ocaktan alalım..

Sarımsakları bir miktar tuzla ezelim ve sirkeyle karıştıralım.

Çorbamızı  tabaklara koyalım. Üzerine kırmızı biberli yağı gezdirin. En son olarak sarımsaklı sostan arzu ettiğiniz miktarda ekleyin.
                                                                                 Afiyet olsun...


Dernekle birlikte ben, bu hafta sonu Niğde ve köylerini gezmeye gidiyorum.Ayrıca pazar günü de Yunanistan'dan beri devam ettikleri helva şenliklerine katılmak üzere Yeşil burç köyüne uğrayacağız. Herkese güzel geçen bol gezmeli hafta sonu diliyorum.Sevgiler

                                                                           




30 Mart 2015 Pazartesi

HEP BERABER ANILARIMIZI YAZALIM....YOKSA BAŞKALARI YAZACAK...


Herkese Günaydın
Cuma günü sizlere Haydar Dedemin hikayesini anlatmıştım. Bu hikayeyi yazmamım sebebi; Turkish Forum sayesinde tanıştığım Lale Hanım ve arkadaşlarının,  Ermenilerin yaptığı 100.yıl "sözde" soykırım propagandasına karşılık olarak şimdiye kadar acılarından hiç bahsedilmeyen Türk ve Müslümanların asıl nasıl bir soykırıma uğradıklarının anılarla belgelenmesini içeren bir projedir.
Proje metni aşağıdadır. Yazının her satırına katılmamak mümkün değil....Özellikle aşağıda yazacağım paragraf gerçekten beni çok üzdü. Aynen yayınlıyorum....Bize kim sahip çıkmalı acaba? 

"En üzücü olanı ise, bu propaganda silahının, hedeflediği kitlelerden Türkiye Cumhuriyeti aydınlarını adeta 'efsunlamış' olması, onları da bu yalanı savunur hale getirmesi ve aksinin savunulmasının, 'milliyetçilik, faşizm' olarak adlandırılabilmesidir."

Bizde o zaman birbirimize sarılırız. Türkiye'de ki her ailede mutlaka bu acılar vardır.Yaşadıklarımız var, büyüklerimizin anıları var...Hiçbiriniz sormadınız ailelerinize bunu tahmin edebiliyorum. Çünkü  toplumumuzda böyle  bir farkındalık oluşturulmamış...İzin verilmemiş...Çok acı hikayeler olduğu için konuşmamayı, unutmaya çalışmayı istemiş büyüklerimiz.....

Aile büyüklerim; geçmişi hatırlasam bana ne kazandıracak güzel birşey yok ki, anlatsam sana ne kazandıracak kinlenmenden başka.......... derlerdi. İkna edene kadar akla-karayı seçerdim... anlatmaları için yeminler ederdim - kinlenmeyeceğime- dair.....(Bizimkilere göre kinlenmek berbat birşeydir...Ölsen daha iyi yani) 

Eğer katılmak isterseniz çok zorlanacağınızı tahmin edebiliyorum. Sizden ricam Cumhuriyet Kadınları Derneği'ne ait  bu projeyi sayfalarınızda paylaşarak olabildiğince çok insana duyurmamız ve  Osmanlı Türk ve Müslümanlarının 1.Dünya Savaşı'nda birden çok cephede saldırıya uğraması  ile yalnızca Doğu Anadolu'da yaşayanların anıları ile sınırlı olmaması, tüm Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve kuzey Afrika'da yaşayan Türk ve Müslümanların anılarını da içerecek olması nedeniyle aile büyüklerinize ait anıları metnin sonunda belirtilen formatta yazarak 

laleolcay@hotmail.com adresine en kısa sürede ulaştırmanız....

                                       Hepinizi çokkk seviyorum...Sevgiler....





















BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...