2 Ocak 2020 Perşembe

KARAFERYE DE SON EZAN........



Selanik Hamidiye Camii Şerifi fotoğrafları 


Selam
Aşağıda okuyacağınız hikaye mübadele hikayeleri arasında en çok içimi acıtanlardan biridir. 


"Müezzin İsmail Efendi yıllardır hergün beş defa çıktığı minareye bu defa adımlarını zorlukla atarak yavaş yavaş çıktı.
Gecenin sessizliği ve serinliği içinde ovanın karanlığına, aşağıdaki evlerin zayıf ışıklarına baktı.
Daha önce yüzlerce defa okuduğu ezanın, atalarının yüzyıllardır yaşadığı bu küçük kasabada son defa yankılanacağını düşünerek ellerini kulaklarına götürdü. Derin bir iç geçirerek gözlerini kapattı. Sicim gibi yaşlar kır düşmüş sakallarına doğru süzülürken, yanık bir sesle yatsı ezanını okumaya başladı.


Yağ kandilleri ile aydınlatılmış camide imam efendi ve cemaat başları öne eğilmiş gözlerinden süzülen yaşlarla İsmail efendinin okuduğu yatsı ezanını son defa dinlediler. Kasabanın en uçtaki evlerine kadar bütün kasabalılar aynı hüzün ve sessizlikle başları önde ezanın bitmesini beklediler.Bir daha bu topraklarda ezan sesinin duyulmayacağı düşüncesi hepsinin yüreğine taş gibi oturmuştu.

İmam Şefik efendi son rekatı kıldırıp selam verdiğinde cemaatin hıçkırıkları sessizliğin içinde yankılanırken sanki yarın her biri bir tarafa dağılmayacakmış gibi belki de birbirlerini bir daha hiç göremeyeceklerini düşünmeden birbirleriyle konuşmadan başları önde kafalarında bin birşey evlerinin yolunu tuttular.
Cemaatin tamamı dağılınca Şefik Efendi kapıda dikilen müezzin İsmail Efendi'den başka kimsenin kalmadığını gördü.
"Sende gidebilirsin İsmail efendi" dedi
Kapıyı ben kapatırım.
İsmail Efendi boğazına düğümlenen acıyla hiçbir şey diyemeden ağır adımlarla çıktı.
İmam Şefik efendi cübbesi ile olduğu yere çöktü. Sarığını çıkardı. Usulca yanına koydu. Küçücük bir çocukken dedesi ile bu camiye geldiklerini, camide kılınan bayram namazlarını, avluda bayramlaşmalarını, cami hocasından gördüğü dersleri aklından geçirdi.
Birisi bu tarihi camide son namazı kendisinin kıldıracağını söylese idi herhalde kötü bir rüya diye düşünürdü. Ama işte önce söylenti şeklinde duydukları sonra jandarma kumandanı ve cemaat liderleri tarafından resmen de bildirilen o gün gelmişti.
Yüzyıllardır yaşadıkları bütün atalarının gömülü olduğu bu toprakları yarın terk edeceklerdi.Bu tarihi camide son namazı kıldırmak ta ona düşmüştü.Kaç nesil görmüş bu tarihi cami kendi kaderine, yalnızlık içinde yok olmaya terk edilecekti.
İmam Şefik Efendi çöktüğü yerden yavaşça kalktı.
Sarığını kafasına geçirdi. Kandilleri tek tek söndürdü.Son kalan kandilin titrek ışığında ağır ağır mimbere çıktı. İçinde Kuran-ı Kerim bulunan bohçayı yavaş yavaş açtı.Bohçanın içinde sarılı eskimiş ciltli kitabı öpüp başına koyduktan sonra koynuna soktu.
Kasabadaki bütün evlerin pencerelerindeki solgun  ışıklardan kimsenin yatmadığını, yatamayacağını anladı. Gecenin serinliğinde içinden "Allah yardımcımız olsun, camimiz de atalarımızın ruhlarına emanet olsun" diyerek gözlerinden süzülen yaşlarla arkasına bakmadan ağır adımlarla karanlığın içinde kayboldu.
.........
Hikaye burda bitti mi, aslında yeni mi başlıyor.......

2006 senesinde ilk defa Yunanistan'a gittiğimde eskiden Osmanlı'nın olan vatan topraklarında kalan camilerin, türbelerin, bedestenlerin bakımsız acıklı halleri içimi çok acıtmıştı. Hele camları kırık, döşemeleri çıplak, şerefesi yıkık, etrafı telle çevrili bir cami beni çok etkilemişti. Caminin önünde düşüncelere daldım. Bu camide kim bilir ne bayram namazları kılınmış, insanların huzur içinde asırlarca ibadetlerini yerine getirmişlerdi. Ama şimdi cemaatsiz, bakımsız, duvarlarında incir ağaçları bitmiş durumda yok olmayı bekliyordu. Caminin insanlarının oraları nasıl bırakıp gittiklerini düşündüm. O camide son defa ezan okunmuş,son defa namaz kılınmıştı. Sonra kapıyı kapatıp gitmişlerdi.
Sanki bir güç belki de atalarımın ruhları adeta fısıldadılar ve bu öyküyü yazdım.
............
Aradan bir yıl kadar geçmişti, bir gün mail adresime tanımadığım birinden mesaj geldi.
İzmir'de yaşayan Suphi bey internette ailesinin memleketi Karaferye ile ilgili arama yaparken bu öyküyü okumuş.Öyküde adı geçen müezzin İsmail Efendi'nin dedesi olduğunu, mübadeleyle gelip yıllarca Çeşme Yukarı Camii de hocalık yaptığını, vefat ettiğinde de bu caminin haziresine defnedildiğini söylüyor ve mesajını
"Dedemi nereden tanıyorsunuz?" sorusuyla bitiriyordu.
Ben müezzin İsmail Efendi'yi tanımıyorum ki............
çok şaşırmıştım.
Kurmacayla, gerçek örtüşmüştü.
Memleketlim Suphi beye rahmetli dedesini tanımadığımı, ama kurmacanın bu kadar isabetle gerçekle örtüşmesinin ilahi bir mucize olduğunu yazdım.
Suphi bey bir de nur yüzlü dedesi İsmail Efendi'nin yaşlılık fotoğrafını göndermişti.
Öyküdeki kişilerden birisi böylece ete-kemiğe bürünmüştü."
............................................

Teşekkürler Erol Uzsoy, teşekkürler İskender Özsoy

Sayın İskender Özsoy'un Selanik'te Sela sesi adlı kitabında yer alan Erol Uzsoy tarafından kaleme aldığı güzel hikaye......

                                                                                Sevgilerimle

   

5 yorum:

  1. Hep büyük bir özlem ve merakla.kabettigim değerlerin hasreti ile gittiğim Karaferye'den büyük hayal kırıklığına uğrayarak döndüm.Katildigim gezi destinasyon eksikliği ile kaybola kaybola belirli bir root çizilmeden seyir edildiği icinbüyük şehre sadece bir saat ayırdılar.Rehber ve tercüman her ziyaretçi için belirli araştırma yaptığı halde benim o kadar araştırmam ve imarelerim ile ilgili hiç bir yere danisilmadi.Namıdeger Penaki (revani)tatlicisina bile gidilmedi.Bir tek şey kesinleşti.Penaki şurupçu tatlıcı demekmiş.Onuda kendim Rum mubadillerden öğrendim.Yne boğazımda yutkunamadıgım bir düğümdür karaferye.Yine gideceğim ve eminimki bir çok şeyi bulabileceğim.Tum mübadil arkadaşlara tavsiyem gidin hezimete uğrasanızda o havayı soluyun o suyu için.O toprağa dokunun o haz herşeye değer.
    Sertaç hanimcim hep ışık tutmaya cabaliyorsunuz yolunuz şansınız açık olsun.Bu emekleriniz bizler için çok değerli sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sibel hanım siz ne kadar da isim yazmasanız da ben sizi Penaki tatlıcısından tanıdım. Birkaç kez de gitseniz hep bir soru işareti kalacak aklınızda maalesef....Çok teşekkür ederim. :)
      Benden de size kucak dolusu sevgiler

      Sil
  2. Merhaba ben iki kez lozan mübadiller vakfıyla gittim atalarımızın dogdugu toprakları ziyarete Ilk gittigimde heyecandan hic birşey görmedim İkincide daha hissederek dolaştım.Bu yıl kısmetse Haziran ayında düzenlenen atalarımızin dogdugu topraklara ziyaret gezisine gitmek istiyorum.çünkü onların yaşadikları zorlukları anlamak bir kaç gunle hissetmek anlamak zor. Sertaç hanım size ve ĹMV da emek veren herkese teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. İçim titredi okurken, oradakilerin yaşadığı acı oturdu kalbime, ne zor Allahım :(

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel Allah razı olsun..

    YanıtlaSil

YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ....
HEPİNİZE ÇOKK TEŞEKKÜRLER...

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...