Ayla 2017'de seyrettiğim en iyi filmlerden biriydi......Olay Kore savaşında geçiyor. 1950 yılında savaşta yer alan Süleyman astsubay savaş meydanında 5 yaşında küçük bir kız bulur, bu küçük kız çocuğunun annesi ve babası ölmüştür.Nereye gideceğini bilememektedir. Süleyman kızı yanına alır ve ona Ayla adını verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla ile Süleyman baba-kız gibi olurlar. 15 ayın sonunda birliğin Türkiye'ye dönme kararı çıkar.Kore kanunlarını aşamayan Süleyman, Ayla'yı orada bırakıp dönmek zorunda kalır. Birbirlerine tekrar buluşmak üzere söz verirler.Yıllar sonra iki yaşlı insan olduklarında buluşurlar. Çok etkilendiğim filmlerden biriydi. Toplumumuz tarafından pek bilinmeyen tarihi olaylardan biri de Kore Savaşıdır. Bizim olmayan bir savaştır aslında.... toplumumuzda herkes bir hikaye...Bizde bu kadar etkileyici hikaye varken, neden Yeşilçam'ı bir Hollywood yapamadık o da başka bir soru...
Aşağıdaki hikaye; Ailesi Yunanistan Jerveni'den gelen, Ürgüp Mustafa Paşa'da yaşarken, Kore'ye savaşa giden Mustafa Kaplan'ın hayatının bir dönemdir.
Ne demeli bilemiyorum....insanoğlu kuş misali işte....bir orada, bir burada......
Babasının hikâyesini paylaştığı için Sayın Leyla Kaplan'a sevgilerimle....
Umarım birgün; Yunanistan Jerveni'den başlayan ve Nevşehir Mustafapaşa'da biten Mustafa dedesinin hayat hikâyesini bir mübadele romanı haline getirir.
Umarım birgün; Yunanistan Jerveni'den başlayan ve Nevşehir Mustafapaşa'da biten Mustafa dedesinin hayat hikâyesini bir mübadele romanı haline getirir.
Asya’ya doğudan gelen
saldırılarda coğrafi ve stratejik konumu dolayısıyla bir üs durumunda olan
Kore, saldırıları karşılayan, direnen, engelleyen veya yol vermek zorunda kalan
basamak halindedir. Bu özelliği ile yüzyıllarca Asya’yı ele geçirmek, kontrol
etmek isteyen güçlerin Kore’ye saldırmalarının sebebi olmuştur.
II.Dünya
savaşı sırasında yayılmacı siyaset izleyen Japonya, “sarı ırk
üstündür” ideolojisi ile çevresindeki ülkelere ve Asya’ya saldırarak sömürge
elde etmeyi hedeflemişti. Savaşın gidişatı içerisinde yenilmesi zor olan
Japonya ”Hiroşima ve Nagazaki’ye” atılan atom bombaları ile yenilgiye uğramış ve barış yapmaya mecbur
bırakılmıştı. II. Dünya savaşı sonunda, Sovyet Rusya’nın Japonya’ya savaş ilan
etmesi ve bunun karşılığında “Rus, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin arasında
pazarlık konusu yapılan Kore’nin bu üç devletin ortak vesayeti altına
alınmasının sebeplerinden biri olmuştur. Japonya’nın bölgeden tahliye edilmesi
ile meydana gelen kuvvet boşluğunu Sovyet Rusya ve Çin ile doldurmanın
gayretindedir. Amerika bu durumu engellemek ve Uzakdoğu’daki çıkarlarını
gözetmek amacıyla Kore’nin 38.enleme
kadar olan kuzeyini Sovyet Rusya’nın kontrolüne bırakmıştır.
Bu
yıllarda Çin’de süren iç karışıklık dolayısıyla Rusya, Amerika’nın Güney
Kore’yi kontrolüne razı olmuştu..Çin’de komünistlerin galibiyeti ile rahatlayan
Rusya, Kuzey Kore’yi, Güney Kore’ye saldırması için destekleyerek Kore Savaşının
başlamasını sağlamıştır. 25 Haziran 1950 sabahı bütün sınır boyunca Güney Kore’ye saldırıya başlayan
Kuzey Kore’nin saldırılarının önlenmesi için Birleşmiş Milletlere müracaat eden
Amerika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin üye devletlerin
kuvvetlerinden oluşan askeri güç oluşturularak Kore’nin savunulmasına karar
aldırarak (27 Haziran 1950) “Kore’ye asker göndermeyi kabul eden ülkeler ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya, Belçika, Kolombiya, Etiyopya, Yunanistan, Lüksemburg ,Hollanda, Yeni Zelanda, Filipinler,Tayland,GüneyAfrika,Türkiye'dir. Ayrıca savaşta tıbbi destek verecek
ülkeler: Danimarka. İsveç, Hindistan, Norveç, İtalya askerlerinden oluşan Birleşmiş Milletler Kuvvetleri
oluşturulmuştur. Amerikalı General Mac Arthur’un komutanlığında oluşturulan
Birleşmiş Milletler Kuvvetine Türkiye
bir Tugaylık asker göndererek savaşa katılma kararı alarak katılmıştır..
Türk askerlerinin
25/09/1950 yılında başlayan Kore yolculuğu kafileler halinde devam etmiştir.
1.KORE TUGAYI GİDİŞ DÖNÜŞ TARİHLERİ
I.KAFİLE:25/09/1950------------14/08/1951
II.KAFİLE:18/02/1951-----------22/10/1951
III.KAFİLE------------------------26/12/1951
2.KORE TUGAYI GİDİŞ DÖNÜŞ TARİHLERİ
I.KAFİLE:05/06/1951------------07/08/1952
II.KAFİLE:16/08/1951----------12/09/1952
III.KAFİLE:22/10/1951---------22/09/1952
3.KORE TUGAYI GİDİŞ DÖNÜŞ TARİHLERİ
I.KAFİLE:09/06/1952----------27/08/1953
II.KAFİLE:29/07/1952--------04/09/1953
III.KAFİLE----------------------07/09/1953
4.KORE TUGAYI GİDİŞ DÖNÜŞ TARİHLERİ
I.KAFİLE:12/06/1953----------04/08/1954
II.KAFİLE:02/07/1953--------17/08/1954
III.KAFİLE:05/07/1953--
KORE’YE GİDEN TUGAYLARIN MEVCUDU
1.TUGAY: 5724+11=5735
2.TUGAY: 5516+4=5520
3.TUGAY: 5072+1=50734
4.TUGAY: 5594+2=5596
------------------------------------------------
TOPLAM:21906----18---21924
KORE’YE GÖNÜLLÜ SAVAŞMAYA GİDEN
ÜRGÜP’LÜ ASKERLERDEN
ÇAVUŞ MUSTAFA KAPLAN
Kore’de 1950-1954 yıllar arasında görev yapan Türk Tugaylarının isim çizelgelerinin yazılı
olduğu defterde verilen rakam 21.906 asker olarak belirtilmiştir 3.Tugay 2.Tabur KH.BL.görev yapan ve
7/09/1953 tarihinde dönen babam, Ürgüp-Cemil köylü Şevki oğlu 1931 doğumlu
Mustafa Kaplan 1924 yılında Manastır Vilayeti Florina Livası Kesriye Kazası Jerveni
köyünden mübadele ile Ürgüp-Cemil köyüne gelmiş ailenin üç erkek çocuğundan en
küçüğüdür. Hatıralarını bize anlatırken duygu dolu
anlar yaşayan babam; Mustafa Kaplan Kore’ye gidişiyle ilgili olarak
“Acemiliğimiz bittiği sırada komutanlarımız bizi meydana topladı:
-"Ziyaretimize
gelen bir komutan Kore’ye göndermek üzere asker seçecekmiş" söylentileri
dolaşıyordu bir süredir. Toplandık ,yüksekçe bir yerden bize güzel bir konuşma
yaptı, hepimiz heyecanlandık ..Bize hitap eden komutanımız Kore’ye gönüllü
gitmek isteyenler bir adım öne çıksın dedi. Hepimiz tek adım olduk öne çıktık. Alanda yüzlerce asker aynı anda öne adım atmıştı.Yüzlerce postaldan tek bir”rap”sesi
yankılanmıştı..Baktım yanımdaki arkadaşa inanamadım terhisine çok az bir zaman vardı
o da öne çıkmıştı,diğerleri de.... hepimiz öndeydik. Kimler vardı gönüllüler
arasında :evli barklı hanımı hamile olanlar, çoluk çocuk sahibi olanlar, ailesinin
tek evladı olanlar, bütün birlik aynı saftaydık. Komutanlarımız isimlerimizi
yazdı .Daha sonra eleme yaptılar gönüllüler arasından. Ailevi sebeplerle
elenenler arasında Kore’ye gitmek için yalvaranlar çok oldu, bazıları listeye
yazılmayı başardı.O duyguyu anlamak çok zor sizin için.....
Birliğimizden izin verildi ailelerimizle
vedalaşmak için ben Cemil köyüne geldim Kore’ye gideceğimi söyledim babama
yüzüme baktı Türkçe bilmediği için Makedonca:
"Bana Allah Balkan
Savaşında şehitlik nasip etmedi, iki kurşun yarasıyla yaşadım arkadaşlarımın
hepsi şehit oldu. Karadağ’daki
karakolumuz basılınca ben gazi oldum. Senin alın yazında Kore’ye gidip
gelmemek varsa ne diyeyim oğlum Jerveni nere, Ürgüp Cemil nere, Kore nere?duyduk
bazı şeyler dönemeyenler, şehit olanlar, mecruhlar(yaralılar),gaziler.. Bundan sonra bir kulağımız Kore’den gelecek
haberlerde, gözümüz yollarda olacak..Bizi utandırma,acı tattırma dikkat et
kendine ve kaderiniz ortak olan arkadaşlarına,komutanlarının emirlerine
uy,geride kalma,sağlıkla gidip gelmeniz için bize düşen bundan sonra size bol
bol dua..Allah sizi de bizi de utandırmasın zafer nasip etsin”dedi….
Helalleştik annem babam, ağabeylerim,
kardeşlerim akrabalar,arkadaşlar hepsiyle..Ağabeyimin oğlu çok küçüktü tam
kapıdan çıkarken döndüm odaya çıktım minik ayağını avucumun içine aldım işaret
koydum avucuma, nasip olur dönersem bakalım ne kadar büyüyecek ayağı
dedim..Neden yaptım bilmiyorum o an içimden gelen bir hareketti belki de ağlamamak için bulduğum dikkatimi dağıtmak amaçlıydı..Köy askere uğurlama
töreni düzenlemişti.Dualarla uğurlandım..
KORE YOLCULUĞU BAŞLIYOR..KABE HİZASINDA
NAMAZ..
Birliğimize teslim olduk son hazırlıklar
tamamlandı gemiye bindik, rıhtımda kalanlara el salladık..Hepimiz gülümsemeye
çalışıyorduk, kalanlar gidenler aynı endişeyi duyuyordu yüreklerinde acaba dönecek
miyiz?.Acaba dönebilecekler mi? Yola çıktık. Merhaba Akdeniz.
Gemimiz nerelere uğrayacak ikmal yapacak
bilmiyorduk, zaman zaman bilgilendirme yapılıyordu neredeyiz diye....Süveyş
Kanalından, Kızıldeniz’e çıktık duyuruları yapıldı..Gemimiz Kızıldeniz’de seyir
halindeyken bir duyuru yapıldı.
- Öğlen üzeri gemimiz tam Kabe’nin hizasında
olacaktır isteyenler namaz için güvertede toplansın..
Bir koşuşturmaca başladı denizden çekilen suyla abdest aldık...Hepimiz
tam kadro güverteye sıralandık. Duyuru tekrar yapıldı.
- Biraz sonra gemi hız
kesecek ve Kabe selamlanacak..Ezan okunacak. Namaz komutan Tahsin Yazıcı
imamlığında kılınacak..Baktık birbirimize sevinçle..Namaz başladı
..Komutanlarımızla saf tuttuk yan yana..Namaz sonrası helallik istedik birbirimizden..Duamızda
zaferle sağ salim dönmeyi diledik, Allah’tan...... ,dönebilirsek eğer yeniden
namaz kılmayı arzu ettik aynı şekilde ve Hacca gelmeyi Kabe’yi yakından görmeyi
istedim bütün kalbimle..Korku salma kalbimize Allah’ım zaferle dönmeyi nasip
et..
Kızıldeniz’den Okyanus’a merhaba dedik kısa
süre sonra, denizden midir? rüzgardan mı? endişeden mi? hastalanan
arkadaşlarımız oldu gemide..
Sahillere yakın seyrettiğimiz ve ikmal için
limanlara yanaştığımız zamanlarda yerli halk akın akın sahile geliyor satıcılar
gemimizin etrafını sarıyorlardı. Türk askeri olduğumuzu öğrenince bir sevgi seli
gösteriyorlardı ki anlatamam size....Müslüman olanlar Allahuekber diyerek
selamlıyorlardı bizleri…Ellerindeki eşya ve yiyecekleri üzerimize atmaya
çalışıyorlar..Biz paramız yok diye işaret ettikçe helal helal diyerek cevap
veriyorlardı.Almamak için epey mücadele ediyorduk.Kimimiz sandaldakilere para
atmak zorunda kalıyordu istemeden aldığı bir eşya için..Türklere, Türk askerine
duyulan güven hepimizi etkilemişti.
YOLCULUK GÜNLÜĞÜ
22-6-1952 günü sabah gözümüzü açtığımız
zaman kendimizi Seylan adasında Kolombo’da bulduk.Bu liman bütün ecnebi
gemileri ile dolu idi.Saat 14’e kadar
orada kaldık.Satıcılar oyuncak ve yiyecek satıyorlardı.Fil heykelleri küçük ve
güzel nakışlı kahve kutuları gibi şeylerle sandallar dolu idi.Şehrin hemen
gerisinde Adem tepesini gördük bu mukaddes tepe Hazreti Adem ile Hava’nın
buluştukları dağdı.
23-6-1952 Pazartesi günü hava güzel deniz
sakin arkadaşların hepsi neşeli çünkü günlerimizden kıymetli bir günümüz olan
Arife gününü yaşıyorduk.Vatanımızdan binlerce kilometre uzakta olmamıza karşı
gene şunu düşünüyorduk”Annemiz babamız kardeşlerime neler alıyorlar bu
hediyeleri alırlarken acaba bizi de düşünüyorlar mıydı?”Böyle kendi kendime eski
çocukluk hayalime dalıyordum.Arada sırada onları unutmak içinde bazı
arkadaşlarımla eğlenceye dalıyordum.
24-6-1952 Şeker Bayramı sabahleyin saat
4.30’da kalktık.Bu mübarek günümüzü karşılamak için..Saat 6.30’da Bayram namazı
kıldık.Namazdan sonra arkadaşlarla bayramlaştıktan sonra yemeğimizi yedik.Bunu
müteakip yüzbaşımız geldi.Hepimiz memnun olduk.Hiç olmazsa bu uzak diyarda bize
babalık etti. Halimizi hatrımızı sordu ellerimizi sıktı.Bizde hepimiz elinden
öptük ve böylece bütün subaylarımızla bayramımızı kutladık.-“İŞTE BU YAZILARIM
SİZLERE HATIRA OLSUN.BENSİZ GEÇEN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN……..”
24?-6-1952 günü saat 20’de Samatra adasının yanından geçtik
ve güzel bir gece geçirdik deniz gayet sakin…Böylece Samatra boğazından
ilerliyorduk 25-6-952’de sabahleyin kalktığımız zaman denizde birtakım ağaç
kökleri ve dalları gördük.Uzaktan balık sanmıştık yaklaştığımız zaman ağaç
dalları olduğunu gördük..Biraz gittik birçokta balık gördük.Epeyce büyüktüler
uçan balıklar denizin sakinliğinden istifade etmiş gibi uçuşuyorlardı.İki tane
yük gemisine yetiştik ve geçtik gayet güzel ilerliyorduk.
26-6-1952 Perşembe sabahı gözümüzü açtığımız
zaman çok güzel manzaralar ile karşılaştık.Tarihlerin sayfalarını dolduran on
binlerce Filipin adaları arasından ilerliyorduk.Bir küçük ada üstünde 100 kadar
petrol silosu vardı.Onun sağında olan küçücük bir kara parçası üstünde
İstanbul’da Kız Kulesini hatırlatan bir kule vardı yanında üç dört ağaç hurma
olduğu için manzara daha güzeldi…
27-6-1952 Cuma günü bütün gün kara yüzü
görmedik.Deniz gayet sakin arkadaşlar hep neşeli,fakat yalnız bir şeyden
şikayet ediyorlardı o da temizlikti.Bu temizlik işi çok aynasız(ayarsız)
gidiyordu.Yapanlar için olduğu kadar yapmayanlar içinde hayli zor geliyor.Çünkü
sabah 6’dan sonra yüznumaraya koğuşlara gitmek yasak oluyor saat 11’e kadar
içeri giremezdik su falan bulup içmezdik gayet başka milletlere nazaran baskı
altında yaşıyorduk.Birgün evvel Kore’ye gitmek için Allah’a
yalvarıyorduk.Gemide çok sıkıntı çektik bereket versin subay gazinosunda vazife
aldım her gece dört arkadaş orasını süpürüyorduk. Süpürdükten sonra bir arap
vardı gelip muayene ediyordu çok beğendiği için bize her akşam ikişer bardak
limonata ikişer pasta veriyordu..Böylece biz ondan o da bizden memnun
oluyordu.Günler geçip gidiyordu.Haziran 27’ye kadar yolculuk iyi idi…
28-6-1952 Cumartesi günü sabahleyin ufuklara
bakarken kara göründü.Öğleye yakın adalar göründü.Gayet yavaş ilerliyorduk
biraz sonra durduk sonra tekrar hareket ettik.Akşama yakın bize doğru bir gemi
geldi bir zaman ışıkla muhabere ettiler fakat anlaşamadılar.Karşımızdaki gemide
düdükle muhabereye girişti gene anlatamadı.Nihayet bir saat sandalla 4 kişi
binerek gemimize geldiler ve anlaşıp gittiler..İşte o zamana kadar olduğumuz
yerde kaldık.. Karanlık basıyordu tekrar harekete geçtik epeyce yol aldıktan sonra
gemimiz Siam’a? geldi sabaha kadar orada kaldık..
(eski adı Siam, yeni adı Tayland)
29-6-1952 Pazar günü Siamlılar gemiye binmiş
geldiler.Gemileri bizim gemiye yanaştı ve onlarda gemimize bindi.Şöyle bir
düşündüm tam gemide 6 millet vardı.Bunların her biri bir türlü giyinmiş ve
yüzleri birbirine benzemeyen kanları da ayrı olan bu insanlar bize hiç
benzemiyorlardı.Yalnız Yunanlılar aynı bizim gibi idi. Belçika ile Hollandalılar
uzun boylu sarı sarı insanlardı.Habeşler ise hiç maymundan farklı değildi.Kömür
gibi siyah ve birde kokuları vardı. Siamlılar ise tam tatar gibi gözleri pörtlek
pörtlek insanlardı. Daha Kore’ye gitmeden Kore’de karşılaşacağımız insanları
yolda görmüştük. Siamlılar galiba bahriye askeri idiler giyinişleri öyle
idi.Sahil boyu yüksek tepelerle çevrili idi.Doğu güneyde de yüksek bir dağ
vardı.Bu dağ yemyeşil ağaçlarla dolu idi.Hiç toprak görünmüyordu.Birçok satıcı
geldi.Meyva suları ile karpuz muz gibi öteberi satıyorlardı.Daha evvel
gördüğümüz satıcılar gibi açıkgöz becerikli değillerdi.Nerede Portsait
satıcıları onlar kadar hiçbir yerde görmedim……….
Kantin saatle bize açılıyordu.Bulunan
yiyecekler hiç bizim yiyeceklere benzemiyordu.Siamlılar nasıl bir milletti?Neye
tapıyorlardı?Herkesin boynunda bir kese içinde bir heykel birtakım yazılı taş
parçacıkları,kimisi de taşları muhafaza için kenarlarını kaplama
yaptırmışlar.Yazdıkları yazı Yavudi yazısına benziyordu ve fuuş çok
açıktı.Yanlarında bulunan mecmua ve kitaplarda resimler, ayanca cinsi münasabet
üzerinden alınmıştı ki, bir türlü dinlerini keşfedip mana çıkaramıyorduk.
1-7-1952 Salı günü bütün gün kara yüzü
görmedik. Deniz sakin,havanın sıcaklığı orta,yolculuk iyi, yalnız susuzluk aynı
devam ediyordu.Yemek gene günde iki defa veriliyordu.Böylece akşam
karanlıklarına gömülüp gidiyorduk.
2-7-1952 Çarşamba günü sabahleyin yemek
yemeden evvel 100 no ya temizliğe gittim.Yemek zamanı geçtiği için yemeğe
gidemedik.Yüzbaşıya müracaat ettik,bize yemek saatinin geçtiğini söyledi.İşte
başımızda bulunanların en iyisi bizimle beraber omuz omuza çarpışacak
komutanların numunesi böyle kendilerini gösteriyorlar.Ne yapalım?İnsanın
rızgısı Allah kesmezse kimse kesemez bende o gün arkadaşların verdiği kuru
ekmekle akşam ettim.
2-7-1952 Perşembe günü bütün gün kara yüzü
görmedik.Deniz hafif dalgalı.Hava serin geçiyordu arkadaşlar hep neşeli
idi.Eskisi gibi dinç görünüyorlardı.İşte böylece akşam oldu.Sinemeye gittik,
film fena değildi güzel eğlendik.
4-7-1952 Cuma günü Pasifik denizinden
ilerliyorduk bir büyük adanın 1500 metre kadar açığından geçiyorduk bir Japon
tayyaresi tam üstümüzden geçti ve takla atarak gösteriler yaptı.Adadan gelen
bir yük gemisi önümüzden geçti.Daha sonra gayet muntazam manzaralı bir küçük
ada göründü.Sanki bir ressam tarafından yapılmıştı amma ıssız görünüyordu.Çünkü
blok felan yoktu.Bunları düşünürken aklıma dostluk anlaşmasından meydana gelen
bir facia geldi.İşte bu facianın içyüzü 1864 senesinde Ertuğrul isminde bir
Türk büyüğü(geminin adı Ertuğrul Abdülhamit dönemi Japonya’ya gönderilen
denizcilerimizi taşıyan gemidir.) Japonya ile dostluk anlaşmasını sağlamak için
450 kişi mürettebatı olan bir ağaç yelkenli ile yola çıkmıştır.Bizim Kore’ye
gitmek için takip ettiğimiz yolu takip ederek ve birçok limanlara uğrayarak 2
ayda Japonya’ya gelmiş.Padişah tarafından getirdikleri hediyeleri Japon kralına
takdim etmişler böylece birkaç ay kalan Türk denizcileri Japonya’da çok iyi
tesirler bırakmıştı.Bu karşılık tekrar geri dönmek için Sonbahar aylarında
yelkenli İstanbul’a hareket etmiş.Ve on gün kadar yol alan yelkenli bir gün
öğlenden sonra çıkan bir fırtına ile boğuşmaya başlayan Türk denizcileri ertesi
sabah artan fırtına neticesinde dümeni şaşırıp istikametini kaybeden yelkenli
Formoza adasının yakınlarında bulunan küçük ve kayalık olan adanın kayalarına
çarparak parçalanmış mürettebatın yarısı Pasifik sularına gömülüp kaybolmuşlar
bir kısmı ise yüzerek sahile kayaların üstüne çıkmışlar.Bunları bir balıkçı
kadın görmüş adanın valisine haber vermiş.Vali Tokyo’ya telgraf çekmiş böylece
Türk denizcilerinden kurtulanlar tekrar Tokyo’ya götürülmüşler.Tokyo’da epeyce
daha kalmışlar sonra bir Japon Kravezörü tarafından İstanbul’a getirilmişler.Bu
sefer Japon denizcileri bizde misafir kalmışlar.Memnun olarak geri
dönmüşler.1876 senesinde adaya bir Ertuğrul abidesi yapılmıştı.Bu abide 1950 yılında Türk hükümeti tarafından tekrar
tamir edildi.Bu gün Pasifik denizinde ilerliyoruz..
KORE’YE VARIŞ ve VEGAS MUHAREBELERİ
Kore’de uzun süren deniz yolculuğundan sonra
karada olmanın rahatlığı vardı üzerimizde. Eğitimimiz devam etti.Görev
yerlerimiz belirlendi.Kore topraklarında askerliğimiz başladı.Bizim
bulunduğumuz çatışma olmamakla birlikte
bulunduğumuz sürede zaman zaman çatışma haberleri duyuyor ve zaman zamanda top
ateşiyle taciz ediliyorduk..Asıl büyük çatışma 28 ve 29 Mayıs 1953 tarihinde
oldu.36 saat devam eden düşman topçu ateşi sırasında atılan top mermisi 27170
adetti.3.Tugay kayıpları:2 Subay,3Assubay,146 Er şehit,8 Subay,231 Er yaralı,2
Erimiz kayıptı..Düşmanın ansızın saldırısıdan geç haberdar olmuştuk “Keşif
Kolumuzun bir gece önce döktükleri kabloyu kontrol ederken karşıdan kablonun
çekildiğini Ateş İdare Merkezine haber vermeleri üzerine biz önceden belirlemiş
olduğumuz tanzim ateşi yaptığımız noktalara gurup ateşi yaptık.Bir iki saat
sonra Kesif Kolumuz bir Çinli yaralıyla döndü.Tercüman Asteğmen sorgusunu
yaparken esir Çinli taarruz yapacaklarını söylemiş.Fakat bu arada saldırı çok
şiddetli olarak başlamış.Çinliler Türk askerlerininde olduğu mevzileri hedef
almışlardı.Tarihsel kinlerinden mi yoksa Türk askerlerine Korelilerin duyduğu
sempati ve Birleşmiş Milletler askerlerinin Kunuri muharebesinde Türk askerinin
gösterdiği cesaret ve mücadeleden dolayı moral kaynağı haline gelmesinden
dolayı mı en şiddetli saldırılar bu mevzilere yapılmaktaydı.Hemen alarm verildi
hazırlandık destek savunma ateşi için..Uzun
süren çarpışma geceli gündüzlü devam etti nefes bile alamadık..Derken imha
atışı emri geldi.Durmadan topları birbiri ardına ateşledik,tepeyi kısalttık bu
ateşler sonunda.Çinliler geri çekildi.Bizden ve diğer Birleşmiş Milletler
askerlerinden bir hayli kayıp vardı..
Amerikalıların Vegas tepeleri savaşı olarak
adlandırdığı muharebede yine Türk askeri
kahramanca çarpışmıştı.Bizim şehitlerimize karşılık Çinlilerin binlerce bırakıp
kaçtığı cesetler ortalıktaydı..Şehitlerimize ,onların alın yazısına isyan
etmeden üzüldük.Allah ailelerine yakınlarına sabır versin,mekanları cennet
olsun..
Hatıralar-Fıkralar
Askerlerimizin yasak olmasına rağmen
Amerikalı askerler için hazırlanmış duş yerlerine gittikleri bilinmektedir.Bu
duş yerine iki arkadaş cezayı göze alarak gittiklerini anlatan ve çok cüzi bir
ücret ödedik kıyafetlerimizi görevli Amerikan askerine teslim ettik.Duş alıp
çıktık eşyalarımızın verileceği giyinme bölümünde bütün çamaşırlarımızın
yenilenmiş olduğunu görünce çok
şaşırdık .Benim postallarım eski postaldı yepyeni bir postal verilmişti. Para
ödemek istediğimizde kafayı hayır anlamında sallayarak bu hizmetin parasız
olduğunu söyleyen Amerikalıya teşekkür edip ayrıldık,yalnız bir sorun vardı
yeni postal yaptığımız yasak delmenin kanıtıydı.Bu yüzden birliğimize gidene
kadar eskitmeye uğraştım postallarımı..
Birleşmiş Milletler askeri kuvvetleri
arasında hedefi vurma yarışmaları yapılırdı.Bunlardan biride top atışı ile
belirtilen hedefi imha etmekti.Türk topçularının yer aldığı hedefi hızlı bir
şekilde imha yarışmasında verilen koordinatlara göre hesap yapıp, namluyu o
hedefe göre ayarlayıp ateş etme ve hedefi vurmada diğer milletlerin topçularını
geride bırakan atış yarışmasında Türk Tugayı Topçu birliğinin aldığı birincilik
takdirle karşılanmıştı.Hepimiz bu sonuca sevinmiştik..
Askeri amaçlarla yapılan kule yapmakta
Amerikalılar sayıca az olmalarına rağmen bizimle aynı zamanda kule yapmayı
bitirmişlerdi..Bunun sebebi bizden daha iri yarı oldukları için kalasları kolay
taşımalarıydı.Kalası taşıyan askerin omzundan kan akıyordu “bırak Coni” diye
seslenerek işaret ettiğimizde iyi olur problem yok diye cevap vermişti.Haline
üzülmemiz onu etkilemiş ve haber göndermişti, İngilizce bilen arkadaşlarla ..
Bize kulaktan kulağa yayılan bazı
söylentiler vardı.Bunlardan biri İngiliz askerlerinin bazılarının gece uyku
tulumlarında uyurken sessizce yaklaşan tedbirsizce uyuyan İngiliz askerlerini
uyandırmadan uyku tulumlarıyla taşıyarak esir alan Çinliler hakkındaydı..Uzun
bir süre bunun doğru olup olmadığını konuşur gülerdik.
Bir esir Türk subayını nasıl anlarsınız.Esir
düşme ihtimali olan bazı durumlarda müttefik subayların rütbelerini söktükleri
söylenirdi.Bizim askerlere işkence yapsalar konuşmazlar aralarındaki komutanlarını
ele vermezlermiş.Fakat Türk esirler arasında bir Türk subay varsa Çinliler
kolay anlarlarmış” Türk askeri subayının önünden geçmek zorunda kalsa hemen
gayri ihtiyari hazır ol vaziyetine geçer veya subay yemeğe başlamadan yemeğe
başlamazlarmış..Çinliler böylece esir asker kimin önünden geçerken tereddüt
yaşıyorsa onun Türk subayı olduğunu anlarlarmış..Subaylarımızı esirler
arasından ayırıp Türk askerinin maneviyatını bozmak için çok uğraşmış
Çinliler,alınan her subayın yerine ondan sonra gelen kıdemli askere itaat eden
esirler,diğer müttefik askerlerinin aksine çok az verilen yiyecekleri eşit
paylaşır ,yiyecekten en son kıdemli olan payını alırmış..Komutanlarımız sık sık
birbirinize saygılı olun hak yemeyin diye bizi uyarırdı.
Küçük sevimli her öğlen yemeğinde birden
bire ortaya çıkan bizi bekleyen bir kız çocuğu bizim maskotumuzdu..Komutanımız
ona her gün bir miktar yemek hazırlatır verirdi.Çöpleri karıştırırken görmüş
takip ettirmiş, yaşlı insanların olduğu harabe bir evde yaşam savaşı veren bir
teyzenin torunu imiş.Bu yüzden yardım etmeye başlanmış diğer birçok aileye
yardım yapıldığı gibi.Fotoğraf çektirirken yanımıza alır öyle çektirirdik
fotoğraflarımızı.Küçük maskotumuzu çok severdik.Aç olmasına rağmen asla elini
uzatmazdı, masalara yaklaşmaz beklerdi.Kendisine yiyecek verilince utanarak
alır hemen uzaklaşırdı…Kız çocuğu olan arkadaşlarımız kızlarının adını
vermişlerdi ona..Koreliler saygılı ve gururlu insanlardı.Savaşta pek çok can
kaybetmişlerdi erkek sayısı azalmıştı erkeklerin yapacağı işleri kadınlar
üstlenmişti.Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin yiyecek ve giyecek
ihtiyaçları,dikim işleri için çalışıyorlardı.Açlık ve yokluk giderek
artmıştı.Buna rağmen canla başla çalışmaya gayret ediyorlardı.
Fotoğraflara
bakarken kim bu Kore’li kızlar diye sorduğumda”Savaşın cephe gerisinde görünmez
acıları,dile getirilmeyen sıkıntıları vardır.Bu Kore’li kızlar onlarca kimsesiz
aç kalan çocuklara ve yaşlılara yiyecek ,ilaç götürmek için,bizlerle para
karşılığı fotoğraf çektirip veya çektirdikleri fotoğrafları satan ve bu şekilde
fedakarlık yapan kızlardı.Fotoğrafları için para alırken ağlıyarak
alırlardı.Japonya’daki Geyşa’lar gibi çay ve yemek servisi yaparlardı.Babamın ve
arkadaşlarının çektirdiği fotoğrafları yazıya koymakta sakınca görmedim.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDE KADIN ASKERLER
Birde kadın subaylar özellikle Amerikalı
kadın subaylar gördüğümüzde ilk tepkimiz bu kadın subay bizde olsa kimse emir
dinlemez kadından emir mi alacağız olmuştu..
Mustafa Kaplan’ın sakladığı belgeleri
arasında Kore Devleti ve Birleşmiş Milletler adına verilen,onun ifadesi ile bazı kağıtlar vardır.Bunlardan biri Kore
devleti tarafından verilen belge ,diğeri Birleşmiş Milletler adına verilen
belgedir.Babam için bunlardan daha önemlisi Kıbrıs meselesine yaklaşımını
kınayarak iade ettiği madalya yerine Millî Türk Talebe Birliğinin verdiği belge
olmuştur.
Kıbrıs’ta
Türklere yapılan katliamların önlemeyen ve Türk Devleti’nin adaya müdahalesini
engelleyen Birleşmiş Milletleri kınayan miting ve protesto gösterilerine Kore gazileri
aldığı kararla Kore savaşı için kendilerine verilen madalyaları Birleşmiş
Milletlere iade edenler arasında yer alan Mustafa Kaplan’a ve diğer gazilere
Millî Türk Talebe Birliği tarafından Millî Hizmet Armağanı belgesi verilmiştir.
Milli Türk Talebe Birliği’nin verdiği Milli
Hizmet Armağanı’ında yazdığı şekliyle Üçüncü D:B:Türk Tugayı Ateş İdare Merkezi
Harekat Takım çavuşu Mustafa KAPLAN”Kore’de Birleşmiş Milletler safında insan
hak ve Eğemenliğini savunmak için çarpışmış ve kendisine verilen madalyasını,Kıbrısdaki
Birleşmiş Milletler askerlerinin bu ilke ve andlaşmalara ihanet etmeleri
dolayısıyle Birleşmiş Milletlere iade etmişlerdir.İş bu MİLLÎ HİZMET
BELGESİ”M.T.T.B.tarafından kendisine verilmiştir.M.T.T.B.II.Başkanı:Edip
GEYİK..24 Mayıs 1964”
Kore’ye giden binlerce gazimiz Kıbrıs
Türklerine yapılan haksızlığa ve zulme seyirci kalmadıklarını göstermişlerdi..
Kore’ye giden binlerin hatırasına rahmetli babamın
anlattıklarını kaleme alırken şimdi 83 yaşında
konuşamayan ve temel ihtiyaçlarını gideremeyen bir yaşlı haline gelmesi
en büyük üzüntümüzdü. Şehitlerimizi rahmetle anarken hayatta olan gazilerimize
sağlıklı yıllar dileriz..
Babamın evlenmek
istediği Koreli kız hakkında kız arkadaşımı Türkiye’ye gelmesi için
ikna edemedim .Burada insan gücüne ihtiyaç var sen kal gitme dedi ise de ben
babamın tepkisini düşününce vazgeçtim.”Biz Jerveni’de hiç gavur kızlarla
evlenmedik sen mi bunu yapacaktın derse ne yaparım diye düşünüp Kore’de
kalmadım..
Müttefik askerlere moral vermek için
düzenlenen tören ve konserlere ünlü Amerikalı sanatçılar gelirdi..
Bunlardan biri Madonna adlı kadın sanatçı
idi..Güzel bir sesi vardı söylediği şarkıları anlamasam bile sesinden dolayı
ismini unutmadım..
KORE’YE GİDERKEN VE KORE’DE SÖYLEDİKLERİ TÜRKÜLER
İzmir’den Kore’ye giden gemiye bindikten
sonra düzenlenen toplantıda askerlerimizin söylediği
türküler
İzmir’in denizi çok çağlar akmaz
İzin isterim izinim çıkmaz
Kore askerlerinin yüzüne
kimse bakmaz
Ol sebepten arz eylerim
sılayı
Bornova dağları yüksektir
geçilmez
İzmir’in denizi tuzludur
içilmez
Yollara bakarım mektubum
gelmez
Ol sebepten arz ederim
sılayı
Evlerinin önü çifte pınarlar
İçerler suyunu bizi anarlar
Kore’ye gideni öldü sanarlar
Ol sebepten arz ederim
sılayı
İzmir’in dağlar meşeli
Bornova’nın yolları taş
döşeli
Baştabib gelir eli şişeli
Ol sebepten arz ederim
sılayı
İzmir’in denizi akın akın
Ölüm geldi bana yakın
Bir buse ver sevgilim o da
benim hakkım
Ol sebepten arz ederim
sılayı
Sabah kalktık yolculuk var
Narlı dereye atış yapalım
diye
Kore’ye sevk olalım diye
Bornova’dan kalktık hep birden
Narlı dereye göç ettik
İskeleye yakın olalım diye
Kore’ye sevk olalım diye
Bornova’da yedik un
çorbasını
Kore’ye gidiyoruz giydik
ekmek torbasını
Hareket ettik Narlı dereye
Kore’ye sevk olalım diye
Narlı dereye kurduk
çadırımızı
Merak etmeyin şehitler
Düşmandan alırız ahınızı
Kore’ye sevk olalım yalnız
*******************************************************************************************
SEVGİLİME
Yaz gelince çiçek ekme
Dibine gözyaşı dökme
Kore’den gelirim diye
bekleme
Sana söylüyorumsevgilim
Yaz gelince çiçekler açmaz
mı?
Asker olan orduya katılmaz
mı?
Kore’ye giden sağ kalmaz mı?
Sana söylüyorum sevgilim
Yaz gelir çiçekler açar
Kore’den gelenler sevgilim
Dünya muradına erer
Sana söylüyorum sevgilim.
*******************************************************************************************
Siam sahili çok kayalık
İşte içimden geliyor bu
Yeni ayrılık Vatan kaldı
Uzakta yolculuğun sonudur
Bu hafta
İşte ayrıldık Siam’dan
gidiyoruz
Batıya,biraz sonra döneceğiz
doğuya
Su içemiyoruz doya doya
NEVŞEHİR VE ÜRGÜP DOĞUMLU
ASKERLER
1950-1954 yılları arasında
Nevşehir ve Ürgüp doğumlu Kore’ye giden askerlerin listesi:
KORE’YE GİDEN NEVŞEHİR
DOĞUMLULAR
Adı Soyadı
|
Baba Adı
|
Doğum
Tarihi
|
Askerlik
Şb
|
Birliği
|
Dönüş
Tarihi
|
Subay)Mustafa
Üstüner
|
Mehmet
|
1929
|
Nevşehir
|
1.Tugay.241.A.26.HL.TK.K.
|
26/12/1951
|
(Astsubay)
Mehmet
Işık
|
A.Fevzi
|
1926
|
Nevşehir
|
1.Tugay 241.A.3.TB.12.BL
|
22/10/1951
|
(Astsubay)
İlhan
Kaynak
|
Nuri
|
1927
|
Nevşehir
|
1.Tugay.241.
P.A.KH.BL
|
05/06/1951
|
(Astsubay)
Şükrü
Uykan
|
Nail
|
1338/
|
Nevşehir
|
1.Tugay.241.A.HP.UCS.BT
|
26/12/1951
|
(Çavuş)
Mustafa Biçimveren
|
Mehmet
|
1927
|
Nevşehir
|
1.Tugay.24115.BL
|
14/08/1951
|
(Çavuş)
Musa Kaya
|
Musafa
|
1929
|
Nevşehir
|
1.TUGAY
TOP TB.
|
14/08/1951
|
(Onbaşı)Sami
Yıldırım
|
Abdullah
|
1930
|
Nevşehir
|
1.TUGAY
BANDOSU
|
22/10/1951
|
İbrahim
Civelek
|
Ahmet
|
1929
|
Nevşehir
|
1.TUGAY 15
BL.
|
22/10/1951
|
Hayri
İçağası
|
Hüseyin
|
1929
|
Nevşehir
|
1.TUGAY
OTO.BL
|
26/12/1951
|
Alahattin
Özer
|
Abdullah
|
1929
|
Nevşehir
|
1.TUGAY15
BL.
|
26/12/1951
|
Ramazan
Özlü
|
İbrahim
|
1928
|
Nevşehir
|
1.TUGAY ER
TALG.2.GR.
|
22/10/1951
|
Sadullah
Bilgin
|
Rıfat
|
1336
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T.F.TB.I.BL.
|
12/09/1952
|
Faik
Demirocak
|
İbrahim
|
1928
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T.F.TB.I.BL.
|
07/08/1952
|
M.Vahdettin
Tatar
|
O.Şevki
|
1334
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T.F.TB.I.BL.
|
22/09/1952
|
M.Ali Ekşi
|
Memiş
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T.F.TB.I.BL.
|
12/09/1952
|
Ahmet
Ateşok
|
Ahmet
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T.F.TB.I.BL.
|
07/08/1952
|
Ethem
Devergeç?
|
Mustafa
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
12/09/1952
|
Ali
Dirliktutan
|
Adil
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
22/09/1952
|
İhsan
Erbaş
|
Halil
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
12/09/1952
|
Yahya
Güçyetmez
|
Ömer
|
1336
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
TOP.TR
|
07/08/1952
|
Celal İler
|
Mustafa
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
U BL.
|
07/08/1952
|
Hasan
Karatepe
|
Mustafa
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
TOP.TR.3.BL.
|
22/09/1952
|
Musa Kılıç
|
Hasan
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
12/09/1952
|
Mustafa
Köse
|
Mustafa
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
M……
|
07/08/1952
|
Mustafa
Köse
|
Ali
|
…….
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
U…….
|
22/09/1952
|
Ahmet
Özgün
|
Ali
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
04/08/1952
|
Hasan
Taşkıran
|
İsmail
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
T……2.BT…
|
22/09/1952
|
Hurşit
Tekdemir
|
Mustafa
|
1929
|
Nevşehir
|
2.TUGAY
|
22/09/1952
|
İzzet
Türkmen
|
Nebi
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAYT,,,,,
|
07/08/1952
|
Mahmut
Ünlü
|
Ali
|
1930
|
Nevşehir
|
2.TUGAYM…..
|
07/08/1952
|
(Çvş)Mehmet
Canısağ
|
Bekir
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
TOP.TB.3.BT.
|
17/08/1954
|
(Çvş)Şaban
Eraslan
|
Durmuş
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
TOP.TB.3.BT.
|
17/08/1954
|
(Çvş.)H.Ali
Kocki
|
İbrahim
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
TOP.TB.3.BT
|
17/08/1954
|
İsmail
Çetin
|
Durmuş
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
TOP.TB.3.BT
|
17/08/1954
|
M.Ali
Günay
|
Mahmut
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
|
04/08/1954
|
Musa Seçer
|
Ahmet
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
TOP.TB.3.BT
|
17/08/1954
|
Yaşar
Varol
|
İsmail
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
|
04/08/1954
|
Mustafa
Yolalan
|
Kazım
|
1931
|
Nevşehir
|
4.TUGAY
|
04/08/1954
|
KORE’YE GİDEN ÜRGÜP DOĞUMLU
ASKERLER
Adı Soyadı
|
Baba Adı
|
Doğum
Tarihi
|
Askerlik
Şubesi
|
Birliği
|
Dönüş
Tarihi
|
(Çavuş)Halil
Diler
|
İbrahim
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
|
22/09/1952
|
(Çavuş)Bekir
Erhas
|
Ahmet
|
1928
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
|
06/07/1952
|
Yaşar Alp
|
Hüseyin
|
1930
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
|
12/09/1952
|
Nevzat
Baykan
|
Yusuf
|
1930
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
*KF.AS
|
07/08/1952
|
Mehmet
Erdoğan
|
Yusuf
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
|
07/08/1952
|
Davut
Gürbüz
|
Kuddisi
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY
|
05/08/1952
|
Ali
Huthutoğlu
|
Yusuf
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY..12.kha.
|
07/08/1952
|
Ahmet
Selçuk
|
Osman
|
1930
|
Ürgüp
|
2.TUGAY....TB..
7.BL.
|
12/09/1952(ŞEHİT)???
|
Ali
Şentürk
|
İsmail
|
1930
|
Ürgüp
|
2.TUGAY..TB.1.BL.
|
22/0971952
|
Niyazi
Soylu
|
Kazım
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY..BL.
|
07/08/1952
|
İrfan
Temiz
|
Halil
|
1930
|
Ürgüp
|
2.TUGAY…..
|
12/09/1952
|
Şükrü
Üstün
|
Halil
|
1929
|
Ürgüp
|
2.TUGAY….
|
07/08/1952
|
(Onbaşı)
Mustafa Kaplan
|
Şevki
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY
|
07/09/1953
|
Hakkı Acer
|
Süleyman
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY-KRS.DEP.BL.
|
07/09/1953
|
Muhittin
Avcı
|
İsmail
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY-2.TB.8?
BL.
|
07/0971953
|
Muammer
Demirel
|
Halil
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY
|
07/09/1953
|
Şinasi
Işıksal
|
Mehmet
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY
|
27/09/1953
|
Mustafa
Süngü
|
İbrahim
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY
|
07/09/1953
|
Halil
Tüfekçi
|
Hasan
|
1931
|
Ürgüp
|
3.TUGAY
|
07/09/1953
|
oku oku bi hal oldum ayyyyyy Sertaççççç.....ne müthişti bu yazın ne inanılmaz şeyler okudum nasıl duygulanmadan herhangi bir şey diye bakılır bu yazılanlara
YanıtlaSilçok etkilendim çokkk
Çinlilere de ....... içimden dedim.
:))))) çok uzun oldu di mi? kesemedim vallahi Kadriye...herbir olay ayrı detay ve bilgi çünkü....canım ne tatlısın çok teşekkürler
Sil