Selam
Bugün size bir röportajdan ve bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Doç.Dr. Hasip Saygılı'nın "Rumeli Türkleri ve Müslümanları 1878-1918 adlı kitabı kendi tabiri ile "Devletin üniformalı bir memuru " olarak bölgede 24 ay görev yaptığı sırada gözlemlediği,araştırdığı Osmanlı arşiv evrakı ve diplomatik vesikalardan Osmanlı İmparatorluğunun son 40 yılının Rumeli üzerinden anlattığı bir eser...
Karar Gazetesi yazarlarından Deniz Baran'ın, Doç.Dr. Hasip Saygılı ile yaptığı röportajında; Rumeli'yi kaybetmenin asıl sebebinin cephelerde orduların bozulmasıyla izah edildiğini, oysa asıl sorunun sosyal bünyede arızaların ortaya çıkması olduğunu söylüyor. Devletin ve millet olarak nasıl küçük düşürüldüğümüz ve hakaretlere uğradığımızı ideolojik çarpıtıcı gözlüklere başvurmadan bu kitapta olanca çıplaklığıyla anlatmaya çalıştığını, insan kalitemizden kaynaklanan zaaflarımızı, hayatlarını hiçe sayan kahramanlarımızın çıkmasına rağmen telafi edemedik ve bu yüzden de Avrupa Türkiyesinin tamamını kaybettik diyor. 19. yy'da siyasi,idari,askeri ve mülki kadrolara baktığımızda Avrupa-i Osmani'de denilen Rumeli'nin ağırlığı tartışmasızdır. Rumeli'nin kaybıyla İmparatorluk 10 seneye varmadan yok olmuştur. Diğer taraftan kurucu lider başta olmak üzere Cumhuriyeti kuran askeri ve mülki kadronun ağırlığı da Rumeli'dendir. Osmanlı sonrası, Rumeli içinde "unutulma" dememiz gerekir. Rumeli asırlarının hatıraları, sosyal hafızada hak ettiği yeri tutmadı.Yakın geçmişimizin muhasebesine yanaşmamayı tercih ettik.Uğradığımız ağır travmaların yasını da tutmadık. Unutmanın bir -hal tarzı- olduğunu sandık. 100 küsür sene sonra halimiz, çok sevdiklerini kaybeden birinin uyku hapları alarak acısını ötelemesi gibi tuhaf bir psikolojiyi temsil ediyor.
Bugün 1920-1950 döneminde zafiyet sahası olarak görülen nüfus yetersizliği problem olmaktan çıkmıştır. Diğer taraftan Rumeli'de Bulgaristan'ın bazı merkezleriyle, Batı Trakya'yı saymazsak koskoca Rumeli'de Türk nüfus silinme noktasına gelmiştir. İsabetli politikalar uygulamaya konulmazsa eğer, kayda değer Türk nüfus barındıran Üsküp ve Prizren asimilasyon ve Türkiye'ye göçlerle Ohri ve Yakova haline gelecek, Türklük etnografik müze malzemesi olacaktır" diyor.
Sözlerini "en acısı da Rumeli muhaciri ailelerin çoğunun çocukları bile bugün dedelerinin maruz kaldıkları sistemli mezalimi bilmiyor, daha kötüsü bilmek bile istemiyor" diyerek noktalıyor.
Nereyi kaybetmiyoruz ki Sertaç'ım? Kıbrıs...da gidiyor elden, hem mağduruz Rumeli Türkleri olarak, hem de sesimizi çıkartamıyoruz, her konuda böyleyiz Ermeni-Rus 1. Dünya savaşında da sanki tek suçlu biziz olduk, bize yapılanları kimse duymak istemiyor:(
YanıtlaSilKalemine sağlık.
Evet Müjde'm kulakları bize tamamen kapalı..bizim acımız acı değil sanki..Hem mağduruz hem de suçlu...bu ne yaman çelişki böyle....
SilSayın yazarı bu mevzua temasına teşekkür ederim.Cidden "Türkler tarih yapar fakat yazmazlar"deyimine hak vermemek kabil değil,günlük yazma adetimiz yok denecej seviyede bile.1683 sonrasında Rımeli-i Osmaniye saldırı 220 sene bilafasula devam etti. 1913'de Yunaniler esareti tattırdı. Fiemanillah
SilAdımız bile "kılıç artığı". Varın gerisini siz düşünün.
YanıtlaSilKılıç artığı tabiri Rumeli'den gelenler için en aşağılık tabirlerden biridir. Muhacirler kanının son damlasına kadar yani vatanı kağıt üzerinde kaybedene kadar Rumeliyi savunmuş, sonra bütün herşeyi bırakıp sıfırdan başlamak üzere tekrar anavatana dönmüşlerdir.
Silmerhaba,
YanıtlaSilgöçmen torunları olmaktan gurur duyuyoruz hep ama; anavatanımız da dışlanan aileler olmadık mı? Yaşam mücadelesiyle geçti büyüklerimizin hayatı..
Şİmdi milletçe gözümüzü dört açma zamanı, geçmişini bilmeyenin geleceği olurmu?
bunu öğretmeliyiz önce çocuklarımıza...
Gül
Kesinlikle haklısınız Gül hanım..atalarımızın yaşadıklarını çocuklarımıza aktarmamız lazım...böylece tarihin tekerrür etmesinden kurtulabiliriz. Sevgilerimle....
Sil