2000-2004 yılları arasında Konya'da yaşadım..Orası benim için çok farklı deneyimler yaşadığım, değişik insanlarla tanıştığım bazen hüzünlü, bazen sevinçli, bazen yalnız günler geçirdiğim şehirdi. Konya o mistik havasını; Mevlana'ya, Şems'e ve adım başı kabirlerinde yatan diğer erenlerine borçludur.
Kasvetli gelir ilk başta havası, insanları ağır çekimde yaşıyor gibi.. yavaş yavaş...Yaşamaya başladıkça o buğulu, mistik havayı hissetmeye başlarsın... sakinlik sarar dört yanını farklı bir kategoriye geçersin...içe dönüş başlar, yoga yapar gibi bir hayat sürmeye başlarsın.....
Konya'ya 17 Aralık'ta yapılan Şeb-i Arus'a mutlaka gidin ve o havayı soluyun...
Yemekleri ise tek kelime ile harikulade...minik minik kuru bamyalarla yapılan bamya çorbası, hamuru kaymakla yoğrulan saç arası tatlısı, düğünden sonra gece yarısı yenilen tirit, kuzu etli minik yaprak sarma tek kelime ile şölen yemekleri....
Ve tandır böreği
Onunla ilk tanışmamız Konya-Çumra'da bir taziye evinde oldu. Peynirlisi-patateslisi-kıymalısı var. Lezzeti şahane... belki köy peynirinden, belki köy tereyağından, belki de tandırın duvarında pişmesinden...
Yakın zaman kadar köylerde pişmekte iken; girişimci bir kadın tandırını ticarethaneye dönüştürmüş. Haftanın 7 günü akşam 8'e kadar açık...adresi aşağıdaki görselde yazılı...tandır böreğinin ve tandır ekmeğinin tadına bakmak isterseniz Konya'dan geçerken uğrayabilirsiniz..
Sevgilerimle