Alıntıdır.
Selam
Limni adası, Osmanlı zamanındaki ismi ile Ilımlı ada.....Ege Denizinde, Türkiye sınırlarına 50 km uzaklıkta, Gökçeada'nın güneybatısında bulunan volkanik adadır.
Bir zamanlar Osmanlı idaresinde olan Limni adasının bir başka önemli özelliği ise şudur. 1.Dünya Savaşında, Osmanlı Devleti başarı göstermesine rağmen, birlikte savaşa girdiği devletler yenildiği için yenik sayılır. Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak, savaştan ağır şartlar ile çekilmek zorunda kalır. İşte Mondros Ateşkes Antlaşması, bu adanın Mondros Limanında imzalanmıştır.
Bir zamanlar Osmanlı idaresinde olan Limni adasının bir başka önemli özelliği ise şudur. 1.Dünya Savaşında, Osmanlı Devleti başarı göstermesine rağmen, birlikte savaşa girdiği devletler yenildiği için yenik sayılır. Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak, savaştan ağır şartlar ile çekilmek zorunda kalır. İşte Mondros Ateşkes Antlaşması, bu adanın Mondros Limanında imzalanmıştır.
Antlaşmanın bazı maddeleri şöyledir.
* Çanakkale ve İstanbul boğazları İtilaf Devletlerine açılacak
*Osmanlı Ordusu dağıtılacak.
*Bütün demir yollarını ve haberleşme araçları İtilaf Devletlerinin kontrolü altına girecek.
Antlaşmanın en ağır maddeleri ise;
*7. maddesine göre galip devletler güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edeceklerdi.
*24.maddesine göre ise; Doğu Anadolu bölgesinde, Van-Bitlis-Elazığ-Erzurum-Sivas-Diyarbakır'da bir karışıklık çıkarsa buralar işgal güçlerince mazeret gösterilmeksizin işgal edilebilecektir.
Bu antlaşma ile birlikte Osmanlı Devleti bağımsızlığını tümüyle kaybeder ve İtilaf Devletleri (İngiltere-Fransa-Yunanistan-İtalya) vatanımızı işgal etmeye başlar.
Bu antlaşmaya göre
İngilizler, Antep,Urfa, Maraş ve Musul'u
Fransızlar, Hatay, Adana'yı (Dörtyol)
Yunanlılar, İzmir, Manisa, Muğla ve Aydın'ı
İtalyanlar, Antalya ve Konya'yı işgal eder. Yıl 1918'dir.
Atatürk; Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada 37 yaşındadır ve 7.Ordu Komutanıdır. Antlaşmanın maddelerine itiraz eder. İstanbul'a telgraf çeker, ama İstanbul'da ki Osmanlı yönetimi, işgale karşı savunma yapmamasını ister. Karşı çıkar. Bunun sonucunda görev başında olduğu 7.Ordu ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevine son verilir. Mustafa Kemal İstanbul'a döner. Boğazda demirlemiş İtilaf donanmasını gördüğünde ağzından şu sözler dökülür.
"GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!"
Gelelim tekrar Limni Adasına
1912-1913 yılları arasında kaybettiğimiz Balkan Savaşları sonrası yüzölçümü iki kat artan Yunanistan Devleti, Balkanlardan pek çok toprağı sınırlarına dahi ederken, Girit Adasını da alır. 1919-1922 yılları arası Batı Trakya ve Ege Adalarını da işgal eder. İtalya'nın işgalindeki 12 ada hariç, kalan tüm Ege adaları Ekim 1912- Mart 1913 tarihleri arasında Yunanlılar tarafından işgal edilir. Avrupa Devletleri 14 Şubat 1914'de İmroz, Bozcaada ve Meis'i Türkiye'ye bırakırken, Taşoz Semadirek, Limni, Midilli, Sakız ve Sisam'ı Yunanistan'a verdiklerini ilan ederler. Ancak bu adaların gerek Türkiye'ye ve gerekse kendilerine karşı tahkim edilmemesi şartını koşmuşlardı. Osmanlı Devleti bu kararı tanımaz ve bu şekilde Birinci Dünya Savaşına girilir.
Sonuç olarak yönetime, eğitim-öğretime, maliyeye ve savunmaya ilişkin gerekli önlemleri zamanında alamayan, siyasi gelişmelerin içeriğine nüfuz etmeksizin, umudunu dost olarak vasıflandırdığı büyük devletlerin aralarındaki dengeye bağlayan ve etkin bir siyaset izlemek yerine, uysal davranmayı tercih eden Osmanlı, milletlerarası bir soruna dönüşen bu uzun süreli mücadelede kaybeden taraf olur.*
*Şerafettin Turan- "Geçmişten günümüze Ege Adaları sorunu, boyutlar,taraflar"
111.Askeri Tarih Semineri, Türk Yunan ilişkileri, Ankara-1986
Gazeteci Bülent Günal' ın tamamını burada okuyabileceğiniz Osmanlı tarihi üzerine dersler veren, kitaplar yayınlayan tarihçi Health Lowry ile yaptığı röportajında ;
1456'da Limni Adasından, İstanbul'a bir heyet gelir. Fatih'e adayı kendi istekleri ile Osmanlı'ya vermek istediklerini söylerler. Fatih kabul eder. Adaya çoğu Rum kökenli 19 yeniçeri atanır. Bir yıl sonra adayı Papa'ya ait güçler işgal eder ama ada halkı tekrar Osmanlı İdaresi altına girmeyi ister. Üç yıl içinde Osmanlı güçleri adanın yönetimini tekrar ele geçirir. Birkaç yıl sonra Venedikliler adayı ele geçirir. Fakat halkın tavrı yine değişmez, halk yine tavrını Osmanlı'dan yana koyar. 1479 yılında Venediklilerle yapılan antlaşma sonucu Limni tamamen Osmanlı İdaresine geçer. Fatih'in Limni adasına karşı olan ilgisi ne adanın stratejik önemi, ne de vergi ile açıklandığını belirtiyor Lowry.......Ardından ekliyor;
Fatih aslında Limni Adasında ki "Tıyn-ı Mahtûm " için savaştı
476 km'lik volkanik bir adada Fatih'in vazgeçemediği Tıyn-ı Mahtûm neydi peki........
“Tıyn” çamur, “mahtûm” ise mühürlenmiş anlamına gelmektedir.*
*Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe
Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1978
Sadece Limni Adasında bulunan "Tıyn-ı Mahtûm" yani "mühürlü toprak" la ilgili çok eskilere dayanan bir inanç vardır. Başlangıçta bu özel toprağın yılan sokması ve zehirlenmelere karşı şifa olduğu düşünülüyormuş. 15. yüzyıla gelindiğinde ise başta veba olmak üzere salgın hastalıklara karşı da önleyici bir etkisinin olduğu düşünülmeye başlanılmış. O dönemlerde Fatih'in en büyük düşmanı veba..... 1455 ve 1467'de İstanbul'da iki büyük veba salgını olur. On binlerce insan ölür. Fatih Sultan Mehmed o tarihlerde İstanbul'a Balkanlardan adam yolluyormuş salgının geçip geçmediğini öğrenmek için....Geçmediğini öğrenince Balkanlarda dolaşmaya devam ediyormuş.
Bu arada Limni adasından çıkan bu toprağın vebaya karşı kullanıldığı haberini alır. Adada vebaya karşı bu toprak hap gibi yutuluyormuş. Mühürlü toprak yani Tıyn-ı Mahtûm yılın sadece bir günü yani Hz. İsa'nın dirildiği gün olduğuna inanılan 6 Ağustos'ta Limni Adasında bir tepecikten çıkarılıyor. O toprağın kullanım hakkı şu anda bir Hırıstiyan ailenin sorumluluğunda... Tepenin hemen yanında bir çeşme yapılmış. Her 6 Ağustos'ta dini törenle tepede 2-3 metrelik kazı gerçekleşiyor ve bir miktar rengi kızıla çalan mühürlü toprak çıkarılıyor. Çıkarılan toprak önce çeşmede yıkanıyor, sonra bezlere sarılıp ağaçlara asılıyor. Ardından mühürlenip, İstanbul'a saraya gönderiliyormuş. Satılması kesinlikle yasak olan bu toprağı kaçak olarak çıkarmaya çalışanların ise kellesi vurulurmuş.
Fatih Sultan Mehmet bu topraktan bardaklar yaptırır. Halen Topkapı Sarayında bu bardaklardan birkaç tane var. Fatih'e sunulan içecekler önce bu bardağa konuluyor, ardından şaşaalı bir kadehe konularak Padişaha sunuluyormuş. Eğer içecekte zehir varsa Tıyn-ı Mahtûm'dan yapılan bardak çatlıyormuş! Eğer bardak çatlamazsa içinde zehir yok demekmiş. O yüzden mühürlü toprak çok değerli....Diğer ülkelerin elçileri Padişaha değerli hediyeler kürkler, mücevherler getirdiklerinde, Padişahın onlara verdiği hediyelerin içinde mutlaka Tıyn-ı Mahtûm'dan yapılma bardaklarda bulunmaktaymış.*
Fatih’in adanın kesin
olarak fethedilmesinin hemen ardından, Limni’ye tıyn-ı mahtûm ile alâkalı bilgi toplamaları için bir heyet gönderdiği bilinmektedir. Bu yalnızca Osmanlı padişahlarının toprağa
hassasiyetle yaklaştıklarının bir örneğini teşkil etmektedir. Bunun dışında çıkarılan toprağın
çok önemli bir kısmının saraya gönderilmesi, Osmanlı padişahları için esas önemli olanın
toprak üzerinden ticarî gelir elde etmek olmadığını düşündürmektedir. Buna rağmen toprağın
ticarî bir emtia değeri taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu hususta Naîmâ oldukça ilgi çekici bilgiler
aktarmaktadır. Tarihçi bilhassa nispeten zengin bir kesimin, tıyn-ı mahtûma rağbet ettiğini, yahut edebildiğini bildirmekte, dolayısıyla ticarî bir değeri olduğuna dikkat çekmektedir.
Ayrıca Hoca Saadeddin Efendi de tıyn-ı mahtûmun devlet hazinesine önemli katkı sağladığını
ifade etmektedir.
Toprağın ne denli kıymetli olduğu, İstanbul’un ağırladığı üst düzey misafirlere hediye olarak sunulmasında da açık bir biçimde görülmektedir. Bu noktada Stephan Gerlach’ın tanıklığına müracaat edilebilir. Gerlach, elçiye sunulan en kıymetli armağanlar arasında zaman zaman tıyn-ı mahtûmun da bulunduğuna işaret etmektedir.*
Yasemin Demircan'ın Acta Turcica Türkoloji dergisinde yayınlanan AKDENİZ DÜNYASININ MUCİZE TOPRAĞI adlı makalesinden.....
Toprağın ne denli kıymetli olduğu, İstanbul’un ağırladığı üst düzey misafirlere hediye olarak sunulmasında da açık bir biçimde görülmektedir. Bu noktada Stephan Gerlach’ın tanıklığına müracaat edilebilir. Gerlach, elçiye sunulan en kıymetli armağanlar arasında zaman zaman tıyn-ı mahtûmun da bulunduğuna işaret etmektedir.*
Yasemin Demircan'ın Acta Turcica Türkoloji dergisinde yayınlanan AKDENİZ DÜNYASININ MUCİZE TOPRAĞI adlı makalesinden.....
ALINTIDIR
Limni adasının mübadele ile gelen eski sakinlerinin çoğunluğu İzmir-Foça'ya yerleştirilmiş. Diğer bir kısmı ise;
Limni adasının mübadele ile gelen eski sakinlerinin çoğunluğu İzmir-Foça'ya yerleştirilmiş. Diğer bir kısmı ise;
İZMİR
Ödemiş, Çeşme, Alsancak, Bergama, Halkapınar köyü, Karşıyaka'ya
BALIKESİR
Edremit, Havran, Erdek, Altınoluk, Ayvalık'a
ÇANAKKALE
Lapseki, Bayramiç, Yukarı çarşı mahallesi, Ezine, Musaköy, Ayvacık'a
İSTANBUL
Çatalca Kabakça mah., Arnavutköy, Kadıköy'e
Ordu-Ünye'ye
Aydın-Karapınar köyü'ne ve Nazilli'ye yerleştirilmiştir.
Ilımlı yani Limni adasında bulunan köyler ve mahalle isimleri aşağıdadır.
KÖYLER
|
MAHALLE
| ||
Kornoz
|
Kadı Ahmet
| ||
İsterati
|
Kale Altı
| ||
Portyanoz
|
Çarşı
| ||
Kuzulu
|
Camii Cedid
| ||
Lera
|
Halil bey
| ||
Şiyordiya
|
Kayacık
| ||
Kroni
|
Meydan
| ||
Penaya
|
Varoz
| ||
Kondiye
|
Camii Atik
| ||
Kortuz
| |||
Komi
| |||
Filya
| |||
Firgide
| |||
Bozcaada (Tenedos)
| |||
Kapıska
| |||
Orispol
| |||
Çamandarya
| |||
Ayopat
| |||
Karpaş
| |||
Açkı
| |||
Livadimor
| |||
Kondopol
| |||
Tanoz
| |||
Mondoros
| |||
Kondoraki
| |||
Paşa Limanı
| |||
Plaka
| |||
İmroz kazası
| |||
Angaryanoz
| |||
Kapya
| |||
Orminoz
| |||
Yerlice
| |||
Candır
|
İşte böyle bir zamanlar bizim olup, kaybettiğimiz vatan topraklarından birinin daha ilginç hikayesi......
Sevgilerimle