18 Eylül 2017 Pazartesi

SAKIZ ADASI SAKİNLERİ -16-

Selam
Mübadele anlaşması gereği Sakız adasından gelenlere ait belgeleri yayınlamaya devam edelim. Aşağıdaki tasfiye talepnamesi 4 kişilik bir aileye ait...Fotoğraf bana çok enteresan geldi. Giyim tarzları  farklı 3  kadın.....Belgenin üzerindeki damgaları okuyabildiğim kadarıyla belgenin  kayıt altına alınma tarihi 10 Haziran 1926,  sanıyorum gemiye binme tarihleri 17 Ocak 1929.... yaklaşık üç yıllık sancılı bir dönem, diken üstünde hayatlar, ne oralı ne buralı olamamak....zor günler 

Aşağıda yayınladığım tasfiye talepnamesi Sakız adasından gelip İzmir ilinde iskân edilen Şerif eşi Safvet ve varisleri Selim Ferit, Saliha ve Fatma Şerif'e ait tasfiye talepnamesi







11 Eylül 2017 Pazartesi

CUMALIKIZIK KÖYÜ

Selam 
Blog hayatını çok sevdiğim halde,  yazılacak o kadar çok şey olmasına rağmen burayı aksatıyorum. Umarım bir an önce herşey yoluna girer ve ben eski düzenime geri dönerim.  
İlkbahar'da dernekle beraber Bursa-Cumalıkızık-Görükle-Gölyazı-Tirilye- Mudanya turu yaptık.Her biri mübadil kenti...Hepsini tek tek anlatacağım size....Bugün anlatacağım köy Cumalıkızık köyü...Hani etkileyici dizi Kınalı Kar'ın çekildiği köy.....Kötü karakter Cabbar ağanın Nazar'la, sevdiceği köy öğretmenin kavuşmaması için elinden geleni yaptığı dizi...... 
Mustafa Avkıran "Cabbar ağa" karakterini o kadar güzel oynamıştı ki; etkileyici  -Nazarrrrrrr haykırışları hala  kulağımda....

Cumalıkızık köyü Uludağ'ın eteklerinde, içinde dereler akan etkileyici bir yer.... Osman Gazi zamanında Tokat'tan gelip Bursa'ya yerleşmek isteyen Kızık boyuna, Karakeçililer engel olmak ister. Bunun üzerine Osman Gazi  Karakeçililerin 7 güzel kızını, Kızıklıların 7 delikanlısı ile evlendirir. Aralarında akrabalık bağı oluşan Oğuz boylarının arasında barış böylelikle sağlanır. Her biri Bursa'nın civarına yerleştirilen bu ailelerden zamanla 7 ayrı köy oluşur. Bu 7 kızık köyünün böyle oluştuğu düşünülmektedir. İşte Cumalıkızık köyü  Oğuzların Kızık boyunun yerleştiği 7  köyden biri ve rivayet odur ki ilk Cuma hutbesi okunan ve ilk cuma namazı kılınan köy burası......

            


EN ESKİ EV


Cumalıkızık'da bulunan en eski ev yukarıda, Uludağ'a yüzünü dönmüş dimdik..... restore edilmeyi bekliyor.

BURSA


Köy tamamen koruma altına alınmış. Evler 150-200 yıllık 




DERELİ SOKAKLAR

Sokak taşları ortaya doğru eğimli olarak döşenmiş. Dağlardan gelen su hiç evlere zarar vermeden taşkınlara yol açmadan dere yatağından aşağı doğru akıp gidiyor. Eskiden bu köyde 6-7 tane su değirmeni varmış.


BURSA

O kadar keyifli  bir yer ki; suya girmemek için daracık sokaklarda hoplaya zıplaya dolaştık.

BURSA

100 yıllık evlerin çoğu yerel işletmeler olarak düzenlenmiş. Biz de kahvaltıyı böyle bir tarihi evde yaptık. Atamın resmi duvarları süslüyordu.


CUMALIKIZIK



BURSA



Bizde geçtik cin aralığından :) yallah dedik gönderdik.

CUMALIKIZIK

Anneciğim cin aralığı sokağında....

CUMALIKIZIK

BURSA


CUMALIKIZIK

Cumakızık köyüne sabah 6 da gelmiştik. İyi ki öyle olmuş.Saat 10 gibi biz dönerken 10-15 tane tur otobüsü köye geldi. Köyde adım atacak yer kalmadı diyebilirim. Köyü omuz-omuza gezmişlerdir artık.....Kızık demek  Güçlü, Ciddi, Bilge demekmiş. Bu köyde yaşamak için gerçekten güçlü olmak gerekiyor. Sonuçta bir dağ köyü.... mutlaka Cumakızık köyünü görün ve o miss kokulu dağ çileklerinden alın. sevgilerimle

18 Temmuz 2017 Salı

MİDİLLİ ADASI GEZİ NOTLARI ve GÖÇ

Selam
Uzun süredir buralardan uzak kalmamın sebebi olan yüksek lisans maratonum artık bitti. Henüz diplomamı almadım. Tezimin konusu yine mübadele, başlığı ise;  1915 Yunanistan Seçmen Kayıtlarında Türk ve Müslüman nüfusa ait bilgiler ve Mübadele" 
Buradan giriş paragrafını paylaşmak istiyorum. Hepimiz  "göç" kavramını son zamanlarda  yaşayarak öğrendik.

"Toplumlar için göç kavramı 21.yüzyılı yaşadığımız son günlerde bile büyük bir önem taşımaktadır. Göç olgusu, Türk tarihinde önemli bir yer tutar. Bu göçler, 20. yüzyıldan itibaren  kaybedilen topraklardan Anadolu'ya doğru olmuştur. Bulgaristan ve Yunanistan Devletleri ile Türk Hükümeti arasında yapılan anlaşmalarla nüfus mübadeleleri gündeme gelmiştir.
 Türkiye ve Yunanistan arasında 1924-1925 yılları arasında gerçekleşen devasa nüfus değişimi halen ülkelerin politikalarının yönünü belirlemeye devam ediyor. 21.yüzyılın bize gösterdiği sonuca bakarsak eğer, savaş sonrası yeni bir stratejik düzen yaratılmaya çalışıldığı zamanlarda sıradan insanların kaderleriyle ilgili hükümetlerin aldığı kitlesel nüfus değişimi kararları dünya liderleri için mantıklı alternatifler olabiliyor. Ekonomik ve jeopolitik durumlarından dolayı  "Arap Baharı" olarak adlandırılan , özgürleşme ve demokrasi getirmek adına  Irak, Libya ve Suriye'ye savaş açılması binlerce insanın ölmesi, göçlerle ülkelerinden uzaklaştırılmaları, tarihin 21. yüzyılda da tekerrür ettiğini bize göstermektedir" diyerek başladım.
 2 yıl önce Midilli'ye yaptığımız gezi sanki 1924 mübadelesinin  küçük bir örneği gibiydi. Şimdi buradan o gezimize ait notları paylaşmak istiyorum.
.............................
Zeytin ağacının gölgesinde, küçücük bembeyaz çakıl taşları eşliğinde  denize girdiğimin farkına vardığım ada Midilli....





 İçinde bir sürü Osmanlı eserini barındıran, mübadelede Türkler tarafından tamamen terk edilen ada Midilli... 
Sarlitza ile başlamak istiyorum.İmdat çığlıkları atan fakat çığlığı duymamak için insanların kulaklarını tıkadığı yer Sarlitza yani Sarlıca Palas.....Sarlitza SOS.....Sarlıca'nın imdat çığlıklarını gözyaşları anlatıyor. 
kısa ve öz 
Sarlıca palas
Osmanlı döneminde Hüseyin Hilmi Paşa döneminde Hasan efendi ile Molla Mustafa ( Hüseyin Hilmi Paşa'nın babası) tarafından 1909 yılında Fransız mimarlara inşaa ettirlen otel bölgeyi son derece ünlü bir sağlık merkezi haline getirmiş. Sarlıca isminin anlamı, kaplıca suyunun içerdiği kükürtten dolayı  sarı renkte olması  nedeniyle  "sarı" ve "ılıca" kelimelerinden oluşmaktaymış.
Üç katlı yapılan otelin arkasında Hüseyin Hilmi paşa için yapılmış tek katlı bir misafirhanede var. Mübadeleden sonra otel terk edilmiş.


93 yıl sonra hala termal havuzlarından sarı kükürtlü su çıkan Sarlıca Palas.....



Sarlıca bahçe kapısı ve detaydaki güzellik...

Mandamados sokakları ve Baş Melek Mikail'e adanmış Taksiarhis Manastırı...Hıristiyanlar için önemli bir hac merkezi...



Ziyaretçiler Baş Melek Mikail'in ikonasını ziyarete giderken yanlarında metal  ayakkabılar götürmektedir. Rivayet olur ki; Baş Melek Mikail , geceleri adayı korumak  ve düşmanları korkutmak için demir ayakkabılarını giyerek   adayı baştan aşağı gezmekteymiş.
Başka bir inanış ise ; "Midilli'ye geldiyseniz eğer, Taksiarhis Manastırına mutlaka gidin, Baş Melek Mikail sizi istemezse, zaten gidemezsin"
Aynı rivayet Konya'da ki Mevlana Türbesi için de söylenir.


Mandamalos'un yoğurdu çok ünlü... Kiliseden çıkışta bahçedeki cafede lokma tatlısı ve yoğurdun üzerinde bal ve ceviz dökülerek hazırlanan tatlıları yemeden ayrılmayın.






Mandamalos kasabası 
Mandamalos sokakları...siesta saati...hişşşşş sessiz........Adayı gezen Türklerden başka pek kimseyi görebilmeniz pek mümkün olmuyor belki 1-2 dükkan sahibi o kadar....Ne adalarda ne de Yunanistan'da bitmiyor bu siesta saati  bir türlü bitmiyor...


Cumbalı evleri, rengarenk çiçekleri,arnavut taşlı kaldırımları ile Adanın en ucundaki .rüya gibi mistik bir  kasaba Molivos...Zamanın Osmanlı tebaası en zenginlerinin oturduğu kasabaymış. Çok güzel ve çok bakımlı..... Kalesinin üzerinde hâlâ Osmanlılardan kalma kitabesi duruyor. 










Hedefe yürüyerek varılacağının mümkün olduğunu, ana yollarda onları  seyrederken öğrendim. Hayata karşı umutsuzluklarını, gururlu yüzlerinde koca bir boşluk olarak görüyorsunuz. Hiçlik duygusu, bilinmeze doğru savrulma duygusu......denizden yeni çıkmış sırılsıklam kıyafetleriyle, kadın-erkek-çoluk çocuk yol kenarında oturup, bakıyorlar. Sadece bakıyorlar. Güneş batmaya yakın tekrar yürümeye başlıyorlar erimiş asfaltın üzerinde onları Atina'ya götürecek gemiye bilet alabilmek umuduyla.....


Her yer patlamış botlar ve atılmış can yelekleri doluydu.




Midilli'nin sardalyasını  ve uzosunu daha yazamadım.  Adadan sabaha karşı ayrılırken 10 kişilik yeni göçmen grubunu sahil güvenlik botundan inerken gördük. Tek sıra halinde dizilmişler, elleri öndeki arkadaşlarının omuzunda, başları önde yürüyorlardı.Arkalarından da  bir ceset torbası indirdiler.. Dehşet içinde bakakaldık.  

Yıl 2015....bense daha 1924'ü yazmaya çalışıyorum. Değişen hiçbirşey yok..Allah kimseyi vatansız ve bayraksız bırakmasın.

Sevgilerimle













BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...