Canınızı sıkmak istemem ama...Bu ülkede herşey laylaylom değil maalesef....Bugün sizlere Haftasonu yaptığımız geziden bahsetmek istiyorum.
Uzun yıllar boyunca Türkiye Cumhuriyetinin tarihine yön vermiş, siyasilerin, düşünenlerin,yazanların, okuyanların, bu yüzden suçlu sayılanların, yolunun mutlaka bu cezaevine düşürüldüğü, kanlı isyanlara tanıklık eden, ömürlerini tüketenlerin hazin hikayesinin geçtiği mekanı anlatmaya çalışacağım...
Uzun yıllar boyunca Türkiye Cumhuriyetinin tarihine yön vermiş, siyasilerin, düşünenlerin,yazanların, okuyanların, bu yüzden suçlu sayılanların, yolunun mutlaka bu cezaevine düşürüldüğü, kanlı isyanlara tanıklık eden, ömürlerini tüketenlerin hazin hikayesinin geçtiği mekanı anlatmaya çalışacağım...
Anlatırken yaşadıklarımı ne kadar yansıtabilirim bilemiyorum....Çok acı çünkü....
Cezaevinin kapısında bu yazı karşıladı bizi
Burası Hilton koğuşu..2 katlı...2 yataklı ve 4 yataklı koğuşları var.Kimler kalmamış ki; Bülent Ecevit, Metin Toker,Osman Bölükbaşı,Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı),Fakir Baykurt (Yılanların öcü'nün yazarı).......
Hilton koğuşunun içi
Küçücük odalar, soba yok....
En uzun sokak burasıymış o yüzden en hızlı volta burada atılırmış.Koğuş ağaları volta atarken diğer mahkumlar duvarın dibine geçermiş.
Hilton koğuşunun sağ tarafında Müşahede odaları var.İçeride bal mumu heykeller ve seslendirme var. Dehşete kapıldık.
Bal mumu heykelleri yapan sanatçı kimse, çok taktir ediyorum kendisini... ifadeler ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi.
Tecrit koğuşunun içi.. sol tarafta sıra sıra hücreler içerisi karanlık,hücrelerin dışarıdaki pencereleri bile demir levhalarla kapatılmış küçücük kapı pencerelerinden içeri baktığınızda ancak flaşlarla mahkum bal mumu heykellerin hüzünlü hikayelerini görüyorsunuz..Yerlerde fareler
Eğitim Kültür Salonu olarak adlandırılan salonda yakın tarihimizin yaşananları belgesel olarak gösteriliyor.
Bu cezaevinde sadece düşüncesi yüzünden içeri atılanlar yok tabii, Adli suçlularda çok fazla... "Şeftali sokağı" olarak adlandırılan bu koridorun hikayesini yazmak istemiyorum..
Sevim Onursal'ın koğuş arkadaşları ile fotoğrafı ve cezaevini anlatan çizimleri..
Bir röportajda arkadaşları
Onursal’ı şöyle anlatıyor:
Hiçbir zaman parka giymedi, ayağına postal geçirmedi. ‘Bunlar olmadan da devrimci olunur’ derdi. Hepimizden her zaman bir adım öndeydi. Bütün mitinglere gitti, yürüyüşlere katıldı ama rock konserlerini de hiç kaçırmadı, atlıkarıncalara, dönme dolaplara da bindi.”
Erman Okay’da “Ve o, Ankara’nın en güzel kadınıydı.” demiş.
Erman Okay’da “Ve o, Ankara’nın en güzel kadınıydı.” demiş.
Hüküm kağıtları ve altta Deniz Gezmiş'in radyosu
Solda Deniz Gezmiş'in hırkası, arkadaki defter Gezmiş'in Roma Hukuku dersine ait notları,Hüseyin İnan'ın asıldığı zaman üzerinde olan atleti, cebinden çıkan sigarası,kibriti, 3 lira parası, Yusuf Aslan'ın orijinal evrakları ve kaşkolu
Hapishane berberi
Artık hapsedilen dar ağacı
Ben bu memleketi anlamıyorum zaten.. bazıları darbe yapar muhalifler asılır.Sonra darbeye teşebbüs etti diye askerler asılır.12 Eylül zamanında eşitlik olsun diye bir sağcılardan bir solculardan asılır. Mesela Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu....
O bunu suçlar... bu onu....Ülkenin değerleri birbirleriyle uğraşırken Adli suçlularla uğraşmaya fırsat kalmaz böylece..
Sıra sıra görüşme odaları
Hilton koğuşundan manzara
Hapishanenin mahkum çocukları
Uçurtmayı vurmasınlar yıllar önce seyrettiğim ama hala etkisinden kurtuladığım bir filmdir.
Ulucanlar cezaevinde kalan Feride Çiçekoğlu tarafından tahliyesinden sonra kaleme alınan Uçurtmayı Vurmasınlar romanından senaryolaştırılmıştır. Barış'ın"ben altıma işedim, miki işedi" repliği ile hafızama kazınan filmdir....
Beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar hapishanesinin ve sevginin öyküsüdür anlatılan. Küçük Barış'ın (Ozan Bilen) bu dört duvar arasında ne suçu vardır ki? Oysa esrardan tutuklanan annesi değil midir? Barış henüz algılayamadığı bir garip dünyanın içinde, her yanı soğuk ve sağır duvarlarla çevrili bir hapishane avlusunda gökyüzünü ve özgürlük uçurtmalarını gözlemektedir. İnci'si (Nur Sürer), Özgürlüğüne kavuştuktan sonra bir gün uçurtma olup geri döneceğine söz vermemiş midir?
Yeni nesil için söylüyorum mutlaka izlenilmesi gereken, muhteşem bir filmdir. Benim jenerasyon zaten tekrar tekrar seyretmiş, eminim ağlaya ağlaya da gözleri şişmiştir.
Yeni nesil için söylüyorum mutlaka izlenilmesi gereken, muhteşem bir filmdir. Benim jenerasyon zaten tekrar tekrar seyretmiş, eminim ağlaya ağlaya da gözleri şişmiştir.
1974-1976 yılları arasında kullanılan ve çok kıymetli olduğundan dolayı koğuş ağasına zimmetlenen ispirto ocağı
Duvar yazıları
Koğuş ağasının köşesi
Necip Fazıl Kısakürek ve annesinin birbirlerine yazdıkları notlar
Müze olması kesinlikle çok doğru bir kararmış...http://www.altindag.bel.tr/ 'ı tebrik ediyorum.
Ulucanlar Cezaevi’nde yaşananların hafızalardan silinmemesi ve aynı acıların hiçbir zaman yaşanmaması dileğiyle
Sevgilerimle