26 Mayıs 2025 Pazartesi

AKÇAABAT'A GELEN DRAMALI MÜBADİLLER ve MEJDEL KÖYÜ LAKAPLARI




Selanikli bir Türk postacı


İstikbal gazetesi Şubat 1924'de verdiği bir haberde, Trabzon'da iskân edilecek mübadillerden 1800 kişilik ilk kafilenin birkaç güne kadar şehre çıkacağını ve emvali metrukeden tahliyesi gereken evlerin listesinin hazırlandığını bildirdi. Mübadele İmar İskân Vekâletinin emvali metrukenin tahliyesiyle ilgili talimatnamesinin yayınlanmasından sonra Trabzon İskân Müdürlüğü emvali metruke evlerin tahliyesine başladı. Bu evlerin bir kısmına memurlar yerleşmişti.
1924 yılı Nisan ayının sonlarında Dramalı 1500 mübadil Sakarya vapuruyla Akçaabat'a geldi. Bu ilk mübadil kafilesi Akçaabatlılar tarafından çok iyi karşılandılar. Kırk ev boşaltıldı, ayrıca bir ilkokul tatil edilerek mübadillerin iskânına ayrıldı. İlk gün kaza halkı adına yemek dağıtıldı. Mübadillerin çoğu kadın ve çocuklardan oluşmaktaydı. Erkeklerin çoğunu Bulgar harbinde (Balkan Savaşında) kaybettiklerini söylüyorlardı. Bu arada mübadele yoluyla Türkiye'den Yunanistan'a giden Rumların soygunculuğundan şikayet ediyorlardı. Yanlarında çok sayıda koyun ve inek getirmiş olmaları, bunların hemen köylerde iskân edilmelerini zaruri kılıyordu.
Ne var ki mübadiller geldikleri yeni çevreye uyum sağlayamadılar. Akçaabat kendilerine çok fazla gurbet hissi veriyordu. Akçaabat daha ziyade tütün ziraatine elverişliydi. Kendilerinin sürü sahibi ve yaylacı olduklarını söyleyerek hükümetten uğraşı alanlarına uygun yerlere gönderilmelerini istiyorlardı. İstikbâl gazetesi bunların Gümüşhane'ye nakledilmelerinin uygun olacağını dile getiriyordu.
Drama'nın Çalıbaşı ve Duspat köylerine mensup bu mübadillere Balıkesir'e gitmek üzere vesika verilmişti. Ancak bu karar sonradan değiştirilmiş ve kendileri Akçaabat'a  çıkarılmıştı. Bir taraftan Balıkesir'e sevk etmek amacıyla Çanakkale'ye gönderdikleri sürülerini düşünürken büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Yaylacı olan bu mübadiller hayvancılıkla geçiniyorlardı. Köylerine bağlı yaylalar Bulgaristan topraklarında kaldığı için son senelerde tarımla uğraşmaya başlamışlardı. Köylerinde geniş topraklara sahip olduklarından tarımı kara saban ile yapıyorlardı. Akçaabat'ta olduğu gibi toprağı kazma ve bel ile işlemeyi bilmiyorlardı. Hükümet bunları ilçeye bağlı köylere iskân etmek isteyince kendilerinin yaylacı olduklarını bu dar topraklarda barınamayacaklarını söylediler. Kendilerini buraya sevk eden Kavala'da ki mübadelen komisyonundan şikayet ederek bizi Balıkesir'e gönderiniz, zaten sürülerimiz oraya gitti diyorlardı. Akçaabat'a tütüncü çiftçi mübadillerin yerine yaylacılar gönderilmişti. Böyle giderse yarın Gümüşhane'ye tütüncü gönderilmeyeceğinden nasıl emin olunabilirdi. Tütüncü muhacirler Sinop'a iskân ediliyor, yaylacılar Akçaabat'a getiriliyordu. 
Vekâlete yaptıkları müracaattan bir sonuç alamayan mübadiller onar-yirmişer kişilik kafileler halinde deniz ve karayoluyla Balıkesir tarafına gitmeye başladılar. Gülcemal vapuruyla çok sayıda mübadil geri döndü. Balıkesir'de daha iyi barınacaklarını ,koyun ve ineklerine kavuşacaklarını umuyorlardı. Mübadele İmar İskân Vekaleti Müsteşarı Ankara'da Yenigün gazetesinde yayınlanan demecinde Akçaabat'ta iskân edilenler dördüncü derecede tütüncülerdir. Binaenaleyh yalnız tütünle geçinemezler, arazi müsaittir, biraz da çiftçilik ile meşgul olurlar, dedik. Fakat bunlar neresi olduğunu bile bilmedikleri Balikesir'i istiyorlar. Balkıesir'de yer yok diyordu.Vekalet Akçaabat'a ilk gelen iki köy halkının müracaatları üzerine buraya bir müfettiş gönderdi. Barınamayacaklarına kanaat getirince bunlardan bir kısmı Safranbolu'ya, bir kısmı da Kelkit'e sevk edildi. İstikbal bunların tütüncü olmadıklarını ve Akçaabat'ta ziraat yapamayacaklarını, zira kendilerinin bizim kadınlarımız ve erkeklerimiz bel ile ziraat yapamazlar. Biz ova adamlarıyız; çift ile bu işi yapmaya alışmışız. Hâlbuki burada arazi dar ve sarptır biz işleyemeyiz. diyorlardı.
Akçaabat'a gelen mübadiller başka bir yere gidebilmek için birçok gerekçe ileri sürüyorlardı. Bir bölümünün Safranbolu'ya sevkinden sonra geri kalan üç mahalle halkı da biz çorap, aba yapar satarız.Koyun inek besleriz. Bunların buralarda revacı ve yapılması imkânı yoktur. diyorlardı. Burada kaldıkları taktirde hamallıktan başka bir iş yapamayacaklarını, halbuki köyde oturup şehirde hamallık yapılamayacağını ve aslında kendilerinin bu işin ehli olmadıklarını ifade ediyorlardı.
Trabzon daki mübadillerin iskânlarındaki başarısızlıklar, sosyal hayatı da olumsuz etkilemeye başlamıştı. Bir süre sonra Akçaabat'ta mesken sıkıntısı baş gösterdi. Şehirde kalan mübadiller tahliye edilen Rum emvali metrukelere yerleştiriliyordu. Halkın çoğu Rus işgalinin kalkmasından sonra geri dönüşlerinde  evlerin yakılıp yıkıldığını görünce Rum evlerine yerleştirilmişti. Dört seneden beri bu evlerde oturuyorlardı. Geri kalan kısmı ise sonradan mübadeleye tabi Rumlardan kalan evlere yerleşmişlerdi ki kendilerine ait evleri olmasından dolayı bunların çoğu işgal ettikleri bu evleri kolayca boşaltıyorlardı. Dört sene önce Rum evlerine yerleşenlerden çoğunun taşınacak bir evi olmadığından bu uygulama yeni bir huzursuzluğa sebep oluyordu.
Diğer yandan devletin iskân için gösterdiği tüm çabalara rağmen mübadiller Akçaabat yakınındaki Ahanda sahilinde toplanarak burada duramayız, gideceğiz diyorlardı. Mübadillere ait hayvanlarda çevrede ekili araziye zarar vermeye başlamışlardı.
İlk iskân teşebbüsünün başarısızlığı karşısında, Akçaabat'a daha sonra mübadil gönderilmediği anlaşılmaktadır. Trabzon İskân Müdürlüğü'nün geleceğini bildirdiği 1100 Kavala mübadilinin  nereye iskân edileceğinin belli olmadığı, ancak Gümüşhane'ye  iskân edilmelerinin uygun olacağı tavsiye ediliyordu. Mübadelenin tamamlanmasından sonra Ağustos'tan itibaren İstikbâl gazetesinde mübadeleyle ilgili haberlere pek yer verilmemiştir. 

Karadeniz'de İsyan Mübadele ve Propaganda  kitabı syf 295-298
İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur
Sevgilerimle




MEJDEL KÖYÜ LÂKAPLARI
*Adil oğulları 
*Bacak oğulları
*Palan oğulları
*Kara Emin Oğulları
*Tuna oğulları
*Ömer oğulları
*Hasançoğulları
*Şeyh oğulları
*Hatip oğulları
*Hacı oğulları
*Kaynak oğulları
*Bekir Oğulları
*Keleş Oğulları
*Sait Oğulları
*Kara Alioğulları
*Baçan oğulları
*Palahan oğulları
*İmamlar
*Kara Hasan Oğulları
*Feyzullah oğulları
*Derviş Oğulları 
Mübadelede Mejdel köyünden 80 Aile Türkiye'ye gelmiş.
 

13 Mayıs 2025 Salı

GİRİT'TEN GELENLER, HEP DÖNECEKLERİ GÜNÜ HAYAL ETTİLER.....


 


Devlet Arşivlerinden bir fotoğraf
 
Yanyana iki sandalyede oturan şık giyimli iki şahıs. (Altında "Esvabcıbaşı Hızır İlyas Bey" notu bulunmaktadır.)



 Fatmatüz Zehra Yıldırım'ın röportajı

1924 Kandiye / Girit 2015 Mudanya / Türkiye

Röportajı yapan Değerli Emir  Savaş Doğan' a sonsuz teşekkürlerimle.......


- Siz ilk kuşak mübadilsiniz. Allah uzun ömürler versin. Kendinizi ve gelişinizi biraz anlatabilir misiniz?

-Kandiye'de doğmuşu altı aylıkken gelmişim Mudanya'ya.....Babam çiftlik sahibiydi arada...bir evin bir oğluymuş....çok yakışıklıymış....kapı önünden geçtiğinde genç kızlar onu görmek için dışarı çıkarlarmış, çıkamayanlar kafes arkasından....ablamlara bakan dadılar varmış evde.....zeytincilik yapıyorlarmış. Bahçelerimiz varmış. Evin önünde sakız ağaçları varmış, mermerin üzerine sakızlar düşermiş bolluktan.....

-Ailenizde bir dağılma oldu mu Türkiye'ye geldikten sonra?

-Girit'ten teyzemler, dayımlar geldi. Dedemleri bilmiyorum mesela....bizle ve teyzemler Erdek'e geldik. Sonradan dağılmışız. Teyzem Mudanya'ya geldi. Babamın adı İbrahim idi. Bana anlatırdı : Yanında çalıştırdığı kişiler babama ;

     "Ağam bak senin ekmeğini yiyoruz, sakın kalma burada.....al çocuklarını git....balta sesleri geliyor. Biz sizi müdafaa edemeyiz. Sizi müdafaa ettik mi bizi keserler." demişler.

-Kaçtınız malı mülkü bırakıp tabii  Ne acı!

-Nasıl durursun? Babamda sandığın kenarını altın paralarla doldurmuş. Bir kemer almış yanına...çiftlik sahibi adam.....dört çocuk....evden aşağı inerken, kapının yanı başında duran büyük tencere altını kemerin arasına doldurmuş, diğerleri kalmış.

-Ne verdi Devlet size burada?

-Ablamın kocası on sekiz yaşında gelmiş buraya...Türkçe bildiği için bütün tapu memurlarıyla ahbap olmuş. Yer göstermişler. Hep o yerler onun yüzünden alınmış. Babam Türkçe bilmiyordu. Eniştem Rüştiye'yi bitirdiği için iki lisanı vardı.....onun sayesinde bizde iyi mal aldık. Yoksa iki çiftlik boşa gidecekti.

-Özlediniz mi oraları hiç?

-Girit'ten gelenlerin çoğu geri döneceklerini zannediyordu. Maalesef dönemediler. Hiç kimse burada mal sahibi olmak istemiyordu. Geri dönmenin hayalini kuruyorlardı. Kimi Marmara adasına, kimi Paşa limanına, kimi Vori' ye gitti. Benim kaynatam fırıncıydı. Girit'te de fırıncılık yaparmış...çok para kazanıyordu ama Türkiye'de mal sahibi olmak istemedi. O da geri dönmek istiyordu. Dönemedi otuz altı yaşında öldü....yani anlayacağınız hep acı hep hasret çektik.

( Söyleşinin bundan sonrasını kızı  Derya Verim hanımefendi ile gerçekleştirdik.)

D.V Teyzem bugün beni Girit'e çağırsalar hiçbirşey almadan, gözümü kırpmadan döner giderim derdi.O  kadar özlem içinde yaşamışlar. Babannem anlatırdı "Gemiler geldi gidiyoruz dediklerinde tavada balık kızartıyormuş.Balığı tavayı bırakıp gemiye gitmişler....Teyzemin eşine Yunan kıyafeti giydirmişler,tanınmasın diye....bu iyiliği Rum komşuları yapmışlar. Bir sürü katliam olmuş......buraya geldiklerinde de yarım gavur demişler,buradan gidenler de aynı muameleyi görmüş...."tarlaya hayvan girse bırakın, Giritli girdiyse kovan" derlerdi. Rumca konuşmamızı istemiyorlardı.Kahvede iki kapı varmış, jandarma gelince diğer kapıdan kaçıyorlarmış....evlerde hep Giritçe konuşulurdu.

-Baskı hükümetten geliyordu tabii......Türkçeyi çabuk öğrenipuyum sürecini sağlamak için....ama bu yalnış anlaşıldı ya da yanlış uygulandı.

D.V Öyle barbarlığı yapanların amacı siyasetti.Babannem bizimle birlikte yaşardı.Girit'te evlerinin deniz kenarında olduğunu anlatırdı. Oradaki Rumlarla çok iyi dostlukla kurduklarını paskalyayı,ramazanı birlikte kutladıklarını anlatırdı. Gemiye bindiklerinde Rumların -kardeşim gidiyor diyerek bayıldıklarını anlatırdı. Mübadele hepsini parçalamış, aileler dağılmış.Birbirlerinden yıllarca haberleri olmamaış insanların....Ulaşım ve fakirlik yüzünden akrabalar birbirini arayamamış.Buraya zengin gelmişler, fakir olmuşlar.

-Maalesef öyle kısa zamanda büyük acılar yaşamış mübadiller...Türkiye'ye göç eden hiçbir halk bu kargaşayı yaşamamış bildiğim kadarıyla......

D.V  10 sene önce Giritli bir aile ile tanıştım....Gönen'in bir köyünde doğan annanesi vasiyet etmiş,köyümde çok sevdiğim Türkler vardı, ölünce Musakça köyünden toprak getir mezarıma koy diye....onları o köye götürdük,evlerini bulduk, nar ağaçlı evin yanına yenisi yapılmış. Eskisi viran halde duruyordu. Giderken "beni çok mutlu ettin, bende seni ailenin doğduğu yerlere götürmek istiyorum" dedi. 5-6 yıl sonra eşime ve bana uçak bileti yolladı...bizi 10 gün misafir etti, Girit'e gönderdi. Orada başka bir aile ile tanıştık. Onlarda Alaçatı'dan gelmişler Girit'e Alaçatı deyince gözleri parlıyordu.

-Oradaki sosyal yaşamdan birşeyler anlatabilir misiniz bize?

D.V  Elbette...ben onların günlük yaşamına meraklıydım....anlatılanları hep dinledim. Girit'te iki tane çiftlikleri varmış babamların...yanlarında çalışan köleleri ve dadıları...buraya gelince o kadar zengin değildik ama gelirimiz ortalamanın üzerindeydi. Mesela kız istemek için önceden haber verilirmiş.Giyinilir,çiçek, lokum ya da Girit kurabiyesi ile gidilirmiş kız evine......Kız beğenirse damadı "Bir dahaki gelişinizde veririz" diyorlarmış ailesine....nişanda damat kurabiyesi ( armut şeklinde ve üzerinde karanfil) ile bir sürahi şerbet  kırmızı jelatine sarılr kurdele ile bağlanır öyle gidilirmiş. Çocuk doğumlarında ise loğusa şerbeti ve Kalapsiça (Küçük lokum) yapılır çocuklara dağıtılırmış....Çocuk yürüdüğünde büyük bir simit yapılır başından geçirilirmiş. Üç kulhuvallah,bir Elham okuyup, simidi ayaklarında kırarlar ve çocuklara dağıtırlarmış......

                                                                                      Sevgilerimle



3 Nisan 2025 Perşembe

SİLLE NİRE - LANGAZA NİRE

Devlet Arşivlerinden  bir fotoğraf

Çeşitli dinlerin orijini ve sembolleri 




Konya'da  yaşarken Sille'ye bir kez gitmiştik. Bir baraj vardı, etrafında hiçbir tesis  yoktu. Vasat bir yer olarak hatırlıyorum. Ama bu hafta gördüğüm Sille bambaşka bir yerdi. Restorasyonu tamamlanmış evler, camiler, kiliseler ve hamam....Sille kafeteryaları, sanat galerileri, müzesi ile gerçekten Konya'ya gittiğinizde görülmeye değer yerlerden biri haline gelmiş. İki dağın arasında, bir vadiye kurulmuş. Konya'ya 8 km uzaklıkta...Barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya'nın Sille ilçesinde  yıllarca Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kardeşçe yaşamış. Sille'nin  tarihi 5000 yıl öncesine kadar dayanıyor. Mübadele de Sille'den gönderilen Rumların yerine,  Selanik Kozana, Langaza'dan yaklaşık 600 kişi gelip yerleştirilmiş. Çömlekçilik, mum yapımı, halı dokuma  günümüze kadar gelen zanaatlardan......
Şimdi Sille'yi adım adım size gezdirmek istiyorum......  



Sille'nin en önemli eserlerinden biri olan Aya Elenia kilisesi  İstanbul - Kudüs arası haç yolu üzerinde kaldığı için köye gelen  ilk hırıstiyanlardan olan Bizans Kralı Constantin'in annesi Helena tarafından MS 327 yılında yaptırılmış.


KARAMANLI ORTODOKSLAR

Sonraki yıllarda bakımsızlıktan yıpranan kiliseyi Osmanlı padişahı ll .Mahmut 1833 yılında tamir ettirir. Bu olayla ilgili olarak Karamanlıca onarım kitabesi  kilise kapısının üzerinde asılıdır. (Karamanlıca; Yunan harfleri ile Türkçe yazmaktır. Ayrıca Sille halkı Grekçe'nin Sille lehçesini kullanırlarmış.)
Onarımdan sonra tekrar eski görkemli günlerine dönen kilise, 1924 yılında gerçekleşen mübadele sonucu kaderine terk edilir. Birkaç yıl önce tekrar restore edilen kilise müze olarak hizmet veriyor. Darısı Yunanistan'da ki Camilerin restorasyonuna diyelim bizde....

AYA ELENİA KİLİSESİ





















Aya Elenia Kilisesinde küçük bir org da sergileniyor. Nüfus mübadelesi sırasına bir Rum aile tarafından Sille Nahiye Müdürü Mehmet Sudi Oğlakçı'ya emanet edilmiş. Yapım yılı 1882 olan bu org tekrar onarımdan geçirilerek kiliseye yerleştirilmiş. Org un kilise ayinleri sırasında kullanıldığı düşünülmekteymiş.









Kayalara oyulan mabetler akşamları ışıklandırılıyor.





Ve Sille Müzesi..








Girişte bizi Kisve-i Şerif karşıladı. Kabe'nin iç mekân örtüsü...Restorasyon sırasında Sille'de bulunan Çay Camii'nin müştemilatında bulunmuş. Burada sergilenmeye başlanmış.. 


Sille'de bulunan Şeytan Köprüsünün maketi

1950'li yıllarda Sille'de 16 atölyede 150 çömlek ustası faaliyet göstermekteymiş. Sille çömlek atölyeleri, toprak kap, tuğla ve kiremit imalatında Orta Anadolu'nun en önde gelen merkeziymiş. Ama şu anda Sille'de sadece 1 tane usta kalmış. 


Aynı zamanda 1905 yılında  Sille halı dokumada ihracat yapar durumdaymış. O döneme ait bir haber şöyle:
"Sille'de yirmi otuz  kadar halı tezgahında ihracata elverişli halılar üretiliyordu. Güzel ve nefis bu halıların arşını üç mecidiyeden bir liraya kadar satılıyordu." diyor.

Ayrıca  Silleli taş ustaları da  çok meşhurmuş....




















Mum ve şamdan yapımında da lider durumdaymış.






Müzenin duvarlarında Sille'nin çeşitli âdetlerinden bahsediliyor.
Barana; Sille kültüründe yaban hayatı adı verilen ve Hıdırellez'de gidip, Kasım ayında eve dönen, uzun süre birbirinden ayrı kalan Silleliler, kışın bir araya gelerek arkadaş hasreti giderdiği gruptur. Aynı yaş grubundan arkadaşlar, her gün birinin evinde toplanarak  sohbet ederler, musîkî icra ederlermiş.


Geregi; Sille'de gereğiler zamanında gayrimüslim ahalinin de katıldığı büyük şenlikler ve eğlenceler düzenlenirdi. Geregi  adı verilen, her yıl Ağustos ayının 3.haftası başlayan ve bir ay süreyle devam eden merasimlerde, pazar günleri aşağı bağlara, perşembe günleri de yukarı bağlara gidilerek eğlenceler düzenlenirmiş.





İlçenin girişindeki Ak hamam restore edildikten sonra Sille Halk Kültürü Müzesine dönüştürülmüş. Ama zaman darlığından gezemedim. 

Sille çok güzel restore edilmiş. İlçenin her yerinde sanat, kültür ile içiçe geçmiş. Selçuklu Belediyesini kutlamak lâzım...Adım adım Sille gezimizi beğendiğinizi umuyorum. Sevgilerimle...... 




MÜBADELEDE LANGAZA BOLAYLI KÖYÜNDEN GELENLERİN ADLARI

 Geçmiş zaman olur ki.. arşivlerin tozlu raflarından tatlı bir fotoğraf.......

Sevgilerimle





1-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ili Dere Mahallesinde iskan edilen Hüseyin Bezirgan oğlu Bektaş Ağa ve kızkardeşi Dudu Hanım'a ait tasfiye talepnamesi.

2-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ilinde iskan edilen Hasan kızı Durdu'ya ait tasfiye talepnamesi.

3-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ili Dere Mahallesinde iskan edilen Emrullah oğlu Emrullah'a ait tasfiye talepnamesi.

4-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ilinde iskan edilen Mahmut oğlu Bayram'a ait tasfiye talepnamesi.

5-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ilinde iskan edilen Abdurrahman oğlu Mustafa, Mümin ve İlyas'a ait tasfiye talepnamesi.

6-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ilinde iskan edilen Ahmet oğlu İskender, Ramazan oğlu Ali ve Mustafa'ya ait tasfiye talepnamesi.

7-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Adana ilinde iskan edilen Halil kızı Ayşe'ye ait tasfiye talepnamesi.

8-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Adana ilinde iskan edilen çiftçi Mahmut oğlu Mustafa'ya ait tasfiye talepnamesi.

9-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça ilçesi Geren köyünde iskan edilen Koca Hüseyin kızı Hanife'ye ait tasfiye talepnamesi.

10-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Adana ilinde iskan edilen çiftçi Mahmut oğlu Mustafa'ya ait tasfiye talepnamesi.

 

11-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Konya ilinde iskan edilen bakkal Mustafa oğlu Hasan'a ait tasfiye talepnamesi.

12-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Konya ilinde iskan edilen bakkal Mustafa oğlu Aşir'e ait tasfiye talepnamesi.

13-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça ilçesi Geren köyünde iskan edilen Timur oğlu Kerim'e ait tasfiye talepnamesi.

14-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Konya ilinde iskan edilen arabacı Halil oğlu Celalettin'e ait tasfiye talepnamesi.

15-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça kazası Geren köyünde iskan edilen Mustafa oğlu Halil'e ait tasfiye talepnamesi.

16-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça kazası Geren köyünde iskan edilen Hasan Çavuşoğullarından Ömer oğlu Salih'e ait tasfiye talepnamesi.

 

17-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça kazası Geren köyünde iskan edilen Celil oğlu Musa'ya ait tasfiye talepnamesi.

18-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelen çiftçi Yakup oğlu Hüseyin'e ait tasfiye talepnamesi.

19-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelen çiftçi Ramazan oğlu Ömer'e ait tasfiye talepnamesi.

20-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelen çiftçi Hüseyin kızı Durdu'ya ait tasfiye talepnamesi.

21-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelen çiftçi Demir Ali kızı Hanife'ye ait tasfiye talepnamesi.

22-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelen çiftçi Mürsel oğlu Ahmet'e ait tasfiye talepnamesi.

23-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Buca kazasında iskan edilen çiftçi İskender oğlu Salih'e ait tasfiye talepnamesi.

24-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Buca ilçesinde iskan edilen Hasan oğlu İbrahim'e ait tasfiye talepnamesi.

25-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Buca ilçesinde iskan edilen Nurettin oğlu Rüştü'ye ait tasfiye talepnamesi.

26-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Buca ilçesinde iskan edilen Hasan oğlu Osman'a ait tasfiye talepnamesi.

27-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ili Gözhane Mahallesinde iskan edilen Mümin eşi Kamile ile çocukları Ahmet, Aşir ve Gülsüm'e ait tasfiye talepnamesi.

28-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Manisa ilinde iskan edilen Çoban Hüseyinoğullarından Mehmet Çavuş oğlu Mümin, Musa ve Kamil'e ait tasfiye talepnamesi.

29-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, İzmir ili Foça ilçesi Geren köyünde iskan edilen Ramazan oğulları İsa ve İskender'e ait tasfiye talep

30-Selanik vilayeti Langaza kazası Bolaylı köyünden gelip, Adana ili Ceyhan ilçesi Tektamış köyünde iskan edilen rençber Salih oğlu Kadir'e ait tasfiye talepnamesi.



BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...