TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2025 Perşembe

SİLLE NİRE - LANGAZA NİRE

Devlet Arşivlerinden  bir fotoğraf

Çeşitli dinlerin orijini ve sembolleri 




Konya'da  yaşarken Sille'ye bir kez gitmiştik. Bir baraj vardı, etrafında hiçbir tesis  yoktu. Vasat bir yer olarak hatırlıyorum. Ama bu hafta gördüğüm Sille bambaşka bir yerdi. Restorasyonu tamamlanmış evler, camiler, kiliseler ve hamam....Sille kafeteryaları, sanat galerileri, müzesi ile gerçekten Konya'ya gittiğinizde görülmeye değer yerlerden biri haline gelmiş. İki dağın arasında, bir vadiye kurulmuş. Konya'ya 8 km uzaklıkta...Barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya'nın Sille ilçesinde  yıllarca Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kardeşçe yaşamış. Sille'nin  tarihi 5000 yıl öncesine kadar dayanıyor. Mübadele de Sille'den gönderilen Rumların yerine,  Selanik Kozana, Langaza'dan yaklaşık 600 kişi gelip yerleştirilmiş. Çömlekçilik, mum yapımı, halı dokuma  günümüze kadar gelen zanaatlardan......
Şimdi Sille'yi adım adım size gezdirmek istiyorum......  



Sille'nin en önemli eserlerinden biri olan Aya Elenia kilisesi  İstanbul - Kudüs arası haç yolu üzerinde kaldığı için köye gelen  ilk hırıstiyanlardan olan Bizans Kralı Constantin'in annesi Helena tarafından MS 327 yılında yaptırılmış.


KARAMANLI ORTODOKSLAR

Sonraki yıllarda bakımsızlıktan yıpranan kiliseyi Osmanlı padişahı ll .Mahmut 1833 yılında tamir ettirir. Bu olayla ilgili olarak Karamanlıca onarım kitabesi  kilise kapısının üzerinde asılıdır. (Karamanlıca; Yunan harfleri ile Türkçe yazmaktır. Ayrıca Sille halkı Grekçe'nin Sille lehçesini kullanırlarmış.)
Onarımdan sonra tekrar eski görkemli günlerine dönen kilise, 1924 yılında gerçekleşen mübadele sonucu kaderine terk edilir. Birkaç yıl önce tekrar restore edilen kilise müze olarak hizmet veriyor. Darısı Yunanistan'da ki Camilerin restorasyonuna diyelim bizde....

AYA ELENİA KİLİSESİ





















Aya Elenia Kilisesinde küçük bir org da sergileniyor. Nüfus mübadelesi sırasına bir Rum aile tarafından Sille Nahiye Müdürü Mehmet Sudi Oğlakçı'ya emanet edilmiş. Yapım yılı 1882 olan bu org tekrar onarımdan geçirilerek kiliseye yerleştirilmiş. Org un kilise ayinleri sırasında kullanıldığı düşünülmekteymiş.









Kayalara oyulan mabetler akşamları ışıklandırılıyor.





Ve Sille Müzesi..








Girişte bizi Kisve-i Şerif karşıladı. Kabe'nin iç mekân örtüsü...Restorasyon sırasında Sille'de bulunan Çay Camii'nin müştemilatında bulunmuş. Burada sergilenmeye başlanmış.. 


Sille'de bulunan Şeytan Köprüsünün maketi

1950'li yıllarda Sille'de 16 atölyede 150 çömlek ustası faaliyet göstermekteymiş. Sille çömlek atölyeleri, toprak kap, tuğla ve kiremit imalatında Orta Anadolu'nun en önde gelen merkeziymiş. Ama şu anda Sille'de sadece 1 tane usta kalmış. 


Aynı zamanda 1905 yılında  Sille halı dokumada ihracat yapar durumdaymış. O döneme ait bir haber şöyle:
"Sille'de yirmi otuz  kadar halı tezgahında ihracata elverişli halılar üretiliyordu. Güzel ve nefis bu halıların arşını üç mecidiyeden bir liraya kadar satılıyordu." diyor.

Ayrıca  Silleli taş ustaları da  çok meşhurmuş....




















Mum ve şamdan yapımında da lider durumdaymış.






Müzenin duvarlarında Sille'nin çeşitli âdetlerinden bahsediliyor.
Barana; Sille kültüründe yaban hayatı adı verilen ve Hıdırellez'de gidip, Kasım ayında eve dönen, uzun süre birbirinden ayrı kalan Silleliler, kışın bir araya gelerek arkadaş hasreti giderdiği gruptur. Aynı yaş grubundan arkadaşlar, her gün birinin evinde toplanarak  sohbet ederler, musîkî icra ederlermiş.


Geregi; Sille'de gereğiler zamanında gayrimüslim ahalinin de katıldığı büyük şenlikler ve eğlenceler düzenlenirdi. Geregi  adı verilen, her yıl Ağustos ayının 3.haftası başlayan ve bir ay süreyle devam eden merasimlerde, pazar günleri aşağı bağlara, perşembe günleri de yukarı bağlara gidilerek eğlenceler düzenlenirmiş.





İlçenin girişindeki Ak hamam restore edildikten sonra Sille Halk Kültürü Müzesine dönüştürülmüş. Ama zaman darlığından gezemedim. 

Sille çok güzel restore edilmiş. İlçenin her yerinde sanat, kültür ile içiçe geçmiş. Selçuklu Belediyesini kutlamak lâzım...Adım adım Sille gezimizi beğendiğinizi umuyorum. Sevgilerimle...... 




7 Nisan 2023 Cuma

EDESSA/ VODİNA' YA BAĞLI KÖYLER- MAHALLELER- ÇİFTLİKLER

 


Vodina sular şehri Vodina
Her yer gürül gürül ırmaklarla kaplı, şelaleleri ayrı güzel Vodina.....
Mübadele ile 7832 Türk  aile Vodina'dan Türkiye'ye gelmiş.


Aşağıdaki bilgiler Nedim İpek'in Mübadele ve Samsun adlı kitabından


Mart-Nisan 1914 tarihleri arasında Yunan çeteleri Lankaza'da çetelere saldırırken Yunan resmi makamları da bazı camileri kiliseye dönüştürdü. Karacaova müslümanları ise Yunan müfrezeleri, tütün kolcuları ve orman bekçilerinin tazyiki altındaydı. Bu tazyik altında köylüler camiye gidemez, ölülerini köy mezarlığına defnedemez, tarlalarını süremez,sürülerini otlatamaz ve evden dışarı çıkamaz olmuşlardı. Vodine kazasındaki araziye ise mütemadiyen Kafkasya'dan gelen Rum göçmenler yerleştiriliyordu.Öte yandan Tuna boyundan gelen göçmenlerin yerleştirilmesi için Türk Hakimiyeti döneminde i'ane-i milliye ile inşa edilen meskenlerin bir kısmına Kafkas-Rum göçmenleri yerleştirilirken, bu meskenlerde meskun bulunan Türkler ocaklarını terk etmeye zorlandı. Bu ortamda Müslüman ahali top yekun göç etmeyi düşünmeye başladılar. Yine Avrupa basınında yer alan bir habere göre bu hadiselerin temelinde yatan gerçek sebep Müslümanları göç etmeye zorlamak ve bunların yerine Kafkas göçmenlerini yerleştirmekti.,
Ahali mübadelesine 25 Ekim 1923 tarihinde başlanacaktı. Evvela Sakız adasındaki 500'e yakın müslüman, sonra Girit'te ki Müslümanlar ve daha sonra Selanik'te ki Türkler nakledilecekti. Tevfik Rüştü bey mübadil sevkiyatının yapılabilmesi için on adet geminin bu işe tahsis edilmesini merkezden talep etti. 1923 yılında sevk edilecek olan mübadillerin İzmir,Trakya,Samsun ve Karadeniz sahillerinde yerleştirilmesi planlandı.
Mübadele esnasında sağlık heyetleri Bük, Papasköy, Hızırköy, Zirneva ve Terhiçan'da iki yüz çadırdan oluşan karargahlar kurarak burada mübadillerin iaşe, sağlık ve aşı işleriyle meşgul oldu. Ayrıca Kozana'da 1500, Hadova'da 1000 ve Karaferye istasyonunda 1000 kişilik üç büyük misafirhane kuruldu. Daha sonra Vodine'de de bir misafirhane ve bir aşevi açıldı. Misafirhanelere öncelikle kadınlar,çocuklar ve yaşlılar yerleştirildi.
                                                                                                            


VODİNA'YA AİT MAHALLELER, ÇİFTLİKLER, KÖYLER

 

 

KÖYLER

ÇİFTLİK

 

Kozişan

Ustrovine

Sermorin

İzvor

 

Gastelop

Pirbodişte

Usluh

Rizve

 

Novasil

Polyan

Prolik

Lugonca

 

Trestenik

Istrapeşte

Yenicekaraderesi

Sekine

 

Notya

Manastırcık

Piskopiye

Dırnova

 

Karalat

Beço

Mescidli

Prahne

 

Fuştan

Çakon

Vetike

Yeniköy

 

Islatana

Toramanlı

Sıbka

Lukoviç

 

Bizova

Tencor

Kıtyat

Rodivei Bala

 

Podrum

Rodine

Vişniçe

Poçeb

 

Tresine

Meçikli

Koromsel

Velçeşte

 

Rodine

Virtekob

Mayadağ

Banya

 

Kapenyan

Türkköy

Ağustos

Arsen

 

Radistan

Tirepoliç

Babaköy

Podos

 

Bahova

Çeltikçi

Koçubey yaylağı

Papazköy

 

Drağman

Mesmer

Çanakçı yaylağı

Deliklikaya

 

Kosteryan

Nurettin

Gülişan çiftliği köyü

Kamnik

 

Süren

Gogova

Çeltikçi çiftliği köyü

Volkoyan

 

Sepiska

Virbeyan

Orman çiftliği köyü

Gabarişte

Ustrova

Durle yaylağı köyü

NAHİYE

 

Nohor

Yeniköy

Doduca yazlası köyü

Karacabad

 

Ransilaf

Lipohor

Karacaova

 

Satina

Kurunçil

Lekova

Kırlat

Çerneş

Köseler

Karadere

Vinkine

 





27 Mart 2023 Pazartesi

MUHACİR GİDECEĞİ YERİ OLMADAN BİTEVVİYE YÜRÜYEN HAYALETTİR.

 



Fotoğraflar Spanio film şirketinden 
105 yıl önce Kesriye'ye ait
Andreas Konstantinidis’e çok teşekkürler 


Tarihin içinden bakınca Rumeli neredeyse ikiyüz yıldır sancılar içinde kıvranan hasta bir bünyeye benzer...kah orasına kah burasına vuran ağrılarla iç çeken her iç çekişte renkleri solan, eli ayağı işlevini yitiren bir hasta bünye....muhacir ise iki asırdır o hasta bünyeden ayrılıp giden ruhtur sanki...o gittikçe şehirler yad el olur, leylekler geçmez olur semadan, çınar ağaçlaı kuruyup kalır. Öyle ya......toprak bağrında hayat verip büyüttüğü, bünyesine alıp kendine dönüştürdüğü insanlarla anlaam bulur. O insanlar çekip gittiğinde herhangi bir yer olur toprak.Dağın adı başka,suyun tadı başka Rumeli türkülerinde insan ile toprak arasındaki bu bağ nasıl güzel anlatılır. Selanik'teki bir kolera salgınında yârini kaybeden delikanlının dilinden dökülen türküde olduğu gibi;

Selanik Selanik ıssız kalasın,

Taşına toprağına diken dalasın

Sende benim gibi yarsız kalasın.


Kimdi o delikanlı hatırlayan yok....ama ne güzel anlatmışşehre olan sevdasını. Öyle ya, insanlar şehirlerin yâridir, mimari eserler ise süsü.Türküler hatırasıdır,zihnidir,nefesidir,dilidir. Muhacir ise o dil ile yârini anan bir uslanmaz aşık.....bu nedenle giderken herşeyi yanında götürür muhacir....toprağını bırakmanın intikamını böyle alır tarihten. Ama o, geldiğinde bu diyarlara, ayrıldığı yerden getirdiği canı ekmiştir Anadolu toprağına.Toprak ise cömertçe kabul edip benimsemiştir yeni fidanları...yağmur cömertçe can suyu olmuştur onlara.Sesine ses katmıştır bu toprakların rengine renk....o sebeple pek az diyar bu topraklar kadar ana kucağı olmuştur başkalarına.

Muhacir bu topraklarda başkası değildir. Biri Rumeli'den,öbürü Kırım'dan,bir başkası Kaf Dağından.....farklı dillerde,farklı enstrümanlarla dile getirilse de aynı duygular anlatılır.Hani bir vatan vardı,hani kuzeyde mi güneyde mi, doğuda mı batıda mı olduğu çok da önemli olmayan bir vatan vardı. Şah İsmail'in şiirinde dediği gibi.....

"Rakib elindeymiş dest-i Nigar mene ne!"

Yazrın demesi o ki insanlar gibi topraklarında kaderi vardır..Mısır'ı hep köleler idare etmiştir. Irak hep kerb ile bela'nın yurdu olmuştur.Kafkas hiç benzememiştir başkasına, Balkan hep aynı sıcaklıkla kaynayıp durmuştur. Anadolu ise hep içine alıp dönüştürmüştür. Biraz da bu sebeple

"Dost dost diye nicesine sarılanların sadık yâri" olmuştur.

                                                                      Anonim bir yazı

Sevgilerimle

 

16 Aralık 2022 Cuma

SELANİK HAMİDİYE CAMİİ ŞERİFİ ve MASALSI KAHRAMAN KÖROĞLU






Selanik Hamidiye Camii Şerifine ait fotoğraflar Devlet Arşivleri kayıtlarında bulunan  fotoğraflardır.



Selam

Makedonya'da söylenen türküler arasında eşkiya konusuna girebilecek örneklerden biri de Köroğlu'na ait olanlardır.
Batı Türkleri'nin Dede Korkut Destanından sonra ikinci büyük destanı Köroğlu Destanıdır. Bu destan şimdi en canlı bir biçimde İran, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan gibi Türk toplulukları arasında yaşamaktadır. Köroğlu Destanı hakkında Türkiye'de ve Türkiye dışında oldukça yazı yazılmış ve araştırma yapılmıştır. Makedonya'da bildiğimiz kadarıyla Kocacık köyünden derlenip Nimetullah Hafız tarafından hazırlanan Makedonya Türk Halk Edebiyatı  adlı kitapta yayımlanan bir şiirle Sevim Piliçkova ve bu araştırmanın yazarı tarafından yapılan birer çalışma dışında hemen hemen hiçbir araştırma yapılmamıştır. Piliçkova Köroğlu'nun Makedonya Türklerinin masallarındaki izlerine değindiği yazısında Köroğlu ile ilgili bir şiire de yer vermiştir. Genelde diyologlarda kullanılan ve kahramanlık konuları işleyen diğer Köroğlu şiirlerinden farklı olarak Piliçkova'nın tesbit  ettiği türkü Köroğlu'nun evliliğini dile getiren lirik bir özellik taşımaktadır.



Çamlıbel'den kalktım geldim
Pembe anım ben sana geldim.
 Kalk gidelim Pembe hanım
Çamlıbal'e bizim yerlere
Hikayelerinde büyük bir kabadayı, katı kalpli ve acımasız bir yiğit olan Köroğlu, yakınları ve hanımına karşı duygularını yansıttığı bu türküde yumuşak duygulu bir asilzade olarak karşımıza çıkmaktadır.



Kocacık köyünde derlenen ikinci türküde ise hamasi bir konu işlenmektedir.

Yetiş Köroğlu yetiş
Gitti ya namımız
Tuna seli gibi
Aktı ya kanımız




dizeleriyle başlayan bu metin çok küçük bir anıştırma şeklinde bile olsa bize Pertev N.Boratav'ın Köroğlu ile ilgili Kars bölgesinde derleyip, 1946'da Halk Hikayeleri ve Hikayeciliği adlı kitabında yayımladığı bir efsaneyi hatırlatmaktadır. Boratav'ın yayınladığı hikayede Sırplar karşısında güç duruma düşen Osmanlı dövüşçüleri, Padişah'tan izin alıp tebdil-i kıyafet savaş meydanına çıkan Köroğlu'nun sayesinde başarıya ulaşır. Söz konusu efsanede Boratav. Sırpların 19.yüzyılın başında 1801-1817 arasındaki ayaklanmaları ve Osmanlı Devletini uğraştırmalarının yankısını bulmaktadır. Bizim "Yetiş Köroğlu" türküsünden aktardığımız yukarıdaki dizelerde öyle sanıyoruz ki aynı olayları yansıtmakta ve Boratav'ın bu konudaki varsayımını pekiştirmektedir.



Prof.Dr. Hamdi Hasan'ın Makedonya Türklerince söylenen türküler adlı kitabından









14 Aralık 2022 Çarşamba

LANGAZA KÖMENİÇ-GÖMENİÇ KÖYÜNDEN GELEN MÜBADİLLERİN İSİM LİSTESİ







Bir muhacir kızıyım, intikam yıldızıyım.
Acı benim halime, yüreklere sızıyım

Atma beni efendim,ben de senin gibiyim
Gül bahçeli evimde,gonca gelin gibiydim.

Darağacı kuruldu,ne arandı soruldu
Anam, babam, gardaşım hep bir günde boğuldu

Kul et beni evine,öksüz gönlüm sevine
Kovma beni kapından,su dökeyim eline

Doğrusunu söylerim ne arz kaldı, ne yerim
Bir lokmayı acıma yüreğimi ben yerim

Dört tarafı karanlık bu mu acep insanlık
Her bir kapı kapalı hani eski ayanlık

Ne ışık var, ne sâdâ, ne merhamet, ne vefa
Söyle bana yarabbi bu ne âlem, ne dünya ...... 

Aka Gündüz tarafından 15 Mayıs 1913'de yayınlanan  "Halka Doğru" adlı dergisinin "Milli Türküler" baskısında  yazılan bir göçmen türküsü..... muhacirlerin yaşadığı sefalet ve acıları dile getirmektedir.

Bursa'ya yerleşen bir Selanik muhacirinin: "Bizim evlerimizde duranlar evimize iyi baksınlar.Temiz tutsunlar.Çiçeğimiz çok olurdu.Çiçeklerimizi sık sık sulasınlar. Kurutmasınlar!" ifadeleri göçlerin sebep olduğu sosyal ve psikolojik travmanın izlerini taşır.1980'li yıllarda Bulgar Başbakanının "çadırlarıyla geldilet, çadırlarıyla gidecekler" ifadesi hala kulaklarımızda çınlarken, Selanik Drama bölgesinde yaşayıp, mübadele ile gelen ve çoğu tarım hayvancılıkla uğraşan göçmenler sınıra yakın oldukları için hayvan sürüleriyle geliyorlardı. Hatta köpeğini arkasında bırakmayan muhacirler vardı. Göçmenlerin yaşadıkları bu travmalar hafızalarımıza mahkum edilmiştir.
Rumeli'den ölülerini bile getirenler vardı.Onlar gavur toprağında kalmasınlar,burada yatsın diyorlardı. 
Rum ve Ermenilerden oluşan önemli bir kalifiye nüfusun tasfiye edilmesiyle boşalan yerleri Balkanlardan ve özellikle Yunanistan'dan gelen göçmenler bir nebze de olsa kapatmışlar diyebiliriz. Çünkü sürekli savaşlarla boşalan köyler ve yüksek kalitede tarım ve ziraatın yapılmadığı bozkır topraklar Balkanların verimli ovalarından gelen soydaşlarımızın maharet ve kabiliyetleriyle üretime dönüştürülmüştür. Anadolu'ya kuşbakışı bakıldığında en yeşil köyler,en ağaçlı ve bahçelik beldelerde "macurlar"oturmaktadır.Hububat tarımının ağırlıkta olduğu çorak bir yerli köyünyanı başında yeşil bahçeleri ve gür ağaçlarıyla bir muhacir köyü kolaylıkla ayırt edilmektedir.
.......
"Mübadele ile birlikte Anadolu'nun her köşesine yayılan mübadil ve muhacirler sayesinde sosyal ve kültürel anlamda toplumsal bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Uzun bir sürece yayılan bu göçler sırasında yaşadıkları onca eziyet ve haksızlıklara rağmen sosyal hayatın her alanında, yaşadıkları bölgenin her köşesinde canlı ve renkli yaşamlarından taviz vermemişler, yerleştikleri topraklara neşe ve hayat aşılamışlardır. Hayata sımsıkı tutkun ve yaşama sevinci ile dolu dolu olan bu insanlar; eğlenceleri,folkloru,esnek ve hoşgörüyü elden bırakmayan İslami anlayışlarıyla Anadolu'ya bir renk ve kültürel zenginlik getirmişlerdir. Düğünleri eksiksiz bir eğlence, sevinçleri coşkun ve toplu bir ayin gibi, matem ve yasları ise Orta Asya'da ki yuğ törenlerinden farksız,ziyafetlerin eksik olmadığı, taziye de bulunanların şükran ve memnuniyet hisleriyle dolduğu kutsal bir atmosferi yaşatır."

cümleleriyle anlatıyor Uluslararası Mübadele Sempozyumunda Prof.Dr Selahattin Döğüş ve Merve Atasoy..... 

Mübadiller hakkında  yukarıdaki kurdukları cümle şahane bir analiz....

Aşağıdaki listeler Mübadele de Langaza'nın Kömeniç-Gömeniç köyünden gelen 30 Türk-Müslüman aileye ait  aile reislerinin adına doldurulan tasfiye talepnamelerinin Devlet Arşivlerinden derlenmesi sonucu oluşturulmuştur.  



Sevgilerimle



1-Selanik vilayeti Langaza kazası Kömeniç köyünden gelip, Balıkesir ili Ayvalık köyünde iskan edilen Halil çocukları Naciye ve Şadiye

2-Selanik vilayeti Langaza kazası Gömeniç köyünden gelip, İzmir ili Foça kazası Geren köyünde iskan edilen Murtaza Halil kızı Pamuş

3-İstanbul ilinde iskan edilen Hüseyin Hüsnü oğlu İbrahim Namık

4- Balıkesir ili Ayvalık ilçesinde iskan edilen İskender oğlu İbrahim ve ortağı Hasan ve Amuş

5- Selim eşi Nimetullah ile kızları Fatma, Ayşe ve varislerinden Şeyh Mustafa oğlu Eşref Muhittin

6- Hüseyin eşi Hatice ile çocukları İbrahim ve Hayriye

7- çiftçi Süleyman Ago oğlu Rasim

8- çiftçi Yakup kızı Hatice

9- çiftçi İskender kızı Emine

10- çiftçi Hasan oğlu Yunus

11- çiftçi Yakup kızı Kamile

12- çiftçi Kurt Ali oğlu Halil

13- çiftçi Demir oğlu İbrahim

14- çiftçi Cafer oğlu Recep

15- çiftçi Hasan oğlu Seyfettin

16- çiftçi İbrahim oğlu Süleyman

17-Çiftçi İbrahim oğlu Hüseyin

18-Çiftçi Salih oğlu Aliman

19- çiftçi Sefer oğlu Ramazan

20- çiftçi Safer oğlu Osman

21- çiftçi Mehmet oğlu İskender

22- demirci İsmail oğlu Ali

23- çiftçi İbrahim oğlu Demir

24-Balıkesir ili Ayvalık kazasında iskan edilen çiftçi İskender oğlu İbrahim

25- makinist Mustafa oğlu İzzet

26- çiftçi Ali Rüştü oğlu Hasan Ekrem

27- çiftçi Mehmet oğlu Aliman

28- çiftçi Murtaza oğlu Hüseyin

29- çiftçi İskender oğlu Mustafa

30-Selanik vilayeti Langaza kazası Gömeniç köyünden gelen imam Mehmet oğlu İskender

31- Balıkesir ili Ayvalık ilçesi Hayrettin Paşa Mahallesinde iskan edilen İbrahim İskender oğlu Mustafa

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...