13 Ocak 2018 Cumartesi

CAFE AMANLAR ve REMBETİKO



Fotoğrafa tıklayarak, Gülbahar yumuşak yumuşak çalarken  yazıyı okuyun bence :))))


-Rembetiko kültürünün doğuşu-

Anadolu'daki Yunan yenilgisinden sonra, Büyük Helen İmparatorluğu- Megali İdea hayali ve din kardeşliği nedeniyle, Yunanlılara sempati ile bakan  Rumlar,  Türklerin kendilerinden intikam alacağından korkarak kitleler halinde Yunanistan'a göç ettiler. O zamanki nüfusu 4-5 milyon olan yerli halka, birde Anadolu'dan gelen yaklaşık 1.500.000 göçmen eklenince Yunanistan çok ciddi ekonomik ve siyasal sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ticari dengeleri alt-üst olan Yunanistan, ihtiyaçlarının çoğunu ithal etmek zorunda kalmıştı. Açlık sınırındaki ülkede salgın hastalıklar artmış, mübadillerin yaşadığı çadır kentlerde tifo, tifüs, çiçek  salgını baş göstermişti.

Yerli Yunanlılar ise; şaşkın vaziyette bir yıl önce Megali İdea hayali ile zafere ve Anadolu'nun işgaline umut bağlamışken, yaşanan bu büyük hezimetten, Anadolu'dan gelen mübadilleri sorumlu tutuyorlardı.  Dindaşları olan Rumları ötekileştiriyorlar ve dışlıyorlardı. Dışlanan ve ciddi bir husumete maruz kalan mübadiller, yalnızlıktan ve anavatanlarından kopmanın hiçbir yere ait olamamanın acısı ile giderek kriminalize olmaya devam ediyorlar, kurdukları gettolarda Anadolu'dan getirdikleri kendi gelenek ve kültürlerini yaşatarak dayanışma içinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlardı.

Savaş ve siyasi çalkantılar sonucu başka bir ülkeye mülteci olarak sığınanlarda ya da zorunlu göçe tabi tutulanlarda sıklıkla görülen "Sıla hasreti" şeklinde kendisini gösteren "Kökten kopma sendromu" Rembetçi mübadillerde ziyadesi ile ortaya çıkmıştır. Göç literatüründe  "Hayata Küsme Bozukluğu" olarak tanımlanan sinsi ve kronik çaresizlikle baş etmekte zorlanan ve varoşlarda birbirine kenetlenerek asgari yaşam koşullarında yaşama tutunmaya çalışan bu marjinal gruplarda suça yönelik davranışlar alkol,esrar başta olmak üzere madde bağımlılıkları yoğun şekilde olduğundan, kolluk güçleri tarafından sıkı kontrol altında tutulmuşlardır.

Ezilmişlik, dışlanmışlık, hor görülme sonucu gelişen narsistlik incinmişlikler bu grubun ortak hüznü haline gelmiş altta yatan kronik depresif ruh halini ancak bu söz konusu suç mahallerinde (Cafe amman'larda) bir nebze olsun dindirmişlerdi.

Yaşadıkları topraklardan sökülüp atılan mübadil göçmenlerin birinci kuşağında yaşanan sayısız sosyal travma ve acılar kuşaktan kuşağa özellikle sözlü kültür aracılığı ile aktarılırken, acılı yaşam öyküleri Anadolu kökenli çalgıcıların ve yine Anadolu ezgilerinin karıştığı bir tür özgün müzik (Rembetiko) ile "kolektif kimliklerini" yıllar içinde inşa ediyorlardı.Onlar için  Rembetiko sadece bir müzik değil aynı zamanda bir yaşam biçimiydi. 

Bu "yaralı kimlik bilinci" onlara yeni bir yaratıcılık olanağı sunmuş ve özellikle 1950'lerden sonra özellikle Amerika'ya açılmakla ünlenen Rembet müziği Afroamerikalıların  yarattığı Blues ve Caz ile aynı kalitede özgün müzik olarak dünyaya yayılmıştır.

Prof.Dr. Cengiz Güleç'in "Büyük mübadele'nin yarattığı sosyopsikolojik sorunlar ve rembetiko kültürünün doğuşu" adlı makalesinden alıntıdır.

Racon gereği Cafe Ammanlara gidip, müzisyenlerden şarkı isteyen külhanbeyi (bi mangaslar)  o şarkı çalmaya başladığında   tek başına  dans etme hakkına sahip olurmuş.
Yani Rembetiko'nun yazılmamış ama herkes tarafından bilinen belli kuralları varmış.

                                                                 Sevgilerimle

6 Ocak 2018 Cumartesi

LOZAN'IN ÇOCUKLARI ETKİNLİK DUYURUSU



Lozan Mübadilleri Vakfı & Ankara Lozan Mübadilleri Derneği Etkinlik Duyurusu







Lozan'ın Çocukları Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin 95. Yılında Anma
Etkinlikleri Düzenliyor.

7 Ocak-1 Şubat 2018 tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür
Merkezinde mübadil aileler, bir dizi etkinlik ile geçmişlerini anlatacaklar.

7 Ocak 2018 Pazar akşamı saat 18.00'de Kadıköy Belediyesi Barış Manço
Kültür Merkezinde "MÜBADİL İNSANLAR-Hasretin İki Yakasından Mübadele
Öyküleri, Portreler, Anı Eşyaları Sergisi " Anma programlarının ilk
etkinliği olacak. 
        
Toplumlar için göç kavramı 21. Yüzyılı yaşadığımız şu günlerde hala çok büyük önem taşımaktadır. Göç olgusu tarihimizde önemli bir yer tutar. Bu göçler 19.yüzyıldan itibaren kaybedilen topraklardan Anadolu'ya, Anadolu'dan da dış ülkelere doğru olmuştur. Ülkemizin yaşadığı en büyük göç dalgası, bundan tam 95 yıl önce Türkiye ve Yunanistan Devleti arasında yapılan nüfus mübadelesi ile gerçekleşmiştir.


 Türkiye ve Yunanistan, 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşmasına ek olarak bir mübadele sözleşmesi imzaladılar. Sözleşmeye göre Türk topraklarına yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla, Yunan topraklarına yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklu olanların zorunlu mübadelesine karar verildi. Kısaca mübadele "din esaslı"olarak yapıldı.


 Yunanistan'ın Balkan Savaşına katıldığı tarih olan 18 Ekim 1912

tarihinden itibaren yurtlarını terk etmiş olanları da kapsamına alan bu sözleşme ile yaklaşık 2.000.000 insan doğdukları toprakları terk etmek zorunda kaldı.


Yunanistan doğumlu ilk mübadiller artık 95 yaşın üzerinde. Sayıları bir elin parmakları kadar az kaldı. Hatırladıkları bile kendilerine çok uzakta......2.kuşak mübadiller ise büyüklerinden duydukları kadarını biliyorlar. 



2.kuşak mübadiller ise büyüklerinden duydukları kadarını biliyorlar. 1.kuşak mübadiller memleket hasreti ile bu dünyadan sessizce göçüp gitti. Torunları ise, kendi özel tarihlerine ve kültürlerine ait izleri sürmeye çalışıyor.

"MÜBADİL İNSANLAR" sergisinde 1.kuşak mübadillerin göç öyküleri ve yanlarında getirebildikleri çocukları ve torunları için  
anlamı ve yanlarında getirebildikleri, çocukları ve  torunları için anlamı manevi değeri büyük olan anı eşyaları sergilenecek.

Peki her iki toplumda da bu kadar baskı, zulüm ve acıya rağmen Türk ve Yunan toplumları birbirinden ayrılabilmiş mi? Hâlâ aynı denize bakıp hüzünlenen, aynı şarkılarla ağlayan, kültürleri birbirlerine çok benzeyen her iki toplumda da sevinç, üzüntü, kaygı, nefret, acı, mutluluk hepsi bir arada yaşanıyor. Türklere ait milli bayramlarda, Yunanlılar ağıtlar yakıp yas tutarken, Yunanlılara ait milli bayramlarda Türkler hüzünleniyor. 
Ekonomik ve jeopolitik durumlarından dolayı "Arap Baharı" olarak adlandırılan özgürleşme ve demokrasi getirmek adına Irak, Suriye ve Libya'ya savaş açılması binlerce insanın ölmesi, göçlerle ülkelerinden uzaklaştırılmaları tarihin 21.yüzyılda da tekerrür ettiğini bize göstermektedir. Kısaca acının milliyeti, cinsiyeti, dili, dini, etnik kökeni yoktur. Acılarımız ortaktır.


Diliyoruz ki "Çekilen Acıların Bir Daha Yaşanmasın"

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.




22 Aralık 2017 Cuma

YÜZYILLARDIR DİRENEN HALK.......POMAKLAR....






Selam

Bugün size yüzyıllardır çeşitli ülkeler tarafından asimile edilmeye çalışılan, her ülkenin türlü tezlerle "kendilerinden" olduğu yönünde açıklamalar yaptığı, kendi aralarında konuştukları dil olan pomakça'nın, dünyanın hiçbir yerinde resmi dil olarak kabul edilmediği, çeşitli baskılarla  akrabaların, dünyanın dört bir yanına dağıldığı ama hâlâ birbirlerini aradıklarını, çok acı çeken, bazı adetlerinin, şamanizmi çağrıştırdığı, ilginç bir topluluğu anlatmaya çalışacağım.  Türklerin; Kuman-Kıpçak topluluğunda  bir sarışınlık durumu söz konusu.. Daha açık ten rengine sahip, saç renkleri sarı ve açık kumral olan, mavi veya açık renk göz rengine sahip, zeki-çalışkan-güleryüzlü Pomaklar.......

Abdürrahim Dede'ye göre, XI.yüzyılda Rodoplara yerleşmiş "Kuman Türklerinin" torunları.....
İlber Ortaylı'ya göre; Helen ve Slav asıllı Müslümanlar.....






1923-1924 tarihli tasfiye talepnameleri  araştırmalarım sırasında, Türkiye'ye gelen bazı ailelerin adlarının önünde "pomak" ifadesinin yazıldığını gördüm. Aynı bir lakâp gibi...biraz araştırdıktan sonra -sevgili hocam Leyla Kaplan'ın yardımları sayesinde- Pomakları öğrendim. Yunanistan'da yaşayan Pomaklar mübadele sırasında, Türkiye'ye geldikten sonra, İstanbul, Edirne,Kırklareli,Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Manisa ve Bursa'ya iskân edilmişler.



Balkanlarda, büyük çoğunluğu Rodop dağları civarında yaşayan Pomakların, Anadolu'dan Balkanlara ve Adriyatik denizine uzanan bir saha içerisinde yaşadıkları, tarihte pek çok devletin hâkimiyeti altında varlıklarını sürdürdükleri bilinmektedir. Pomakların etnik kökeni hakkında çeşitli iddialar bulunmaktadır.  Slav topluluğunun bir parçası olduğu  oldukları iddiası en yaygın iddialardan biridir. 
Pomakların 7.yüzyılda Balkanlara yerleşen Slavlar (Smolensk, Mirvatistler, Draguvitler) olduklarıdır. Konuştukları dil olan Pomakça Bulgarca'ya yakın bir dildir. %30 Ukrayna Slavcası, %25 Kuman Kıpçak Türkçesi, %20 Oğuz Türkçesi, %15 Nogayca, %10 Arapça'dan oluşmaktadır.

***Konuştukları dil yüzünden Bulgarlar, Pomakları  Bulgar kabul etmektedir.


Balkanlar’daki Pomaklar’ın kaderi, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra değişti. Savaşın ardından Balkanlar’da birçok yerde olduğu gibi çok zor şartlarda yaşamaya çalışan Pomaklar’ın bir kısmı katledildi, bir kısmı Türk hâkimiyetindeki bölgelere göç etmek zorunda bırakıldı.  Yerlerinde kalanlar, Osmanlı egemenliğinin Balkanlar’da sona ermesinden ve Bulgar Devleti’nin kurulmasından itibaren çeşitli baskılara mâruz kaldı. Osmanlı-Rus savaşı ile başlayan Bulgarlaştırma ve hıristiyanlaştırma hareketi, 1912 Balkan Harbi’nde hezimete uğratılan Türk askerinin geri çekilmesiyle yoğunlaşmış, Temmuz 1913 tarihine kadar 200.000 civarında müslüman Pomak Türk’ün ismi Slav-Bulgar isimleriyle değiştirilmiş, zorla Ortodoksluk kabul ettirilmiştir. (Problemi na Razvitieto na Bılgarskata Narodnost i Natsiya, s.21)

 Bu hareketler, Bulgar Ortodoks kilisesinin resmî belgelerinde müslüman Bulgarlar’ın (Pomaklar) Ortodoks hıristiyan dinine ve Bulgarlığın sinesine geçmesi, bir dizi yayında ise Hıristiyanlığı kabullenme ve vaftiz olarak kaydedilmiştir.

1944 yılında Bulgaristan’da komünist yönetimin iş başına gelmesi Pomaklar’a büyük ümitler verdi. Fakat yeni yönetiminde Pomaklar’a bakışı değişmedi. 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren Pomaklar’ın zorla müslümanlaştırılmış Bulgarlar olduğu yönünde birçok kitap yayımlandı. Bu yayınların meydana getirdiği ortamda 17 Temmuz 1970 tarihinde Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro yetkilileri 549 sayılı gizli kararı ile Pirin Makedonyası ve Rodoplar bölgesinde yoğun yaşayan müslüman Pomak Türkleri’nin tedhiş yoluyla Bulgarlaştırılmasını kararlaştırdı. Bu karar 1970-1974 yılları arasında kanlı biçimde uygulandı.

Bulgarlar özellikle müslüman Pomakları baskı altına alarak onları Bulgarlaştırmaya çalışmıştır. (İkdam gazetesi 31 Ocak 1914)  Pomakları zorla vaftiz teknesine sokup vaftiz etmişler, Türkçe adlarını unutmalarını, Bulgarca isimlerini söylemeleri için zorlamışlardır. Zorla vaftiz edilen müslüman Pomak kızları Bulgar askerleriyle, Pomak erkekleri, Bulgar kızları ile evlenmeye zorlanmışlardır.(Ahmet Halaçoğlu- Rumeli'den Türk göçleri 1912-1913) Pomaklara en büyük zulüm ve katliamları Bulgarlar yapmıştır.


***Yunanlılar ise; Pomakların eski Yunanlılar olduğunu ve Traklardan geldiğini, Pomax kelimesinin "içkici" anlamına geldiği ve eski Yunanca'da Achrjani-Agrioni'lerden geldiklerini, kan bağı bakımından Yunan genleri ile benzeştiği iddiasını tekrarlamaktadır. Bu arada Yunanlı olduğunu söyledikleri Pomakların Pomakça konuşmasını, bazı yerlere seyahat etmesini engellemeleri ve eğitim haklarını kısıtlamalarının yanı sıra Pomakları göçe zorlamaları ve ekonomik güç haline gelmemeleri için uyguladıkları kısıtlamalar kendi tezlerini çürütmektedir.

Baskı ve zulüm yönünden,Pomaklar’ın yoğun biçimde yaşadığı ikinci ülke olan Yunanistan’da da durum farklı değildi. Göçe ve hıristiyan olmaya zorlanan Pomaklar’ın toprak edinme ve seyahat hakları ellerinden alındı, yaşadıkları yöreler askerî bölge ilân edilerek iktisadî faaliyetleri kontrol altında tutuldu. Asimilasyon politikasının vazgeçilmez unsuru olan eğitim Yunanistan’da da etkin olarak kullanıldı. Pomaklar’ın Türk değil müslümanlaştırılmış Yunan (ahiryân / Grek agriyanı) oldukları zorla benimsetilmek istendi. Türkçe eğitimi engellemek için okullardaki Türk öğretmen sayısı azaltıldı. Bütün bu baskılar Balkanlar’daki diğer Türk grupları gibi Pomaklar’ın da Türkiye’ye göç etmesine yol açtı. 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan bu yana yaklaşık 175.000 Pomak Anadolu’ya göç etti. Ancak Balkanlar’ın çeşitli bölgelerinde halen 500-600.000’in üzerinde Pomak nüfusu varlığını sürdürmektedir. Pomaklar bugün Bulgaristan, Batı Trakya ve Makedonya’daki azınlıkların dinamik unsurunu oluşturmaktadır.(1)

1-POMAKLAR-İSLAM ANSİKLOPEDİSİ 
yıl: 2007, cilt: 34,  sayfa: 320-322
Bulgaristan, Batı Trakya ve Doğu Makedonya’da yaşayan müslüman topluluk.
Hüseyin Memişoğlu 


***Makedonlar; Makedon olduklarını iddia etmektedir.
***Türkler ise;en mantıklı açıklamayı yaparak, Pomakların, başta Avarlar olmak üzere Avrupa Hun devleti, Oğuz, Oğur Türk topluluklarının Balkanlarda kaldıkları zamanlarda, zorla hıristiyanlaştırılarak kimlikleri kaybettirilmeye çalışılsa da; 
Pomakların, Balkanlarda yaşayan eski Türk topluluklarının devamı olduğunu iddia etmektedir.
Ahmet Cevat Eren Pomakların, XI.asırda Rodoplara yerleşmiş olan "Kuman Türklerinin" torunları olduğunu belirtmektedir.




Çeşitli  tarihlerde gerek Asya, gerekse Anadolu'dan Türk toplulukları Balkanlara yerleşmiş,buradaki topluluklarla karışmışlardır. Osmanlı Devleti öncesi Selçuklu ve Beylikler döneminde Rumeli'ye göçler yaşanmıştır. Mesela 1345 yılında Gazi Umur Beyin yönetiminde 100.000 kişilik yörük topluluğu bu bölgeye yerleştirilmiştir. Anadolu'dan Balkanlara, Balkanlardan Anadolu'ya sık sık göçler yaşanmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) döneminde Suriye'den getirilen Araplar Rodop ve çevresine yerleştirilmesinin haricinde, Doğu Roma  1065 tarihinde Konya çevresinden 60.000 kişilik Türk boyunu Teselya, Makedonya ve Rodoplara yerleştirmiştir. Osmanlı Devletinin Balkanları fetih hareketinde Pomaklar Osmanlı Devletine, Balkanlarda en fazla yardım eden topluluk olmuştur. Bu nedenle Pomak kelimesinin anlamı "yardımcı"olarak izah edilmektedir.
Hırıstiyan olan Pomakların çoğunluğunun, kısa zamanda Müslümanlığı kabul etmeleri, etnik köken olarak Türk olmalarının etkili olduğu savunulmaktadır.




 Hıristiyan olan Pomaklarda Pagan inanç sahibi, Pomak toplulukları gibi dışlanmışlardır. Bu yüzden yerleşik hayata geçmeleri çok zor olmuştur. Hayatlarını devam ettirmek için dağ yamaçları ve ormanlık alanlarda hayvancılık yaparak ve sürekli yer değiştirerek sürdürmüşlerdir. Osmanlı Devleti döneminde diğer devletlerin yaptığı baskılara uğramadan, Müslüman ve Hırıstiyan teba olarak yaşayan Pomaklar 1800 tarihinden itibaren Rus, Bulgar, Sırp,Yunan saldırılarına uğramıştır. Balkan Savaşları sırasında 4,5 milyon Müslüman katledilmiştir. Bunların yaklaşık 2 milyona yakını Müslüman Pomaklardan oluşmaktadır. 



Pomakların en ilginç geleneği ise; düğünden önce gelinin bir heykel gibi boyanması


Gelin olma merasimini ise Bulgaristan Ribnova'lı Beynur Süleyman şöyle anlatıyor:

"Evlenen bayan bir odada boyanıp süslenerek "gelina" oluyor. Gelin adayının yüzü kremle beyazlatılıyor. Daha sonra yüzü teker teker farklı pul çeşitleri ile süsleniyor. Bu esnada kızın gözlerini hiç açmaması gerekiyor. Pullama işlemi gelinin yakın akrabaları tarafından yapılıyor. Bu işlemden sonra gelin adayına "ruba", "ferece","kondak", "sofra" adı verilen kıyafetler giydiriliyor. Renkli, fistan şeklinde olan "Ruba" aslında bir gelinlik.....Giydiği elbiselerin birçoğunu kız gençlik çağından beri kendisi işlemektedir.
Giydirilip boyandıktan sonra damat ile birlikte gözü hâlâ kapalı olarak dışarı çıkarılan kıza, gözlerini açar açmaz kendini görmesi için ayna verilir. Yeni hayatın başlangıcını sembolize edenbu törenden sonra imam nikâhı kıyılarak düğün sona eriyor.
Düğünlerde herkes en iyi ve en renkli olan elbiseyi giymeye çalışıyor. Bu yüzden renk ve pulların oluşturduğu göz kamaştırıcı elbiseler insanı masal dünyasına çekiyor. Bu durumdan ötürü karşı tarafa verilecek en değerli hediyeyi el işlemeli ve süslü bir elbise teşkil ediyor"

Sosyokültürel yaşantıları Anadolu’daki geleneklerle önemli ölçüde benzerlik gösteren Pomaklar’ın % 85-90’ı köylerde yaşamakta ve tarımla uğraşmaktadır. Ev içi döşemeleri ve kadınların giysileri Anadolu köylülerinin döşeme giyim tarzına çok benzer. Pomaklar, Hanefî mezhebine bağlıdır. Özellikle bazı Anadolu köylerinde halen devam eden birçok gelenek Pomaklar’da da görülür (meselâ Hoca Gezeği geleneği). Pomaklar arasında İslâmiyet öncesine ait, eski dinleri Şamanizm’den kalma gelenek ve âdetlerin yaşatılmasına özen gösterildiği dikkati çeker. Meselâ “akîka” veya “harkeke” kurbanı diye adlandırılan, yeni doğmuş çocuklar için kesilen kurbanların kemiklerinin hiç kırılmadan toplanarak bir kayın ağacının altına gömülmesi, ayı oyunu, şibeciler, devecilik, beş-beşe ve sayacılar gibi oyunlar şaman inanışının bölgedeki geleneklere yansımış şeklidir. Yine Nevruz’un kutlanması ve bu kutlamalar esnasında ateş yakılarak üzerinden atlanması Türk dünyası ile kültürel birliktelikten örnektir.

POMAKLAR-İSLAM ANSİKLOPEDİSİ 
yıl: 2007, cilt: 34,  sayfa: 320-322
Bulgaristan, Batı Trakya ve Doğu Makedonya’da yaşayan müslüman topluluk.
Hüseyin Memişoğlu 


Konuştukları dile Pomakça denilmektedir, fakat dünyanın hiçbir yerinde resmi dil olarak kabul edilmemiştir. Pomakça'nın içinde Türkçe kelimeler bulunmaktadır. Günümüzde haritaya bakıldığında, İstanbul Gaziosmanpaşa semtinden başlayarak, Adriyatik Denizine uzanan çizgide Pomakların yaşadığını görürüz. Pomakların, Türkiye'de ki iskânında ise Edirne ili ve çevresi ön plana çıkmaktadır.  Yüzyıllarca yaşadıkları fiziki ve psikolojik baskıların Pomakların benliğinde derin yaralar açtığını görüyoruz.

Tek çeşit ağaçla bahçe olmaz. Biz farklılıklarımızla varız, hepimiz bir bütünün farklı renkleri,sesleri, zenginlikleri ve süsleriyiz.
Ne mutlu Türküm diyene!

                                                                         Sevgilerimle


BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...