22 Ekim 2015 Perşembe

RUMELİ USULÜ KABAK BÖREĞİ TARİFİ





Trafik memurları dikilmiş durur
El kol kımıldatır kaşlar çatık
Trafik memurları dikilip duracak
Sopaların ucunda hürriyetimiz
Sokaktakiler birbirini sevmeği öğreninceye kadar.....
                                                        Nazım Hikmet

Günaydın sevdiğim insanlar....
Bugün sizlere şahane bir börek tarifi vereceğim. Annanemin tarifi  Rumeli kökenli kabak böreği... Bu aralar lezzete çok önem vermeye başladım....böyle giderse  sonum çok fena... Bol yumurtalı,yağlı,ballı,kaymaklı ne olursa kabulüm :))) 

İÇ MALZEMESİ
1 kg yufka 
1 kg kabak
1 su bardağı süt
1 yumurta
3 yemek kaşığı tereyağı 
her türden evde kalmış peynir
yarım demet dereotu


YUFKALARIN ARASINA SÜRMEK İÇİN
3 yumurta
1 çay bardağı zeytinyağı  
1 çay bardağı süt


KABAK BÖREĞİ

Kabaklarımızın dış kabuğunu sıyırdıktan sonra rendeleyelim. Tenceremize koyalım. 5-6 dakika kavuralım. Kabaklarımız suyunu bıraktıktan sonra ocağı kapatalım, soğumasını bekleyelim.


Soğuduktan sonra kabaklarımızı avucumuzun içinde hafifçe sıkarak süzgeçe koyalım.


Üç yemek kaşığı tereyağını eritelim.


Sıkılmış kabakları, evde kalmış peynirleri,1 su bardağı sütü, 1 yumurta, erimiş tereyağını, kıyılmış dereotlarını  ekleyerek karıştıralım.


Diğer taraftan 1 çay bardağı süt,1 çay bardağı zeytinyağı ve 3 yumurtayı karıştırma kabına alalım.İyice çırpalım.


Fırın tepsimizi zeytinyağı ile iyice yağladıktan sonra ilk yufkamızı serelim.Zeytinyağı-süt-yumurta karışımını ilk kat yufkamızın üzerinde gezdirelim.İkinci kat yufkamızı serelim.Tekrar karışımdan dökelim.Ardından üçüncü kat yufkayı serelim.Karışımdan döküp hazırladığımız kabaklı içi yufkamızın üzerine yayalım.Dördüncü yufkayı kabaklı içimizin üzerine serelim. Kalan iki yufkayı da karışım,yufka sıralaması ile döşeyelim.En üstteki yufkamızın üzerine kalan karışımı döküp güzelce yayalım.

















200 C önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar 35-40 dakika pişirelim. Afiyet olsun.
Muharrem ayımız kutlu, oruçlarınız kabul olsun. 
                                                                                Sevgilerimle 






7 Ekim 2015 Çarşamba

KAYLABOSU'LU UTKU EMEL VARDAR ARIBAŞ'IN AİLESİNİN HİKAYESİ


MÜBADİL AİLE ÖYKÜLERİ


Emel hanımın babaannesinin ismi, nüfus kayıtlarında "Hayriye"aile arasında "Sabur nine"....O zaman ki mübadil şivesi ile Kaylabosu'nda 1888 yılında  (Kaleobası-Kayıobasında) doğmuş. Annesi Cemile Papi, Sabur nineye altı aylık hamileyken, babası Rus harbinde ölmüş. Lakapları Süleymanoğulları.. Sabur nine, 1882 doğumlu, Lakabı Pehlivanlar olan Mustafa ile Tarakçılar köyünde 10 gün 10 gece süren düğünle evlenir. Sabur nine, ailenin tek çocuğudur ve babasının maddi durumu gayet iyidir. Kaylabosu'na üç katlı bir konak yaptırırlar. Evin içinde kullanılan tüm malzemeler Atina'dan getirtilir. Çiftçilikle uğraşırlar. Yanlarında çalışanlara o kadar değer verirler ki,  bakımını yaptıkları tarlaların başına 2 katlı evler yaptırırlar. Hem rahatça otursunlar, hem de tarlalarla ilgilensinler diye....Çok büyük ve verimli  arazileri varmış. Ambarların kilitlenmesi ikindi ezanında başlar, akşam ezanında bitermiş. Mustafa iri yarı, çok güçlüymüş.... güreşte sırtını kimse yere getiremezmiş...Taa ki onu bu dünyadan koparan kolera illetine yakalanıncaya kadar....1919 yılında ölmüş. Öyle büyük bir salgınmış ki bu...
Salı günü, Sabur ninenin annesi Cemile Papi'yi;
Çarşamba günü, Mustafa'nın abisi Sadettin'i;
Cuma günü, biricik eşi Mustafa Pehlivan'ı;
Cumartesi günü Sabur ninenin küçük oğlunu;
 bu dünyadan koparmış.
 Bir haftada evinden dört cenaze çıkan Sabur nine acıların en büyüğünü yaşamış. Bu dünyada iki küçük evladıyla Şehabettin ve Azbiye (nüfus kayıtlarındaki ismi Hayriye) ile  kalakalır. Acılar henüz bitmemiştir. Hasretin daha da büyüğü geridedir....memleket hasreti......Mübadele olduğunda Sabur nine 36 yaşında....Oğlu Şehabettin 15, kızı Hayriye 9 yaşında..... Şehabettin  7 yaşında hafız olmuş...Babası Mustafa Pehlivanlar onun hafız olduğu görmüş...Oğlu Şehabettin'i, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildiği 1909 yılında doğurdum dermiş.
 1924 yılında memleketi bırakıp, vatan yollarına düşmüşler...Bilinmeze doğru adım adım....Bu arada yanlarında bir de inekleri varmış...Sabur ninenin kıymetlisi, bırakmaya kıyamadığı......Simsiyah, sadece alnının ortasında beyaz benek olan bir inek...Öyle aksi  inekmiş ki; Sabur nineden başkası onu sağamazmış..Her sabah Sabur nine onu okşayarak "Nişim, nişim" diye severek sağarmış. 
 Zor gelmişler Selaniğe... Bu arada Sabur nine, yol boyu her duraklamalarında halı tezgahını açıp halı dokurmuş...Acılarını dokuduğu halıya anlatırmış....Gülcemal gemisi ile ilk İzmir'e inmişler. İzmir'e geldiklerinde  paraları bitmiş.Oradan Mersin'e gönderilmişler. Mersin'e indiklerinde o kadar fakirleşmişler ki; Sabur nine üzerindeki çarşafı çıkarıp çocuklarına çadır yapmış. Ardından trenle Konya'ya getirilmişler. Aksaray'ın ismini beğendiği için orada iskan edilmek istemiş. Orada bıraktıkları malların karşılığı alamamışlar.Üç katlı konaktan çıkıp, iki oda eve yerleştirilip, 26 dönüm tarla verilmiş.


İSKAN KAYIT ÖRNEĞİ

İskan kaydı Türkiye'ye geldikten sonra verilen mallara ilişkin verilen kayıttır. 



SABUR NİNE

Sabur nine güçlü bir Rumeli kadını....Aksaray'a geldikten sonra da, ölene kadar tarlalarının bakımından, evinin yapımına kadar bütün işleri kimseye bırakmamış. Kendi ilgilenmiş.

Sabur nineye ait yağdanlık


MÜBADİL AİLE HİKAYELERİ
Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın annesi Hilmiye


Annane Sabriye....Porturaz'lı....Lakabı Sabır....Mübadele olduğunda 50 yaşında...5 çocuk annesi..... Tefike, Kemal,Hilmiye (Emel Arıbaş'ın annesi),Şevki,Fikriye... Tefike Yunanistan'da evlenir,mübadele ile getirildiklerinde Bursa'ya yerleştirilir.....Sabriye annane ise; diğer dört çocuğu ile birlikte Konya Sille'ye yerleştiriliyor. 



Sabur Ninenin çocukları Azbiye ve Şehabettin'in fotoğrafları

MÜBADİL AİLELER




MÜBADİL AİLELER



 Sabur nine, soyadı kanunu çıktığında "Vardar" soyadını almış.

Yazarın notu :)
Mübadiller Atatürk'e çok güvenir ve inanırlar.Soyadı Kanunu çıkarıldığında Atatürk'e yakın birkaç aile AOÇ'de Atatürk'ün yanına gelir ve 
-Paşam; size sormak istiyoruz   bizler hangi soyadları alalım? der.
Atatürk'te;
-Sizler Rumeli'den geldiniz.Gelecek nesillere aktarılacak, size oraları hatırlatacak soyadları alın, zira bir gün orayı tekrar alacağım der...
Bu diyalog mübadiller arasında hızla yayılır ve memleketlerindeki bir tepenin,ovanın,derenin,gölün ismi mübadil ailelere soyadı olur.

MÜBADİL AİLE HİKAYELERİ
Emel hanım ve ailesi bu sene Atalarının doğduğu topraklardaydı.Memleketin en güzel yerinden topraklar, köy çeşmelerinden sular alındı.Türkiye'ye getirilip mezarlarının üzerine serpildi...vasiyeti yerine getirmenin mutluluğunu yaşadılar.


KAYLABOSU

KALEOBASI

KALEOBASI





 Her Rumeli kadını gibi Emel hanımda sanatkar...Bu sene Tobb Aksaray Kadın Girişimciler Kurulu tarafından " Aksaray'ın ilk kadın terzisi" seçilmiş.


15 yaşında Mübadil olarak memleketten-vatana dönüş yapan  Şehabettin'in kızı Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın mübadil ailesinin  hikayesi de işte böyle...
Yunanistan memlekettir,Türkiye vatandır bizlere......
                                                                                        Sevgiler

GÜNCELLEME



4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. O köylerden biri de Kaylabosu / Adabosu.......Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana  ulaşmanız  yeterlidir. 
                                                                            Sevgilerimle



30 Eylül 2015 Çarşamba

KARADUT SUYU !!!!!!!!!


BOYALI SU

Selam
Kocaman kocaman yazılarla KARADUT SUYU 1 TL yazıları Ege sahil şeridini kaplamış durumda....İlk önceleri pek dikkatimi çekmese de, sonradan bu suları Ankara'da da görmeye başlayınca üstüne eğilmenin vaktidir dedim...Pet şişelerde, uyduruk bir etiketle satılıyor. Üzerinde her tür hastalığa iyi geldiği yazıyor, nerdeyse ölümsüzlük suyu diye satacaklar....Bir ara bende küçük şişesini 5 TL'ye almıştım. Tortusuz, berrak mı berrak bordo renkte bir su...Bir şişeyi içtim fakat içerken ağzımda bıraktığı kimyasal tat hiç hoşuma gitmedi. Daha sonra sürekli kahvaltılıklarımı aldığım mandıra da ikram ettiler, satmaya çalıştılar, beğenmediğim için almadım. Birkaç gün sonra baktım eşime hediye etmişler o da almış gelmiş...günlerce buzdolabında durdu bakıyorum dibine, tortu falan yok.. huylanmaya başladım yavaş yavaş...tamam karadut gibi kokuyor, tadı da öyle fakat var bir şey var beni rahatsız eden...... Çocuklarım küçükken eczanede satılan Dut Şurupları vardı. Meme emen bebeklerin ağzında çıkan pamukçuklar için, bir de aftlar için kullanılırdı. O kadar iyi gelirdi ki ağrısını,acısını hemen dindirirdi. Sizin için gittim aktardan aldım 25mg.5 TL. :))

 Duyarlı vatandaş damarım tuttuğundan dolayı, şimdi gelelim kafamın içindeki soru işaretlerine......

Şöyle  düşünelim; çevrenizde, köyünüzde, yazlık evinizin çevresinde, yol boylarında hiç karadut ağacı gördünüz mü? Ben bir tane biliyorum o da iş yerimin arka tarafında bir apartmanın bahçesinde.... meyvelerini de elimiz, üstümüz başımız batacak diye kimse yiyemez. Olgunlaşır, dökülür...Karadutun kurusunu bile zar zor bulurken bu kadar bol-bereketli suyunu, çayını orada burada sık sık görmek beni ciddi anlamda kuşkulandırıyor.

Şimdi bir de anlattığım durumun tam tersini düşünelim..... 

Diyelim ki....  karadut ağacı ekimi destekleniyor ve tarlalara karadut ağacı dikildi onlarda meyve vermeye başladı da o yüzden bu kadar karadut suyu bol..... o zaman neden bu karadut suları boyalı su gibi??? dibinde ne tortusu, ne de posası var! Nasıl bir sıkma sistemi ki bu; hiçbir meyve kalıntısını suyunun içine geçirmiyor? 
Dalyan,Fethiye,Dalaman,Köyceğiz,Göcek yollarında nar ve portakal suyu satılıyor. O kadar yoğun ki posadan içemiyoruz. Miss gibi doğal....Ama bu karadut suları :(((

Kafamda deli sorular....Bu konuda bir fikri ya da bilgisi olan varsa lütfen benimle paylaşsın....Yoksa ben bunların %100 boyalı su olduğuna inanacağım.

                                                                                           Sevgiler



BOYALI SU



27 Eylül 2015 Pazar

İÇİNE Mİ DOĞDU?



ANKARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ

Sevgili Deep'in 
Şu yayınında  benim için yazdıklarını okuduğumda şaşırdım. Sanki biliyormuş gibi yazmış...içine doğmuş diyelim..(iyi kalpli olduğun tescillendi Deep) Yazıyorum madem, bari bilerek yazayım dedim ve  Ağustos ayında başvurumu yaptım. Mülakata çağrıldım, kabul edildim veeee Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde yüksek lisans yapmaya başladım. 
Uzun zamandır düşündüğüm bir durumdu. Umarım bu uzun soluklu maratonu başarabilirim...Şu anda çokk mutluyum. Her şey  mübadele için :)))
                                                                                        Sevgiler 




2 Eylül 2015 Çarşamba

ORTADOĞU-TÜRKİYE-MİDİLLİ HATTI


Onlar; Hırıstiyan- yaşlı- modern batının, Müslüman-genç- doğulu köleleri.....
İç karartıcı ülke gündemimizin ardından bazen haberlerde kısacık; 
-Ege denizinde bilmem kaç tane kaçak, Yunan adalarına geçmek isterken Sahil Güvenlik botu tarafından yakalandı.....
-Boğulan kaçaklar denizden çıkarıldı diye haber veriyorlar ya...işte bu haber, hiç böyle azımsanacak türden bir haber değil...
Gördüğümüz kadarıyla, büyük organizasyonlarla gerçekleştirilen, büyük çapta bir olay....


MİDİLLİ MÜLTECİ


MİDİLLİ

 İnsanlık dramı var şu anda bu üçgende....
basiretsiz liderlerinin ateşin kucağına ittiği insanlar onlar....hayatın sıfır noktasındalar....bazılarının üstlerinde sadece kıyafetleri var, bazılarında ise;bir naylon torba..o kadar...

İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Yukarıda gördüğünüz şehirler arası bir yol...mülteciler güneş batar batmaz yürümeye başlıyor,sabaha kadar yürüyorlar.


Türkiye'de balon satışlarında patlama yaşanıyormuş bu aralar..... neden diye araştırdıklarında ortaya ne çıkmış dersiniz....deniz yoluyla kaçacak olanlar balonun içine parasını ve cep telefonunu koyuyormuş da ondan....

Şehirler arası yollarda sürekli yürüyorlar..ilk gün nereye gittiklerini biliyorlar mı acaba diye düşünmeden edemedik..Birkaç gün sonra anladık ki; Mitilini'ye gelmeye çalışıyorlar.Gümrük burada...Mülteciler deftere burada kaydediyorlar. Evraklarını burada alabiliyorlar. Sağda solda  patlamış zodiac botlar, turuncu can yelekleri var.  

Türkiye'de yaşayanların aksine dilenmiyorlar. Paraları var. Midilli ekonomisini canlandırmışlar.Kafasını kullanan Yunanlılar zengin olmuş....o ka yani...


İNSAN KAÇAKÇILIĞI


Topluca yaşadıkları yerler var...Arabalarına yiyecek,içecek yükleyen Yunanlılar burada satış yapıyor.



İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Burası gümrüğün yan tarafı


MÜLTECİLER

Yerel feribotlardan bilet almaya çalışıyorlar.Alabilenler 3.sınıf insan olarak, feribota binip Atina'ya doğru yola çıkıyor.Aklıma Titanic filmi geldi, aristokratlar üstte, avam takımı altta yolculuk yapıyordu ya sonrada batarken sandallara alınmamışlardı:(            yıllar geçiyor ama değişen hiçbir şey yok bu dünya düzeninde 
Aynı tas, aynı terane..sadece köle yapılacak insanlar farklı

İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Mitilini'ye yanaşan feribotlara binebilmek için çabaları inanılmaz....nefes nefese koşuyorlar.
iNSAN KAÇAKÇILIĞI

İnsanlık onuruna aykırı olarak her yerdeler
Araba kullanırken çukurlara girmemek için uğraşırsın ya burada da mültecilerin ayaklarını ezmemek için dikkat etmek zorundasın.

MİDİLLİ

Biz dönüş için feribota binerken, 15 kişilik küçük bir grup yakalanmıştı. Botları batmış, içlerinden biri boğulmuş indirmişler yaşayanları tek sıra halinde dizmişler, giysileri ıslak...bir kadın var içlerinde utanç içinde kapatmaya çalışıyor elleriyle üstünü... biz dehşete kapılmış şekilde onlara bakıyoruz, onlarda bize bakıyor utanç içinde....Önümüzden geçiriyorlar boğulan arkadaşlarını onlarda hiç tepki yok....alışmışlar...öleni düşünüyorum....Neler yaşa gel, bilmediğin bir denizde öl, bilmediğin topraklara gömsünler seni.... geride kalanın varsa eğer, sana ne olduğunu hiçbir zaman bilemesin başında dua okuyanın olamasın.....
MÜLTECİLER

Onların "Ya İstiklal Ya Ölüm" diyen bir Ataları yok tabii ki....Memleketlerinde iktidarda bulunanlarda; gaflet,dealet ve hıyanet içinde bulunduklarından dolayı, fakirlikle yollara düşmüşler nereye gittiklerini bilmeden..... gördüklerimiz hep gençti.Anlaşılan anne-babalar çocuklarını kaostan,savaştan kurtarmak için paralarını denkleştirip  göndermişler.

Burada gördüklerimden sonra anladım ki; korkunun iki çeşidi varmış...
Ya  korkuyla hiç  tanışmamışsındır o yüzden korkmazsın...
Ya da dibine kadar korkuyu yaşadığın için artık hiçbir şeyden korkmazsın....kaybedecek bir şey yoktur çünkü.....Yaşamak (buna yaşamak denirse artık) için ölümü göze almaktan başka....

30 Temmuz 2015 Perşembe

KABUSUMUZ OLDUN ASPİRİN





Kabus gibi başlayan ve hala devam etmekte olan kötü bir haftadan herkese selam......
Bayram tatilini annemlerle birlikte, Akçakoca'da geçirdik. Ardından annemi Kdz.Ereğli'ye kardeşlerinin yanına bırakarak, Ankara'ya işimizin başına döndük...Perşembe günü öğlene doğru ani gelen bir telefonla annemin market rampasından inerken ayağının kayarak düştüğünü, kalçasını kırdığını hastaneye kaldırıldığını öğrendik. Apar topar yola çıktık. Dört saat sonra Ereğli'ye vardık. "Femur boynu kırığı" teşhisi ile yatıyordu. Ereğli küçük bir ilçe olduğu için donanımlı hastane bulamayacağımızı düşündüğümüzden, amacımız annemi alıp Ankara'ya götürüp orada ameliyat ettirmekti fakat ne mümkün.....Hastaneye ulaştığımızda annem acılar içinde kıvranıyordu....değil Ankara'ya getirmek, kıpırdatmak mümkün değildi...çaresiz orada doktoru ile konuşarak ameliyat olmasına karar verdik. Olay perşembe günü oldu biz hemen ameliyata alınacağını düşünürken, doktorunun; annemin düzenli olarak 100mg coraspirin içtiğini, piyasadaki her ilacın nötrleştiricisinin bulunduğunu, fakat aspirinin nötrleştiricisi olmadığı için; kanama riskinden dolayı Pazartesiden önce kesinlikle ameliyat edemeyeceğini söylemesiyle sıkıntılı günler başladı. Benim yerinde duramayan, her işe yetişen zavallı annem,  dört gün boyunca  yüksek dozda ağrı kesicilerle (sanıyorum ilaçların büyük bir kısmı morfindi) bekletilmeye başlandı. Artık sabrı tükenmeye başladığında, pazartesi sabah ameliyata alındı. Ameliyatı sevgili doktoru Op.Dr.Recep ERDOĞAN ve ekibi sayesinde gayet güzel geçmiş, fakat sırt üstü kıpırdamadan yatmaktan fenalık geçiren annem ve bizim için sıkıntılı günler hala devam ediyor. Emboli riskinden dolayı taburcu edilmedik. Bekliyoruz... :((
Kdz.Ereğli Devlet Hastanesi 5 yıldızlı otel konforunda, alet edavat tam takım şahane bir hastane...Doktorlar, hemşireler, yardımcı elemanlar herkes çok ilgili...Özellikle anneme bir evlat şevkatiyle yaklaşan annemin sevgili doktoru Sayın Recep Erdoğan'a çokk teşekkür ederim.Hemşirelere ve ameliyat ekibine ayrıca çokk teşekkürler ..Sizler orada çok büyük bir başarı yakalamışsınız. Emeğinize sağlık......bir hastanın doktoruna güvenmesi, sevmesi apayrı bir duygu.....Artık sağ salimen evimize dönmek istiyoruz. Bu arada Sağlık Bakanlığından nakil için ambulans isteyeceğim. Bakalım nelerle karşılaşacağım...Onu da ayrı bir yayımında anlatırım...O kadar Suriyeli, Kuveytli,Iraklı  ambulanslarla Ankara'ya taşınıyor..Bakalım aynı ilgiyi bizde görebilecek miyiz?
Ülkemin gündemi toz duman....Bu hafta anneler şehit olan evlatlarının acısıyla yanıp tutuşurken, bende annemin gözümün önünde çırpınmasına, yardım dileyen, dolu dolu gözlerine bakmamak için; ne konuşsam napsam diye düşünerek geçirdim.
Annem aspirini kalp doktorunun tavsiyesi ile kullanmaya başlamıştı. Bizde kullanırdık. Ben aspirinin bu kadar tehlikeli olduğunu hiç bilmiyordum... çok acı bir tecrübe ile öğrenmiş olduk....Umarım bir an önce gelmiş geçmiş olsun....
Kanı sulandırmak mı iyi sulandırmamak mı anlamadım gitti....Kalp krizinden ölmeyiz belki ama ameliyata girmemiz gerekirse eğer iç kanamadan gidebiliriz.
Bizim yaşadığımız bu acı tecrübeyi anlattığım bu yayın umarım birilerine faydalı olur. Herkese iyi geceler...sevgiler...

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...