6 Şubat 2015 Cuma

KABAĞIN EN GÜZEL HALİ ANNEMİN MÜCVER TARİFİ




Günaydın
Bir aydır devam eden  yoğunluk arasında geçen gün vakit bulup yaptığım annemin mücver tarifini paylaşmak istiyorum. Söz konusu kabak olunca aklıma  ya mücver ya da kabak kızartması gelir. Son zamanlarda kabaklı-kremalı böreklerde aklıma gelmiyor değil tabii :)))
Ne ka iştah açıcı cümleler kuruyorum böyle...Aman allahım....zaten bu aralar bi iştah patlaması bi iştah patlaması nolcek benim halim :((((((



MALZEMELER
*1kg kabak iri rendelenmiş
*4 yumurta
*7-8 adet taze soğan yaprakları
*1 tatlı kaşığı kuru nane
*yarım demet dereotu
*yarım demet maydanoz
*1 çay kaşığı karabiber
*1 çay kaşığı pul biber
*1 çay kaşığı tepeleme karbonat
*2 su bardağı un
*varsa peynir kırıkları( küçük çay bardağı kadar)
Dikkat !!!!!Hepsi bir araya geldiğinde akışkan olacak 


Kabakların kabuklarını sıyırdıktan sonra rendenin kalın tarafı ile rendeleyelim. Taze soğanın yeşil yapraklarını, dereotunu,maydanozu doğrayalım.4 yumurtayı, kuru naneyi, karabiberi,pul biberi, varsa peynir kırıklarını yoksa problem değil :)) unu ve karbonatı kasemize koyup karıştıralım.Bu arada  tavamıza ayçiçek yağımızı koyup kızdıralım. Karışımın içine en son 1 çay kaşığı tuzumuzu atıp,karıştıralım ve kaşık kaşık kızgın yağın içine atıp arkalı önlü kızartalım. Sonra kağıt havlu serilmiş tabağımızın içine çıkartalım
Afiyet olsun





Herkese hayırlı Cumalar, mutlu hafta sonları diliyorum.Sevgiler....

3 Şubat 2015 Salı

NEREDEYDİK NERELERE GELDİK

Prof.Dr.Kemal ARI hocadan "Neredeydik nerelere geldik" hakkında şahane bir yazı....
Kaleminize sağlık 
NEREDENSİN? KAYALAR’DAN MI FLORİNA’DAN MI?


(- Ankara’da Bir Mübadele Etkinliği )
“Mübadele” sözcüğü, sizlere ne anımsatıyor?
Biliyorum, kimilerinin düşünce dünyasında hiç bir anlamı olmadığını...


Yıllar önce Ankara Palas’ta bir konferans vermiştim.O etkinliği organize eden Dışişleri Bakanlığı’nın uzmanlarından biri, yaptığı sunuş konuşmasında, “Müdahale” deyip durdu...
Yaklaşık on beş yıl önce gerçekleşen bu olay, belleğimde çakılmış kalmış..
 On beş, olmadı yirmi ve daha önceki yıllarda, mübadele konusunda Türkiye’de hemen hiç                                                                  bir şey bilinmiyordu.
Bugün durum çok farklı.

Yapılmış pek çok araştırma var. 
Kimi sivil kuruluşlar ortaya çıktı.
Mübadeleyi yaşamış kuşaklardan bugün kaç kişi var Türkiye’de bilinmez...
Ancak onların çocukları, derken çocuklarının çocukları mübadele konusunda bir şeyler yapmak için bütün iradelerini ortaya koyuyorlar.

“Mübadele” yaşanmış bir tarihsel süreç değil yalnızca...
Aynı zamanda bir kültür:
Yemekleri, giyim kuşam biçimleri, gelenekleri, davranış özellikleri, yaşama bakışları; siyasal eğilimleri, toplumsal yaşam içindeki algı biçimleri ve düzeyleriyle gerçekten de Mübadele, bir kültür olarak gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir kültür...

Ortak bir duygu bir kere...

Bir duygu, hadi buna ortak atan bir kalp diyelim; siyasal görüş farklılıklarını dikkate almadan, pek çok insanı bir araya getiriyor ve ilk karşılaşmada birbirlerine soruyorlar:
-Neredensin? Kayalar’dan mı, Florina ‘dan mı?
Serfice’den mi; Hanya’dan mı?

Bu sorular aslında bir sohbete başlangıç için, karşılıklı olarak aralanmış kapılardır.
O kapı birazdan sonuna kadar açılacak; giderek geçmişte, şu an Yunanistan toprakları içinde olan, ama hala “bizim” ve “bizden” dediğimiz o topraklarda yaşanmış ortak anılara, yaşamış ortak tanıdık yüzlere ve onları anımsamalara kadar gidecek ortak yolculuğa da çıkıştır aynı zamanda...
Ortak renkler, sesler, izler, yüzler; nefesler, hevesler, özlemler, kaygılar, acılar...

Of...
Ne çok ortak şey varmış meğer, işte bu tek sözcüğün içinde...
Kimileri tam olarak ne olduğunu bilmese de, bu ülkede sayıları milyonları aşan insan, o sözcüğün kendi yaşamlarında ne denli önemli olduğunu biliyorlar...

Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü Ankara’da, ,Ankara Lozan Mübadelleri Derneği ile Ankara Barosu’nun ortaklaşa yaptığı bir etkinliğe katıldım.

Tanıdık eski yüzler gördüm...
Ve beni tanıyan çok kişiyi...
Bellek ne tuhaf şey?
Az da olsa, bir kere bile görülen yüzden nice çizgileri derinlerde bir yere kazıyor...
İsimlerden, mekanlardan, yaşanmış ortak anlardan söz edildikçe, o çizgiler uyudukları yerlerden harekete geçip, bir bir ortaya dökülüveriyor...

Renkler başka renkleri, çizgiler başka çizgileri anımsatıyor; anımsanan şeyler, anımsanmayanlara yeni kanallar açıyor; böylelikle bir zincir oluşarak parçaları birleştiriyor...
Ve o birleşen şey, bir süre sonra ete kemiğe bürünüyor, ruh kazanıyor ve anlıyorsunuz ki; meğer sizin dünyanızda, o zamana kadar farkında bile olmadığınız ne duygular varmış!

Kimler vardı bu etkinlikte?
Ankara Barosu’nun yeni ve genç başkanı Av. Hakan Canduran, Av. Ertan Sütçü, çok sevgili arkadaşım-kardeşim Dr. Neval Konuk ve yıllardır tanımaktan hep mutlu olduğum sevgili Yrd. Doç. Dr. Ali Güler...

Ve elbette, daha önce tanıdığım ve tanımadığım onlarca kişi...
Mübadeleyi konuşuyoruz...
Konuşulan şeylere bakıyorum da; bundan yirmi yıl öncesine göre, ne kadar çok şey biliyoruz artık!
Ve kademe kademe, ne çok şey iç dünyamızda kanıksanmış, duygularımız yerine oturmuş; daha çok nesnel bakar olmuşuz her şeye...
Mübadelede yaklaşık iki milyondan fazla insan, büyük bir trajedi yaşadı.
Artık onlar yok...
Ancak bugün onları anımsayan, olayları sorgulayan, içselleştiren, kanıksayan, nesnel değerler dünyasına oturtan bilinçli bir kitle var...
Evet, ulus olmak önemli...
Ulus, sancılı süreçlerin sonunda olgunlaşıyor...
O sancılar bile meğer ne değerliymiş!
Bugün bunu daha iyi anlıyoruz...

Kemal Arı, 3.2.2015

2 Şubat 2015 Pazartesi

LOZAN VE MÜBADELE PANELİNDEN GERİYE KALANLAR

Merhaba
Mübadelenin 92.yıl dönümü dolayısıyla hazırladığımız programımız bitti.Resim sergisi izlenimlerimi daha önce paylaşmıştım.26.Ocak Pazartesi günü "Mübadele kentlerinde Osmanlı Eserleri" konulu  resim sergimiz açıldı. 29.Ocak perşembe Anıtkabir ziyaretimiz gerçekleştirildi.31.Ocak'ta ise  Lozan ve Mübadele konulu paneli yaptık. Katılım yüksekti.

Mübadele konusu tarihimizin karanlıkta kalmış olaylarından biridir. Mübadele öyle derin ve acıklı bir hikayedir ki ailelerimiz konuşmaz, bilenler çoktan ölüp gittiler, 1-2 tarihçi dışında Tarihçiler konuşmaz, Gazeteler yazmaz, televizyonlar- radyolar söylemez.  Sadece vakıf ile birkaç dernek bir şeyler yapmaya çalışır.
Bu tarz  çalışmalarla  "Mübadele" ile ilgili farkındalık yaratabilmeyi umuyorum.

Lozan mübadillerinin çiçeğini  Atamın mozolesinde görmek biz hemşehrileri için onur verici......



Anıtkabir yönetimi tarafından hazırlanan tören dört dörtlük bir 
                                                törendi.


Mozoleye çelenk koyduktan sonra, 1 dakika saygı duruşunda bulunduk.Hepimizin gözleri dolu doluydu.Böyle bir anda insanın duygulanmaması için yüreğinin taş bağlaması gerekiyor diye düşünüyorum.




Ardından Dernek Başkanımız Anıtkabir şeref defterine yazı yazdı.Altta ki fotoğraf yazıya ait....
Gerçekten yazdığı doğru Rumeli bizim için KAYIP VATAN'dır.




92.Yılın anısına Derneğimiz adına Anıtkabir müze komutanına  plaket verdik, o da derneğimize Atatürk'ün resmini hediye etti.


 31.Ocak Cumartesi günü panelin açılış konuşmasını, Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran yaptı.Kendisinin de hem anne, hemde baba tarafından mübadil olduğunu, böyle bir organizasyona ev sahipliği yaptığı içinde çok mutlu olduğunu sözlerine ekledi.Bizi de çokk mutlu etti.


Konuşmacılarımız Prof.Dr.Kemal ARI,Yrd.Doç.Dr.Ali GÜLER ve Dr.Neval KONUK çok başarılı sunumlar gerçekleştirdi.


 Kemal Arı'ya plaketini verip,teşekkürlerimi sunarken  bendeniz efenim


 Emeği geçenler fotoğrafı :)

Yorulduk ama değdi.....Nice panellerde buluşmak üzere hoşçakalın.......

                                                                                       Sevgiler

26 Ocak 2015 Pazartesi

ANNE İŞİ AYAK PAÇA

PAÇA ÇORBASI TARİFİ

Herkese selam
Bugün  annemin yaptığı ayak paçanın tarifini paylaşmak istiyorum. Neden sen yapmadın diye düşünürseniz eğer; ben daha gerçek işkembe ve paça çorbalarını  yapacak kadar büyümedim...Benim için en güzel sakatat ya annemin evinde ya da Rumeli İşkembecisinde, en güzel kokoreçte Profesörde  yenir :)))))
Biliyorum çoğunuz sevmiyorsunuz ama biz çok severiz sakatatı...Anne-baba sevince, napsın çocuklarda sevmek zorunda...  ayrıca kendisini çok taktir ettiğim  Canan Karatay hocamda  paça çorbasını  pek sever :) her röportajında "için" der. Annemde; bacağı kırılan annanemi her gün yapıp içirdiği paça çorbası ile ayağa kaldırdığı söyler..Haklı vallahi...İnsana direnç veriyor, güç veriyor.Zamk gibi.... kemikleri de tutup birleştiveriyordur zannımca.....:))))

Bende bu sakatat ile fırın sütlaç aşkı, her iki gebeliğimde de aşerme noktasındaydı. Hira Melis'i doğuracağım gün (haberim yoktu. Daha 10 gün vardı aniden sancılar 5 dakikada bire inivermişti) işkembe çorbası içmiştim. Doğuma almadan midemi yıkamışlardı. Ne kötü birşeydi yaaa....doğum sancısı hiçbir şey kaldı yanında.....

Gelelim kokoreçe :)))) Avrupa Birliği üyeliği için kokoreçi yasaklayacaklarını duymuştuk ta eylem yapmaya karar vermiştik bir ara :))

Kokoreçe özgürlük....
Kokoreçe özgürlük.... 

Bu arada Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'da da sakatatın her çeşidini yapıyorlar.....Ülkeler arasında ayrım yapmayalım. Lütfen çifte standart uygulamayalım di mi ama? 



RUMELİ USULÜ PAÇA ÇORBASI

MALZEMELER

*10 tane koyun paçası(Ayak paçada makbul olan keçi paçasıymış ama bulunamıyormuş.)
*1,5 litre su
*4 iri diş sarımsak
*1 çay bardağı elma sirkesi

YAPILIŞI
Paçanın tırnak uçlarını ayır.Kıl keselerini çıkar.Ateşte kalan tüylerini ütüle.Soğuk su doldurulmuş kasenin içine ütülenmiş paçaları koy.10 dakika beklet.Daha sonra paçaları suyun altında gıcır gıcır yıka...
Kasenin içindeki suyu boşalt,tekrar doldur.İçine bir yemek kaşığı karbonat koy.. Yıkadığın paçaları bembeyaz olması için karbonatlı suya koy. Yarım saat beklet.
Yıkanan paçaları 1,5 litre su ile birlikte düdüklüye koyalım. Yaklaşık 2 saat kısık ateşte pişirelim.
4 iri diş sarımsağı dövüp, 1 çay bardağı elma veya üzüm sirkesi ile karıştır.
Pişen ayak paça çorbamızın içine sarımsaklı sosumuzdan koyup servis yapalım.Afiyet olsun.


AYAK PAÇA ÇORBASI


19 Ocak 2015 Pazartesi

DİRİ KISIR TARİFİ

DİRİ KISIR TARİFİ

Güzel bir pazartesi gününden herkese selam... Günler birbirini kovalıyor... Zaman ne kadar hızlı geçiyor anlamıyorum. Ne zamandır  bekliyor bu kısır resimleri kısmet bugüneymiş. Hafta sonu tekrar yapayım bari yazarken canım istedi :))))



MALZEMELER
*2 su bardağı köftelik ince bulgur
*1 tepeleme yemek kaşığı biber salçası
*1 tepeleme yemek kaşığı domates salçası
*10 adet taze soğan
*Yarım demet maydanoz
*Yarım demet taze nane
*4-5 tane sivri biber
*pul biber
*zeytin yağ
*2 adet  taze sıkılmış  limon suyu
*Çekilmiş karabiber
*tuz
*Süslemek için domates,salatalık

KISIR

Evettt şimdi 2 su bardağı köftelik  ince bulguru  kasemize koyalım. 1'er yemek kaşığı biber,domates salçasını küçük bir tencerenin içinde 2 yemek kaşığı zeytinyağı ile azıcık kavuralım. Ocağın altını kapattıktan sonra 3 su bardağı sıcak suyumuzu tenceremize ekleyelim. İyice kaynamış salçalı suyumuzu kasemize ekleyelim güzelce karıştıralım kasemizin  ağzını bir tencere kapağı ile kapatıp şişmeye bırakalım.
KISIR


KISIR
Bulgurlarımız şişerken biz taze soğanlarımızı, nanenizi, sivri biberlerimizi, maydanozlarımızı doğrayalım. Başka bir kasede bekletelim. Bulgurlarımız iyice  suyunu çekip şişince (ben kısırı sulu sulu sevmem diri severim bu yüzden suyunu az koyarım,  hafif kırt kırt ise tamamdır.) doğradığımız yeşilliklerimizi ekleyelim. Karıştıralım. 

KISIR
Tuzumuzu tadına bakarak atalım. Çünkü salçamız tuzlu olduğu için fazla kaçırabiliriz.Dikkat!!!!!!Karabiberimizi ve pul biberimizi ekleyelim. Yarım çay bardağı zeytinyağı ve 2 adet taze sıkılmış limon suyumuzu ekleyelim.İsterseniz marul yapraklarının içine koyarak, isterseniz domates ve salatalık dilimleri ile (her şekli kabulümdür) servis edebilirsiniz. Servisin çeşitli şekilleri var tabii  Konyalı bir arkadaşım kısırı bize asma yaprağı ile birlikte servis yapmıştı.Kısırı, asma yaprağı ile sunmak  meseleye  farklı bir bakış açısıydı.... :)))) 
Hepimiz için güzel bir pazartesi olması dileğiyle afiyet olsun....

KISIR YAPILIŞI






24 Aralık 2014 Çarşamba

BUZLUK BÖREĞİ

Buzluk böreği
Günaydın gençler ve genç kalanlar:)
Boş günlerinizde sarıp buzluğa koyduğunuzda, sizi çok rahatlatacak bir börek tarifi vermek istiyorum. Çıkarıp buzlu buzlu üzerine yumurta sarısı sürün hopp fırına...45 dk.sonra yumuşacık, çıtır börekleriniz hazır...ohh miss....
kıymalı börek

MALZEMELER
*3 yumurta
*1 su bardağı süt
*1 su bardağı zeytin yağ
*Yarım çay bardağı su
Yukarıdaki malzemelerin tamamını şekşeke (tupperın ayran yapıcısı) koyup iyice karışana kadar  çalkalayalım.
*1 kg.yufka


Kıymalı börek



İÇİ  MALZEMELER
*250 gr.kıyma
*1 tane büyük boy patates
*1 orta boy kuru soğan
*1 adet sivri biber


BÖREK İÇİNİN HAZIRLANIŞI
Küçük küçük  doğradığımız kuru soğanları, sivri biberimizi  tavamıza koyalım. yarım fincan zeytinyağı ile soğanımızı hafif pembeleşinceye kadar  kavuralım. kıymamızı tavamıza ekleyelim.beraber kavurmaya devam edelim.Ardından rendelenmiş patatesimiz tavamıza ekleyelim.birkaç dakika daha kavurduktan sonra tavamızı ocaktan alalım.
Börek yapımı

Bir yufkayı yayalım.Üzerine hazırladığımız karışımı fırçayla sürelim.Bir yufka daha serelim tekrar karışımdan sürelim.8'e bölelim. Kıymalı-patatesli içimizden böreğimize bolca koyup saralım. Böreklerimizin üzerine yumurta sarısı sürelim. Üzerine ise bu kez susam yerine mavi haşhaş attım. Önceden ısıtılmış   175 C fırında yaklaşık 45 dakika üzeri kızarıncaya kadar pişirelim. 
                                                                     Sevgiler
Kıymalı Börek,




Buzluk böreği

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...