BARIŞGÜCÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BARIŞGÜCÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2018 Salı

OĞUL !!!!! JERVENİ NERE, ÜRGÜP CEMİL NERE, KORE NERE.......


            ayla filmi ile ilgili görsel sonucu

Ayla 2017'de seyrettiğim en iyi filmlerden biriydi......Olay Kore savaşında geçiyor. 1950 yılında savaşta yer alan Süleyman astsubay savaş meydanında 5 yaşında küçük bir kız bulur, bu küçük kız çocuğunun annesi ve babası ölmüştür.Nereye gideceğini bilememektedir. Süleyman kızı yanına alır ve ona Ayla adını verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla ile Süleyman baba-kız gibi olurlar. 15 ayın sonunda birliğin Türkiye'ye dönme kararı çıkar.Kore  kanunlarını aşamayan Süleyman, Ayla'yı orada bırakıp dönmek zorunda kalır. Birbirlerine tekrar buluşmak üzere söz verirler.Yıllar sonra iki yaşlı insan olduklarında buluşurlar. Çok etkilendiğim filmlerden biriydi. Toplumumuz tarafından pek bilinmeyen tarihi olaylardan biri de Kore Savaşıdır. Bizim olmayan bir savaştır aslında.... toplumumuzda herkes bir hikaye...Bizde bu kadar etkileyici hikaye varken, neden Yeşilçam'ı bir Hollywood yapamadık o da başka bir soru...

ayla filmi ile ilgili görsel sonucu

Aşağıdaki hikaye; Ailesi Yunanistan Jerveni'den gelen, Ürgüp Mustafa Paşa'da yaşarken, Kore'ye savaşa giden Mustafa Kaplan'ın hayatının bir dönemdir.
Ne demeli bilemiyorum....insanoğlu kuş misali işte....bir orada, bir burada......
Babasının hikâyesini paylaştığı için Sayın Leyla Kaplan'a sevgilerimle....
Umarım birgün;  Yunanistan Jerveni'den başlayan ve Nevşehir Mustafapaşa'da biten Mustafa dedesinin hayat hikâyesini bir mübadele romanı haline getirir.

KORE SAVAŞI HATIRALARI

                  Asya’ya doğudan gelen saldırılarda coğrafi ve stratejik konumu dolayısıyla bir üs durumunda olan Kore, saldırıları karşılayan, direnen, engelleyen veya yol vermek zorunda kalan basamak halindedir. Bu özelliği ile yüzyıllarca Asya’yı ele geçirmek, kontrol etmek isteyen güçlerin Kore’ye saldırmalarının sebebi olmuştur.
II.Dünya savaşı sırasında yayılmacı siyaset izleyen Japonya, “sarı ırk üstündür” ideolojisi ile çevresindeki ülkelere ve Asya’ya saldırarak sömürge elde etmeyi hedeflemişti. Savaşın gidişatı içerisinde yenilmesi zor olan Japonya ”Hiroşima ve Nagazaki’ye” atılan atom bombaları ile  yenilgiye uğramış ve barış yapmaya mecbur bırakılmıştı. II. Dünya savaşı sonunda, Sovyet Rusya’nın Japonya’ya savaş ilan etmesi ve bunun karşılığında “Rus, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin arasında pazarlık konusu yapılan Kore’nin bu üç devletin ortak vesayeti altına alınmasının sebeplerinden biri olmuştur. Japonya’nın bölgeden tahliye edilmesi ile meydana gelen kuvvet boşluğunu Sovyet Rusya ve Çin ile doldurmanın gayretindedir. Amerika bu durumu engellemek ve Uzakdoğu’daki çıkarlarını gözetmek amacıyla Kore’nin 38.enleme kadar olan kuzeyini Sovyet Rusya’nın kontrolüne bırakmıştır.
Bu yıllarda Çin’de süren iç karışıklık dolayısıyla Rusya, Amerika’nın Güney Kore’yi kontrolüne razı olmuştu..Çin’de komünistlerin galibiyeti ile rahatlayan Rusya, Kuzey Kore’yi, Güney Kore’ye saldırması için destekleyerek Kore Savaşının başlamasını sağlamıştır. 25 Haziran 1950 sabahı bütün sınır  boyunca Güney Kore’ye saldırıya başlayan Kuzey Kore’nin saldırılarının önlenmesi için Birleşmiş Milletlere müracaat eden Amerika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin üye devletlerin kuvvetlerinden oluşan askeri güç oluşturularak Kore’nin savunulmasına karar aldırarak (27 Haziran 1950) “Kore’ye asker göndermeyi kabul eden ülkeler ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya, Belçika, Kolombiya, Etiyopya, Yunanistan, Lüksemburg ,Hollanda, Yeni Zelanda, Filipinler,Tayland,GüneyAfrika,Türkiye'dir. Ayrıca savaşta  tıbbi destek verecek ülkeler: Danimarka. İsveç, Hindistan, Norveç, İtalya askerlerinden oluşan  Birleşmiş Milletler Kuvvetleri oluşturulmuştur. Amerikalı General Mac Arthur’un komutanlığında oluşturulan Birleşmiş Milletler Kuvvetine Türkiye  bir Tugaylık asker göndererek savaşa katılma kararı alarak katılmıştır..
   Türk askerlerinin 25/09/1950 yılında başlayan Kore yolculuğu kafileler halinde devam etmiştir.

1.KORE TUGAYI  GİDİŞ  DÖNÜŞ  TARİHLERİ
  I.KAFİLE:25/09/1950------------14/08/1951
II.KAFİLE:18/02/1951-----------22/10/1951
                 III.KAFİLE------------------------26/12/1951

2.KORE TUGAYI  GİDİŞ  DÖNÜŞ TARİHLERİ
I.KAFİLE:05/06/1951------------07/08/1952
II.KAFİLE:16/08/1951----------12/09/1952
III.KAFİLE:22/10/1951---------22/09/1952

3.KORE TUGAYI  GİDİŞ  DÖNÜŞ TARİHLERİ
              I.KAFİLE:09/06/1952----------27/08/1953
              II.KAFİLE:29/07/1952--------04/09/1953
              III.KAFİLE----------------------07/09/1953

4.KORE TUGAYI  GİDİŞ  DÖNÜŞ TARİHLERİ
                I.KAFİLE:12/06/1953----------04/08/1954
                II.KAFİLE:02/07/1953--------17/08/1954
                III.KAFİLE:05/07/1953--

KORE’YE GİDEN TUGAYLARIN MEVCUDU
1.TUGAY:  5724+11=5735
2.TUGAY:  5516+4=5520
3.TUGAY:  5072+1=50734
  4.TUGAY:  5594+2=5596
------------------------------------------------
TOPLAM:21906----18---21924




ayla filmi ile ilgili görsel sonucu



    KORE’YE GÖNÜLLÜ SAVAŞMAYA GİDEN ÜRGÜP’LÜ  ASKERLERDEN
ÇAVUŞ MUSTAFA KAPLAN

Kore’de 1950-1954 yıllar arasında görev yapan  Türk Tugaylarının isim çizelgelerinin yazılı olduğu defterde verilen rakam 21.906 asker olarak belirtilmiştir 3.Tugay 2.Tabur KH.BL.görev yapan ve 7/09/1953 tarihinde dönen babam, Ürgüp-Cemil köylü Şevki oğlu 1931 doğumlu Mustafa Kaplan 1924 yılında Manastır Vilayeti Florina Livası Kesriye Kazası Jerveni köyünden mübadele ile Ürgüp-Cemil köyüne gelmiş ailenin üç erkek çocuğundan en küçüğüdür. Hatıralarını bize anlatırken duygu dolu anlar yaşayan babam; Mustafa Kaplan Kore’ye gidişiyle ilgili olarak “Acemiliğimiz bittiği sırada komutanlarımız bizi meydana topladı:
 -"Ziyaretimize gelen bir komutan Kore’ye göndermek üzere asker seçecekmiş" söylentileri dolaşıyordu bir süredir. Toplandık ,yüksekçe bir yerden bize güzel bir konuşma yaptı, hepimiz heyecanlandık ..Bize hitap eden komutanımız Kore’ye gönüllü gitmek isteyenler bir adım öne çıksın dedi. Hepimiz tek adım olduk öne çıktık. Alanda yüzlerce asker aynı anda öne adım atmıştı.Yüzlerce  postaldan tek bir”rap”sesi yankılanmıştı..Baktım yanımdaki arkadaşa inanamadım terhisine çok az bir zaman vardı o da öne çıkmıştı,diğerleri de.... hepimiz öndeydik. Kimler vardı gönüllüler arasında :evli barklı hanımı hamile olanlar, çoluk çocuk sahibi olanlar, ailesinin tek evladı olanlar, bütün birlik aynı saftaydık. Komutanlarımız isimlerimizi yazdı .Daha sonra eleme yaptılar gönüllüler arasından. Ailevi sebeplerle elenenler arasında Kore’ye gitmek için yalvaranlar çok oldu, bazıları listeye yazılmayı başardı.O duyguyu anlamak çok zor sizin için.....
Birliğimizden izin verildi ailelerimizle vedalaşmak için ben Cemil köyüne geldim Kore’ye gideceğimi söyledim babama yüzüme baktı Türkçe bilmediği için Makedonca:
"Bana Allah Balkan Savaşında şehitlik nasip etmedi, iki kurşun yarasıyla yaşadım arkadaşlarımın hepsi şehit oldu. Karadağ’daki  karakolumuz basılınca ben gazi oldum. Senin alın yazında Kore’ye gidip gelmemek varsa ne diyeyim oğlum Jerveni nere, Ürgüp Cemil nere, Kore nere?duyduk bazı şeyler dönemeyenler, şehit olanlar, mecruhlar(yaralılar),gaziler..  Bundan sonra bir kulağımız Kore’den gelecek haberlerde, gözümüz yollarda olacak..Bizi utandırma,acı tattırma dikkat et kendine ve kaderiniz ortak olan arkadaşlarına,komutanlarının emirlerine uy,geride kalma,sağlıkla gidip gelmeniz için bize düşen bundan sonra size bol bol dua..Allah sizi de bizi de utandırmasın zafer nasip etsin”dedi….
Helalleştik annem babam, ağabeylerim, kardeşlerim akrabalar,arkadaşlar hepsiyle..Ağabeyimin oğlu çok küçüktü tam kapıdan çıkarken döndüm odaya çıktım minik ayağını avucumun içine aldım işaret koydum avucuma, nasip olur dönersem bakalım ne kadar büyüyecek ayağı dedim..Neden yaptım bilmiyorum o an içimden gelen bir hareketti belki de ağlamamak için bulduğum dikkatimi dağıtmak amaçlıydı..Köy askere uğurlama töreni düzenlemişti.Dualarla uğurlandım..


KORE YOLCULUĞU BAŞLIYOR..KABE HİZASINDA NAMAZ..

Birliğimize teslim olduk son hazırlıklar tamamlandı gemiye bindik, rıhtımda kalanlara el salladık..Hepimiz gülümsemeye çalışıyorduk, kalanlar gidenler aynı endişeyi duyuyordu yüreklerinde acaba dönecek miyiz?.Acaba dönebilecekler mi? Yola çıktık. Merhaba Akdeniz.
Gemimiz nerelere uğrayacak ikmal yapacak bilmiyorduk, zaman zaman bilgilendirme yapılıyordu neredeyiz diye....Süveyş Kanalından, Kızıldeniz’e çıktık duyuruları yapıldı..Gemimiz Kızıldeniz’de seyir halindeyken bir duyuru yapıldı.
- Öğlen üzeri gemimiz tam Kabe’nin hizasında olacaktır isteyenler namaz için güvertede toplansın..
Bir koşuşturmaca başladı  denizden çekilen suyla abdest aldık...Hepimiz tam kadro güverteye sıralandık. Duyuru tekrar yapıldı.
- Biraz sonra gemi hız kesecek ve Kabe selamlanacak..Ezan okunacak. Namaz komutan Tahsin Yazıcı imamlığında kılınacak..Baktık birbirimize sevinçle..Namaz başladı ..Komutanlarımızla saf tuttuk yan yana..Namaz sonrası helallik istedik birbirimizden..Duamızda zaferle sağ salim dönmeyi diledik, Allah’tan...... ,dönebilirsek eğer yeniden namaz kılmayı arzu ettik aynı şekilde ve Hacca gelmeyi Kabe’yi yakından görmeyi istedim bütün kalbimle..Korku salma kalbimize Allah’ım zaferle dönmeyi nasip et..
Kızıldeniz’den Okyanus’a merhaba dedik kısa süre sonra, denizden midir? rüzgardan mı? endişeden mi? hastalanan arkadaşlarımız oldu gemide..
Sahillere yakın seyrettiğimiz ve ikmal için limanlara yanaştığımız zamanlarda yerli halk akın akın sahile geliyor satıcılar gemimizin etrafını sarıyorlardı. Türk askeri olduğumuzu öğrenince bir sevgi seli gösteriyorlardı ki anlatamam size....Müslüman olanlar Allahuekber diyerek selamlıyorlardı bizleri…Ellerindeki eşya ve yiyecekleri üzerimize atmaya çalışıyorlar..Biz paramız yok diye işaret ettikçe helal helal diyerek cevap veriyorlardı.Almamak için epey mücadele ediyorduk.Kimimiz sandaldakilere para atmak zorunda kalıyordu istemeden aldığı bir eşya için..Türklere, Türk askerine duyulan güven hepimizi etkilemişti.

KORELİ KIZLAR

YOLCULUK GÜNLÜĞÜ



22-6-1952 günü sabah gözümüzü açtığımız zaman kendimizi Seylan adasında Kolombo’da bulduk.Bu liman bütün ecnebi gemileri  ile dolu idi.Saat 14’e kadar orada kaldık.Satıcılar oyuncak ve yiyecek satıyorlardı.Fil heykelleri küçük ve güzel nakışlı kahve kutuları gibi şeylerle sandallar dolu idi.Şehrin hemen gerisinde Adem tepesini gördük bu mukaddes tepe Hazreti Adem ile Hava’nın buluştukları dağdı.
23-6-1952 Pazartesi günü hava güzel deniz sakin arkadaşların hepsi neşeli çünkü günlerimizden kıymetli bir günümüz olan Arife gününü yaşıyorduk.Vatanımızdan binlerce kilometre uzakta olmamıza karşı gene şunu düşünüyorduk”Annemiz babamız kardeşlerime neler alıyorlar bu hediyeleri alırlarken acaba bizi de düşünüyorlar mıydı?”Böyle kendi kendime eski çocukluk hayalime dalıyordum.Arada sırada onları unutmak içinde bazı arkadaşlarımla eğlenceye dalıyordum.
24-6-1952 Şeker Bayramı sabahleyin saat 4.30’da kalktık.Bu mübarek günümüzü karşılamak için..Saat 6.30’da Bayram namazı kıldık.Namazdan sonra arkadaşlarla bayramlaştıktan sonra yemeğimizi yedik.Bunu müteakip yüzbaşımız geldi.Hepimiz memnun olduk.Hiç olmazsa bu uzak diyarda bize babalık etti. Halimizi hatrımızı sordu ellerimizi sıktı.Bizde hepimiz elinden öptük ve böylece bütün subaylarımızla bayramımızı kutladık.-“İŞTE BU YAZILARIM SİZLERE HATIRA OLSUN.BENSİZ GEÇEN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN……..”
24?-6-1952 günü  saat 20’de Samatra adasının yanından geçtik ve güzel bir gece geçirdik deniz gayet sakin…Böylece Samatra boğazından ilerliyorduk 25-6-952’de sabahleyin kalktığımız zaman denizde birtakım ağaç kökleri ve dalları gördük.Uzaktan balık sanmıştık yaklaştığımız zaman ağaç dalları olduğunu gördük..Biraz gittik birçokta balık gördük.Epeyce büyüktüler uçan balıklar denizin sakinliğinden istifade etmiş gibi uçuşuyorlardı.İki tane yük gemisine yetiştik ve geçtik gayet güzel ilerliyorduk.




26-6-1952 Perşembe sabahı gözümüzü açtığımız zaman çok güzel manzaralar ile karşılaştık.Tarihlerin sayfalarını dolduran on binlerce Filipin adaları arasından ilerliyorduk.Bir küçük ada üstünde 100 kadar petrol silosu vardı.Onun sağında olan küçücük bir kara parçası üstünde İstanbul’da Kız Kulesini hatırlatan bir kule vardı yanında üç dört ağaç hurma olduğu için manzara daha güzeldi…
27-6-1952 Cuma günü bütün gün kara yüzü görmedik.Deniz gayet sakin arkadaşlar hep neşeli,fakat yalnız bir şeyden şikayet ediyorlardı o da temizlikti.Bu temizlik işi çok aynasız(ayarsız) gidiyordu.Yapanlar için olduğu kadar yapmayanlar içinde hayli zor geliyor.Çünkü sabah 6’dan sonra yüznumaraya koğuşlara gitmek yasak oluyor saat 11’e kadar içeri giremezdik su falan bulup içmezdik gayet başka milletlere nazaran baskı altında yaşıyorduk.Birgün evvel Kore’ye gitmek için Allah’a yalvarıyorduk.Gemide çok sıkıntı çektik bereket versin subay gazinosunda vazife aldım her gece dört arkadaş orasını süpürüyorduk. Süpürdükten sonra bir arap vardı gelip muayene ediyordu çok beğendiği için bize her akşam ikişer bardak limonata ikişer pasta veriyordu..Böylece biz ondan o da bizden memnun oluyordu.Günler geçip gidiyordu.Haziran 27’ye kadar yolculuk iyi idi…
28-6-1952 Cumartesi günü sabahleyin ufuklara bakarken kara göründü.Öğleye yakın adalar göründü.Gayet yavaş ilerliyorduk biraz sonra durduk sonra tekrar hareket ettik.Akşama yakın bize doğru bir gemi geldi bir zaman ışıkla muhabere ettiler fakat anlaşamadılar.Karşımızdaki gemide düdükle muhabereye girişti gene anlatamadı.Nihayet bir saat sandalla 4 kişi binerek gemimize geldiler ve anlaşıp gittiler..İşte o zamana kadar olduğumuz yerde kaldık.. Karanlık basıyordu tekrar  harekete geçtik epeyce yol aldıktan sonra gemimiz Siam’a? geldi sabaha kadar orada kaldık..
(eski adı  Siam, yeni adı Tayland)

KORE SAVAŞI

29-6-1952 Pazar günü Siamlılar gemiye binmiş geldiler.Gemileri bizim gemiye yanaştı ve onlarda gemimize bindi.Şöyle bir düşündüm tam gemide 6 millet vardı.Bunların her biri bir türlü giyinmiş ve yüzleri birbirine benzemeyen kanları da ayrı olan bu insanlar bize hiç benzemiyorlardı.Yalnız Yunanlılar aynı bizim gibi idi. Belçika ile Hollandalılar uzun boylu sarı sarı insanlardı.Habeşler ise hiç maymundan farklı değildi.Kömür gibi siyah ve birde kokuları vardı. Siamlılar ise tam tatar gibi gözleri pörtlek pörtlek insanlardı. Daha Kore’ye gitmeden Kore’de karşılaşacağımız insanları yolda görmüştük. Siamlılar galiba bahriye askeri idiler giyinişleri öyle idi.Sahil boyu yüksek tepelerle çevrili idi.Doğu güneyde de yüksek bir dağ vardı.Bu dağ yemyeşil ağaçlarla dolu idi.Hiç toprak görünmüyordu.Birçok satıcı geldi.Meyva suları ile karpuz muz gibi öteberi satıyorlardı.Daha evvel gördüğümüz satıcılar gibi açıkgöz becerikli değillerdi.Nerede Portsait satıcıları onlar kadar hiçbir yerde görmedim……….
Kantin saatle bize açılıyordu.Bulunan yiyecekler hiç bizim yiyeceklere benzemiyordu.Siamlılar nasıl bir milletti?Neye tapıyorlardı?Herkesin boynunda bir kese içinde bir heykel birtakım yazılı taş parçacıkları,kimisi de taşları muhafaza için kenarlarını kaplama yaptırmışlar.Yazdıkları yazı Yavudi yazısına benziyordu ve fuuş çok açıktı.Yanlarında bulunan mecmua ve kitaplarda resimler, ayanca cinsi münasabet üzerinden alınmıştı ki, bir türlü dinlerini keşfedip mana çıkaramıyorduk.

TÜRKLER

1-7-1952 Salı günü bütün gün kara yüzü görmedik. Deniz sakin,havanın sıcaklığı orta,yolculuk iyi, yalnız susuzluk aynı devam ediyordu.Yemek gene günde iki defa veriliyordu.Böylece akşam karanlıklarına gömülüp gidiyorduk.
2-7-1952 Çarşamba günü sabahleyin yemek yemeden evvel 100 no ya temizliğe gittim.Yemek zamanı geçtiği için yemeğe gidemedik.Yüzbaşıya müracaat ettik,bize yemek saatinin geçtiğini söyledi.İşte başımızda bulunanların en iyisi bizimle beraber omuz omuza çarpışacak komutanların numunesi böyle kendilerini gösteriyorlar.Ne yapalım?İnsanın rızgısı Allah kesmezse kimse kesemez bende o gün arkadaşların verdiği kuru ekmekle akşam ettim.
2-7-1952 Perşembe günü bütün gün kara yüzü görmedik.Deniz hafif dalgalı.Hava serin geçiyordu arkadaşlar hep neşeli idi.Eskisi gibi dinç görünüyorlardı.İşte böylece akşam oldu.Sinemeye gittik, film fena değildi güzel eğlendik.
4-7-1952 Cuma günü Pasifik denizinden ilerliyorduk bir büyük adanın 1500 metre kadar açığından geçiyorduk bir Japon tayyaresi tam üstümüzden geçti ve takla atarak gösteriler yaptı.Adadan gelen bir yük gemisi önümüzden geçti.Daha sonra gayet muntazam manzaralı bir küçük ada göründü.Sanki bir ressam tarafından yapılmıştı amma ıssız görünüyordu.Çünkü blok felan yoktu.Bunları düşünürken aklıma dostluk anlaşmasından meydana gelen bir facia geldi.İşte bu facianın içyüzü 1864 senesinde Ertuğrul isminde bir Türk büyüğü(geminin adı Ertuğrul Abdülhamit dönemi Japonya’ya gönderilen denizcilerimizi taşıyan gemidir.) Japonya ile dostluk anlaşmasını sağlamak için 450 kişi mürettebatı olan bir ağaç yelkenli ile yola çıkmıştır.Bizim Kore’ye gitmek için takip ettiğimiz yolu takip ederek ve birçok limanlara uğrayarak 2 ayda Japonya’ya gelmiş.Padişah tarafından getirdikleri hediyeleri Japon kralına takdim etmişler böylece birkaç ay kalan Türk denizcileri Japonya’da çok iyi tesirler bırakmıştı.Bu karşılık tekrar geri dönmek için Sonbahar aylarında yelkenli İstanbul’a hareket etmiş.Ve on gün kadar yol alan yelkenli bir gün öğlenden sonra çıkan bir fırtına ile boğuşmaya başlayan Türk denizcileri ertesi sabah artan fırtına neticesinde dümeni şaşırıp istikametini kaybeden yelkenli Formoza adasının yakınlarında bulunan küçük ve kayalık olan adanın kayalarına çarparak parçalanmış mürettebatın yarısı Pasifik sularına gömülüp kaybolmuşlar bir kısmı ise yüzerek sahile kayaların üstüne çıkmışlar.Bunları bir balıkçı kadın görmüş adanın valisine haber vermiş.Vali Tokyo’ya telgraf çekmiş böylece Türk denizcilerinden kurtulanlar tekrar Tokyo’ya götürülmüşler.Tokyo’da epeyce daha kalmışlar sonra bir Japon Kravezörü tarafından İstanbul’a getirilmişler.Bu sefer Japon denizcileri bizde misafir kalmışlar.Memnun olarak geri dönmüşler.1876 senesinde adaya bir Ertuğrul abidesi yapılmıştı.Bu abide  1950 yılında Türk hükümeti tarafından tekrar tamir edildi.Bu gün Pasifik denizinde ilerliyoruz..




KORE’YE VARIŞ ve VEGAS MUHAREBELERİ


Kore’de uzun süren deniz yolculuğundan sonra karada olmanın rahatlığı vardı üzerimizde. Eğitimimiz devam etti.Görev yerlerimiz belirlendi.Kore topraklarında askerliğimiz başladı.Bizim bulunduğumuz  çatışma olmamakla birlikte bulunduğumuz sürede zaman zaman çatışma haberleri duyuyor ve zaman zamanda top ateşiyle taciz ediliyorduk..Asıl büyük çatışma 28 ve 29 Mayıs 1953 tarihinde oldu.36 saat devam eden düşman topçu ateşi sırasında atılan top mermisi 27170 adetti.3.Tugay kayıpları:2 Subay,3Assubay,146 Er şehit,8 Subay,231 Er yaralı,2 Erimiz kayıptı..Düşmanın ansızın saldırısıdan geç haberdar olmuştuk “Keşif Kolumuzun bir gece önce döktükleri kabloyu kontrol ederken karşıdan kablonun çekildiğini Ateş İdare Merkezine haber vermeleri üzerine biz önceden belirlemiş olduğumuz tanzim ateşi yaptığımız noktalara gurup ateşi yaptık.Bir iki saat sonra Kesif Kolumuz bir Çinli yaralıyla döndü.Tercüman Asteğmen sorgusunu yaparken esir Çinli taarruz yapacaklarını söylemiş.Fakat bu arada saldırı çok şiddetli olarak başlamış.Çinliler Türk askerlerininde olduğu mevzileri hedef almışlardı.Tarihsel kinlerinden mi yoksa Türk askerlerine Korelilerin duyduğu sempati ve Birleşmiş Milletler askerlerinin Kunuri muharebesinde Türk askerinin gösterdiği cesaret ve mücadeleden dolayı moral kaynağı haline gelmesinden dolayı mı en şiddetli saldırılar bu mevzilere yapılmaktaydı.Hemen alarm verildi hazırlandık destek savunma  ateşi için..Uzun süren çarpışma geceli gündüzlü devam etti nefes bile alamadık..Derken imha atışı emri geldi.Durmadan topları birbiri ardına ateşledik,tepeyi kısalttık bu ateşler sonunda.Çinliler geri çekildi.Bizden ve diğer Birleşmiş Milletler askerlerinden bir hayli kayıp vardı..
 Amerikalıların Vegas tepeleri savaşı olarak adlandırdığı  muharebede yine Türk askeri kahramanca çarpışmıştı.Bizim şehitlerimize karşılık Çinlilerin binlerce bırakıp kaçtığı cesetler ortalıktaydı..Şehitlerimize ,onların alın yazısına isyan etmeden üzüldük.Allah ailelerine yakınlarına sabır versin,mekanları cennet olsun..

KORE


Hatıralar-Fıkralar
Askerlerimizin yasak olmasına rağmen Amerikalı askerler için hazırlanmış duş yerlerine gittikleri bilinmektedir.Bu duş yerine iki arkadaş cezayı göze alarak gittiklerini anlatan ve çok cüzi bir ücret ödedik kıyafetlerimizi görevli Amerikan askerine teslim ettik.Duş alıp çıktık eşyalarımızın verileceği giyinme bölümünde bütün çamaşırlarımızın yenilenmiş   olduğunu görünce çok şaşırdık .Benim postallarım eski postaldı yepyeni bir postal verilmişti. Para ödemek istediğimizde kafayı hayır anlamında sallayarak bu hizmetin parasız olduğunu söyleyen Amerikalıya teşekkür edip ayrıldık,yalnız bir sorun vardı yeni postal yaptığımız yasak delmenin kanıtıydı.Bu yüzden birliğimize gidene kadar eskitmeye uğraştım postallarımı..
Birleşmiş Milletler askeri kuvvetleri arasında hedefi vurma yarışmaları yapılırdı.Bunlardan biride top atışı ile belirtilen hedefi imha etmekti.Türk topçularının yer aldığı hedefi hızlı bir şekilde imha yarışmasında verilen koordinatlara göre hesap yapıp, namluyu o hedefe göre ayarlayıp ateş etme ve hedefi vurmada diğer milletlerin topçularını geride bırakan atış yarışmasında Türk Tugayı Topçu birliğinin aldığı birincilik takdirle karşılanmıştı.Hepimiz bu sonuca sevinmiştik..
Askeri amaçlarla yapılan kule yapmakta Amerikalılar sayıca az olmalarına rağmen bizimle aynı zamanda kule yapmayı bitirmişlerdi..Bunun sebebi bizden daha iri yarı oldukları için kalasları kolay taşımalarıydı.Kalası taşıyan askerin omzundan kan akıyordu “bırak Coni” diye seslenerek işaret ettiğimizde iyi olur problem yok diye cevap vermişti.Haline üzülmemiz onu etkilemiş ve haber göndermişti, İngilizce bilen arkadaşlarla ..
Bize kulaktan kulağa yayılan bazı söylentiler vardı.Bunlardan biri İngiliz askerlerinin bazılarının gece uyku tulumlarında uyurken sessizce yaklaşan tedbirsizce uyuyan İngiliz askerlerini uyandırmadan uyku tulumlarıyla taşıyarak esir alan Çinliler hakkındaydı..Uzun bir süre bunun doğru olup olmadığını konuşur gülerdik.
Bir esir Türk subayını nasıl anlarsınız.Esir düşme ihtimali olan bazı durumlarda müttefik subayların rütbelerini söktükleri söylenirdi.Bizim askerlere işkence yapsalar konuşmazlar aralarındaki komutanlarını ele vermezlermiş.Fakat Türk esirler arasında bir Türk subay varsa Çinliler kolay anlarlarmış” Türk askeri subayının önünden geçmek zorunda kalsa hemen gayri ihtiyari hazır ol vaziyetine geçer veya subay yemeğe başlamadan yemeğe başlamazlarmış..Çinliler böylece esir asker kimin önünden geçerken tereddüt yaşıyorsa onun Türk subayı olduğunu anlarlarmış..Subaylarımızı esirler arasından ayırıp Türk askerinin maneviyatını bozmak için çok uğraşmış Çinliler,alınan her subayın yerine ondan sonra gelen kıdemli askere itaat eden esirler,diğer müttefik askerlerinin aksine çok az verilen yiyecekleri eşit paylaşır ,yiyecekten en son kıdemli olan payını alırmış..Komutanlarımız sık sık birbirinize saygılı olun hak yemeyin diye bizi uyarırdı.
Küçük sevimli her öğlen yemeğinde birden bire ortaya çıkan bizi bekleyen bir kız çocuğu bizim maskotumuzdu..Komutanımız ona her gün bir miktar yemek hazırlatır verirdi.Çöpleri karıştırırken görmüş takip ettirmiş, yaşlı insanların olduğu harabe bir evde yaşam savaşı veren bir teyzenin torunu imiş.Bu yüzden yardım etmeye başlanmış diğer birçok aileye yardım yapıldığı gibi.Fotoğraf çektirirken yanımıza alır öyle çektirirdik fotoğraflarımızı.Küçük maskotumuzu çok severdik.Aç olmasına rağmen asla elini uzatmazdı, masalara yaklaşmaz beklerdi.Kendisine yiyecek verilince utanarak alır hemen uzaklaşırdı…Kız çocuğu olan arkadaşlarımız kızlarının adını vermişlerdi ona..Koreliler saygılı ve gururlu insanlardı.Savaşta pek çok can kaybetmişlerdi erkek sayısı azalmıştı erkeklerin yapacağı işleri kadınlar üstlenmişti.Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin yiyecek ve giyecek ihtiyaçları,dikim işleri için çalışıyorlardı.Açlık ve yokluk giderek artmıştı.Buna rağmen canla başla çalışmaya gayret ediyorlardı.
Fotoğraflara bakarken kim bu Kore’li kızlar diye sorduğumda”Savaşın cephe gerisinde görünmez acıları,dile getirilmeyen sıkıntıları vardır.Bu Kore’li kızlar onlarca kimsesiz aç kalan çocuklara ve yaşlılara yiyecek ,ilaç götürmek için,bizlerle para karşılığı fotoğraf çektirip veya çektirdikleri fotoğrafları satan ve bu şekilde fedakarlık yapan kızlardı.Fotoğrafları için para alırken ağlıyarak alırlardı.Japonya’daki Geyşa’lar gibi çay ve yemek servisi yaparlardı.Babamın ve arkadaşlarının çektirdiği fotoğrafları yazıya koymakta sakınca görmedim.

   BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDE KADIN ASKERLER

Birde kadın subaylar özellikle Amerikalı kadın subaylar gördüğümüzde ilk tepkimiz bu kadın subay bizde olsa kimse emir dinlemez kadından emir mi alacağız olmuştu..

Mustafa Kaplan’ın sakladığı belgeleri arasında Kore Devleti ve Birleşmiş Milletler adına verilen,onun ifadesi ile  bazı kağıtlar vardır.Bunlardan biri Kore devleti tarafından verilen belge ,diğeri Birleşmiş Milletler adına verilen belgedir.Babam için bunlardan daha önemlisi Kıbrıs meselesine yaklaşımını kınayarak iade ettiği madalya yerine Millî Türk Talebe Birliğinin verdiği belge olmuştur.
Kıbrıs’ta Türklere yapılan katliamların önlemeyen ve Türk Devleti’nin adaya müdahalesini engelleyen Birleşmiş Milletleri kınayan miting ve protesto gösterilerine Kore gazileri aldığı kararla Kore savaşı için kendilerine verilen madalyaları Birleşmiş Milletlere iade edenler arasında yer alan Mustafa Kaplan’a ve diğer gazilere Millî Türk Talebe Birliği tarafından Millî Hizmet Armağanı belgesi verilmiştir.
 Milli Türk Talebe Birliği’nin verdiği Milli Hizmet Armağanı’ında yazdığı şekliyle Üçüncü D:B:Türk Tugayı Ateş İdare Merkezi Harekat Takım çavuşu  Mustafa KAPLAN”Kore’de Birleşmiş Milletler safında insan hak ve Eğemenliğini savunmak için çarpışmış ve kendisine verilen madalyasını,Kıbrısdaki Birleşmiş Milletler askerlerinin bu ilke ve andlaşmalara ihanet etmeleri dolayısıyle Birleşmiş Milletlere iade etmişlerdir.İş bu MİLLÎ HİZMET BELGESİ”M.T.T.B.tarafından kendisine verilmiştir.M.T.T.B.II.Başkanı:Edip GEYİK..24 Mayıs 1964
  Kore’ye giden binlerce gazimiz Kıbrıs Türklerine yapılan haksızlığa ve zulme seyirci kalmadıklarını göstermişlerdi..




Kore’ye giden binlerin hatırasına rahmetli babamın anlattıklarını kaleme alırken şimdi 83 yaşında  konuşamayan ve temel ihtiyaçlarını gideremeyen bir yaşlı haline gelmesi en büyük üzüntümüzdü. Şehitlerimizi rahmetle anarken hayatta olan gazilerimize sağlıklı yıllar dileriz..
 Babamın evlenmek istediği Koreli kız hakkında kız arkadaşımı Türkiye’ye gelmesi için ikna edemedim .Burada insan gücüne ihtiyaç var sen kal gitme dedi ise de ben babamın tepkisini düşününce vazgeçtim.”Biz Jerveni’de hiç gavur kızlarla evlenmedik sen mi bunu yapacaktın derse ne yaparım diye düşünüp Kore’de kalmadım..
Müttefik askerlere moral vermek için düzenlenen tören ve konserlere ünlü Amerikalı sanatçılar gelirdi..
 Bunlardan biri Madonna adlı kadın sanatçı idi..Güzel bir sesi vardı söylediği şarkıları anlamasam bile sesinden dolayı ismini unutmadım..

KORE’YE GİDERKEN VE KORE’DE SÖYLEDİKLERİ TÜRKÜLER
İzmir’den Kore’ye giden gemiye bindikten sonra düzenlenen toplantıda askerlerimizin söylediği 
türküler


İzmir’in denizi çok  çağlar akmaz
İzin isterim izinim çıkmaz
Kore askerlerinin yüzüne kimse bakmaz
Ol sebepten arz eylerim sılayı
Bornova dağları yüksektir geçilmez
İzmir’in denizi tuzludur içilmez
Yollara bakarım mektubum gelmez
Ol sebepten arz ederim sılayı
Evlerinin önü  çifte pınarlar
İçerler suyunu bizi anarlar
Kore’ye gideni öldü  sanarlar
Ol sebepten arz ederim sılayı
İzmir’in dağlar meşeli
Bornova’nın yolları taş döşeli
Baştabib gelir eli şişeli
Ol sebepten arz ederim sılayı
İzmir’in denizi akın akın
Ölüm geldi bana yakın
Bir buse ver sevgilim o da benim hakkım
Ol sebepten arz ederim sılayı
Sabah kalktık yolculuk var
Narlı dereye atış yapalım diye
Kore’ye sevk olalım diye
Bornova’dan kalktık hep  birden
Narlı dereye göç ettik
İskeleye yakın olalım diye
Kore’ye sevk olalım diye
Bornova’da yedik un çorbasını
Kore’ye gidiyoruz giydik ekmek torbasını
Hareket ettik Narlı dereye
Kore’ye  sevk olalım diye
Narlı dereye kurduk çadırımızı
Merak etmeyin şehitler
Düşmandan alırız ahınızı
Kore’ye sevk olalım yalnız


*******************************************************************************************
  SEVGİLİME


Yaz gelince çiçek ekme
Dibine gözyaşı dökme
Kore’den gelirim diye bekleme
Sana söylüyorumsevgilim
Yaz gelince çiçekler açmaz mı?
Asker olan orduya katılmaz mı?
Kore’ye giden sağ kalmaz mı?
Sana söylüyorum sevgilim
Yaz gelir çiçekler açar
Kore’den gelenler sevgilim
Dünya muradına erer
Sana söylüyorum sevgilim.


*******************************************************************************************
Siam sahili çok kayalık
İşte içimden geliyor bu
Yeni ayrılık Vatan kaldı
Uzakta yolculuğun sonudur
Bu hafta
İşte ayrıldık Siam’dan gidiyoruz
Batıya,biraz sonra döneceğiz doğuya
Su içemiyoruz doya doya
İşte ol sebepten arz ederim Vatanı





NEVŞEHİR VE ÜRGÜP DOĞUMLU ASKERLER
1950-1954 yılları arasında Nevşehir ve Ürgüp doğumlu Kore’ye giden askerlerin listesi:

KORE’YE GİDEN NEVŞEHİR DOĞUMLULAR



Adı  Soyadı
 Baba Adı
Doğum Tarihi
Askerlik Şb
Birliği   
Dönüş Tarihi
Subay)Mustafa Üstüner
Mehmet
1929
Nevşehir
1.Tugay.241.A.26.HL.TK.K.
26/12/1951
(Astsubay)
Mehmet Işık
A.Fevzi
1926
Nevşehir
1.Tugay      241.A.3.TB.12.BL
22/10/1951
(Astsubay)
İlhan Kaynak
Nuri
1927
Nevşehir
1.Tugay.241. P.A.KH.BL
05/06/1951
(Astsubay)
Şükrü Uykan
Nail
1338/         
Nevşehir
1.Tugay.241.A.HP.UCS.BT
26/12/1951
(Çavuş) Mustafa Biçimveren
Mehmet
1927
Nevşehir
1.Tugay.24115.BL
14/08/1951
(Çavuş) Musa Kaya
Musafa
1929
Nevşehir
1.TUGAY TOP TB.   
14/08/1951
(Onbaşı)Sami Yıldırım
Abdullah
1930
Nevşehir
1.TUGAY BANDOSU
22/10/1951

İbrahim Civelek
Ahmet
1929
Nevşehir
1.TUGAY 15 BL.
22/10/1951
Hayri İçağası
Hüseyin
1929
Nevşehir
1.TUGAY OTO.BL
26/12/1951
Alahattin Özer
Abdullah
1929
Nevşehir
1.TUGAY15 BL. 
26/12/1951
Ramazan Özlü
İbrahim
1928
Nevşehir
1.TUGAY ER TALG.2.GR.
22/10/1951
Sadullah Bilgin
Rıfat
1336
Nevşehir
2.TUGAY T.F.TB.I.BL.
12/09/1952
Faik Demirocak
İbrahim
1928
Nevşehir
2.TUGAY T.F.TB.I.BL.
07/08/1952
M.Vahdettin Tatar
O.Şevki
1334
Nevşehir
2.TUGAY T.F.TB.I.BL.
22/09/1952
M.Ali Ekşi
Memiş
1930
Nevşehir
2.TUGAY T.F.TB.I.BL.
12/09/1952
Ahmet Ateşok
Ahmet
1930
Nevşehir
2.TUGAY T.F.TB.I.BL.
07/08/1952
Ethem Devergeç?
Mustafa
1930
Nevşehir
2.TUGAY
12/09/1952
Ali Dirliktutan
Adil
1930
Nevşehir
2.TUGAY
22/09/1952
İhsan Erbaş
Halil
1930
Nevşehir
2.TUGAY
12/09/1952
Yahya Güçyetmez
Ömer
1336
Nevşehir
2.TUGAY TOP.TR
07/08/1952
Celal İler
Mustafa
1930
Nevşehir
2.TUGAY U     BL.
07/08/1952
Hasan Karatepe
Mustafa
1930
Nevşehir
2.TUGAY TOP.TR.3.BL.
22/09/1952
Musa Kılıç
Hasan
1930
Nevşehir
2.TUGAY
12/09/1952
Mustafa Köse
Mustafa
1930
Nevşehir
2.TUGAY M……
07/08/1952
Mustafa Köse
Ali
…….
Nevşehir
2.TUGAY U…….
22/09/1952
Ahmet Özgün
Ali
1930
Nevşehir
2.TUGAY
04/08/1952
Hasan Taşkıran
İsmail
1930
Nevşehir
2.TUGAY T……2.BT…
22/09/1952
Hurşit Tekdemir
Mustafa
1929
Nevşehir
2.TUGAY
22/09/1952
İzzet Türkmen
Nebi
1930
Nevşehir
2.TUGAYT,,,,,
07/08/1952
Mahmut Ünlü
Ali
1930
Nevşehir
2.TUGAYM…..
07/08/1952
(Çvş)Mehmet Canısağ
Bekir
1931
Nevşehir
4.TUGAY TOP.TB.3.BT.
17/08/1954
(Çvş)Şaban Eraslan
Durmuş
1931
Nevşehir
4.TUGAY TOP.TB.3.BT.
17/08/1954
(Çvş.)H.Ali Kocki
İbrahim
1931
Nevşehir
4.TUGAY TOP.TB.3.BT
17/08/1954
İsmail Çetin
Durmuş
1931
Nevşehir
4.TUGAY TOP.TB.3.BT
17/08/1954
M.Ali Günay
Mahmut
1931
Nevşehir
4.TUGAY
04/08/1954
Musa Seçer
Ahmet
1931
Nevşehir
4.TUGAY TOP.TB.3.BT
17/08/1954
Yaşar Varol
İsmail
1931
Nevşehir
4.TUGAY
04/08/1954
Mustafa Yolalan
Kazım
1931
Nevşehir
4.TUGAY
04/08/1954

KORE’YE GİDEN ÜRGÜP DOĞUMLU ASKERLER

Adı Soyadı
Baba Adı
Doğum Tarihi
Askerlik Şubesi
Birliği
Dönüş Tarihi
(Çavuş)Halil Diler
İbrahim
1929
Ürgüp
2.TUGAY
22/09/1952
(Çavuş)Bekir Erhas
Ahmet
1928
Ürgüp
2.TUGAY
06/07/1952
Yaşar Alp
Hüseyin
1930
Ürgüp
2.TUGAY
12/09/1952
Nevzat Baykan
Yusuf
1930
Ürgüp
2.TUGAY *KF.AS
07/08/1952
Mehmet Erdoğan

Yusuf
1929
Ürgüp
2.TUGAY
07/08/1952
Davut Gürbüz
Kuddisi
1929
Ürgüp
2.TUGAY
05/08/1952
Ali Huthutoğlu
Yusuf
1929
Ürgüp
2.TUGAY..12.kha.
07/08/1952
Ahmet Selçuk
Osman
1930
Ürgüp
2.TUGAY....TB..
7.BL.
12/09/1952(ŞEHİT)???
Ali Şentürk
İsmail
1930
Ürgüp
2.TUGAY..TB.1.BL.
22/0971952
Niyazi Soylu
Kazım
1929
Ürgüp
2.TUGAY..BL.
07/08/1952
İrfan Temiz
Halil
1930
Ürgüp
2.TUGAY…..
12/09/1952
Şükrü Üstün
Halil
1929
Ürgüp
2.TUGAY….
07/08/1952
(Onbaşı) Mustafa Kaplan
Şevki
1931
Ürgüp
3.TUGAY
07/09/1953
Hakkı Acer
Süleyman
1931
Ürgüp
3.TUGAY-KRS.DEP.BL.
07/09/1953
Muhittin Avcı
İsmail
1931
Ürgüp
3.TUGAY-2.TB.8? BL.
07/0971953
Muammer Demirel
Halil
1931
Ürgüp
3.TUGAY
07/09/1953
Şinasi Işıksal
Mehmet
1931
Ürgüp
3.TUGAY
27/09/1953
Mustafa Süngü
İbrahim
1931
Ürgüp
3.TUGAY
07/09/1953
Halil Tüfekçi
Hasan
1931
Ürgüp
3.TUGAY
07/09/1953


BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...