ŞARYERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ŞARYERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2021 Cumartesi

SUŞEHRİ, ŞARYERİ,KAYALAR,KIRIMŞA HİKAYELERİ.......

    



Suşehri Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri 1950


Selam 

İhsan Tevfik'in Mübadele kitabı Sivas ve yöresine yerleşen her iki ülke mübadilleri için eşsiz bir kitap....anılar, fotoğraflar, röportajlar.......okurken çok büyük keyif almıştım o yüzden ara ara yayınlarımda kitaptan alıntılar yapıyorum. Bu arada İhsan Tevfik'in kitabında hemşehrisi Osmanlı Arşivi uzmanı Levent Kürşat Kırca'nın çalışmalarından da alıntılar yapmış. Çok değerli bilgiler mevcut. Sivas tarihi açısından bulunmaz bir eser....tavsiye ederim. Aşağıda ki makalede kendinizden bir şeyler bulmanızı dilerim.

                                                                      Sevgilerimle



Şaryeri'nde kış


Güzel, demli çay eşliğinde harika bir öğleden sonra kahvaltısından sonra köyün ortasına ve ilerdeki diğer mahalleye gitmek üzere hocadan izin isteyip ayrıldık. Köyün meydanına doğru ilerlerken meydanda yaz için İstanbul'dan, şurdan burdan gelmiş köylülere rastladık. Selamlaşma ve hoşgeldin faslından sonra ayaküstü sohbete başladık.

    Şaryeri köyü Rumeli ve Kafkas muhacirlerinin bir arada yaşadığı ilginç bir yer....köye daha sonraları İmranlı'dan ve çeşitli yerlerden gelen Kürt aileler de yerleşmiş az miktarda Alevi nüfusu barındırıyor. Bu yönüyle toplumun değişik kesimlerinin buluştuğu huzurlu köylerden biri....

    Büyükşehirlerde çalışmaya giden Şaryerliler zamanla köye dönüp, güzel evler yapmışlar. Köylülerden biri İlya'yı tanıyor ve gülerek 

-" Bu arkadaş su yolu etti burayı, birkaç kez oldu rastlıyorum ben ona, burayı çok seviyor" diyor.

-"Muhtarı arıyoruz zaten, yer verse yerleşecek buraya" diyorum, gülüyorlar.

Muhtar köyde değilmiş 

İlya'ya 

-şansın yok diyorum, bir daha ki sefere....muhtar Suşehri'ne gitmiş. İlya'da yine gülerek

-O yeri verecek olsun ben Suşehri'nde bulurum onu, kulubeyi de tez ce yaparım." diyor.

Bu arada elinde baltasıyla, pantolonunun paçaları çoraplarının içinde yaşlıca bir amca yaklaşıyor yanımıza. Selam veriyor, meydandakiler takılıyor yeni gelene 

-"Bak Mustafa emmi, memleketten hemşehrilerin gelmiş, seni ziyaret etmeye..bak bu arkadaşın büyükleri buradan gitmiş, siz oaradan gelmişsiniz, asıl hemşehri sizsiniz" deyince yanımıza gelen yaşlı amcanın mübadil olduğunu anlıyorum.


Şaryeri'nde harman yapan köylüler

Soruyorum nereden mübadil olduklarını konuklara

-Hemşehriler hoşgeldiniz be! dedikten sonra adının soyadının Mustafa İşçi olduğunu babasının Kayalar'a bağlı Frankoca köyünden mübadil olduğunu, annesinin de yine Kayalar'a bağlı Voyvodina köyünden olduğunu söylüyor.

Mustafa amcanın memleketlisi insanları görünce gözleri parlıyor ve bu arkadaşlar nereden tam olarak? diye soruyor. Onlar da Kayalarlı Mustafa amca, Kayalar'ın Kırımse yani bizim muhacirlerin deyimi ile Kırımşa köyünden konuklarımız diyorum.

"Duydum o köyü Suşehri'ne ve köylere oaradan muhacir geldi, bize çok uzak diilmiş" diyor

Mustafa amca 80 yaşındaymış. Mübadeleden 8 yıl sonra (1932) burada doğmuş ama o da birçok mübadil gibi anasından babasından oraları dinleyerek büyümüş: Dinleyecek insanları bulmanın coşkusuyla ve heyecanla anlatıyor;

-"Kuvvetli erazisi varmış Kayalar'ın babam öyle derdi. Adam eksen bitermiş be, bağlık, bahçelik herşey yetişirmiş orada. sulama bile yokmuş. Ey gidinin memleketi be, demek siz oradan geldiniz, uzaktır be kim bilir ne kadar orası. Safa getirdiniz, ne ikram edeyim size?




Suşehri merkezi

Sivas caddesi

Mustafa amcaya teşekkür ederek gitmek zorunda olduğumuzu söyledik. Gözleri parlıyordu ve sohbete devam etmek istiyordu aslında.....konuklara 

-"Bizim köyü de bilir misiniz orada? Şimdi nasıl var mı gene oralar? diye sorup duruyordu.

-"Köyler aynen duruyor Mustafa amca ama insanlar artık yok. Bak bu arkadaşların dedeleri buradan oraya, bizimkiler oradan buraya.......savrulup gitmiş herkes bir tarafa" diyorum. O da özlemle ve gıptayla

-"Ne güzel söyledin be evladım ama helal olsun bu adamlara çıkıp dedelerinin yerlerini görmeye gelmişler ya, bi tâ (daha) köyün dışına zor çıkarız buradan.....gitmek görmek ziyaret etmek ne güzel şey be, bu gariplerde üle yapmış, helal olsun valla kendi payıma" diyor."

Darısı tüm ata topraklarını göremeyen, kişisel tarihini hiç bilmeyen mübadillere.....

Şaryeri'nde çiğdem ve nevzur çiçekleri

Aşağıda 1914 Alman haritasında Suşehri ve Şaryeri

22 Mayıs 2019 Çarşamba

SELANİK KAYALAR'A BAĞLI KÖYLER ve SİVASLI KUZMAN USTA


Sivas'da eski bir konak
Kuzman usta Sivas Şaryeri doğumlu  yaşamış bir karakterdir. Efsane gibi anlatılan bir taş ustasıdır. Sivas'ın Suşehri ilçesindeki tarihi hamamı onun yaptığı söylenir. Zarif bir yapıdır. Kuzman ustanın torunu 2008 yazında dedesinin köyü olan Şaryeri' ni ziyaret etmiş ve dedesinin yaptığı hamamın fotoğraflarını çekmiştir. Zamanında tamamı Rum olan Şaryeri köyü, Rumların Ebeşinde dağları dediği Kösedağ'ın eteklerindedir. Bir zamanlar yakınında simli kurşun madeninin de olduğu ilginç bir köydür.

                                                                              UÇANA



DEBRE
Kuzman ustanın anası Ersaia ana köyün uluanasıydı, bilge kadınıydı.Herkes ondan çekinirdi. Sözüne güvenilir, saygıda kimse ona kusur etmezdi.
Doğanın gizini bilirdi Ersaia Ana...çiçeklerin dilinden en iyi o anlardı. Ebeşinde dağlarının kendilerine armağan ettiği otları, türlü çiçekleri hastaları iyileştirmede kullanılırdı.Civardaki Ermeni köyleriyle, Müslümanlar ona gelir şifa arardı.
............


Ersaia ana Ebeşinde'nin eteklerindeki Evliyaoğlu yaylasına her çıktığında çeşit çeşit şifalı otlar toplardı. Nadir bulunan Tutya çiçeği Evliyaoğlu yaylasının yanındaki "gemalmaz" denen otlaklarda çok olurdu.Her derde deva idi tutya çiçeği.....Ersaia Ana tutya çiçeğini karabaşla, limon otuyla ve dahasını söylemediği  birçok bitkiyle bazı otlarla karıştırır, ölüyü diriltecek iksirler yapardı.
............ tutya çiçeğini daha tazeyken koparıp, gözlerinin üstüne sürer, öylece bir müddet gözleri kapalı kalır, gelmişi geçmişi düşünürdü.

AŞAĞI YUKARI KAYLAR MERKEZ YANI


Kuzman Ersaia ananın biricik evladıydı. Dünya ahiret İlya'sını biricik emanetiydi. Ersaia ana İlya'sını kaybettikten sonra bir daha evlenmemişti. Akçalıyandon köyüneki sahipsiz mezarı sıkça düşünür, evinin içinde tütsüler yakar, uzun uzun ağlardı İlya için......
......tanışmalarını düşünürdü bazı bazı daha ilk gördüğünde tutya demeti vermişti ona İlya....kıpkırmızı olmuştu ama utana sıkıla o taç yapraklı, hoş kokulu çiçekleri almıştı İlya'nın elinden...geldikleri Akçalıyandon köyünde tutya çiçeği çok olurdu. Oradaki Akçadağ'ın daha da ulusuydu Ebeşinde .....ahh bir kerecik bir tutya çiçeği verecek kadar karşısına geçseydi ya İlya'sı belki sımsıkı sarılır, bırakmazdı onu gitsin başka diyarlara.......
Gümüşhane'de köylerinin yakınındaki maden ocağında çalışan İlya'yı çok kötü bir kaza sonucu yitirmişti Ersaia.......kazadan sonra aynı kazada eşlerini kaybeden aileler ile birlikte oturdukları Akçalıyandon'dan kalkıp bu köye gelmişlerdi. Güya madenden, o lanet olası madenden kaçmışlardı hep birlikte ama Şaryeri'nin biraz ilerisinde de bir simli kurşun madeni vardı. Kuzman'ı o madene göndermeyeceğine kendi kendine söz verdi. Ne iş yaparsa yapsındı oğlu, ama kocasından sonra tutuğu tek dalı madene gömmemeye kararlıydı.

SULPOVA

Ersaia ana Şaryeri'ne geldikten sonra uzun yıllar evini kendi çekti çevirdi. Adına "düzen" dedikleri ağaçtan yapılma küçük bir dokuma tezgahı edindi. O düzende yıllarca çok güzel çoraplar,peşkirler dokudu. Heybeler yaptı. Evliyaoğlu yaylasındaki bitki köklerinden çıkardığı boyalarla renklendirdi. Çaput kilimler yaptı,yerlere yaygı olsun diye...el emeği göz nuru yaptığı bütün işler kasabada, Endires pazarında oğlu Kuzman tarafından satıldı.....
Kuzman bir taraftan anasının ürettiklerini sattı, bir yandan da Çakır usta adlı bir Ermeni ustanın yanında duvarcı çıraklığına başladı. Kendisini işe öyle verdi ki Kuzman, tez zamanda kalfalığa geçti. Çakır usta titiz adamdı, öyle yapılan her işi beğenmezdi. Ama bu yetim Kuzman öyle gayretli bir çocuktu ki, adeta kendini kaybediyordu çalışırken....Çakır usta'ya göre işini gönül rahatlığı ile miras bırakacağı kişi artık Kuzman'dı.
Çakır ustayla,Kuzman birlikte çok yapılar kurdular. Endires hamamını birlikte yaptılar. Yaptıkları işler her yerde duyuldu, övüldü.İş yetiştiremez oldular.
...............


ÇALCILAR

Avlulu ve genellikle iki katlı evler çatıyorlardı.Muhakkak sofalı olurdu yaptıkları evler.....sokağa penceresi olmazdı evlerin...ama avluya bakan pencereleri sıkça koyarlardı.Evlerin sırtını kuzeye sağır yaparlardı, avlu ne kadar güneş alırsa o kadar iyiydi.Onların yaptığı ev düzeninde evin içinden ahşap bir merdivenle yukarı çıkılırdı.Evin alt katını depo,mutfak gibi kullanılacak tarzda yaparlardı. Odaların genişliğini sofanın durumuna göre ayarlanırdı.Genellikle sofanın yan tarafında ikişer oda yer alırdı ve binanın arka tarafına yapışmış olurdu bu odalar....tuvaleti merdiven altına koyarlardı, bahçeye yakın olsun diye....
....





HASANKÖY


KATRANSA


Kuzman'ın hayatı  köy ve kasaba arasında anasının istediği gibi maden ocağının olabildiğince uzağında geçti. Ana-oğulun canını sıkan tek şey uzaktan uzağa gürültüsünü duydukları savaştı. Barut kokuları her ne kadar Endires'e ulaşmamışsa da insanların tedirginlikleri günden güne artıyordu. Yollarda göçünü almış giden kalabalıklar görüyordu.
Tebaası oldukları Osmanlı, doğu cephesinde yenilmiş, ordu merkezi Endires yakınlarına taşınmıştı. Kuzman artık çok daha fazla asker görüyor, ovadaki Ermeni köylerinin etrafında daha sıkı tertibat alındığını görüyordu. Müşeknis ve Pürk köylerindeki bazı Ermenilerin huzursuzluk çıkardığını hatta Karahisar-ı Şarki'de ki isyana yardıma gittiklerini söylüyorlardı. Doğru muydu? Yalan mıydı? düşünüyordu, ama gerçek olan birşey vardı artık insanlar birbirlerine güvenmez olmuşlardı.
........ birgün kalkıp baktılar ki Çakır ustalar gitmiş.Ermeniler gidecek demişlerdi, epeydir duyuyorlardı bu sözleri.....bir sabah baktılar ki kimse yok.....
Savaşın iyiyi kötüyü suçluyu suçsuzu ayırmadığını herkesin gittiğini gördü Kuzman o gidişte..yapılar bozuldu birden, ahşap merdivenler çöktü, yüzünü güneşe dönük yaptıkları sofalar karardı. Taştan havuzların suyu çekildi. Güneşler odaların içini, avlular yüzünü aydınlatmaz oldu.
Diğer bir sabahta Kuzman usta, Ersaia Ana ve Şaryerliler denklerini yüklediler.Ersania Ana bu topraklarda bıraktığı İlya'sını düşündü, kadınlar mezarlarını düşündüler. Güzdü, savaş bitmişti ama gideceklerdi. Ferman böyle söylüyordu. Ersaia Ana bir Ebeşinde'ye, bir önünde bağrışan kadınlara bakıyordu. Onca yılın Uluanası ne diyeceğini bilemez olmuştu gayrı.....
Birden elini havaya kaldırıp "Kadınlar!" diye sertçe ünledi."Dinleyin beni hele...yapacak birşey yok, bağrışıp çocukları azdırmayın. Kendi kendimize bir ferman yazabilseydik, başka türlü yazacaktık ama yazımızı yazanlar,çizenler bize git dediler. Gideceğiz....bize soran olmadı.Ama size deyeceğim o ki; Ebeşinde'yi unutmayın. Gemin deresinde çimdiğimizi, çamaşır yuduğumuzu, dereye çocukladığımızı unutmayın"
Kuzman şose yoldan köyün altındaki ana yola inelerken yaptığı yapılara baktı.Binalar sanki ağaçlar gibi devrilip devrilip kalkıyordu. Anasına dayandı.Başı iyice ağırlaşmıştı. Biraz uzaktaki Tülüdere'den tuhaf sesler geliyordu.İyice kararmış bir sonbahar bulutu köyü iyice ıslattı. Durdular, bürümcüklerin ardındaki köyü seyrettiler, maden ocağına baktılar. Ana yolun kıyısından Gemin deresinin çağıltıları içinde Sarıca'ya doğru kaybolup gittiler........yağmur dindi.......

Yukarıda yazdığım hikaye İhsan Tevfik Kırca'ya ait..Lozan Mübadilleri Vakfının düzenlediği "Mübadelenin 85.yılı Öykü Yarışmasından"
Ayrıca Kayalar köylerine ait fotoğraflar için Sevgili Nikos'a çok teşekkürler.....
Ayrıca Kayalar'a bağlı Çor köyü fotoğraflarını görmek isterseniz aşağıda linkini verdiğim yayınıma bakabilirsiniz. 


Link burada ----ÇOR KÖYÜ

                                                                        Sevgilerimle




KAYALAR'A BAĞLI KÖYLER
Yukarı Kayalar köyü
Katranca
Otuzlar
Koçana
Kolarca
Hacılar Çiftliği köyü
Cuma köy
Cami
Komana
Trepeşte
Linga
Kayalar köyü
İneoba
Salpova
Garamık
Çalcılar
Haydarlı
Albanköy
Kanof
Arine
Cumalı
Gramatik
Celelli
Solope
Evcane
Lenife
Konuk
Köseler
Kırımça
Bayraklı
Ögelemez
Voyvodina
Yapraklı
Moralar
İğneli
Karapınar
Şeyh
Langa
Kırımşah
Karmişe
Erdoğmuş
Ayranlı
Palihor
Durgutlar
Hacılar
Debre
Çor
Keçeler
Kozlu
Pazarköy
Üsküpler ?
Anburye
Nalbant
Çukuranbar ?
Hasanköy
Karaağaç
Hayderaki
Arnebe
Sarayçeşme
Rodnik
Hasanoba
Karamık
Küçükmatlı ?
İspançe
Gavriçko
Nolyan-ı Zir
Frankoca
Balhor
Matla
İğne
Hamit
Sararlar
MAHALLELER

Emirhan
Çakır
Kepçe
Şeyh
Urfa
Orta
Saray
Aşağı
Bala
Hüdaverdi
Pazar
Camlı
Yukarı
Yala


4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından  ulaşmanız  yeterlidir. 

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...