29 Aralık 2015 Salı

BLOGGER ARKADAŞLARIMA.....

Yeniyıl mesajı

Mutlu günler diliyorum herkese....
2015 deldi de geçti birçok insanımızı.... umarım 2016 barışla, sevgiyle, mutlulukla,gülen yüzlerimizle gelir. Endişe, kaygı,korku,mutsuzluk yok olup gider artık.... 
 Ben umudumu, şu 2000'den sonra doğan kristal, romantik  çocuklara bağladım. Büyüsünler de şu dünyayı çiçek, böcek, aşk, meşk  düzeltsinler istiyorum. Bizim nesilden hayır yok bu dünyaya..... 
Blogu açtığımdan beri  yüreği güzel o kadar çok insanla tanıştım ki, hepsi keşfedilmeyi bekleyen ayrı dünya gibiler, sözleri tatlı-özleri tatlı, -doğru- onlar için hala tek, bazen kahkaha atarım onları okurken, bazen üzülürüm. Destekçilerim onlar benim...Fikir istediğimde de, üzüldüğümde de, sevindiğim de de,savıp sövdüğümde de yanımdalar...Hiçbiri ile yüz yüze karşılaşmadım.Ama hepsinin içini-dışını, çocuklarını, hayatlarını, düşüncelerini az çok  bilirim. Sessiz takipçilerim var benim mesela orada oldukları bildiğim...mail grubum var mesela sorularına elimden geldiğince cevap vermeye çalıştığım... hepsini ayrı ayrı çok sevdim. Blog dünyası bana farklı bakış açıları kazandırdı. Burası saf ve temiz bir dünya....İyi ki bu blogu açmışım iyi ki sizleri tanımışım...      
Beylik laflarla bu yazımı bitirmek istiyorum. Eyy bloggerlar dünyayı biz kurtaracağız..sanıyorum :))) Mutlu yıllar.....

18 Aralık 2015 Cuma

SITKIMI SIYIRANLAR


Konu hakkında hiçbir şey  bilmediği halde biliyormuş gibi davranan cahil-cühela takımından.....

Her konuda bir fikri olanlardan....

Dışarıda adammış gibi gezip, çıkarı olduğu anda ellerini ovuşturan yalakalardan....

Had bildirdiğini sanan gerzeklerden....

Hayatta başarı olarak görülecek hiç bir şey yapmadığı  halde, uzun uzun ayrıntılara girerek bir şey anlattığını sanan illüzyonist müsveddelerinden....

Kendini Ağrı dağının tepesinde görenlerden....

Senden alıp, sana sattığını zannedenlerden....

Sorumsuzlardan....


Yayvan yayvan konuşanlardan

Çok şey bildiği halde konuşmayan-susmayı erdem sanan aydınlardan....

5 dakika önce söylediğin şeyi (neyse işte) evet bende böyle söylemiştim zaten diyerek karşısındakinin zekasını aşağıladığını sanan zihni-sinir gruba dahil insancıklardan....

Doğruyu,yanlışı ayırt edemediği halde, internetten bulduğu her yazıyı doğru kabul edip, direten sığ zekalılardan....

Orta yolu bulmak için hiçbir çaba göstermeyip,İnadım inat g....m iki kanat gezen lüzumsuzlardan.....

Negatif insanlardan......
Sıtkım sıyrılmış durumda.......

Yazıya eklememi istediğiniz davranışlar varsa yazın, yazımı güncelleyeyim... :)))

Doğru insanlar sizi çok seviyorum.....

17 Aralık 2015 Perşembe

ŞEB-İ ARUS



           Saygıyla..........

Bizi bilen bilir
Bilmeyen de kendi gibi bilir.....
                           Hz.Mevlana

30 Kasım 2015 Pazartesi

BURSA....LEYLAK RENGİ ŞEHİR....

SERHİRA LEYLAK


Günaydın
Ben bu sabah,  mail adresime gönderilmiş, birçok güzel dizenin yazıldığı bir mail ile uyandırıldığımı söylesem yeridir.

Ömrümü çelmeseydi Bursa
Unuturdum o sokakları
Kalmazdı kaçamak günlerden
Bu ıslak gül kokusu da
Isırılmış elmaların tadı
Gizli sıyrıklar dudağımda
Dolaşıp durmazdı ürpertisi
Sularda, kuruyan otlarda
Rüzgarlı taş avlular, serin
Çınar gölgeleri aramazdım
Göçü yıktığım şehirlerde
Bir orman kadar ıssızdım 
Bursa'yı sevdim ya, sanki
Kırgın bir aşk acısıyla
Sürüklenip gidiyorum
Yirmi yıldır oradan oraya
Yağmurlu bir güz akşamı
Dönecekmiş gibi Bursa'ya.....

Uzun uzun Bursa'yı ve yukarıdaki dizeleri yazan rahmetli  Ahmet Uysal'ı anlatan bir maildi bu...romantik, masum, duygusal.... mailde belirtildiği gibi " ...şair dili yaşamı dokur..yani onu alelade olmaktan çıkartır, yeniden kurar ona mana katar" diyor.

 Çok haklı şöyle bir çevreme bakıyorum da her yer gri-siyah.... sokaklar, binalar, asfalt yollar, parke taşlar, insanlar bile....eskiden o parke taşları çim tohumlarının üzerine dizerlerdi de aralarından yaşamaya çalışan yeşilcik çimler boynunu çıkarsın gökyüzüne doğru diye... o da yok artık... yere dökülen sararmış yaprakları çöpçüler süpürmesinler istiyorum. Kafamı kaldırıp mavi göğü seyretmek istiyorum.Yağmurda yürümek, insanların yüzünde gülümseme görmek istiyorum. Güzel haberler dinlemek istiyorum. Benim insanlarım, benim bir hayal kadar güzel  ülkem bunları hak etmiyor...her yer gözyaşı, acı, endişe, kaygı...


 Bu maile ihtiyacım varmış aslında...  yıllar önce gördüğüm, hatırlamakta bile zorlandığım Bursa'ya götürdü. Beni bu dizelerle tanıştıran Tamer Uysal'a teşekkür ederim. İlkbaharda yani leylak-erguvan zamanı  Bursa'yı tekrar görmem ve o aşık olunası sokaklarını tekrar adımlamam  lazım....

Bursa: benim ütopyam,
hayal ülkem benim!
zaman kırıkları topladığım
leylak rengi şehir!
yosun kokusu biriktiren
evlerin evim olsaydı!
yağmurla ıslanan ince
yaz yolların yolum olsaydı!
mahfilde içilen sabah kahvesinin
buğusuna karışsaydı yüzüm.
setbaşı köprüsünden,kar sularına
düşürseydim yazdığım şiirleri....
                    Ahmet Uysal....
Benimde bu yayınım bütün Bursalılara, yolu Bursa'dan geçenlere ve Yunanistan'da Bursa hasreti ile yaşayan Bursalılara gelsin.....Sevgiler
                                      

17 Kasım 2015 Salı

RUMELİ USULÜ TARHANA TARİFİ.....


TARHANA ÇORBASI

Merhaba
Tarhana..Her hastalandığımızda bizi ayağa kaldıran    kıymalısını ayrı
 tavuk suyu ile yapılanı ayrı sevdiğim şifa deposu çorbam...
Çorbanın her türlüsüne bayılırım, günüm geçmez.Sanıyorum sadece çorba içerek yaşayabilirim.

  Yılmaz ÖZDİL ZEYTİN  adlı yayınında      
" Rahmetli annaneniz ovalaya ovalaya tarhana yaparken, amaaan boşver deyip, tarifini bi kenara yazmadınız ve marketten hazır çorba aldınız ya… İşte maalesef o nedenle gdo’dan kurtulamazsınız." diye ne de güzel özetlemiş olayı.......

İşte bu yüzden dedim ki; hadi bakalım iş işten geçmeden sende annanenin  tarhanasını  öğren, bir kenara yaz bakalım...

5 kilo tarhana yapmak için gereken malzemeler

1 kilo kuru soğan
250 gr. acı biber
1 kilo kırmızı biber
500 gram yeşil tatlı biber
1 demet maydanoz
1 demet nane
yarım demet dereotu
1 kilo domates(arzuya göre 1-2 tane daha domates ekleyebilirsiniz)
1 kilo süzme yoğurt
1 yumurta
2 dilim ekmek içi yoksa eğer eski tarhananızdan bir kepçe koyalım içine... (maya olsun diye)
5 kg. Katmer ya da Çorum unu..

Yoğurt, yumurta,ekmek içi  hariç;  tüm sebzeleri yıkayıp,  büyük büyük doğrayalım. Kırmızı ve yeşil biberlerin  çekirdeklerini nispeten ayıklayalım. Acı biberin çekirdekleri  ile hiç uğraşmayın.Yıkayın saplarını kesin. Eldivenle doğrayın! Yoksa akşama kadar ellerinizin yangısı  size hayatı zindan eder.
 Doğradığımız bütün sebzeleri 1 avuç tuz atarak düdüklüye koyalım. Hiç su koymayalım......15-20 dakika haşlayalım. Ocağın altını kapatın. Düdüklünün ağzını açarak soğumaya bırakalım. Malzemeler ılıyınca plastik, kapaklı büyük bir kaba malzemelerimizi aktaralım. Tarhanayı alüminyum malzeme kullanılmış bir kapta kesinlikle  yoğurmayın. Çünkü tarhanamızı karartırmış.(Anneden püf noktası)

Ilıyan sebzelerimizi plastik kabımıza alalım. Ardından yumurtamızı, süzme yoğurdumuzu 2 dilim ekmek içimizi malzemeye ekleyelim. Ekmek içi koymamızın sebebi tarhanamızın mayalanmasını sağlamakmış. Elimize yapışmayacak duruma gelinceye kadar unlayarak yoğuralım.

SERHİRA





SERHİRA

Bu arada tarhananızın  acısını az bulduysanız eğer; bir avuç acı biberi daha  1 domates ile birlikte  rondodan  geçirip tarhanınıza ekleyip tekrar yoğurabilirsiniz.




SERHİRA TARHANA



SERHİRA TARHANA YAPILIŞI

Tarhanamızın üzerine un serpip kapağını kapatalım. Dokunulmayan bir yerde üzerini sofra bezi ile saralım. 3 gün boyunca her gün sabah alabildiği kadar un ile yoğuralım.5 kiloluk undan kalanını da  bitirene kadar...  Sonra ki  iki gün dokunmayalım. 5 günün sonunda yemek masamızın üzerine 2 kat  serdiğimiz sofra bezlerimizin üzerine tarhanamızı büyük büyük kopararak  serelim. Üç gün çevire çevire kurutalım. (O durumun resmini çekmemişim.Üzgünüm )

SERHİRA TARHANA

Üçüncü günün sonunda iyice kuruyan tarhanalarımızı daha küçük boyutlara bölelim.Ardından  kevgirden geçirmeye başlayalım. Eskiden ne kadar zordu tarhanayı geçirmek işi....Saatler sürerdi. Komşular gelirdi. İmece usulü herkeste bir tencere, bir kevgir ovalaya ovalaya tarhana geçirilirdi. Şimdi daha kolay... bir sürü robot var bu işi yapan....
TARHANA RUMELİ

Eski kadın hala kevgirle ovalaya ovalaya......




SERHİRA TARHANA






Yeni kadın tırt tırt robotla 1-2 saniyede....
Biraz iri olmuş olabilir ama.... bir tur daha çevirsem bu sefer iyice ufalanıyor, kum gibi oluyordu...


TARHANA

Sonra fazla girip çıkılmayan bir odada temiz bir örtünün üzerine serip 2-3 gün parmaklarımızla karıştıra karıştıra kurutalım. Kuruması önemli. İyice kurumazsa güvelenir. Ardından cam kavanozlara dolduralım. Afiyet olsun....
                                                                                       Sevgiler


10 Kasım 2015 Salı

ATAM İZİNDEYİZ.....


Sonsuza kadar.......


Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı


Millet Atan gitti başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı

Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz o devi

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı


Dönmüş denizler gözyaşı taşına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasına
Her evden bir ölü çıkmışcasına

Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı


Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
Düştü üstümüze gerilen kanat
Onsuz dünya yarım, insanlık sakat


Türklük yüreğini dağlasın gayrı
Cihan da bizimle ağlasın gayrı




22 Ekim 2015 Perşembe

RUMELİ USULÜ KABAK BÖREĞİ TARİFİ





Trafik memurları dikilmiş durur
El kol kımıldatır kaşlar çatık
Trafik memurları dikilip duracak
Sopaların ucunda hürriyetimiz
Sokaktakiler birbirini sevmeği öğreninceye kadar.....
                                                        Nazım Hikmet

Günaydın sevdiğim insanlar....
Bugün sizlere şahane bir börek tarifi vereceğim. Annanemin tarifi  Rumeli kökenli kabak böreği... Bu aralar lezzete çok önem vermeye başladım....böyle giderse  sonum çok fena... Bol yumurtalı,yağlı,ballı,kaymaklı ne olursa kabulüm :))) 

İÇ MALZEMESİ
1 kg yufka 
1 kg kabak
1 su bardağı süt
1 yumurta
3 yemek kaşığı tereyağı 
her türden evde kalmış peynir
yarım demet dereotu


YUFKALARIN ARASINA SÜRMEK İÇİN
3 yumurta
1 çay bardağı zeytinyağı  
1 çay bardağı süt


KABAK BÖREĞİ

Kabaklarımızın dış kabuğunu sıyırdıktan sonra rendeleyelim. Tenceremize koyalım. 5-6 dakika kavuralım. Kabaklarımız suyunu bıraktıktan sonra ocağı kapatalım, soğumasını bekleyelim.


Soğuduktan sonra kabaklarımızı avucumuzun içinde hafifçe sıkarak süzgeçe koyalım.


Üç yemek kaşığı tereyağını eritelim.


Sıkılmış kabakları, evde kalmış peynirleri,1 su bardağı sütü, 1 yumurta, erimiş tereyağını, kıyılmış dereotlarını  ekleyerek karıştıralım.


Diğer taraftan 1 çay bardağı süt,1 çay bardağı zeytinyağı ve 3 yumurtayı karıştırma kabına alalım.İyice çırpalım.


Fırın tepsimizi zeytinyağı ile iyice yağladıktan sonra ilk yufkamızı serelim.Zeytinyağı-süt-yumurta karışımını ilk kat yufkamızın üzerinde gezdirelim.İkinci kat yufkamızı serelim.Tekrar karışımdan dökelim.Ardından üçüncü kat yufkayı serelim.Karışımdan döküp hazırladığımız kabaklı içi yufkamızın üzerine yayalım.Dördüncü yufkayı kabaklı içimizin üzerine serelim. Kalan iki yufkayı da karışım,yufka sıralaması ile döşeyelim.En üstteki yufkamızın üzerine kalan karışımı döküp güzelce yayalım.

















200 C önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar 35-40 dakika pişirelim. Afiyet olsun.
Muharrem ayımız kutlu, oruçlarınız kabul olsun. 
                                                                                Sevgilerimle 






7 Ekim 2015 Çarşamba

KAYLABOSU'LU UTKU EMEL VARDAR ARIBAŞ'IN AİLESİNİN HİKAYESİ


MÜBADİL AİLE ÖYKÜLERİ


Emel hanımın babaannesinin ismi, nüfus kayıtlarında "Hayriye"aile arasında "Sabur nine"....O zaman ki mübadil şivesi ile Kaylabosu'nda 1888 yılında  (Kaleobası-Kayıobasında) doğmuş. Annesi Cemile Papi, Sabur nineye altı aylık hamileyken, babası Rus harbinde ölmüş. Lakapları Süleymanoğulları.. Sabur nine, 1882 doğumlu, Lakabı Pehlivanlar olan Mustafa ile Tarakçılar köyünde 10 gün 10 gece süren düğünle evlenir. Sabur nine, ailenin tek çocuğudur ve babasının maddi durumu gayet iyidir. Kaylabosu'na üç katlı bir konak yaptırırlar. Evin içinde kullanılan tüm malzemeler Atina'dan getirtilir. Çiftçilikle uğraşırlar. Yanlarında çalışanlara o kadar değer verirler ki,  bakımını yaptıkları tarlaların başına 2 katlı evler yaptırırlar. Hem rahatça otursunlar, hem de tarlalarla ilgilensinler diye....Çok büyük ve verimli  arazileri varmış. Ambarların kilitlenmesi ikindi ezanında başlar, akşam ezanında bitermiş. Mustafa iri yarı, çok güçlüymüş.... güreşte sırtını kimse yere getiremezmiş...Taa ki onu bu dünyadan koparan kolera illetine yakalanıncaya kadar....1919 yılında ölmüş. Öyle büyük bir salgınmış ki bu...
Salı günü, Sabur ninenin annesi Cemile Papi'yi;
Çarşamba günü, Mustafa'nın abisi Sadettin'i;
Cuma günü, biricik eşi Mustafa Pehlivan'ı;
Cumartesi günü Sabur ninenin küçük oğlunu;
 bu dünyadan koparmış.
 Bir haftada evinden dört cenaze çıkan Sabur nine acıların en büyüğünü yaşamış. Bu dünyada iki küçük evladıyla Şehabettin ve Azbiye (nüfus kayıtlarındaki ismi Hayriye) ile  kalakalır. Acılar henüz bitmemiştir. Hasretin daha da büyüğü geridedir....memleket hasreti......Mübadele olduğunda Sabur nine 36 yaşında....Oğlu Şehabettin 15, kızı Hayriye 9 yaşında..... Şehabettin  7 yaşında hafız olmuş...Babası Mustafa Pehlivanlar onun hafız olduğu görmüş...Oğlu Şehabettin'i, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildiği 1909 yılında doğurdum dermiş.
 1924 yılında memleketi bırakıp, vatan yollarına düşmüşler...Bilinmeze doğru adım adım....Bu arada yanlarında bir de inekleri varmış...Sabur ninenin kıymetlisi, bırakmaya kıyamadığı......Simsiyah, sadece alnının ortasında beyaz benek olan bir inek...Öyle aksi  inekmiş ki; Sabur nineden başkası onu sağamazmış..Her sabah Sabur nine onu okşayarak "Nişim, nişim" diye severek sağarmış. 
 Zor gelmişler Selaniğe... Bu arada Sabur nine, yol boyu her duraklamalarında halı tezgahını açıp halı dokurmuş...Acılarını dokuduğu halıya anlatırmış....Gülcemal gemisi ile ilk İzmir'e inmişler. İzmir'e geldiklerinde  paraları bitmiş.Oradan Mersin'e gönderilmişler. Mersin'e indiklerinde o kadar fakirleşmişler ki; Sabur nine üzerindeki çarşafı çıkarıp çocuklarına çadır yapmış. Ardından trenle Konya'ya getirilmişler. Aksaray'ın ismini beğendiği için orada iskan edilmek istemiş. Orada bıraktıkları malların karşılığı alamamışlar.Üç katlı konaktan çıkıp, iki oda eve yerleştirilip, 26 dönüm tarla verilmiş.


İSKAN KAYIT ÖRNEĞİ

İskan kaydı Türkiye'ye geldikten sonra verilen mallara ilişkin verilen kayıttır. 



SABUR NİNE

Sabur nine güçlü bir Rumeli kadını....Aksaray'a geldikten sonra da, ölene kadar tarlalarının bakımından, evinin yapımına kadar bütün işleri kimseye bırakmamış. Kendi ilgilenmiş.

Sabur nineye ait yağdanlık


MÜBADİL AİLE HİKAYELERİ
Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın annesi Hilmiye


Annane Sabriye....Porturaz'lı....Lakabı Sabır....Mübadele olduğunda 50 yaşında...5 çocuk annesi..... Tefike, Kemal,Hilmiye (Emel Arıbaş'ın annesi),Şevki,Fikriye... Tefike Yunanistan'da evlenir,mübadele ile getirildiklerinde Bursa'ya yerleştirilir.....Sabriye annane ise; diğer dört çocuğu ile birlikte Konya Sille'ye yerleştiriliyor. 



Sabur Ninenin çocukları Azbiye ve Şehabettin'in fotoğrafları

MÜBADİL AİLELER




MÜBADİL AİLELER



 Sabur nine, soyadı kanunu çıktığında "Vardar" soyadını almış.

Yazarın notu :)
Mübadiller Atatürk'e çok güvenir ve inanırlar.Soyadı Kanunu çıkarıldığında Atatürk'e yakın birkaç aile AOÇ'de Atatürk'ün yanına gelir ve 
-Paşam; size sormak istiyoruz   bizler hangi soyadları alalım? der.
Atatürk'te;
-Sizler Rumeli'den geldiniz.Gelecek nesillere aktarılacak, size oraları hatırlatacak soyadları alın, zira bir gün orayı tekrar alacağım der...
Bu diyalog mübadiller arasında hızla yayılır ve memleketlerindeki bir tepenin,ovanın,derenin,gölün ismi mübadil ailelere soyadı olur.

MÜBADİL AİLE HİKAYELERİ
Emel hanım ve ailesi bu sene Atalarının doğduğu topraklardaydı.Memleketin en güzel yerinden topraklar, köy çeşmelerinden sular alındı.Türkiye'ye getirilip mezarlarının üzerine serpildi...vasiyeti yerine getirmenin mutluluğunu yaşadılar.


KAYLABOSU

KALEOBASI

KALEOBASI





 Her Rumeli kadını gibi Emel hanımda sanatkar...Bu sene Tobb Aksaray Kadın Girişimciler Kurulu tarafından " Aksaray'ın ilk kadın terzisi" seçilmiş.


15 yaşında Mübadil olarak memleketten-vatana dönüş yapan  Şehabettin'in kızı Utku Emel VARDAR ARIBAŞ'ın mübadil ailesinin  hikayesi de işte böyle...
Yunanistan memlekettir,Türkiye vatandır bizlere......
                                                                                        Sevgiler

GÜNCELLEME



4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitapta Kozana'ya bağlı 61 köyde yaşayan 5140 Türk-Müslüman-Erkek nüfusa ait bilgiler bulunmaktadır. O köylerden biri de Kaylabosu / Adabosu.......Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden veya 05386748294 nolu whatsapp hattından bana  ulaşmanız  yeterlidir. 
                                                                            Sevgilerimle



30 Eylül 2015 Çarşamba

KARADUT SUYU !!!!!!!!!


BOYALI SU

Selam
Kocaman kocaman yazılarla KARADUT SUYU 1 TL yazıları Ege sahil şeridini kaplamış durumda....İlk önceleri pek dikkatimi çekmese de, sonradan bu suları Ankara'da da görmeye başlayınca üstüne eğilmenin vaktidir dedim...Pet şişelerde, uyduruk bir etiketle satılıyor. Üzerinde her tür hastalığa iyi geldiği yazıyor, nerdeyse ölümsüzlük suyu diye satacaklar....Bir ara bende küçük şişesini 5 TL'ye almıştım. Tortusuz, berrak mı berrak bordo renkte bir su...Bir şişeyi içtim fakat içerken ağzımda bıraktığı kimyasal tat hiç hoşuma gitmedi. Daha sonra sürekli kahvaltılıklarımı aldığım mandıra da ikram ettiler, satmaya çalıştılar, beğenmediğim için almadım. Birkaç gün sonra baktım eşime hediye etmişler o da almış gelmiş...günlerce buzdolabında durdu bakıyorum dibine, tortu falan yok.. huylanmaya başladım yavaş yavaş...tamam karadut gibi kokuyor, tadı da öyle fakat var bir şey var beni rahatsız eden...... Çocuklarım küçükken eczanede satılan Dut Şurupları vardı. Meme emen bebeklerin ağzında çıkan pamukçuklar için, bir de aftlar için kullanılırdı. O kadar iyi gelirdi ki ağrısını,acısını hemen dindirirdi. Sizin için gittim aktardan aldım 25mg.5 TL. :))

 Duyarlı vatandaş damarım tuttuğundan dolayı, şimdi gelelim kafamın içindeki soru işaretlerine......

Şöyle  düşünelim; çevrenizde, köyünüzde, yazlık evinizin çevresinde, yol boylarında hiç karadut ağacı gördünüz mü? Ben bir tane biliyorum o da iş yerimin arka tarafında bir apartmanın bahçesinde.... meyvelerini de elimiz, üstümüz başımız batacak diye kimse yiyemez. Olgunlaşır, dökülür...Karadutun kurusunu bile zar zor bulurken bu kadar bol-bereketli suyunu, çayını orada burada sık sık görmek beni ciddi anlamda kuşkulandırıyor.

Şimdi bir de anlattığım durumun tam tersini düşünelim..... 

Diyelim ki....  karadut ağacı ekimi destekleniyor ve tarlalara karadut ağacı dikildi onlarda meyve vermeye başladı da o yüzden bu kadar karadut suyu bol..... o zaman neden bu karadut suları boyalı su gibi??? dibinde ne tortusu, ne de posası var! Nasıl bir sıkma sistemi ki bu; hiçbir meyve kalıntısını suyunun içine geçirmiyor? 
Dalyan,Fethiye,Dalaman,Köyceğiz,Göcek yollarında nar ve portakal suyu satılıyor. O kadar yoğun ki posadan içemiyoruz. Miss gibi doğal....Ama bu karadut suları :(((

Kafamda deli sorular....Bu konuda bir fikri ya da bilgisi olan varsa lütfen benimle paylaşsın....Yoksa ben bunların %100 boyalı su olduğuna inanacağım.

                                                                                           Sevgiler



BOYALI SU



27 Eylül 2015 Pazar

İÇİNE Mİ DOĞDU?



ANKARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ

Sevgili Deep'in 
Şu yayınında  benim için yazdıklarını okuduğumda şaşırdım. Sanki biliyormuş gibi yazmış...içine doğmuş diyelim..(iyi kalpli olduğun tescillendi Deep) Yazıyorum madem, bari bilerek yazayım dedim ve  Ağustos ayında başvurumu yaptım. Mülakata çağrıldım, kabul edildim veeee Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde yüksek lisans yapmaya başladım. 
Uzun zamandır düşündüğüm bir durumdu. Umarım bu uzun soluklu maratonu başarabilirim...Şu anda çokk mutluyum. Her şey  mübadele için :)))
                                                                                        Sevgiler 




2 Eylül 2015 Çarşamba

ORTADOĞU-TÜRKİYE-MİDİLLİ HATTI


Onlar; Hırıstiyan- yaşlı- modern batının, Müslüman-genç- doğulu köleleri.....
İç karartıcı ülke gündemimizin ardından bazen haberlerde kısacık; 
-Ege denizinde bilmem kaç tane kaçak, Yunan adalarına geçmek isterken Sahil Güvenlik botu tarafından yakalandı.....
-Boğulan kaçaklar denizden çıkarıldı diye haber veriyorlar ya...işte bu haber, hiç böyle azımsanacak türden bir haber değil...
Gördüğümüz kadarıyla, büyük organizasyonlarla gerçekleştirilen, büyük çapta bir olay....


MİDİLLİ MÜLTECİ


MİDİLLİ

 İnsanlık dramı var şu anda bu üçgende....
basiretsiz liderlerinin ateşin kucağına ittiği insanlar onlar....hayatın sıfır noktasındalar....bazılarının üstlerinde sadece kıyafetleri var, bazılarında ise;bir naylon torba..o kadar...

İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Yukarıda gördüğünüz şehirler arası bir yol...mülteciler güneş batar batmaz yürümeye başlıyor,sabaha kadar yürüyorlar.


Türkiye'de balon satışlarında patlama yaşanıyormuş bu aralar..... neden diye araştırdıklarında ortaya ne çıkmış dersiniz....deniz yoluyla kaçacak olanlar balonun içine parasını ve cep telefonunu koyuyormuş da ondan....

Şehirler arası yollarda sürekli yürüyorlar..ilk gün nereye gittiklerini biliyorlar mı acaba diye düşünmeden edemedik..Birkaç gün sonra anladık ki; Mitilini'ye gelmeye çalışıyorlar.Gümrük burada...Mülteciler deftere burada kaydediyorlar. Evraklarını burada alabiliyorlar. Sağda solda  patlamış zodiac botlar, turuncu can yelekleri var.  

Türkiye'de yaşayanların aksine dilenmiyorlar. Paraları var. Midilli ekonomisini canlandırmışlar.Kafasını kullanan Yunanlılar zengin olmuş....o ka yani...


İNSAN KAÇAKÇILIĞI


Topluca yaşadıkları yerler var...Arabalarına yiyecek,içecek yükleyen Yunanlılar burada satış yapıyor.



İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Burası gümrüğün yan tarafı


MÜLTECİLER

Yerel feribotlardan bilet almaya çalışıyorlar.Alabilenler 3.sınıf insan olarak, feribota binip Atina'ya doğru yola çıkıyor.Aklıma Titanic filmi geldi, aristokratlar üstte, avam takımı altta yolculuk yapıyordu ya sonrada batarken sandallara alınmamışlardı:(            yıllar geçiyor ama değişen hiçbir şey yok bu dünya düzeninde 
Aynı tas, aynı terane..sadece köle yapılacak insanlar farklı

İNSAN KAÇAKÇILIĞI

Mitilini'ye yanaşan feribotlara binebilmek için çabaları inanılmaz....nefes nefese koşuyorlar.
iNSAN KAÇAKÇILIĞI

İnsanlık onuruna aykırı olarak her yerdeler
Araba kullanırken çukurlara girmemek için uğraşırsın ya burada da mültecilerin ayaklarını ezmemek için dikkat etmek zorundasın.

MİDİLLİ

Biz dönüş için feribota binerken, 15 kişilik küçük bir grup yakalanmıştı. Botları batmış, içlerinden biri boğulmuş indirmişler yaşayanları tek sıra halinde dizmişler, giysileri ıslak...bir kadın var içlerinde utanç içinde kapatmaya çalışıyor elleriyle üstünü... biz dehşete kapılmış şekilde onlara bakıyoruz, onlarda bize bakıyor utanç içinde....Önümüzden geçiriyorlar boğulan arkadaşlarını onlarda hiç tepki yok....alışmışlar...öleni düşünüyorum....Neler yaşa gel, bilmediğin bir denizde öl, bilmediğin topraklara gömsünler seni.... geride kalanın varsa eğer, sana ne olduğunu hiçbir zaman bilemesin başında dua okuyanın olamasın.....
MÜLTECİLER

Onların "Ya İstiklal Ya Ölüm" diyen bir Ataları yok tabii ki....Memleketlerinde iktidarda bulunanlarda; gaflet,dealet ve hıyanet içinde bulunduklarından dolayı, fakirlikle yollara düşmüşler nereye gittiklerini bilmeden..... gördüklerimiz hep gençti.Anlaşılan anne-babalar çocuklarını kaostan,savaştan kurtarmak için paralarını denkleştirip  göndermişler.

Burada gördüklerimden sonra anladım ki; korkunun iki çeşidi varmış...
Ya  korkuyla hiç  tanışmamışsındır o yüzden korkmazsın...
Ya da dibine kadar korkuyu yaşadığın için artık hiçbir şeyden korkmazsın....kaybedecek bir şey yoktur çünkü.....Yaşamak (buna yaşamak denirse artık) için ölümü göze almaktan başka....

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...