26 Kasım 2014 Çarşamba

ANKARA'YI ERCİYES'E ÇEVİR YA RABBİM


ANKARA KAR


Selam

Ankara'da havalar çok soğudu. Hafif hafif kar yağmaya başladı. İnşallah devamı gelir çünkü geçen sene  hiç kar yağmadığı için;  Kızılırmak suyunu kullanmak zorunda bırakılmıştık.Tamam içmiyoruz, fakat banyo,tuvalet,bulaşık....Bütün yaz kaşınarak geçti..Hıı egzamada üstüne tuz biber oldu..Kokulu, sapsarı bir su.... Öğğğğğğ iğrençti...

 Sağlık Bakanı televizyona çıkıp Ankara'nın  suyu ile ilgili problem yok. Sadece rengi sarı demişti...Sevgili Büyükşehir Belediye Başkanımızda çıkıp, Kızılırmak suyunu içmişti yaaa...Hani tüm yaz neredeyse bebe, belik- yaşlı, genç hepimiz 2-3 ay süren, geçmeyen  ishalden telef olmuştuk yaa...Zaten bu şahıslarda, o açıklamayı, Ankara'da kolera salgını başladı diyen, gezi ruhu taşıyan arkadaşların dedikodularından  dolayı yapmak zorunda kalmışlardı yaa....O an aklıma bilin bakalım kim gelmişti? Taa ne zaman Rusya'da Çernobil patladığında, sağlık kuruluşları Karadeniz'de yetiştirilen çayları içmeyin.Hepiniz kanser olacaksınız diye bas bas bağırırken yine bir Sağlık Bakanı çıkıp; 
-yoo çaylarımız çok güzel,hemde sağlıklı..bakın ben içiyorum bişey olmaz
 -için için demişti yaa...

Uzmanlarda  10 yıl sonra sonuçlarını görürsünüz demişti de; gerçekten Karadeniz'de insanlar kanserden kırılmaya başlamıştı. Televizyonda, gazetede görmüştük.

Bu sebepten dolayı dua ediyorum
 Ya rabbim Ankara'yı Erciyes'e çevir...Lütfen

                                                                                    Sevgilerimle


24 Kasım 2014 Pazartesi

AH VRE MEMLEKET


Selam
24.Kasım tüm öğretmenlerimizin  öğretmenler gününü kutluyorum..

Öğretmenlerimizi anma şeklimiz bence; bir kutlama mesajı olarak değil de, unutmayarak, kendimizi de unutturmayarak, onların bize gösterdiği doğru yolda adım adım ilerleyerek ve  arada sırada da hatırlarını sorarak  olmalı... 

Buradan yazmak istiyorum. Sevgili ilkokul öğretmenim Seyyal hanım...Hayatımdaki yerin ve önemin çok büyük...Seni çok seviyorum..

Bugün sizlere  Mübadele konusundaki çalışmaları ile tanınan İskender Özsoy'un ilk öykü kitabı olan Ah vre Memleket'i anlatmaya çalışacağım.


AH VRE MEMLEKET

Ressam Dimitrios Katsikas Kappadokis'in Sinasos'ta ki Rumların Türkler tarafından uğurlanışını yansıtan tablosu


Türkçe konuşan  Ortodoks Rumların
Türkçe konuşan Müslüman Türklerin ortak  hikayesi.....Mübadele hikayeleri

Ailesinde mübadil olan biri, mutlaka büyüklerinden  bu hikayelerden birini dinlemiştir. Bir solukta okuduğum güzel bir kitap...Beni en çok etkileyen iki hikayeyi kısa kısa aşağıda özetlemeye çalıştım.Umarım beğenirsiniz.

Gece olmuştu.
Ve gece sürprizlere gebeydi.

Vagondan önce Hasan indi,sonra Ali'yi kucakladı,indirdi;ardından yavuklusu Zülfiye ile kayınanası Meryem'in inmesine yardımcı oldu.
Meryem ana gözlerini doğanın karanlığına alıştırdıktan sonra başını göğe kaldırarak derin bir nefes, çelik kafes içine girmiş gibi hissettiği ciğerlerini temiz havayla doldurdu.
O sırada gökte hilali gören Meryem söylendi:

"Ay gördüm Allah
Amentü billah
Aylar mübarek olsun
Lailaheillallah"
..............

Yoktu Süleyman Ağa yoktu.
....Emin bey meseleyi öğrenince Hasan'a akıl verdi:
"Marşandizin en önündeki pencereli vagonda bizimle Türkiye'ye gelen mübadele heyetinin İtalyan azası var.Git ona sor."
Hasan umutlandı,koşarak gitti. İtalyan'ı buldu.Bir gayret meramını anlatmaya çalıştı."Süleyman,Süleyman.Molla Süleyman." diye
Araya girenlerin yardımıyla anne ve babasının Nusratlı'da kaldığını, 15 gün sonra ayrı bir kafileyle Türkiye'ye gönderileceğini öğrenince yıkıldı Hasan, yiğit Hasan......

Vagona giren askerin koluna sarılarak bağırdı:
"Sende mi görmedin Ali'mi?
Asker tepkisiz,kolunu çekti.
İşini tamamladı, indi.
Kapıyı sürgüledi.
Zülfiye'nin gücüne gitti yeni vatanında kapıların yüzüne kapanması..
........

Yorgun mübadillerin bir bölümü Beyazıt'ta ki misafirhaneye,bir bölümü de -uygun yerlerine ranza kurulan- Sultanahmet Camii'ne yerleştirildi.
Hasan ve Zülfiye, bir hafta geçirdi misafirhanede, annesiz..
Meryem daha hastahaneye götürülürken yolda ölmüştü.
...........

Hasan,Zülfiye ve Ali'ye gelince
Hasan, annesiyle babasının nerede olduğunu öğrenemedi.
Zülfiye anasının mezarını hiç ziyaret edemedi.
Ali Kavala'da kimsesizler yurdunda " kim" olduğunu bilmeden rüyasında " düdüklü amca" sıyla beraber sisler içinde koşarken sonsuzluğa.....Öldü.....




AH VRE MEMLEKET



Yüzü mosmordu Fotini'nin gül yüzlü anacığının...
Bilenler kendi aralarında fısıldaştı."Kadıncağız sekte-i kalpten gidivermiş oturduğu yerde..." diye
Fotini'nin annesinden ayrılması güç oldu.
Bu ayrılık ölümden beterdi.
Antigoni'nin cesedini bir şilteye sardılar,ayaklarına demir bağlayarak denize attılar, gemideki papazların söylediği Themu Voithise Mas ilahisinin eşliğinde....
Ölüm sessizliğini süvarinin gür sesi bozdu:
"Makineler tam yol ileri..."
Gemi, Ege'nin sularından bir meçhule doğru yeniden yola çıkarken güverteden Türkçe ağıtlar yükseliyordu.....

"Dereköy'den çıktım yan basa basa
Mudanya'ya geldim kan kusa kusa
Dereköy'den çıktım başım selamet
Mudanya'ya geldim koptu kıyamet"

Umarım bir daha hiçbir millet bu acıları yaşamaz.
                                                                                    Sevgilerimle

20 Kasım 2014 Perşembe

OSMANLI MUTFAĞINDAN TANDIR ÇORBASI


Güzel başlayan bir perşembe gününden herkese merhaba...
Geçenlerde kitap evinde gezerken; Yunus Emre AKKOR'un
 Osmanlının yemek tariflerini veren kitabı "Osmanlı Mutfağı" kitabını buldum. Çok güzel tarifleri var.Zaman içinde hepsini yapıp, paylaşacağım.Bugün sizlere tandır çorbasının tarifini vermek istiyorum. Aslında ona çorba demek bir nevi haksızlık...İçinde yok yok....O kadar besleyici ki bir tabakla doyduğunuzu hissediyorsunuz...Annemde biz çocukken sık sık yapardı bu çorbayı... Çocukluğumun lezzetlerinden biridir.

OSMANLI MUTFAĞI ÇORBALARI

                                       Gelelim tarifimize....

MALZEMELER
*2 yemek kaşığı kavurma
*Yarım su bardağı nohut
*Yarım su bardağı bulgur
*Yarım su bardağı kuru fasulye
*Yarım su bardağı yeşil mercimek
*3 su bardağı et suyu
*1 orta boy kuru soğan
*2 su bardağı su
*1 yemek kaşığı tepeleme tere yağ
*1 çay kaşığı tuz
*1 limonun suyu
*1 çay kaşığı kimyon
*1 çay kaşığı pul biber
*1 çay kaşığı karabiber

SOSU İÇİN
*2 yemek kaşığı tere yağ
*1 tatlı kaşığı kuru nane
*3 diş sarımsak
*1 tatlı kaşığı pul biber

YAPILIŞI

Mercimek, fasulye ve nohudu bir gece önceden yıkayıp ayrı ayrı ıslatalım. Bu malzemeleri tuz eklemeden ıslattığımız sularla birlikte haşlayalım. Bulguru ayıklayıp yıkayalım. Kuru soğanları küçük küçük yemeklik doğrayalım. Derin bir tencerede bir yemek kaşığı tereyağını eritip,içine doğradığımız soğanları ekleyelim. Pembeleşene kadar kavuralım. Soğanlar pembeleşince içine haşlanmış mercimeği, kuru fasulyeyi, nohudu, yıkanmış bulguru, kimyonu, pul biberi, limon suyunu, et suyunu, tuz ve karabiberi ilave edip karıştıralım ve otuz dakika pişirelim. Çorbamız piştikten sonra on dakika dinlendirelim.

Çorbamız dinlenirken, küçük bir tavada tereyağını kızdırıp, içine kıyılmış sarımsakları atıp kavuralım. Ocağımızın altını kapatmaya yakın kuru nane ve pul biberini atıp kavuralım. Hazırladığımız sosu çorbamızın üstüne gezdirip, sıcak olarak servis yapalım.


ÇORBALAR

                                                                                                                                    Sevgiler 


13 Kasım 2014 Perşembe

MÜBADELE'DE GELENLERE AİT BELGELER


YUNANİSTANDA DOLDURULAN BELGELER



Selam
Eski yazılarımı okuyanlar bilir.Ben aile büyüklerimi araştırmaya başladığımda elimde hiçbir belge yoktu. Zaten  ailemde;  sessizlik yemini etmiş gibi konuşmuyordu. Sadece biz Selanikliyiz. Bizimkiler Selanik'ten gelmişler,bunu bilin yeter diyorlardı. 1.kuşak mübadil olan dedemler ve büyük annemler sırları ile birlikte çoktan toprak olup, göçüp gitmişlerdi. Anlıyorum ki çok acılar çektikleri için sessiz kalmayı tercih ediyorlardı. Yaprak gibi savrulmuşlar, mübadelenin ne demek olduğunu bile anlayamadan vatan bildikleri evlerinden yurtlarından, bilmedikleri bir başka yere gönderilmişlerdi.

Şimdi düşünüyorum da; birçok insan  için sil baştan bir hayat...Ne kadar zor..İnsan için ne önemlidir? Ailesi, evi, eşyaları, hayvanları, tarlası, elleriyle diktiği ağaçları, emek verdiği mahsulleri, mezarları, geçmişleri...Bunların hepsini bir anda bırak ve sersefil bir halde yollara düş..Balkan savaşlarından zaten yeni ve yenik olarak çıkmışsın. Bir yığın acı çekmişsin. Birdenbire hopp Türkiye'ye ye....Bir de vatan değiştir.

Yine de iyi adapte olmuşlar diye düşünüyorum zaman zaman...Bu durumu da Türklerin göçebe olmalarına bağlıyorum. 600 yıllık bir imparatorluk çökerken böyle acılar yaşanması da olağan tabii Bu duruma söylenecek bir şey yok..
MÜBADELE BELGELERİ



( Ananemin babası İzzet Dede ve ailesine ait olan Tasfiye Talepnamesi)


Atalarımı araştırmaya başladığımda, ilk olarak Devlet Arşivlerinin Cumhuriyet arşivleri bölümünden aile içinde dilden dile aktarılan lakapları, köyleri, anne-baba adları ile araştırma yapmaya başladım.Acaba hangisi bizimkiler diye...Dayım, annem, teyzem, halam, yengeler, köydeki yaşlılar ile sürekli  görüşüp, konuşmaları birbirine ekleyerek puzzle yapar gibi günlerce araştırma yaptım. 
Sonucunda bizimkilerin tasfiye talepnamelerine ulaştım.

Aşağıda gördüğünüz annemin babası Haydar Dedeme ait tasfiye talepnamesinin ilk sayfası...

YUNANİSTANDA DOLDURULAN BELGELER

Bu sayfadan Bir kadın, bir erkek iki kişi geldiklerini, Ücretli yolculuk yaptıklarını, hangi limandan gemiye bindiklerini, Haydar dedemin babasının adının Mustafa olduğunu öğrendik.
Bu arada bu tasfiye talepnamesinde ilginç olan ne biliyor musunuz? Haydar Dede mübadele olduğunda hem öksüz, hem yetim, hem de reşit değil..Kimsesi olmadığı için yanında bir kadın ile birlikte Türkiye'ye gönderilmiş. Aile de kimse o bayanı tanımıyor ama Derinkuyu muhtarlığına ait belgelerde o annesi olarak kayıtlı gözüküyor.Ama annesi değil...İşte böyle durumlar söz konusu...Parçalanmış aileler... kim, nerede, nasıl bilinmiyor.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. En üstteki İzzet dede'ye ait tasfiye talepnamesinde "ücretsiz seyahat" yazıyor. Ama altta ki Haydar Dede'ye ait olan talepnamede "ücretli seyahat" yazıyor. Neye göre böyle bir ayrım yapmışlar acaba?


TASFİYE TALEPNAMELERİ

Tasfiye talepnamesinin ilk sayfasının Türkçe tercümesi 

Bize birçok bilgi veriyor.Tam olarak nerede yaşadığını yani memleketini(onların izlerini nerede aramamız gerektiğini),mesleğini, babasının ismini....Nur içinde yatsın babam babasına bazen peder bey diye hitap ederdi..Bize farklı gelmezdi ama aramızda yabancı birileri olduğunda bu hitap şekli onlara çok garip gelirdi....Bakışlarından anlardık :))

TASFİYE TALEPNAMELERİ



TASFİYE TALEPNAMESİ



Tarlalarının, kimlerin tarlaları ile  komşu olduğunu,tapularının kimlerin adına olduğunu ve tapularının Balkan Harbinde kayıp olduğunu söylemişler. Ayrıca altın olarak hesabını yapmışlar.



TASFİYE TALEPNAMESİ


Ambarlarında ne kadar arpa, buğday olduğunu varsa eğer hayvanlarının ne olduğu ve değeri yine altın olarak hesaplanmış.
MÜBADELE BELGELERİ



İşte elime aldığımda beni asıl duygulandıran sayfa....
Daha önceki yazım  BEN MÜBADİL TORUNUYUM-2-' de bahsettiğim Osmanlıca A3 pelür kağıda yazılan, elime almama izin verilen, orada isimlerini, imzalarını parmak izlerini gördüğümde beni duygu seline boğan son sayfa......
Onlarla aramda oluşan somut bir bağ.....

DEVLET ARŞİVLERİ BELGE


Yukarıda gördüğünüz belge Ananemin babası İzzet Dede'ye ait..Ananem Fatma 13.yaşındaymış
 Muhacir Kayıt Örneği de  tasfiye talepnamelerini bulduktan sonra isteyeceğiniz 2.belge....

Gemiden nerede indikleri, kaç kişi geldikleri, kaç yaşında oldukları, nereden gelip nereye yerleştirildikleri belgenin içeriğinde yazılı.....Bu belgeyi elime aldığımda mutluluktan havalara uçmuştum.
Küçük bir dip not eklemek isterim. Yerleştirildikleri köyün adı "Çarşı dere",bizimkilerin geldikleri köyün adı "Cuma", Yetkililer bizimkiler gelince sanıyorum, unutulmasın diye köyün adını "Çarşı cuma" olarak değiştirmişler. :)

MÜBADİLLERE AİT EVRAKLAR

Yukarıda gördüğünüz Muhacir Kayıt Örneği de Babaannemin babası Rüstem Dede'ye ait...Babaannem Necibe'de 15 yaşındaymış. İki aile de Yunanistan'da Kayalar Kazasına bağlı Cuma köyde kapı komşusu iken; Türkiye'ye getirildiklerinde biri "Çorum-Sungurlu-Çarşı dere köyüne", öbür aile ise "Çorum'a" yerleştirilmişler. Böylece komşular, aileler birbirini kaybetmiş.
Bu arada bir parantez açmak isterim. Bizimkiler birbirini kaybetmemişler. Çünkü yerleştirildikleri yeri beğenmediklerinden dolayı hepsi toplanmış, Niğde'ye yerleştirilen diğer dedemin abisi bir gece at arabasına tüm akrabalarını doldurmuş Niğde'ye getirmiş.
MUHACİR KAYIT ÖRNEĞİ


Yukarıdaki Muhacir kayıt örneğinde ise Dedemin diğer bir kardeşi Salim Dedelerin ilk yerleştirme de Niğde Hasaköy'e yerleştirildikleri, 4 yıl  sonra  06.03.1928 tarihli emirname ile Adana'ya gönderildiklerini öğrendik.
Böylece yıllarca kulaktan kulağa aktarılan durum belgelenmiş oldu.
MÜBADELE BELGELERİ
Aşağıda yayınladığım listeler Çorum Sungurlu mübadil listeleri.. Belki dedelerinizi bulabilirsiniz.

MÜBADELE BELGELERİ

MÜBADELE LİSTELERİ

MÜBADİL LİSTELERİ



Bir diğer belge ise; Türkiye'de yerleştirildikleri yere göre düzenlenen mübadil listeleri.....
Bu arada bu belgelerde çok sağlıklı olarak hazırlanmamış.Çünkü yukarıda mübadil kayıt örneğinde  Rüstem dedenin yerleştirildiği yer Çorum olarak gözüküyor fakat bu listelerde "Çarşıcuma" köyü olarak gözüküyor. Hak vermek lazım tabii o karmaşıklık, o hengame, fakirlik, cahillik her şey üst üste gelmiş.


Şimdi de sırada "İskan Kaydı Talep Formu" var. Ama bu belgeyi alabilmem için adına kayıt istediğim kişilerden birinin varisi olduğumu kanıtlayan verasetnamenin olması gerekiyor. Bu yüzden ananemin babası İzzet dedenin verasetini almak üzere mahkemeye başvurdum. Son duruşma artık 18.Kasım.2014'de....Umarım verasetnameyi alabilirim. Alabilirsem eğer; bu seferde Devlet Arşivlerine İskan Kaydını almak için başvuracağım. Bu  yayınımla geçmişini arayan mübadil torunlarına bir nebze olsun faydam olmasını diliyorum
Tekrar görüşmek üzere 
   Sevgiler...

GÜNCELLEME -1-
18.Kasım.2014'de duruşması olan verasetname davam, annanemin kardeşleri Osman ve Mümine'nin yaşadığını ya da öldüğünü ispat edemediğim için, Nüfus Müdürlüğünden de "kayıtları bulanamamıştır" cevabı geldiğinden dolayı (Nüfus Müdürlüğü bilmiyormuş)  Mayıs'a ertelendi. Mayıs'ta gittim. Hâkime hanım ispat için tanık istedi. Hepsinin öldüğünü tanık olarak sadece annemin olduğunu söylememe rağmen yeterli bulmadı.Tekrar Nüfus Müdürlüğüne yazı yazılmasını istedi. Nüfusta çalışanların böyle yol göstericilikten uzak, sıradan cevaplarına çok kızdığını da ekledi. Bende artık çok yorulduğumuzu ve davadan vazgeçtiğimi söyledim.Çünkü dava 3.yılına girmişti. Vazgeçemeyeceğimi söyledi. :) Kamu davası devam edermiş. Dava Eylül'e ertelendi. Eylül'de ki davaya annemin ameliyatı sebebiyle katılamadım ve dava düştü. 
Şimdilik iskân kayıtlarını alabilmem mümkün gözükmüyor maalesef...
Hala umudumu kaybetmedim. Satırlarımı"Gün doğmadan neler doğar" diyerek bitirmek istiyorum.
                                                 Sevgiler
GÜNCELLEME -2-

4 yıllık emeğimin sonucu olan kitabımı 2018 yılında yayınladım. Vefa örneği olmasını istediğim için ; doğduğu toprakları bir daha göremeyen buğulu,elâ gözlü tüm mübadillere ithâf ettim. 
Umarım birçok mübadile faydası olur. Kitabı almak isterseniz eğer sertaccihan@hotmail.com adresinden bana mail atmanız yeterlidir. 

Memleketten-Vatana Sessizlerin Hikâyesi
1915 Yunanistan Kozana seçmen kayıtlarında Türk ve müslüman nüfusa ait bilgiler ve mübadele
adlı kitabımın arka kapak yazısıdır.

"Kimlik arayışına girdiğimde karşıma çıkan mübadele ve mübadillik idi. Konuyu araştırmaya başladıkça "mübadele bağlamında" tarihin sunulma ve anlaşılma biçimindeki yanlışlığı görmeye başladım. Çoğu mübadil torunu atalarının isimlerini bilmedikleri gibi, nereden geldiklerini, niçin geldiklerini de bilmiyorlar. Bu durum çocuklarımıza kültür aktarımı yapamadığımızın çok net bir kanıtı olarak karşımızda duruyor.
Bir toplumun mensubu olmak, o toplumun oluşma sürecinde ortaya çıkan kültürünü taşımak yükümlülüğünü de beraberinde getirir. Bireyler arasındaki zincir koptukça kültürsüz toplumlar ve kültürsüzleşme ortaya çıkmaktadır.
Bu kitapta kaybedilen Balkan savaşlarından sonra Yunanistan devleti sınırları içinde kaldığı için Yunan vatandaşı sayılan ve bu nedenle 1915 yılında yapılan Yunanistan genel seçimlerinde oy kullanan, Selanik Kozana eyaletine bağlı 61 köyde yaşayan 16 yaş üstü toplam 5140 Türk-erkek-müslüman nüfusa ait bilgiler ve lâkapları bulunmaktadır. Birçok Türk ailenin soyadlarının kaynağı bu lâkaplardır.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması kapsamında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan "Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine ilişkin sözleşme ve protokol" gereği Rumeli'den Anadolu'ya gelen Türkiye'nin Yunanistan doğumlu yeni vatandaşları ülkelerinin ekonomik,siyasi ve kültürel biçimlendirilmesinde kilit taşı oldular"

12 Kasım 2014 Çarşamba

TAŞ BOYAMA İLE TAŞKÖY YAPIMI

Selam
Bu sene bizimkiler; yazlıktayken,  deniz taşlarından nihale fikri kafamda oluşmuştu. Bende onlardan şöyle azıcık küçük boy yassı deniz taşı istemiştim. Fekat bizimkiler vur deyince öldürür. :)  o kadar çok deniz taşı getirmişler ki; bi denizdeki kayaları toplayamamışlar o eksik kalmış :)))))
Yani şimdilerde ben, bu deniz taşlarını nasıl değerlendiririm diye düşünüp dururken; facebook'ta gördüğüm bu çalışmadan etkilendim vee ortaya bu güzellik çıktı.



İnsanlar o kadar marifetli ki neler neler çiziyorlar o taşlara.....Ama ben resim konusunda kendimi çok yetenekli bulmuyorum. Bundan önce birkaç denemem de tamamen fiyasko ile sonuçlanınca, taş boyama konusunda cesaretimi  kaybettim.



Ama bu taş evleri boyamak pek kolay..Yassı orta boy taşları beyaza, güneşi sarıya,ağaçları yeşile  boyadım. Üzerlerini vernikledim. Asetat kalemi ile pencere çizdim. Bu arada bu asetat kalemi ile desen çizmek çok basitmiş. Geniş yüzeyleri boyamalı, deseni asetat kalemi ile halletmeli....


Kullandığım boyalar Burada , şimdiye kadar bulabildiğim en süper yapıştırıcı da Burada


 
Daha sonra derinliği olan bu çerçeveye, taş köyümü Pattex yapıştırıcı ile yapıştırdım. Sonuç bence çok güzel oldu...

Ama daha büyük bir çerçeve bulabilseydim eğer sonuç daha da güzel olabilirdi...:( Çünkü bir sürü kırmızı damlı ev çerçeveye sığamadı. Güneşin ışınları dışarıda kaldı. Denizin dibinde ki kayalıklar (Kayalıkların altı deniz...ben öyle hayal ettim :))) çerçeveye  sığışamadı...

Neyse bir sonra ki Taş köy için daha büyük boy çerçeve arayışlarıma şimdiden başladım. O köy Bodrum temalı olacak...
 mavi çatılı, mavi pencereli ve mavi kapılı.... masmavi bir köy....

                                                                                  Sevgiler


5 Kasım 2014 Çarşamba

BEREKETİN ADI- AŞURE TARİFİ


AŞURE NASIL YAPILIR

Selam
Kuran-ı Kerim'de kıymet verilen 4 aydan biri olan Muharrem ayı dolayısıyla, en az 7 malzemeli ve 7 kapıya dağıtılması gereken aşureyi pişirmemek olmazdı. Bu yüzden  bugün sizlere hafta sonu yaptığım aşurenin  tarifini vermek istiyorum.


AŞURE



 *1 su bardağı nohut
*1 su bardağı kuru fasulye
*1 su bardağı pirinç
*Yarım kilo yarma
*250 gr.fındık
*250 gr.sarı üzüm
*250 gr.dövülmüş ceviz
*400 gr.incir
*400 gr.kayısı
*1 adet portakal
*1 su bardağı süt
*5 su bardağı toz şeker
*1 tane nar
*Çekilmiş antep fıstığı
*Yarım fincan gül suyu
*Yaklaşık 1,5 litre kaynamış su

Bir gece önceden nohudu, kuru fasulyeyi ve yarmayı iyice yıkayalım ve ayrı ayrı tencerelerde üzerlerini 4 parmak geçecek kadar ılık suyla ıslatıp kapaklarını kapatalım.Sabaha kadar beklesinler.Sabah ıslattığımız sularını süzelim.İyice yıkayalım. Tekrar üzerlerini 4 parmak geçecek kadar su koyalım ve pişirmeye başlayalım. Yaklaşık 30 dakika pişirdikten sonra ocaklarımızı kapatalım.Bu arada pirinçleri iyice yıkayalım. 15 dakika haşlayalım.

AŞURE KURU MEYVALAR


 Nohut, kuru fasulye,pirinç ve yarmalar pişerken kayısı ve inciri 4 parçaya bölelim. Yıkadıktan sonra şişmeleri için su dolu kaselere ayrı ayrı ıslatalım. Bekletelim.

AŞURE

  İyice pişen kuru fasulyemizi, pirinçlerimizi, nohudumuzu (nohutların kabuklarını soyup koydum.Zaten bir taraftan bastırınca öbür taraftan kabukları ayrılıveriyor) ve yarmamızı kalan suları ile birlikte  büyük aşure tenceremize boşaltalım.


AŞURE YAPIMI

Bu arada kayısımızı,sarı üzümlerimizi ve incirlerimizi üzerine 2 parmak geçecek kadar sıcak su ekleyip yaklaşık 10 dakika  pişirelim. Piştikten sonra aşure tenceremizin içine kayısı ve üzümleri suyu ile incirleri kepçe yardımı ile alarak koyalım. Çünkü incirin suyu ile koyarsak incirin kara suyundan dolayı aşuremiz kararabilir.. DİKKAT!

AŞUREMALZEMELERİ



Yıkanmış bir portakalın kabuklarını soyalım. Kabuklarını küçük küçük doğrayalım. Biraz su ile birlikte 10 dakika pişirelim. Piştikten sonra portakal kabuklarımızı da suyu ile birlikte  aşure tenceremize ekleyelim.


AŞURE YAPIMI

1 su bardağı sütü, 2 su bardağı sıcak su ile başka bir kapta karıştıralım ve tenceremize ekleyelim. Sütü birdenbire eklerseniz kesilebilir.DİKKAT !

AŞURE

Fındıkların yarısını buzdolabı poşetinin içine koyalım,  ağzını kapatarak 4-5 kez tokmakla vurarak ikiye ayrılmasını sağlayalım.Un ufak yapmayalım. Aşure tenceremize ekleyelim.

AŞURE

Ardından şekerimizi ve  yaklaşık 1,5 litre kaynamış suyu tenceremize ekleyelim. Bir tutam tuzumuzu da tenceremize ekledikten sonra 10 dakika kadar ezmeden karıştırarak kaynatalım. Ocağımızın altını kapattıktan sonra yarım fincan gül suyumuzu ekleyelim. Son bir kez daha karıştırdıktan sonra artık aşuremiz hazır :)
                                                                                    Afiyet olsun 


AŞURE NASIL YAPILIR





BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...